Mehmet Gündem, İshak Alaton'un "Lüzumlu Adam" kitabıyla başlattığı sıra dışı hayat hikayesini anlatmaya serinin ikinci kitabı "Lüzumsuz Adam" 'la devam ediyor.
Siyasilerle ilgili anılarını anlattığı kısımlarda (kitabın büyük bölümü) amacının "muktedire yaranmak" olduğunu düşünüyorum. Bir yerden sonra daraldım ve bu kısımları atlayarak okudum. Fettullah Gülen' i yere göğe sığdıramadığı kısımlarla ilgili hayatta olsa ve soru sorulsa, o da "kandırıldım" derdi heralde. :)
Gençlere tavsiyeler verdiği kısımlarda yeni bir şey söylemiyor ama yine de ilgi çekici. Kitabın en can alıcı bölümü Üzeyir Garih'i, ortak anılarını ve ilişkilerini anlattığı kısımlar diyebilirim. Struma faciası ile ilgili anıları da hayli etkileyici. Bu ülkenin insanı olup aynı zamanda Yahudi olmanın zorluklarını çok net anlatmış kitapta.
İshak Beyin hayatını ve ülke hakkında ki düşüncelerini anlatan. Okunası bir ders kitabı. Yaşasa kendisine sormak isterdim, kitabında öve öve bitiremediği Fettullah Gülen ve cemaati hakkında bugün ne düşünüyor.
“Bugün hava çok güzel...85 yaşındayım, “Bugün haba çok kötü” dediğim pek olmadı” (s.27)
“Varacağın limanı bilmeyen bir yelkenli için hiçbir rüzgar elverişli değildir” (s.28)
“Gelişmiş ülkelerde bütün sosyal sorunların çözümü hükümetten beklenmez. Politikacıların, önce kendi çıkarları yolunda çalıştıkları, dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir....Artık toplum devlet kurmuyor, bireyler ve toplum kendi hayatını kendisi belirliyor, devlet sadece kuralları koyuyor ve denetliyor. Yönetenin de birey olduğu bilincine ulaşmamız gerekir” (s.31)
“Hayat, debisi yüksek bir nehir gibi akıyor” (s.32)
“Şimdi önümüzdeki beş sene içinde gerçekleştirmek istediğim hedefimi sizlere açıklayabilirim. Bu zaman dilimi içinde, şirket işlerinde tamamen lüzumsuz olmayı hedefliyorum. Yerimizi alacak ikinci kuşağın, şirkete biz kuruculardan daha iyi hizmet verecenklerine candan inanıyorum” (s.35)
“Çok beğenirim “vazgeçebilmek özgürlüktür” sözünü...(s.37) “Nietzche: Hiçbir zaman fikir değiştirmeyen iki tür insan vardır: ölüler ve deliler”(s.69) “Çin atasözü der ki: Doğrunun bin suratı vardır” (s.73)
“R. Kipling: Yolda kalmış yalnız bir adam, bütün şartlar aleyhinde olsa dahi prensiplerinden taviz vermiyorsa eğer, o zaman inan oluyor. You are a MAN” (S.100)
“Düşmanlık, diktatörleirin ve çapsızların tercihidir” (s.143)
“N. Erbakan karakter icabı kötü bir adam değildi. Yalnız garip bir politik tutumu vardı: Antisemitistti. “Peki bizimle ne ilgisi var? Diye sorsan cevabım yok ama durum buydu. Bürokrasi bunun tesiri altında kalıyordu. Bizim Siyonizm’le ne ilgimiz olabilir ki?...Hiçbir zaman ilgi duymadım. “ (s.149) “İnsan para kazandığı yeri nasıl eleştirebilir ki?” (s.150)
“Her şeyi kendi yapmak isteyen, aslında her şeyi durdurumuş oluyor” (s.189)
“İstanbul belediye başkanı ve heyeti (N. Sözen) giden heyetin içinde genç bir adam vardı, düzgün bir insandı, o anlattı bana: Bir akşam yemeğinden geliyoruz. Yanımızda Stockholm Belediye Başkanı da var. Biz üç arabayız, hepsi limuzin. Hotelin kapısında indik, ev sahibi belediye başkanı birdenbire hareketleniyor, hızlı bir şekilde Türkiye’den gelen herkesin elini hızlı bir şekilde sıkarke “goodbye,goodbye,goodbye,see you tomorrow” diyor. Bizi bıraktı ve koşmaya başladı, caddenin karşısına geçti. Hepimiz merak ediyoruz, ne oldu adama nereye gidiyor. Koşuyor, koşuyor, karşıda troleybüs durağı var, oraya yetişiyor ve binip edine gidiyor. Bizimkiler şokta. N. Sözen hayretle adamı takip etmiş ve demiş ki: Allah Allah....Belediye başkanı, kendi arabası yok. Troleybüsle hareket ediyor” Başa geri dönelim.İsveç bize model olabilir diyordu ya Sözen, gidip bu manzarayı da gördükten sonra bu modenden vazgeçmişlerdir. Çünkü bizde korkuç bir gösteriş merakı var” (s.192 ) “Yabancılar bana Tayyip Erdoğan’ı sorduklarında böyle söylüyorum “Ayakkabılarında hızlı büyüyen adam” Bu, Fransızca tercüme bir deyim” (s.195)
