Tablo bittiğinde Osman Hamdi başyapıtına baktığını hemen anladı. Sonuçtan hayli memnundu. Ama resmi görenler tabloda ne anlatıldığını anlamakta zorlanmışlardı. Birbirlerine kaplumbağa terbiyecisi diye eski bir mesleğin olup olmadığını soruyorlardı. En okumuş yazmışlar bile böyle bir meslekten söz edildiğini hiç duymamışlardı. Nerede çalışırlardı bu adamlar? Sirklerde mi? Yoksa saray bahçesinde mi? Kimse bilmiyordu. Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında!
Kaplumbağa Terbiyecisi, "Osman Hamdi Beyin Romanı" çok çalışmış ve bu topraklara aydınlama düşüncesinin tohumlarını serpmiş bir adamın hayatını son derece açık ve akıcı bir dille anlatıyor.
Zamane Osmanlı aydınının nasıl mücadele içinde olduğu ve nelere meydan okuduğunu anlamak için birebir. Sanayi Nefise ( Güzel Sanatlar ) 'nin nasıl kurulduğu, arkeolojik kalıntıların bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne hangi şartlarda nakledildiğini okuyabilirsiniz. En kısa zamanda İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni ziyaret edeceğim...
Mükemmeldi kitap, süperdi... İnanılmaz akıcı, bol bol bilgi veren, ağır olmayan bir dili olan, Osmanlı sanat tarihini anlatan bir eser olmuş Osman Hamdi'nin imrenilecek, örnek alınacak hayat hikayesi.
Spoiler vermemek adına olaylar hakkında bir şey yazmayacağım ama kesinlikle herkesin okuması gereken bir kitap oluğunu içtenlikle söyleyebilirim. "Keşke tarih derslerinde bunun gibi bilgiler de verilseydi" diye düşünmeden edemiyor insan. Bu kadar az okunması ve oylanması gerçekten üzücü.
Tavsiyesi için arkadaşım Caner ERGEN'e sonsuz teşekkürler...
Kısa bir alıntı;
** Osman Hamdi ressam olduğu için güzel sanatlar akademisine müdür olmuştu.Müze müdürü olduğu içinse arkeolog olmak zorunda kaldı. Bu sayede Osmanlı İmparatorluğu tarihinde daha önce hiç yapılmamış yeni bir fetih hareketi başlattı. Coğrafi olarak kuzeye, güneye, doğuya ve batıya doğru değil, tarihsel olarak toprağın derinliklerine uzanan bir fetih olgusuydu bu...
Can cekisen imparatorlukta bir Rönesans adaminin, bir Osmanli aydininin hikayesi. Bir ressam, bir arkeolog, bir muzeci, bir aydin, devrine ve ulkesine sigmayan bir adam. Osman Hamdinin hayatini okurken ayni zamanda Osmanlinin son donemlerine de taniklik edeceksiniz, tarih sevenlerin kesinlikle okumasini tavsiye ederim...
“Kitap özeti ödevi için hocanın seçtiği kitap.” Başlarda kitabı elimde görenlere böyle tanıttım onu. Okurken de sürekli oflayıp “Ben bu kitabı bir rafta görsem ilgimi çekmez ve okumam ama mecburen okuyorum.” diye düşündüm. Kitabın sonlarına doğru bu düşüncelerimden utandım. Aslında hakkında fikrimin olduğu konularda okumak istiyormuşum sadece, bunu da öğrendim. Kitaba gelecek olursam, Osman Hamdi hakkında bildiklerim sadece Kaplumbağa Terbiyecisi ve Silah Taciri tablolarıydı. Bu kitapla birlikte sadece Osman Hamdi Bey hakkında değil, Osmanlı’ya o çağlarda hakim olan hava hakkında da birçok şey öğrendim. Birçok ilklere imza atan Osman Hamdi’nin Nemrut Dağı’ndan tutun Salt Galata binasına kadar izi varmış meğerse. Daha fazla spoiler vermeden yorumumu bitireceğim fakat Türk tarihinde sanatın dönüm noktası ve o çağlar hakkında bir şeyler öğrenmek isteyen herkese tavsiyemdir. :)) Not: Hikaye şeklinde anlatılan bu kitapta anlatılan çoğu şeyin Google’a baktığımızda doğru çıkmasının sebeplerinden biri, Osman Hamdi Bey Kongresi gibi bilimsel çalışmalardan faydalanılmış olmasının yanısıra Osman Hamdi Bey’in kardeşinin 4. kuşaktan torunu Boğaziçi Üniversitesi tarih profesörü Edhem Eldem’in sağladığı özel mektuplaşmalarmış :)
Hemen herkesin sadece Kaplumbağa Terbiyecisi eseriyle tanıdığı Osman Hamdi Bey’in çağdaş bir toplum olabilme ve bu anlamda batıya özgü sanatı bu coğrafyada varedebilme adına tek başına verdiği mücadeleyi bir çırpıda okuyabileceğiniz, akıcı ve sade bir dille aktaran Emre Caner Bey’e teşekkür ederim. Harika bir kitaptı!
