Genç kadının küçük bir takı dükkanı açtığı sokakta hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Ne sessizlik huzurlu ve sakindi, ne de korkutucu olanın ne olduğunu açıklamak kolaydı. Ne zaman ki şehir karın suskunluğuna teslim oldu, gölgelerin de dili o zaman yavaş yavaş çözüldü.
Kar Kuyusu'nda tıpkı şehrin tüm pisliklerini örten karın kendisi gibi, altta kalmış, saklanmış, gözlerden ırak tutulmuş, kirlenmiş olanların çığlıklarını bastıran, dingin bir anlatım bulacaksınız. Ama bu sessizlik, karın eriyip şehri kirli çamuruyla baş başa bırakması gibi, sizi belki hiçbir zaman bilmek istemeyeceğiniz gerçeklerle baş başa bırakacak: En acımasız cinayetler evlerin içinde işlenir!
1971 yılında İstanbul'da doğdu. Robert Kolej'den, sonra Boğaziçi Üniversitesi Fizik ve ardından Koç Üniversitesi MBA bölümlerinden mezun oldu. Dokuz yıl boyunca çeşitli yatırım bankaları ve aracı kurumlarda analist ve üst düzey yönetici olarak çalıştı. 2004 yılında finans sektörünü terk ettiğinden beri zamanının büyük bir kısmını yazarak ve müzik yaparak geçiriyor.
simdiye kadar okudugum hukumenoglu kitaplari (korburun-47 numarali kamara-aska inanmayanlar icin ask oykuleri) arasinda beni en heyecanlandiran, yukselten, hikayeye dahil hissedebildigim kitap bu oldu. buna ragmen aralarda yine oncekilerdekine benzer bir huzursuzluk/kopukluk hissettiysem de hikaye oyle guzel alip goturuyor, gerilimin dozu oyle keyifli ilerliyor ki bi sekilde tamam deyip keyfini kacirmadan okumaya devam ediyorsun.
kitabin sonuna kadar buyuk keyifle geldim hatta sonda muthis bir ters koseyle hukumenogluyla aramizdaki buzlar cokca eridi diyebilirim. hatta hukumenoglu okumaya ilk bu kitapla baslamaliymisim diye dusundum. sadece sonu bir parca aceleye gelmis gibi hissettirdi ama yine de butunune baktigimda cok surukleyici ve keyifle okudugum bir kurgu oldu.
Hikmet Hükümenoğlu’nun ilk romanı Kar Kuyusu. İlk olmanın getirdiği bazı kusurlara sahip ister istemez; olması gerekenden uzun, finale odaklı ve karakter gelişimi eksik. Buna rağmen hikayenin hem kendisi hem de gerilimi ortalamanın üstünde. Böyle olunca da ister istemez merakla okunuyor. Yazarla sonraki romanlarını okuyarak tanıştığım için kıyaslama yapıyorum. Yapmasam belki Kar Kuyusu’nu da daha çok severdim. Bazen daha çok keyif alıyorum bazen daha az ama her türlü Hikmet Hükümenoğlu’nun yarattığı dünyalara dahil olmayı seviyorum. Bence bir yazarın okuyucu üzerinde bıraktığı his tam da bu olmalı.
Gündelik koşuşturmacalarım arasında okumakta olduğum kitaplara ara verince yollarda kitap dinleyerek açığımı kapatmaya çalışıyorum. Bu kitabı da bir yolculuk esnasında dinledim. Eğer kitabı okusaydım dinlediğimde olduğu kadar zevk alamazdım galiba. Dili basite kaçabilecek sadelikte. İçerik ise merak uyandırıcı fakat havada kalan genel akışta yerini anlayamadığım, hikayeye katkısını çözemediğim yerleri var. Munchausen by Proxy sendromuyla alakalı daha önce de adını hatırlayamadığım, Amy Adams’ın başrolünde oynadığı bi dizi seyretmiştim. Psikotik bozukluklar, davranış bozuklukları, hakkında okumayı sevdiğim konular olduğu için ortalamanın üstünde bir puan verdim.
Sabah başladım akşama kadar elimden bırakamadım. Çok güzel kurgulanmış bir olay örgüsü var ve ne olduğunu son 30 sayfaya kadar anlayamıyorsunuz. Nur’un babasının ona vermiş olduğu bir dükkana takı atölyesi açmasıyla başlıyor her şey. Aşk da var korku da..4/5
Ve evet bir Hükümenoğlu kitabında daha beklediğimi ve aradığımı bulamadım!
