Antik zamanlar: Ege Denizinde, Yunanistanın Delos adası açıklarında suda bir kız çocuğu bulunur. Balıkçı Navagosun sarıp sarmalayıp evine götürdüğü bu soluk benizli kızda bir gariplik vardır. Hiç konuşmaz, yemez, içmez. Gözleri de tuhaftır. Kız bu özellikleriyle ev halkının nefretini kazansa da adadaki kahin aynı şekilde düşünmez. O, bu dünyaya çok önemli şeyler yapmak için gelmiştir!
Günümüz: Adrastia adlı genç bir kadın insanlar ve tanrıların hikayesini yazarken Delos açıklarında bulunan bir kızdan bahsetmektedir. Navagos ve denizden gelen gök gözlü kız onun romanının kahramanlarıdır. Bir de tanrıça; Gereklilik ve Zorunluluk Tanrıçası Ananke! Adrastia yazdıkça, içinde büyüyen dayanılmaz bir arzu onu romanının geçtiği adaya, Delosa çekmektedir.
Berrak Yurdakul sizi Olymposun zirvelerinden Hadesin derinliklerine, oradan da günümüze uzanan 2500 yıllık bir yolculuğa çıkarıyor. Genç bir kadının kaderi, dünyanın kaderi haline gelirken Yurdakul insanlığı değiştirecek gücün yine sadece kadınların içinde olduğunun altını çiziyor... "Önce Unutuş pınarına gideceğiz ikimiz, onun sularından içeceksin. Silinecek hafızandan bugüne dek kaydettiğin bütün anılar, zihninde yeni bilgilere yer açacaksın. Hatırlayış pınarına gideceğiz daha sonra, yudumlayacaksın o buz gibi sulardan da. Bulacaksın varlığının anlamını, anımsayacaksın kim olduğunu, kendi sırrını çözeceksin orada."
Okurken çok gel git yaşadım, bazen çok sıkıldım ve en fazla 3 veririm bu romana dedim, bazen de yok yok 4 hak ediyor oldum. Mitolojik hikayeler, romanlar hep hoşuma gitmiştir, bu kitapta sağlam bir mitoloji bilgisi var. Roman kurgusu bazen sıkıcı, bazen de (birazcık mitolojik mevzulardan ötürü) takip etmesi zor olsa da toplam da hoşuma gitti. Sonuçta farklı zamanda farklı havada bir roman okuma fırsatı buldum. Özellikle kitabın ana karakteri Ananke hiç duymadığım bir tanrıça onunla ilgili bilgilere epey şaşırdım. Kitaptan sonra merak edip biraz araştırdım. Zorunluluk ve gereklilik tanriçasıymış (burası kitapta da var zaten), insanlar ona hiç tapınmamış, adaklar falan adamamış çünkü onu adakla duayla falan kandırmak, fikrini değiştirmek haliyle imkansızmış, doğası gereği zorunlu ve gerekli şeylerin olmasını sağlayacağı için insanlar ona tapınmayı, isteklerini iletmeyi gereksiz bulmuşlar. Çok enteresan geldi bu bilgi bana, tanrı veya tanrıçanın bile manipüle edebileceğimiz versiyonunu arıyoruz, onu poppohlayıp yağlıyoruz, fena haldeyiz diye düşündüm.:) Wikipedia'da aşağıdaki bilgiler yer alıyor Ananke ile ilgili. Mitoloji severseniz romana şans verin ama baştan sona hep yüksek gitmiyor onu da bilin. Wilipedia'da Ananke: Yunan mitolojisinde Adrastea'nın annesidir; ihtiyaç, zorunluluk ve kader Tanrıçası. Oprhik kültünün başlangıcına dek nadiren tapılan bir Tanrıçaydı. İnsan şeklinde olduğu düşünülmüştür. Romalılar ona Necessitas demişler. Ananke'nin başlangıcı ve sonu yoktur. O Kaos'un içinde yaşar. Boynunda "ak çelik" denilen tanrı metalinden bir kolye vardır. Bu kolye gerekliliğin ve zorunluluğun anahtarıdır. Ananke'nin rengi erguvandır. Tüm tanrılar onun ismini duyunca titrer. Kader bile ondan korkar. Gözlerine bakınca evrendeki tüm gezegenler görünür. Toprak ana Gaia, onun kudretini taşıyamaz. Bu nedenle dünyaya gelmez
Mükemmel bir kitap daha da mükemmel bir okuma seslendirme, ne yaptınız sevinç erbulak siz öyle 🥹 antik Yunansa yaşıyor hissettim kendimi, bu nasıl efsaneleştirmedir okumayı. Kendim okusam bu kadar sevmezdim belki ama dinlemek müthişti
Klasik mitolojide Uranüs'ün, oğlu Kronos tarafından hadım edilişini 'ilk günah' olarak kabul edip Hesiod'un 'İşler ve Günler' adlı eserinde anlattığı insanoğlunun yaratılış hikâyesinde beşinci ırkın bir gün yok edileceğine ve yeni bir insan ırkının yaratılacağına dair kehanetle birleştirip yepyeni bir mitolojik romana imza atmış Berrak Yurdakul. Gereklilik ve Zorunluluk Tanrıçası Ananke'nin, Gaia'yı yavaş yavaş yok eden çocuklarından aldığı intikamını anlatmış.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Alıntı yapılacak vurucu tümceler barındıran, destanları çağrıştıran biçemiyle hoş bir anlatı. Kurgu yer yer karışık gibi gelse de sonunda hepsi oturuyor yerli yerine. 87/100