Bernard Shaw doksan yaşını aştıktan sonra, bir araya toplanan oyunlarının yeni bir baskısında okurlarına şöyle seslenmişti:
“Sizi uyarırım: Oyunlarımın tadına varmak istiyorsanız, gazetelerde benim için yapılan bütün dedikoduları aklınızdan çıkarın.”
Yazar, 2 Kasım 1950’de aramızdan ayrıldı. Gazetelerde hâlâ nükteleri tekrarlanır; alaycılığından, kuşkuculuğundan, acımasızlığından söz edilir. Bu yüzeysel görüntüsüdür. Oyunlarını inceleyince inançlı, derin, sevgi dolu bir Shaw çıkacak karşınıza. Gözlerindeki yaramazca pırıltıyla bir ermiş… - Sevgi Sanlı
Sezar ile Kleopatra Pygmalion Kırgınlar Evi Jan Dark
George Bernard Shaw was an Irish playwright, socialist, and a co-founder of the London School of Economics. Although his first profitable writing was music and literary criticism, in which capacity he wrote many highly articulate pieces of journalism, his main talent was for drama. Over the course of his life he wrote more than 60 plays. Nearly all his plays address prevailing social problems, but each also includes a vein of comedy that makes their stark themes more palatable. In these works Shaw examined education, marriage, religion, government, health care, and class privilege.
An ardent socialist, Shaw was angered by what he perceived to be the exploitation of the working class. He wrote many brochures and speeches for the Fabian Society. He became an accomplished orator in the furtherance of its causes, which included gaining equal rights for men and women, alleviating abuses of the working class, rescinding private ownership of productive land, and promoting healthy lifestyles. For a short time he was active in local politics, serving on the London County Council.
In 1898, Shaw married Charlotte Payne-Townshend, a fellow Fabian, whom he survived. They settled in Ayot St. Lawrence in a house now called Shaw's Corner.
He is the only person to have been awarded both a Nobel Prize for Literature (1925) and an Oscar (1938). The former for his contributions to literature and the latter for his work on the film "Pygmalion" (adaptation of his play of the same name). Shaw wanted to refuse his Nobel Prize outright, as he had no desire for public honours, but he accepted it at his wife's behest. She considered it a tribute to Ireland. He did reject the monetary award, requesting it be used to finance translation of Swedish books to English.
Shaw died at Shaw's Corner, aged 94, from chronic health problems exacerbated by injuries incurred by falling.
George Bernard Shaw hep merak ettiğim bir yazardı, İş Bankası Yayınları'ndaki indirimi görünce bu kitabı da hemen aldım. Dört oyun içinden Pygmalion'ı ve Jan Dark'ı diğer iki oyuna göre daha fazla sevdim.
Beklediğimden daha farklı oyunlar okuduğumu söylemem gerek. Biraz daha eğlenceli oyunlar bekliyordum; fakat eğlence dozu daha düşük eleştiri dozu daha yüksek oyunlarla karşılaştım. Bu durumdan şikâyetçi değilim; çünkü Shaw bu oyunlarıyla oldukça başarılı toplum eleştirileri getirmiş. Yine de bu oyunları sahnede izleseydim sıkılabilirdim diye düşünüyorum. Ayrıca bazı sahneleri tiyatro sahnesinde hayal etmekte zorlandığımı da belirteyim.
Ayrıca Sevgi Sanlı'yı da mutlaka anmak gerek; bu kadar başarılı çevirileri okumak neredeyse imkânsız. İyi ki o çevirmiş bu dört oyunu da!
