Bu kitap, 1960’da Diriliş’de, 1961 ve 1962’de Yeni İstiklâl’de, 1966 ve 1967 yıllarında da Diriliş’de yayınlanan yazılardan doğmuştur. Bu yazılar bütün halinde 1967’de Diriliş’de bir kez daha yayınlanmış ve ilk kitap haline gelişi, 1967’de, Yazılar adlı üç kitaptan oluşan eserin içinde yer almasıyla gerçekleşmiş bulunmaktadır. “İslâm”, 1974’de tekrar, Diriliş’de tüm olarak yayınlanmış, sonra, 1975’den itibaren kitap olarak çıkmıştır.
He graduated from the Faculty of Political Science at Ankara University and worked in the finance sector for many years. He is one of the pioneers of Turkish literature who aims at bridging traditional Islamic beliefs and modern poetic techniques. He sees three essential elements for a poet. These three elements he calls Peer Gynt’s triangle, according to Karakoç, exists in Henrik Ibsen’s play, Peer Gynt. These three elements are: Poet must be himself. To be himself a poet must transform. Second element: a poet must be self content. Poet must love his art while being transformed by it. Thirdly, to be self-content, one must feel joy. This joy comes not from living but from letting live.
Sezai Karakoç (d. 22 Ocak 1933, Ergani, Diyarbakır), Türk şair, yazar, düşünür ve siyasetçi.
Karakoç şiirle ilgili görüşlerini yazmaya başladığı dönemlerden itibaren şiir anlayışını da yazmıştır. Bu konudaki düşüncelerini Edebiyat Yazıları adını verdiği 3 kitapta toplayan Karakoç'un Türk şiirinde son derece özgün bir yeri vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir. Türk şiiri geleneksel yapısı itibariyle aslında metafizik bir şiirdir. Ancak bu özellik Tanzimat'tan sonra değişir. Sadece A. Hamit'te metafizik bir ürperti söz konusu olur. Onunla tekrar başlayan bu anlayış Cumhuriyet'in ilk yıllarında Necip Fazıl Kısakürek'te ve Ahmet Kutsi Tecer'de kendini gösterir. Bunlardan başka Yahya Kemal ve Asaf Halet Çelebi'de de metafizik anlayış görülür. Fakat bu metafizik unsurlar adı geçen hiçbir şairin şiir anlayışını açıklamaz, anlatmaz.
YTÜ Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ali Yıldız'ın tespitiyle Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şair Sezai Karakoç'tur. Sezai Karakoç bunu modern şiirin diliyle yapmıştır. O, Batı edebiyatını da iyi incelemiş bir şairdir. Modern sanattaki soyutlamanın İslam anlayışına uygun olduğu düşüncesindedir ve şiirlerini bu yönde geliştirmiştir.
Karakoç geleneksel şiire de yaklaşır, ancak dili farklıdır. O, modern şiirin diliyle şiirlerini yazmıştır. Poetikasını anlattığı ikinci yazı Soyutlama ile ilgilidir. Nitekim modern sanat genel anlamda soyutlamaya dayanır. Ona göre şair, şiiri soyutlamada bırakırsa eksik bırakmış olur, tamamlanması için şairin tekrar somutlaştırması yani soyutlaştırdığı şeyi tekrar yeni bir bağlama oturtması gerekir. Bunu da Diriliş kavramına bağlar.
Sezai Karakoç, şairin genel çizgilerini, pergünt üçgeni dediği üç ilkeyle anlatır. Peer Gynt, Norveçli yazar Henrik İbsen (1828-1906)’in en ünlü oyunlarından biridir. Karakoç, Pergünt’ün, hayatında bu ilkeleri yaşadığını belirtir ve bu ilkeleri şiire tatbik eder: Şair, Kendi Kendisi Olmalı: “Şairin kendi kendisi olabilmesinin biricik yolu, değişmek, başkalaşmaktır.”
Şair, Kendine Yetmeli: "Eserinin tohumunu ve geliştirecek iklimini, şairin kendi varlığından alması anlamına gelir yeterlilik ilkesi. Yâni fildişi kuleyi biz dışına çeviriyoruz; evren şaire bir fildişi kule olmalı; şafakta kaybettiği güvercinleri, şair, bir ikindide bulabilmeli."
Şair, Kendinden Memnun Olmalı: "Eserin şairini sevinçle titretmesi demek bu. Şair, eserini sevmeli. Onu okşamalı, ama yaramazlıklarına da göz yummamalı. Beğenmediği davranışlarını gücendirmeden ona anlatmalı onu kendini düzeltmeye kandırmalı ve bunu da inandırmalı ona. 'Beni andırıyor, ah, beni o' demeli."
Memnunluk ilkesinin temeli, sevinçtir. Yaşama sevinci değil “yaşatma sevinci”dir.
''Allah'ın indinde din İslam'dır'' cümlesi ile başlayan müthiş bilgiler veren, çok istifade ettiğim, defalarca okunabilecek bir başucu kitabı. Yer yer anlayamadığım kelimeler olup sözlüğe bakma ihtiyacı hissetsem de bu kitabı çok sevdim. Okumanızı tavsiye ediyorum. Aldığım bazı notlar: ''Aslında her şeyin gerçeğinin tek olması gibi Din de tektir. O da İslam. Fakat, Allah, mutlak yaratıcı, her yaşattığını bir gelişme ve ilerleme döneminden geçiriyor. Din, bu kanundan istisna edilmedi. '' ''Cemiyete ve ferde gerekli bütün saadeti getirmeyen bir din, ilkin kendine kendisi inanmıyor demektir. Kur'an, mutlak hakikatin ebedileşmiş abidesi olarak, ideal bir mü'mini ve ideal İslam cemiyetini, milletini, yani değişmeyen üstün insanlık düzenini, mutlak hümanizmayı getiren mutlak kitaptır. ''Sizin için kısasta hayat vardır.''
"Bizden öncekiler kendilerini, İslamla yetinmeyip bir parça doğululaştırdıkları için kültürümüzü, medeniyetimizi ve gücümüzü kaybettik. Bizler de kendimizi hep batılılaştırmak, boyuna batılılaştırmak istediğimiz için bir türlü gerçek ve sağlam kültür ve medeniyet gücünü elde edemiyoruz. -SON- "