Sen yoktun, Yokluğunla kalkardı ada vapurları, Gölgelerimiz gezinirdi ağaçlıklı yollarda, Kayalıklarda seslerimiz çınlardı, Deniz seni sorardı bana. Sen yoktun, Tüm dünyayı değiştirebilirdim, Oysa aynalarda eskiyor yüzüm. Ne yana baksam karşımda bir anı, Meğer İstanbul ne çok benziyormuş sana.
Ahmet Ümit was born in 1960 in the city of Gaziantep in southern Turkey. He moved to Istanbul in 1978 to attend university. In 1983 he both graduated from the Public Administration Faculty of Marmara University and wrote his very first story. An active member of the Turkish Communist Party from 1974 until 1989 Ümit took part in the underground movement for democracy while Turkey was under the rule of a military dictatorship between 1980-1990. In 1985-86 he illegally attended the Academy for Social Sciences in Moscow. Ümit worked in the advertising sector from 1989-1998 and is currently employed as cultural advisor at the Goethe Foundation in Istanbul. He has one daughter Gül. Since 1989 Ümit has published one volume of poetry three volumes of short stories a book of fairytales one novella and six novels. One of Turkey’s most renowned contemporary authors Ümit is especially well-known for his mastery of the mystery genre as reflected in many of his bestselling novels and short story volumes. Drawing upon the unique political and historical background of his home country Ümit delves into the psyches of his well-wrought characters as he weaves enthralling tales of murder and political intrigue.
"ağaçların altında kaybolurken gölgen, avuçlarım bahçe demirlerinde kalır." (s.31)
Sanırım yine gece kuşu olarak geç bir saatte yorum yazıyorum. Ancak şu sıralar kitap okuma zamanını gece 12-02 arasında buluyorum daha çok. O nedenle böyle.
Ahmet Ümit'in bir şiir kitabı olduğunu gördüğümde şaşırdım. Dolayısıyla merakla okudum. Oldukça güzel, sade, duygu yüklü şiirler ile karşılaştım. Romancılığını daha çok beğensem de şiirin dünyasında da kendini güzel ifade ettiğini söyleyebilirim.
Ahmet Ümit'in kalemiyle şiir ile başlamak yanlış oldu. Öncelikle belirtmek isterim ki şiir konusunda cahilim. Pek fazla okuduğum söylenemez. Şiir okuyanlara da hayranım bu arada. Ama ben okuyamıyorum. Okuduğum şiirlerin hakkını veremiyorum. AMA! (Cehaletimi göz önünde bulundurmanızı istiyorum) Bazı şiirler şiir gibi gelmedi. Beğendiklerim de oldu tâbi. Şiir severlerin affına sığınarak genel olarak beğenmedim. Şunu da belirtmek isterim ki ne kadar şiir okumasam da bazı şiirler vardır ki beni bende alır. Açıkçası beni bende alan şiirler bekledim. Ben en iyisi polisiye romanlarını okuyayım.
Ahmet Ümit’i çok geç keşfettiğim için şiirimsi çalışmalar yaptığını bilmiyordum. Ama sanırım Ümit en baştan şiir çalışıyormuş. Şiir yazmasın polisiyesine devam etsin eleştirilerine katılmıyorum. Bence çok da güzel yazmış.Ninatta’nın bileziğinde de çok iyiydi. Her yazar zaman zaman arayışlara girip farklı yazı şekilleri de dener ayrıca, bunda şaşılacak bir şey yok. Elbette polisiyeye devam edecektir işi bu. Sadece kelimelere hakimiyeti çok başarılı, onu söylemek gerek. Ama bunlar denemeler sadece, şiirler değil. Ama sonuçta iyiler.
Sokağın Zulası bir şiir kitabı. İlk defa 1989'da yayınlanmış. Ahmet Ümit ilk kitabı olma özelliğinde. Ahmet Ümit'i sadece öylü ve romanlarıyla bilenlere bir sürpriz niteliğinde. Kırk yedi tane şiir var içinde. Sonuncusu Poe'nun Kuzgun şiirine bir nazire. Ümit'in polisiyeye girişi ile ilgili bir ipucu hükmünde.
Ahmet Ümit'in takipçisi, iyi bir okuruyum diyebilirim. Ama ne bileyim, bundan pek haz alamadım. Belki de şiir okumayı bilmiyorum. Düz yazıları çok daha güzel.