Konu yabancı değil belki ben bu tarzı Yaprak Öz, Mehtap Erel ile tattığım için..
Çocukluklarında fiziksel ve duygusal istismara uğrayan insanların yetişkinlikleri ve bizzat kendi çocuklarına davranışları, doğaüstü olaylar varmış izlenimi vs vs
Yazarın ilk kitabı olduğu için 3 yıldız, ilk eser için başarılı yine de yazarın lafı uzatma hikayesini daha öz bi şekilde bitirmek varken dolandırma gibi bir özelliği var sanırım bu da okurken tamam da bu ayrıntı çok da gerekli değil bence dedirtiyor.
Ben şahsen tatilde okuduğum için mutlu oldum başka zaman okusam üzülürmüşüm.
İyi düşünülmüş bir kurgu, akıcı bir dil! Fakat çok fazla tutarsızlık vardı. Karakterlerin, anlamlandıramadığım yerini bulmayan davranışları, hikayedeki kopukluklar kitabı gerçekten sevdiğimi söylememe engel oluyor. 3 puanı ise kitabı büyük bir merak ve heyecanla okuma istediği uyandırdığı için veriyorum.
Kesinlikle çok başarılıydı. Yazarın Atmaca kitabını okudum, beğendim ancak bu ondan kesinlikle daha başarılı. Nermin Yıldırım tadı alır gibi oldum. Hem gerilim hem korku hem de hüzün öğelerini barındırıyor. Bunları harmanlarken de çok iyi ve akıcı bir dil kullanmış. Yazarın diğer kitaplarını okumak için ilham verdi kesinlikle.
Yazarın ilk romanı olduğu için diğerlerinden daha az seveceğimi düşünerek başladım ama öyle olmadı , elimden bırakamadan okudum yine. Tam olarak mantığıma oturmayan yerler olsa da genel olarak başarılı bir gerilim romanı bence. Hikmet Hükümenoğlu en sevdiğim Türk yazarlar listesindeki yerini biraz daha sağlamlaştırdı.
3.5 ⭐️ olacaktı ama MSBP konusundaki açıklamaların didaktik havasından yarım yıldız kırdım. Genel olarak sevdim yazarın tarzını, diğer kitaplarından da okurum.
This entire review has been hidden because of spoilers.
geçtiğimiz kış, çok üşüdüğüm bir otobüs yolculuğunda storytel'de dinlemiştim ve uzun zamandır ilk kez bugün çok üşüyünce aklıma direkt bu kitap geldi. bir şekilde soğuk havalarla bütünleşmiş benim için. biraz duygusal bir bağ tabi ama şimdi düşünüyorum hikayesini de epey sürükleyici bulmuştum. mutlaka okumaya devam edeceğim hükümenoğlu'nu.
Yazarın ilk romanıymış benim de okuduğum ilk kitabıydı. Hem kurgusunu hem yazım dilini çok sevdim. İlk roman için çok çok başarılı. Gerilimin dozu çok iyi ayarlanmış.
Körburun ile tanıştım kendisiyle, o kitabı da çok beğenmiştim hacmiyle göz korkutsada bir çırpıda kendini okutan bir kitaptı. Kar kuyusu ise ilk kitabıymış. İnsan bu nasıl ilk kitap diyor, belli bir birikim ürünü olduğu belli. Sakince ilerleyen ama oldukça akıcı ve merak uyandıran, tekinsiz bir tarafı var. Gizemli yanı ağır basıyor ve belli bir gerilim hissettiriyor. Ve ben bu gerilimden çok keyif aldığım için hazzı uzatıp daha uzun sürede okudum. Çünkü bayadır roman okumuyorum çok doğru bir seçim yapmışım. Hikmet Hükümenoğlu ile tanışmadıysanız henüz bu ilk kitabıyla başlayın, devam edeceğinize şüphe yok. Diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum. Çok nahif bir bey, her ay mail atıyor film dizi kitap tavsiyeleri de yapıyor mail listesine kaydolun bence.
#bizimbüyükchallengeimiz madde 16: Sadece bir kitabını okuduğunuz bir yazarın başka bir kitabı.
Sürükleyici ve merak uyandırıcıydı. Yazar sıra dışı olayları o kadar gerçekçi anlatmış ki, hiç hadi canım sen de demedim.
Bir yanda istediği gibi sevilmemiş ve bunu yetişkinliğine yansıtmış bir Nur... “Ama bir daha benimle oynamazlar diye korkup gıkımı bile çıkaramadım.” en üzücü cümleydi. Bir yanda sırlar, macera ve korku; en yakınlarına inanmak yerine varsayımlara ve öğrenilmişliklere inanan insanlar... Çocuklarının hayatlarını farklı derecelerde karartan aileler... Kitabın arka kapağında dediği gibi “En acımasız cinayetler evlerin içinde işlenir.”
