Öyküler / Arjantinkarıncası, Emlak Vurgunu, Kirli Hava Bulutu ve diğerleri… İtalyan edebiyatının büyük ustası Italo Calvino’nun kristal bir piramit gibi işlediği dilinden bir öykü seçkisi. Öyküler’de Calvino’nun daha önce Türkçe’de yayımlanmış dört kitabından: Karga Sona Kaldı, Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler, Savaşa Giriş ve Zor Sevdalar’dan tematik bir bütünlük gözetilerek seçilmiş öykülerin yanı sıra ilk kez Türkçe’ye çevrilen üçü uzun, toplam on üç öykü de yer alıyor.
Italo Calvino was born in Cuba and grew up in Italy. He was a journalist and writer of short stories and novels. His best known works include the Our Ancestors trilogy (1952-1959), the Cosmicomics collection of short stories (1965), and the novels Invisible Cities (1972) and If On a Winter's Night a Traveler (1979).
His style is not easy to classify; much of his writing has an air reminiscent to that of fantastical fairy tales (Our Ancestors, Cosmicomics), although sometimes his writing is more "realistic" and in the scenic mode of observation (Difficult Loves, for example). Some of his writing has been called postmodern, reflecting on literature and the act of reading, while some has been labeled magical realist, others fables, others simply "modern". He wrote: "My working method has more often than not involved the subtraction of weight. I have tried to remove weight, sometimes from people, sometimes from heavenly bodies, sometimes from cities; above all I have tried to remove weight from the structure of stories and from language."
Öyküler kitabı üçü uzun olmak üzere 52 öyküden oluşan hacimli bir kitap. Bir kısmı daha önce basılmış, örneğin ben “Zor Sevdalar” kitabındaki öyküleri okumuş ve çok beğenmiştim. (https://www.goodreads.com/review/show... ).
Öykülerin hemen hepsi gerçekçi olaylar üzerinden kurgulanmıştır. “Kitabı alan okur içine girmeli, dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir noktada bir çıkış hatta birçok çıkış bulmalı. Kitap, dışarı çıkabilmek için bir yola koyulma olanağıdır” diyor Italo Calvino ve dediğini öykülerinde aynen yapıyor.
Calvino’nun anlatım dili çok değişik, bol mecaz, metafor, düş ve paradoksla okura hayal kurduruyor. Kurduğunuz bu düş veya hayal bir anda sizi gerçeklik duvarına çarpıyor, canınız yanmıyor ama yeni hayaller kurmanıza yol açıyor, tabii yeni gerçeklere de.
İnanmış olduğu siyasal eğilim olan komunizmin halkı temsil etmek olduğunu düşündüğünden, mutsuz işçileri, yetersiz beslenmekten hasta düşmüş çocukları, Mussolini yönetimindeki İtalya'nın savaşa girişini ve cephe gerisinde halkın yaşadıklarını, faşist gençlik örgütü mensuplarını, partizanları ve savaş vurguncularını öykülerinin ana unsurları olarak ele almış. Ayrıca kendisiyle hesaplaşan entelektüelleri, sistemle uzlaşmaya çalışan eski partizanları, köylüleri de çelişkileriyle birlikte yazmış.
Calvino toplumsal gerçekliği, ve onun belgeselliğini anlatmanın yeterli olmadığını farketmiş bunun üzerine yazdıklarının fantastik, hicvedici, ütopik olması gerektiğine karar vererek, aklın ve iradenin masalla beslenmesi gerektiğini düşünmüş ve düşsel-büyülü gerçeklikle bu muhteşem öyküleri yazmış. Sadece hayal ve fantastik anlatım dozunu çok iyi ayarlayarak gerçeküstücülük kulvarına düşmemiştir.