Bernard Shaw 'un 4 oyunu var kitabın içinde. Sezar ve Kleopatra Pygmalion Kırgınlar Evi Jan Dark Özellikle tiyatro ile ilgilenenler için kaçırılmaması gereken bir kitap. Okuduğum müddetçe oyunlar hep gözümün önündeydi. Adeta izliyormuşçasına okudum oyunları. 4 oyunda çok güzeldi. Sanırım Shaw'un karakteri bu ki 4 oyunda da hafif bir mizah ve eleştiri vardı. Kahkahalarla gülmüyorsunuz. Ya da tam tersine çok ağır eleştriler de yok. Ama şu seziliyor ki yazar bize bir şeyleri düşündürtmeye çalışıyor. Aklımıza bir fikir gelmesini sağlamaya çalışıyor. Fikri ve ya kendi doğrularını direkt söylemiyor ancak o fikri kendimizin buluvermesini istiyor. Sezar ve Kleopatra *** Aklımıza ilk geldiği gibi değiller. Sezar da Kleopatra da. Sezar çok sert ve acımasız bir imparator değil, tam tersine müthiş zeki, çok efendi ve tutarlı biri. Sinirlendiği herkesi idama gönderivermiyor. Tam tersine dialog yolunu seçiyor. Onlarca fetih yapmasına ragmen tonton bir dede gibi:) Kleopatra ise türlü çeşit entrikalar düzenleyen küçük oyunlar oynayıp Sezar'ı parmağında oynatan bir kraliçe değil. Yine tam tersine çok çocuksu ve masum, küçük bir kızcağız. Pygmalion***** Müthiş bir oyun. En çok bu oyunu izlemeyi ve hatta bu oyunda oynamayı isterdim. Bir dil bilimci var. Herksin konuşmasından, şivesinden nereli olduğunu şak diye söyleyebilecek kadar dile hakim. Hatta konuşan kişinin mahallesine kadar bilebiliyor. Neredeyse adresini söyleyecek. İşte bu adamın eline bir çiçekçi kız düşüyor. Konuşmasını, oturmasını kalkmasını bilmeyen bir kız. Bir kardelen:) Hırslı ve çok zeki bir kız. İşte bu kızı bizim dil bilimci alıyor ve aylarca eğitiyor. Ve sonuç olarak bu kızın içinden bir dünya güzeli çıkıyor. Her ne kadar itiraf edemesede kendi yarattığına aşık oluyor dil bilimci. Kitaptan ayrı tutuyorum bu oyunu. Sırf bu oyun için bile alınır bu kitap. Kırgınlar Evi***** Çok kalabalık bir oyuncu kadrosu. Takıntılı, yaşlı bir kaptan. Evini bile gemi şeklinde düzenlemiş ve herkesi tayfa olarak görüyor. Beraber yaşadığı bir kızı ve yıllar sonra eve dönen bir diger kızı daha var. Beraber yaşadığı kızının çapkın ve fırsatçı kocası. Yıllar sonra eve dönen asi kızının ona aşık olan kaynı. (kocasının erkek kardeşine kayın deniyordu di mi?:) Bu adam da abisinin karısına aşık. Peşinden her yere gidiyor zavallı. Evde ki kızın saf ama zeki kız arkadaşı. Bu kızcağız da çapkın damada aşık. Sonrasında yaşlı kaptana aşık oluyor:) Saf kızın yaşlı babası. Ki bu adamcağız kızından da saf:) Bizim saf kıza aşık, zengin iş adamı, ki bu da sonrasında kaptanın evde ki kızına aşık oluyor. Evin dadısı ve daha once dadıyla evlenmiş boşanmış bir hırsız. Çok karışık ve supper bir hikaye. Sitkom gibi bişey. Çok güzel ve komik bir Türk dizisi olur yani bu oyundan. Herkes birbirine aşık maşşallah:) Çok eğlenceliydi. Jan Dark** Gaipten sesler duyan bir köylü kızı. Fransa - İngiltere savaşı sırası. Gidiyor ve Fransa kralından konuşa konuşa onu bezdirerek yetki alıyor ve Orleans ta İngilizleri yeniyorlar. Çokta sarmadı açıkçası.
Tiyatro metni okumayı sevmiyorum. Her zaman söylerim bunu. Tiyatro sevmememin en önemli nedeni, zaten kurgusal olan karakterlerin bu yetmezmiş gibi bir de teatral bir havayla suni bir şekilde diyaloglar kurmaları ve tiyatro doğası gereğince bir perde boyunca değiştirilemeyen "mekân" kavramı. Evet tiyatrodan gerçekçilik beklememek lazım, verdikleri şeyler daha farklı buna hak veriyorum ama benim tarzım hiç değil maalesef.
Tüm bunlara rağmen Shaw'un hiciv dili hoşuma gitti. Bu toplu eser şeklindeki edisyon ise oldukça zengindi. İyi dört oyun seçilmiş. Benim favorilerim Jeanne D'ark ve Sezar ile Kleopatra oldu. Diğerleri de oldukça iyiydi. Özellikle İngilizlere yapılan bazı eleştirel kısımlar çok ilginçti.
Bernard Shaw okunası bir yazar. Bu kitap da bir Shakespear olmasa da başarılı bir oyun seçkisi diyebilirim. Tavsiye ediyorum.
Pygmalion ile tanıştım Bernard Shaw'la. Pygmalion'ı okurken dürüst olmak gerekirse çok zorlandım çünkü ne yazarın kendisini tanıyordum ne de kalemini. Yazım tarzını hiç bilmediğim bir yazarın en sevilen oyununu okurken duvara çarpılmıştan beterdim. Ne zaman ki edebiyat dersimde piyesin analizine girdik o zaman bazı taşlar yerine oturdu. Üzerine ufak tefek araştırmalar da ekleyince okuduğum piyesler kafamda daha rahat şekillendi. Sonra o kadar merak duydum ki yazarın kendisine yolculuğum Sezar ve Kleopatra ile devam etti, böylece Bernard'ın yarattığı Sezar'ı tanımış oldum, çok da memnun oldum.