Anne, baba olmak dünyanın en önemli işi!
This entire review has been hidden because of spoilers.
Kafamın içi sakin olduğunda etrafımdaki hoşuma gitmeyen ve istemediğim sesleri kapatabiliyorum ama çocukluğumdan beri beynimde bir karınca sürüsü yaşıyor ve genelde kafamın içinin sakin olmasına pek izin vermiyor.
Sanırım tek çocuk olmanın hem en büyük nimeti hem de en büyük laneti bu. İnsan kendi başına vakit geçirmeye alıştıkça en sıkıcı işlerin içinde bile bir oyun bulmayı öğreniyor ve bu sayede kendi sıkıcı hayatında biraz daha derinlere batıyor.
Sırf hayata tutunabilecekleri başka bir şey bulamadıkları için çocuk yapan insanlara izin vermemek lazım. Daha kendi mutluluğunu sağlayamadan bir de çocuğun olursa onun nasıl mutlu olmasını sağlayacaksın?
Değiştiremediğin şeyleri çok fazla dert etmemelisin.
Ona göre insanı mutluluğa götüren iki şey var. Bir tanesi özgürlük; yani yapmak istediğin seni mutlu edecek şeyleri üzerinde herhangi bir kısıtlama olmadan yapabilme özgürlüğü. İkincisi ise başkaları tarafından onaylanmak ve beğenilmek. İşin kötüsü iki mutluluk kaynağını bir arada yaşamak mümkün değil..
Günlerdir beynimdeki kuyunun kıyısındayım, kendimi bıraksam kafamdaki kuşkuların arasında ayağım kayıp dengemi kaybetsem tekrar içine düşebileceğim kadar yakındayım.
Eğer daha önce hiç okumadığım bir yazarı keşfetmeye karar verdiysem, genelde ilk ve son kitabını sipariş ederim. Önce son kitabını okur, etkileyici bulursam hemen ilk kitabına geçerim. Bu defa planım bozuldu çünkü önce Kar Kuyusu elime geçti. Hükümenoğlu bu romanı 2005 yılında yazmış. Yazarın tarzını ve dünyasını ilginç buldum. Bir söyleşisinde “İlk kitaplarında yazarlar kendilerini anlatırlarmış. Ben bunu bildiğim için kendimi hatırlatacak hiçbir şey olmamasına çok özen gösterdim; ama yıllar sonra okuyunca gördüm ki sadece kendimi anlatmışım,” dediğini duymuştum. Kitabı okurken aklımda hep şu vardı: Acaba nerede kendini anlatıyor? Sonra şunu fark ettim: İnsan her an değişiyor. Burada anlatılmış bir “kendi” varsa, o da 2000’lerin başında yaşamış herhangi bir “ben”dir artık. Kimse aynı kalmadığına göre, bu ipuçlarını saklamaya ya da çözmeye çalışmak da anlamsız geliyor bana. Roman sürükleyiciydi, fakat gerilim unsurlarını biraz erken ele veriyor. Ortalarına gelmeden çoğu ipucu çözülüyor. Genelde bu, beni eserden uzaklaştırırdı ama bu sefer olmadı. Daha iyi olabilirdi, dedim ama “canı sağ olsun” demek daha yerinde. Şimdi sırada son romanı Harika Bir Hayat var. Gelir gelmez okuyacağım. Ondan çok daha fazla etkilenmeyi umuyorum.
ne dinliyorum ben diye defalarca sorsam da dinlemeyi sürdürdüğüm kitap. karakterler yazarın tüm çabasına rağmen zayıf. her birine bir travma eklemeye çalışmış ama hepsi de tek tip, kitapta sorunlu olmayan aile yok. kadın karakterlere bürünmekte zorluk yaşanmış, kimi noktalarda ‘kadınca’ düşündüğünü sanan bir erkek anlatıcı elle tutulur hale geliyor. hiç bilmediğim ve var olduğuna şaşırdığım bir sendromu öğrenmeme sebebiyet verdi ve okul yolumu doldurdu, kimseye alıp okuyun ya da dinleyin demem sanıyorum. ben mi karıştırıyorum bilemedim, hikmet hükümenoğlu’nu ilk defa trendeki yabancı’da yayınlanan bir öyküsüyle tanımış ve öyküyü gerçekten etkileyici bulmuştum. bir sebat ve çabayla roman da yazmış ancak bence asıl ligi kısa öyküler. bir de kitap neden öyle bir açılış yaptı hiç anlamadım, bir manası olacak mı diye kitap boyunca düşündüm. olmadı. yalnızca ilgi çekmesi içinse fazla ortada ve bence lüzumsuz bir numara olmuş.