Çok etkilendim. Öncellikle, dilin dengesi o kadar iyi tutulmuş ki akıp gitti sayfalar. Başarılı bir araştırmanın güzel bir göstergesi olmuş bu kitap. Osman Hamdi Bey’in hayatı oldukça ilgi uyandırıcı. Batıyla kendini eğittikten sonra bir şekilde kendini tekrar Osmanlı’da bularak kendi yolundan şaşmaması ve ne olursa olsun bu emelden kendini alıkoymaması… Hakikaten inanılmaz yaşanmışlıklar var. Kitabın sonlarına doğru gelirken, haliyle biyografi olduğundan Osman Hamdi’nin ölümüyle biteceği aşikar, bir yandan elim gitmedi sayfaları çevirmeye… Nasıl bir sanat aşkı, adalet, eşitlik, medeniyet aşkıyla yanıp tutuşmuş. Birçok şey kazandırmış bu topraklara, bu insanlara! Bulunduğu dönem de onu kısıtlamasa daha neler yapardı kim bilir. Döneme dair altı çizelesi detaylar da işlenmiş. Teşekkürler bize bu buluşmayı sağlayanlara.
Ulkemizin mevcut sorunlarının aslında 19.yy’dan beri devam ettiğini bana en güzel gösteren şey bu kitap oldu. O zamanlarki sorunları ya da Osmanlı’yı okurken hiç yabancılık çekmedim. Bana biraz daha büyük pencereden bakmamı sağladı diyebilirim. Osman Hamdi’yi yakından tanımak benim için hem eğitici hem de öğreticiydi. Kendini yaşamı boyunca sürekli geliştirmesine hayran kaldım gerçekten. Şartlar ne olursa olsun ideallerine göre yaşayan birisi. Yaşı ne olursa olsun ya da. Kitabın dili konusuna göre gayet akıcıydı bence. Genel olarak beğendimm
Rastgele bir seçim olarak başladığım bu kitap belki de ortaokul yıllarında islenen 1850-1910 döneminin tamamından daha sürükleyici ve öğreticiydi. Osman Hamdi Bey'in ilerici yüzünü biyografi eksenli bir roman olarak tanıtan bu kitabın tek kotu yanı, son 30-40 sayfasının hem edebiyat kalitesi hem de süreç betimlemesi olarak aceleye getirilmiş olması. Cok guzel gecen bir yemeğin sonundaki tatsızlıktan dolayı kotu bir anı olarak kalması gibi, kitap tam kıvamında bir son yaratamadı bende.
Osman Hamdi Bey; Ressam, müze müdürü, arkeolog, Osmanlı’da ilk güzel sanatlar akademisini kuran ve müdürlüğünü yapan, çok yönlü ve dönemine göre son derece donanımlı bir Osmanlı aydını portresi. Tabii böyle bir elmasın, çöküş sürecinde, cahil ve geri kalmış Osmanlı toplumunda nasıl parladığı ve nasıl bir rol model olduğu da kitabın en önemli yanlarından biri. Böyle cahil ve baskıcı bir toplumda, sorgulayan, özgür düşünebilen, kültürlü, donanımlı, güzelin ve gerçeğin peşinden giden bir aydın, bir entelektüel. Arkeolojinin bu topraklarda hayat bulup gelişmesine katkıda bulunmuş belki de en önemli kişi.