“İnsanın en zayıf anıdır, kendini en güçlü hissettiği an...”(s.207)
“Beşinci kademe ise müthiş bir şey, insan yalnızlığa terfi ediyor. Sadece kendi ile yarışır hale geliyor insan” (s.263)
“Bakın Türkiye’deki öteki azınlıklara, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler hepsi sorunlarını yüksek sesle dile getiriyorlar. Fakat bizim Museviler öyle değil, sanki hiçbir sorunları yokmuş gibi....Ama orada da sorunlar var fakat bizimkilerin metotları farklı. Ne kadar az gürültü çıkarırsak, ne kadar sessiz, sakin alttan uğraşırsak o kadar iyi olur şeklinde önyargıları var ve ben de buna karşıyım” (s.300)
Ilkelerine bağlı ve saygın bir yaşamı her şeyin önüne koymuş bilgece yaşanmaya adanmış bir omrun öyküsü. İlk gençlikte tanıstigimiz bazı insanlarin hayatımızin kalanında bazen ne kadar büyük yer tuttuğunun örneğini de izledim kitap boyunca. İsveç'te geçirdiği üç yıl ve Dr.Toss'un zenginliğine ragmenki alcakgonullu yaşamı/karakteri İshak Bey'i ömrünce etkilemiş. Öncelikle zenginliktense iş ahlakına özenli, entelektuel ve saygın bir yaşam kurmaya cabalamis o da. Her yaştan ama ozellikle bence genç insanların ve yolun başındaki girişimci/iş insanlarinin okusa iyi olacağı iş dünyası ve genel hayatla ilgili esinlerle dolu bir yaşamin özeti olmuş bu kitap.
Dikkat otobiyografi. Malesef biraz böyle oluyor. Pek çok yerinde kendini tekrar eden ve çeşitli olaylarda kendini aklamaya çalışan düzyazı beni pek sürüklemedi.
This entire review has been hidden because of spoilers.
İshak Alaton, Türkiye iş dünyasının duayen isimlerinden biriydi. Özellikle ticarette büyük hedefleri olanlar için, hayatından kesitlerin yer aldığı bu kitabı (ve Lüzumlu Adam'ı) okumak kesinlikle çok faydalı olacaktır.
Ishak Alaton, a prominent Turkish businessman, lives in Istanbul next to a graveyard, every morning looking at it. He humorously says that: “Graveyards are full of Indispensable Man”. When he became 65, he writes a note, with the title: “To be Unnecessary”.
Prefer being valuable rather than important • Replying “What is wealth?” question as whatever is left after losing all of it • Defeat happens not when lost but when stopped trying • Walk where there is no path so that you can leave marks • Understand that “If we are even giving back the air we breathe, nothing is ours” * Think about humans, and make them think
İlk Kitabın ardından bir solukta serinin 2. Kitabını da okudum.kitapta hoşuma giden bir çok yön olsada yazım hataları canımı sıktı,bazen tekrara düşmüş,AKP 'ye gereksiz derecede yandaş bir dille yazmış.1 kitabın gölgesinde kalmış diyebilirim.yinede okumaya değer
İlk kitap ile birlikte kesinlikle okunması gereken bir kitap. Mehmet gündemin biyografi konusundaki başarısı takip edenlerin malumu. Bu eserde çıta biraz daha yükselmiş. Kitapta bazı kısımların anlatılmadığı ve yazılmadığı anlaşılıyor. Fakat genel anlamda kelimenin tam anlamıyla müthiş bir eser.
"When people leave this world, they are obliged to leave everything here. They leave most of it, but what they take with them is their knowledge and their culture." -Plato