Dünyanın gerçekliği, yaşamın ritmi ve amacı, bölgesel (sadece İtalya) değil evrensel gerçekcilik ile anlatılmıştır. Çok etkileyici bulduğum on öykü büyük bir sanayi kentinde ailesiyle oturan çalışkan bir vasıfsız işçi olan Marcovaldo karakteri ile ilgilidir. Bu öyküler sınıfsal mesajı en net olanlardır. Genelde İtalya’daki savaş ve savaş sonrası toplumsal mücadeleler öykülerin örüldüğü alandır. Savaş ve faşizm ironiyle, hicivle geniş olarak yer tutmaktadır Calvino’nun öykülerinde.
Her öykü bitiminde yazar bir sonuç bırakır ortaya, ama bu çok doğurgandır, okuyucu bunu bir kaç farklı sonuca götürür, bu kişiye, kişinin gerçeklik anlayışına, her okuyucunun hayatının gerçekliğine bağlıdır. Yani; gerçekliği farklı olan insanların gerçek dünyalarını düşlemesini başarmıştır Calvino. Çok beğendim.
İtalo Calvino'nun yazdıklarını okurken zorlandım ilk defa bu kitapta. Öykülerde İtalo Calvino'ya has, derinlerde gizli ironiyi yakalayamadım. Birçok kitabını okumuş ve Italo'yu çok seven biri olarak söylüyorum: yazarın okuyacağınız ilk kitabı bu olmamalı kesinlikle.
Yazarı ilk defa okuyorum. Öncelikle öykülerinden başlamak istedim. Dilini ve anlatım biçimini sevdim. Öyküleri de genel olarak beğendim. Özellikle son öykü Kirli Hava Bulutu beni mest etti. Okurken o kadar canlı bir etki yarattı ki aklımda benzer yerler havada uçuştu.
"Size yazdığım öykülerin değil,zamanla yazmayı reddettiğim öykülerin hikayesini anlatmayı başardım. Yazdıklarıma gelince onlar kitabın içinde ve kendi hikayelerini kendileri anlatmayı başarsınlar isterim." Kitaba dair önsözde böyle söylüyor Calvino. Yazdıklarını okurun gözüne sokan, kapıdan kovsan pencereden giren çantacı yazarlar da Calvino okusalar keşke. Tevazu tozu bir nebze bulaşırdı belki. Ayrıca savaşın gölgesinin düştüğü yerlerde gezinen hikayeleri(Menton'da geçen, yağmada kadın çorabı, ıvır zıvır toplayan askerler gibi) hikayeleri müthiş. Aslında ana izlek de savaş denebilir. Doğayla, insanın insanla ve insanın kendi doğasıyla kıran kırana savaşı. " Zor Sevdalar" adının çağrıştırdığı gibi pek öyle sevda hikayeleri değil. Günübirlik konaklamanın ve şehvetin hikayeleri.Bir tren kompartımanında, kumsalda rastgele yaşanan türden şeyler. Rasgelenin gerilimi ve işte o insan doğasıyla hemhal olunan hikayeler okunası. " Evli Bİr Kadının Serüveni" o altbaşlık içinde benim en çok sevdiklerim arasında. En sondaki uzun öyküler de ha keza.
Calvino vari esas öyküler kitabın başlığında adı geçenler. Diğerleri arasında da dikkat çekici hikayeler yer alsa da çoğunlukla kısa ve akıcı, gözleme dayalı olayların anlatımı şeklinde.
Bütün hikayeleri büyük bir zevkle okudum. Her hikaye insanı yeni bir yaşanmışlıkla buluşturuyor.
En hoşuma giden hikaye, Italyan kardeşlerin emlak vurgunu hikayesi. O hikayeyi okurken gözümün önüne çocukluğumda yaşadığım semt olan Samndıra, ve Samandıra'nın nasıl betonlaştığı geldi.
Calvino öykücülüğünün nerelere girip çıktığını görmek için önemli bir toplam, onca sayfaya rağmen pek sıkılmadan okunabilen bize yine o kendine has dilini gösterdiği kitaplardan.