Ancak öte yandan da Berlin’e bir çok tarihi eserimizi gönderen, karşılıksız veren bir “aydın” Tabii o eserler Türkiye’de kalsaydı ne halde olurlardı, insan bunu da sorguluyor. Çok tartışmalı bir konu…
Kitapta İttihat terakki, Osmanlı döneminin toplumsal ve siyasal gelişmeleri de, Osman hamdinin yaşamına arka planda eşlik ediyor. Kitap boyunca batının ilerleyişi ve Osmanlı’nın gerileyişini‘de nedenleri ile fark edebiliyorsunuz.
Roman tadında ancak aslında tarih, sanat ve biyografi türlerinin sentezi bir kitap. Tavsiye ederim.
2019 yılında Pera Müzesinde ilk kez Osman Hamdi Bey ile tanıştım. O günden sonra yavaş yavaş bur değişiklik başladı bende. Resme olan aşırı ilgisizliğimin yerini merak almaya başladı ve bugüne geldiğimizde sanat tarihi benim için bir tutku oldu surekli okumak ve öğrenmek istiyorum. Bu kitabı okuduktan sonra Kaplumbağa Terbiyecisi eserini daha iyi anladım. Sanata,arkeolojiye ve müzecilige hayatını adayan Osman Hamdi Beyin bu kitabı herkesçe okunmalı,benim bir sonraki durağım Edhem Eldem'in yazdığı Osman Hamdi Bey izlenimler olacaktır.
Osman Hamdi Bey'in hem özel hem çalışma hayatını anlatan belgesel izler gibi okuduğum akıp giden bir kitaptı. Osman Hamdi Bey'in Sanayi-i Nefise Mektebinin kuruluşu, ilk müzenin kuruluşu, ilk müze binasının inşası, ilk resim sergisi, ilk arkeolojik kazı çalışmaları gibi Osmanlı Devleti'nde kültür sanat alanında yaşanan pek çok ilkte baş rolü oynaması nedeniyle özellikle bu alana meraklı olanlar için önereceğim bir kaynak. Yazarın en sonunda özellikle kişisel hayata dair yararlandığı kaynakları belirtmesinin de önemli olduğunu düşünüyorum.
Biyografik bir çalışma denemesi. Candan Erçetin'in arkadaşlarıma akademik bir tavsiyesiydi. Bana da bir tane hediye edildi bu kitaptan o sırada,2015 yılı başlarında. Keşke batılı biyografilerde olduğu gibi daha bol resimler olsaydı ara ara diye içimden geçti okurken. Bunun dışında özenli bir çalışma.
Osman Hamdi Bey'in hayat hikayesini çok sürükleyici bir roman tadında okuyucuya ulaştırmış Emre Caner. Zaten etkileyici olan hikaye, yazım dili ile daha da çarpıcı hale gelmiş. Bir solukta okudum ve tadı damağımda kaldı.
Türk kültür hayatına büyük katkıları olan Osman Hamdi Bey ne yazık ki hakettiği ilgiyi görmemektedir.Bu roman onu tanımak isteyenler için bir başlangıç olabilir.Günahıyla sevabıyla önemli bir şahsiyettir kendisi.
Çok yönlü kişiliği, üretkenliği ve azmiyle beni kendisine hayran bıraktı Osman Hamdi Bey.. Kendisi ve eserleri hakkında giriş mahiyetinde bilgiyi "Sanatın Büyük Ustaları" serisinde edinmiştim, bu kitap bir nevi tamamlayıcı oldu.
Aydın sıfatını tam anlamıyla karşılayan Osman Hamdi Bey’i yakından tanımama vesile olan bu kitabı çok sevdim. Bazı insanların keşke x2 ömürleri olsaymış. Kitabın anlatımı ise çok akıcı.
Türk aydınlanmasının yapıtaşlarından müzecilik,arkeoloji ve resim alanında ilklerin insanı ,güzel sanatlar akademisinin kurucusu Osman Hamdi beyin hayatını anlatan harika bir roman
Sanayi-i Nefise Mektebini kuran, topraklarımızda bulunan tarihi eserlerin usulsüzce yurt dışına götürülmesine engel olan yasayı hazırlayan Osman Hamdi Bey’i tanımak için harika bir biyografik roman.