erkan baş, armağan çağlayan'ın video-röportajına konuk olduğunda sevdiği çağdaş yazarlardan biri olarak bahsetmişti hükümenoğlu'ndan. baş'ın tavsiyesine uyup okuyayım bir hükümenoğlu romanı, dedim. bugün bitti "kar kuyusu". iyi ki okumuşum. yazara bu kitaptan başlamamın sebebi, korku öğeleri ile süslü bir kitap olduğunu duymuş olmamdı. gerçekten de -türkçe edebiyatta pek örneği olnayan bir genre olarak- korku türü içine dahil edilebilecek bir eser bence. psikolojik boyutu, karanlık ve tekinsiz sokaklarda geçmesi... gerim gerim gerildiğim anlar yaşattı bana. çağımızın herbir öğesi birbirine temas etmekten gocunan şehir yaşamına değinen, bundan doğru ortaya çıkan iletişimsizlikten, ön yargılarımızdan ve batıllarımızdan oluşan bir korkuydu bana yaşattığı. daha fazla afilli cümle kurmaya, bounsal analiz kasmaya lüzum yok. okuyun görün!
Hikmet Hükümenoğlu’ndan okuduğum ilk kitaptı. Birinci şahıs ağzından yalın ve anlaşılır bir dille ama basite de kaçmadan anlatmış, karakterlerin duygu ve düşüncelerini şeffaf bir şekilde aktarmayı da başarmış. Romanın geçtiği mekan olan Beyoğlu ve zaman olan 2000’lerin başlarındaki kış mevsimi de çok hoş bir arka plan olarak kullanılmış. Kurgunun kitabın ilk yarısından sonra az çok belli olmasına rağmen kullanılan imgeler, yazarın hoş anlatımı, özellikle de 2000’lerin başındaki İstanbul atmosferi gayet keyifli bir okuma deneyimi yaşattı. Konu ve kurgu olarak Ahmet Ümit’in kitaplarına benzetsem de bence Hükümenoğlu Ümit’ten çok daha keyifli bir dil ve anlatım tarzına sahip. Diğer kitaplarına da şans vermeyi kesinlikle düşünüyorum.
Bir ilk roman Kar Kuyusu. Ve bence bir ilk roman için çok akıcı bir kalemle, insanı çeken bir anlatımla yazılmış başarılı bir kitap. İsimleri aynı Nur ve Nuri’nin gördükleri ebeveyn şiddetini (biri fiziksel diğer duygusal) ve bu şiddetin sonucunda nasıl bir hayat yaşadıklarını; yaladıkları travmaların, üzerlerindeki etkileri, keyifli bir dille anlatılıyor. Elbette eksiklikler var ve bu eksiklikler, bize bırakılmış eksiklikler değil, bence ilk roman eksiklikleri. Sonraki romanlarda devam etmiyorsa, bence sorun yok.
Kar Kuyusu, yazarın gerilim türündeki ilk kitabı. Yazar, öylesine bir kurgu yapmış ki; bazı bölümlerde kalp atışlarım hızlandı, nefesim daraldı sonra bir rahatlama sonra yine yükselişe geçen kalbim. Ritmi çok iyi yakalamış ve dozunda tutmuş.
Romanı okurken karakterler hakkında edindiğiniz düşünceler, sayfalar ilerledikçe değişiyor; yazae sizi ters köşeye yatırıyor.
Gerilim sevenler Kar Kuyusu'nu okumalı. Kitapseverlerin Hikmet Hükümenoğlu ile yolları kesişmeli 😉
* Kitapta bahsi geçen MBP hastalığının kurgu olmadığını öğrenmek ve hastalıkla ilgili okuduklarım beni çok etkiledi.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Hikmet Hükümenoğlu’nun ilk romanı Kar Kuyusu, bir ilk kitap için fazlasıyla etkileyici ve başarılı bir eser. Hikâyenin gidişatı beklenmedik bir şekilde yön değiştiriyor ve okuyucu olarak kendinizi “Ah be çocuk...” derken buluyorsunuz.