"Cinayet cinayeti doğuracak, her zaman hak, onur ve barış adına, tarihin sonuna dek. Tanrılar kandan usanıp anlayışlı bir ırk yaratacaklar."
Daha sonra yolum Kırgınlar Evi ile devam etti. Kırgınlar Evini okurken insan ilişkilerinin o zamanlarda da günümüzdekine kıyasla pek bir farkı olmadığını gördüm ancak derdimiz hep ortak: "Bütün kitaplardan üstündür yaşamak."
Eleştiri dozu yüksek, eğlence dozu düşük bir okumaydı. Ellie ve Kaptan inanılmaz karakterlerdi. Okurken kendimi sevip, saydığım bir büyüğümle muhabbet ediyormuş gibi hissettim.
Sonra da yolculuğumun son durağı geldi: Jan Dark. Bir oyunda siyaset daha komik eleştirilemezdi. Din adına konuşan kimseleri daha çıplak bir gözle göremezdim. Yaradan'a olan inancın ne kadar mahrem olduğunu daha iyi öğrenemezdim. Kiliselerin, din adamlarının rotalarını nasıl bu kadar şaşırdıklarına herhalde daha fazla şaşıramaz, din adına insan kurban etmenin vahşetiyle daha acımasızca yüz yüze gelemezdim.
"Yaşamak nedir sizce? Donup taş kesilmemek mi sadece? Ne kuru ekmek bulunca gam yerim, ne de duru su içmek derttir benim için."
70 yasinda Nobel Edebiyat Odulu alan Bernard Shaw'in 4 oyununu beraber okuyabileceginiz bir kitap. Pygmalion gunumuzde Pretty Woman gibi pek cok filme ve esere ilham olmus. Kirginlar Evi ise Anton Cehov'un ustune Visne Bahcesi, Vanya Dayi, Marti gibi oyunlari yazdigi bir eser. Jan Dark ise yazarin basyapiti kabul ediliyormus. Oldukca nuktedan ve dine bagli bir adam oldugu yazdiklarindan da belli. Kiliseyi, insanlarin kiliseyle iliskisini, ozellikle Ingilizleri cok elestirmis. Edep, ahlak, ulke yonetimi, toplumsal sinif ayrimlari konularina deginmis ama hep inceden inceden dokundurarak. Ben kadinlara bakis acisini tam anlayamadim. Kadinlari seviyormus anladigim kadariyla ancak kadinlari erkeklerden daha yuce varliklar gibi gorse de onlarin hep bir yerde sus bebegi gibi durmalarini, erkeklerden daha iyi olmamalarini beklemis gibi sanki. Ancak Jan Dark karakterini Hz. Muhammed'i dusunerek yazdigi soyleniyor. O sebepten kadinlara bakis acisi kafami karistirdi bir miktar. Kitaba denk gelirseniz cevirmen Sevgi Sanli'nin yazari anlattigi kismi okuyun, cunku yazari cok komik bir dille anlatmis. Yazarin ne kadar hazircevap bir adam oldugunu gorebilirsiniz onun satirlarinda. Hem gulup, hem dusunmek istiyorsaniz okuyabileceginiz bir kitap.
Sadece Jan Dark oyununu okudum, ve bu oyunu Shaw'un yazdığı 1800'lerin sonundan veya hikayenin geçtiği Ortaçağ'dan bu yana değişen pek de birşey olmadığını gördum. Hala bir kahraman bekliyoruz ve kahramanları işimiz bitince öldürüyoruz, hatta denebilir ki kahramanların değerini onlar öldükten sonra anlıyoruz. Shaw bu oyunda 20.yuzyilin başında moda olan Yeni Kadın imgesini vurguluyor: cesur, güçlü, inatçı, dik başlı, ve kendi kaderini kendi tayin eden bir kadın imgesi. Ortaçağ'daki kadın imgesinin aksine Jan Dark'i daha bağımsız biri olarak ve kilise ve yönetimin yozlasmasini ise daha belirgin olarak okuyoruz. Fransa'nın ulusal kahramanı olan Jan Dark tarihte ve edebiyatta önemli bir figür ve sayısız esere konu olmuş. Okunması gereken bir eser.
Kırgınlar Evi hariç diğer oyunlar ilgi çekici bir şekilde kaleme alınmıştı. Sezar ve Kleopatra ile Jan Dark tarihi olayların farklı bir şekilde ele alınmasıydı ve ilgi çekiciydi. Pygmalion ise kurgusu ve kadın karakterin gelişimiyle birlikte ilgimi çekti.