Osmanlı'nın son zamanlarını , Avrupai dönüşüm sürecini anlamak ve bütün ülkelerin din/bilim ile ilgili kültürel mücadelesine tanık olmak istiyorsanız kitabı okumanızı öneririm. Bana doğum günümde hediye gelmesi , haksızlık ve değişimin karakter sürecimdeki yeri nedeniyle ayrıca kıymetlidir.
Tek eleştirim :İsmi "Kaplumbağa Terbiyecisi " olan bir kitabın ağırlıklı olarak dünyayı şaşkına çeviren bu mesleğin ne anlama geldiğinin , hasta bir ülkenin değişimin zorluklarını anlatılması beklenirdi. Fakat diğer bir yandan da Osman Hamdi Bey hayatını akıcı bir şekilde anlatması ile "Kitapta keşke ikisi de olsaydı" dedirten bir beklenti de oluştu.
Peki Osman Hamdi Bey ne yapmıştı ?
Arkeolojik zenginliklerimize ilk dikkat çeken, ilk yerli arkeolojik kazıyı gerçekleştiren, Nemrut ve Komagene eserlerini ilk defa gün ışığına çıkaran, ilk yerli sanat okulunu açan, Arkeolojik müzemizi kuran, Taksim - Kabataş metrosunun fikir babası, ilk insan figürlü resimlerimizin ressamı, Beyoğlu belediye başkanlığı döneminde Beyoğlu'na bu görkemli binaları kazandıran kişi Osman Hamdi Bey'dir. Hayatımızdaki kimi güzellikleri, farklılıkları işte 100 yıldan daha uzun zaman önce yaşamış Osman Hamdi Bey'e borçluyuz.
3 Kasım 1839'da Sultan Abdülmecit tarafından Mustafa Reşit Paşa'nın büyük desteğiyle ilan edilen Tanzimat Fermanı Osmanlı Devleti'nin Batı'ya yöneliminin resmi belgesidir. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nde bürokratik bağlamda büyük yenilikler olduğu gibi toplum da süratle modernleşmeye başlamıştır. Fransa'ya gönderilen öğrenciler Batı toplumunda gördükleri oluşumları (sanatsal,siyasal veya toplumsal) bizim toplumumuza adapte etmeye çalışmışlardır. Bu hevesli ve yetenekli gençlerden biri olan Osman Hamdi Bey de babasının desteğiyle Fransa'ya gitmiş ve hukuk eğitimi alacakken kendini sanata adamıştır. Kitapta Osman Hamdi Bey'in serüveni anlatılmaktadır. KitapTanzimat dönemini ve Osmanlı Devleti'nin Batı'ya açılma sürecini anlatması ve o döneme ayna tutması açısından oldukça önemli. Yani o dönemi tarih kitaplarından okumak yerine bir roman kahramanın maceraları doğrultusunda bu duruma şahit olmak isteyenler kitabı okuyabilir. Oldukça kolay okunuyor.Ancak kitabın bir edebi değerinin olduğunu söyleyemem. Zaten her metni sanat olarak nitelendirmemiz mümkün değil.Yazarı teknik açıdan sonderece zayıf buldum.
Kaplumbağa Terbiyecisi, Osman Hamdi Bey'in biyografisi. Eserin genel itibariyle konu edindiği şey değişmek ve gelişmek istemeyen bir toplulukta, aydının yaşadığı zorluklar. Osman Hamdi'nin Güzel Sanatlar Akademisi'ni kurmasında, yapıtlarında veya başrolünde oldugu projelerde ne denli zorluklar yaşadığını ve mücadelelerini, dönemin toplumsal yapısıyla birlikte akıcı bir şekilde anlatan başarılı bir biyografi. Özellikle benim de çok sevdiğim Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun bu kitaba ismini vermesini ve yazarın bu tabloyu 'değişmek istemeyen bir toplumu değiştirmek, kaplumbağa terbiye etmek gibi iğneyle kuyu kazmaya benzer' olarak açıklamasını çok beğendim.