Bazı kitaplar edebi açıdan çok derin olmayabilir ya da kurguda kafa karıştıran unsurlar barındırabilir. Ancak, bir ilk roman elinizden bırakamadan bir günde bitirebileceğiniz bir sürükleyiciliğe ve garip bir gerilime sahipse, o kitap kesinlikle iyi bir kitaptır.
HH ile Körburun ile tanıştığımı zannediyordum, halbuki yıllar önce ilk kitabını okumuşum. O dönem adı aklımda kalmamış. Tekrar okumaya başlayınca farkına vardım ve hatırladım Kar Kuyusu'nu. O zaman da Nur'u pek sevmemiştim, bu sefer de sevemedim. Sonra gözler görür ve Atmaca kitaplarındaki kadın karakterleri de sevmemiştim. Harika hanım tek istisna, belki de o nedenle HH'nin en sevdigim romanı da o.oldu. Bu kitaba dönersek korku, gerilim konusunda çok başarılı, sayfaları yeterli hızda çeviremediğim oldu. Ikinci kere okuduğuma pişman değilim, ama 3.ye değer mi bilemem....
Karanlık... Hikmet Hükümenoğlu'nun ilk kitabı ve ilk kitap için gerçekten başarılı diyorlar, ben de katılıyorum. Bazı yerlerde hakikaten öyle gerildim ki, vücudum kaskatı kesildi... Aslında sonu başından belliydi kitabın fakat yine de okutuyor, bu bir başarıdır bence. Melike Hanım karakteri biraz daha işlenebilirdi fakat aile dramı olarak çok güçlü bir kurgu. Klasik bir "herkes anne olmamalı" romanı diyemem ama evet, özünde bu yatıyor.. İlişkiler dışarıdan göründüğü gibi olmayabiliyor bazen.... Birkaç alıntı: "Düzen güven verir ama her zaman mutlu etmez. Bazen düzenin dışına çıkmaktan korkmamak lazım. Eğer sürekli insanların yaptıklarını onaylamasını ve seni sevmesini beklersen o zaman mutsuz olduğun o düzene hapsoluyorsun ve gerçekten yapmak istediğin şeyleri yapmaya korkuyorsun." "Bazen o kadar korkunç şeylere tanık oluyor ki insan o güne kadar doğru bildiğin hiçbir şeyin anlamı kalmıyor." "- Ben nasıl mutlu olacağını asla keşfedemeyecek insanlardan biriyim sanırım. - Eğer hayatını değiştirmek istemiyorsan mutlusundur."
Çok başarılı bir ilk roman. Hükümenoğlu’nu Körburun ile tanıdım ve ardından arkadaşımın hediye almasıyla Atmaca’yı okudum. Atmaca çok hatrımda kalmamış açıkçası ama Körburun’u çok severek okuduğumu hatırlıyorum. Kar Kuyusu da onun gibi zihnimde yer edecek.
Karakterlerin ilişkisel boyutu çok derine inerek işlenmemiş ve biraz biraz eksik kalmış olabilir ama kitabın sunduğu atmosfer ve gerilim çok etkileyiciydi. Merak uyandırıyor olması da zaten kitabı elinizden bırakmanıza engel. Böyle kitap okuma tıkanıklığı yaşanan dönemlere bire bir ilaç gibi :) kalemine sağlık vallahi hep üretsin.
Yazarı hiç tanımıyordum, Kar Kuyusu’na tesadüfen denk geldim ve hiç fena bulmadım. Kitabın en güzel yanı çok akıcı olması ve okuyanı asla sıkmaması. Hikayenin gidişatı bir yerden sonra kısmen tahmin edilebilir olsa da Türk edebiyatında pek işlenmemiş bir finalle sona eriyor. Hükümenoğlu’nun tarzını biraz Yaprak Öz’e benzettim, diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum. Günlük koşturmaca arasında okuyacak eğlencelik bir şeyler arayanlara rahatlıkla tavsiye edebilirim.
İlk kitap olduğuna inanmak zor. Gerçekten akıcı bir anlatımı var Hikmet Bey'in. Hikâye gittikçe açılıyor, böyle olunca insan yarıda bırakamıyor. Bir de hiç beklemediğim bir finalle karşılaşınca keyiften dört köşe oldum açıkçası. Körburun'dan nasıl etkilendiysem yine aynısı oldu. Tavsiye ederim. =)
Yazarın önce Körburun kitabını okuduğum için sanırım o daha sürükleyici ve etkileyici gelmişti. Buradaki kurgu da güzel ama bazı kısımlar zorlama olmuştu. Yine de yazarın tarzını, anlatımını ve karakterleri sevdim.