Sulh yargıcı Erling Fall, bir gün kendisini elinde boşanma ilamı, terk edilmiş, hayatındaki her şeyden kuşkuya düşmüş, şaşkın bir halde bulur. Üstelik hâkimi olduğunu sandığı adaletle de başı belaya girmiştir. Erling Fall bir sorgulama sürecine girmek yerine içine düştüğü sorunlardan kurtulmasını sağlayacak telafi imkânlarına sarılır; zengin, hedonist, kibirli Norveç toplumunda ona sunulan bol bol seçenek var gibidir... Ama ne pahasına?
Ketil Bjørnstad is a Norwegian pianist, composer and author. Initially trained as a classical pianist, Bjørnstad discovered jazz at an early age and has embraced the emergence of "European jazz".
He is an artist on the ECM record label, but has also published some 20 books (predominantly novels) and a number of poetry and essay collections.
Erling Fall elinde boşanma kağıtlarıyla şimdi ne olacak diye düşünüyor. Eşine ve üvey kızlarına duyduğu sevgi bir yana alışkanlık da var. Evlerinin sıcaklığı, beraber oluşturulan rutinler. Kabuğundan çıkmalı Fall. Evet evliliği bitti, evet artık geri dönüşü de mümkün değil. Öyleyse geçmişin can yakan anılarını yastık yapma vakti değil, yeni yolların tozuna bulanma vaktidir! Erling de öyle yapıyor. . Ketil Bjørnstad ile Müzik Uğruna adlı eseriyle tanışmıştım. Usta bir müzisyen olmasının da etkisi su götürmez, orada anlattıklarını, müziğin bir esere bu kadar incelikli ve zarif yerleştirilmesine duyduğum hayranlıkla okumuştum. Düşüş’te ise günümüzün yetişkin dünyasını anlatıyor yazar. Nelere kapılıp gittiğimizi, diğer insanların bizden neler beklediklerini, sürekli ‘daha fazlasını’ istememiz gerekiyormuş gibi koşturup durduğumuzu. Bu hıza ayak uyduramayanlarınsa tökezlediklerini. Erling Fall kimi zaman sempati duyduğum kimi zaman kendimi onu pasiflikle suçlar bulduğum bir karakter oldu. Sanırım hayatlarımızda karşılaştığımız pek çok kişi gibi. Silik, yanlarından geçip giderken fark etmediğimiz yüzlerden biri gibi. Ama yeniden gördüğümüzde hemen tanırmışız hissi de var. Ketil Bjørnstad’ın düz anlatımındaki sır da tam olarak bu sanırım. . Keşke dilimize daha çok eseri çevrilse Ketil Bjørnstad’ın. O zaman yazara duyumsadığım yarım kalmışlık tanımlanır, daha derinden tanıma arzum nihayete erer belki.. . İris Kantemir çevirisi, Emine Bora kapak tasarımıyla ~
Kitap ne güzel başlamıştı aslında, orta-yaşlı İskandinav erkeklerinin arayışları ve evlilik kurumunu sorgulamaları, gittikleri yerlerdeki toplumlarla kendilerininkini kıyaslamaları, Erling Fall'un iş yaşamı-özel yaşamı-edilgenliği, birçok yetkinliğine rağmen bunların farkında olmayışı, baskın anne kimliğinin gölgesinde kalışı, varsıl Norveç'te bir Asyalının karşılaştığı önyargılar vs. Birdenbire sırf kitap bir yere bağlansın diye Sarah Lee karakterinin çıkışı, kurguya hiçbir katkısı olmayan kardeşten bahsedilmesi, hızla akan-havada kalan son hikaye kitabın zayıf yönleri olmuş. Yine de yazarın kendi müzik geçmişinden kitaba izler taşıması, kitabın bir müzik serüveniyle akması çok ilginçti.
This entire review has been hidden because of spoilers.
"Randsfjörden'e geldiğinde oradan hiçbir yere kımıldaman yaşamını geçirebileceğini anlamıştı. Merete Bover'in tersine, dünyayı dolaşan birinin elli bin kilometre yaptıktan sonra bir yenilik bulamayacağını yalnızca sürekli yeni şeyler bulabileceğini ve bu yenilerin onu sonunda sıkmaya başlayacağını çünkü nereye gitse anı yeni görüntüleri göreceğini biliyordu"
Bir erkeğin büyüyememe hikayesi. Gerçekçi, olağan bir dünyada geçen, derin ve soğuk karakterlerin, gri insanların rol aldığı, yalın bir dil ile yazılmış ve iyi çevrilmiş kaliteli bir roman.
Bir “hiç” olarak tanımlandığı karısı tarafından tepe taklak olacak bir sürece itilen Fall’in düşüşünde, kabusunda Merete Bover’i öldürdüğü ana kadar yaşadıklarının, en azından “mutlu bir ilişki ile silinemeyecek” kadar uzun vadeli sonuçları olacağını kestirmek mümkün. Ancak bir aldatmanın ardından yitirilen değerlerin, ileriki bir “mutluluk” durumunda nasıl geri dönüşlere sebep olabileceğini de işte Düşüş’ün son sayfalarında göreceksiniz. Öylesine bir etkisi oluyor ki Merete Bover ve yaptıklarının, belki siz de benim gibi okurken Erling Fall’e inanamayacaksınız. http://umutbabilon.blogspot.com/2013/...