Yazmaya başladığım bu yaşam maratonu paylaşımları, bilindik nitelikte bir anı kitabı olmayacak. Anlatıların baş kahramanları, yaşam maratonunda karşılaştığım, cumhurbaşkanından, hapisanedeki tutukluya, en varlıklıdan, pek yoksula, aydından, kara cahile, en ünlüden, en sıradana, canını sevdiğim insanlar olacak… Bu paylaşımlarda tanıdıklarınıza, hatta kendinize bile rastlayabilirsiniz. Açıkçası, epey kalabalık olacağız. Kahramanlarımız, en belirgin özellikleriyle, olabildiğince kısa kısa, bu paylaşımlarda yer alacak.
Üç kuşak boyunca çocukların okuyup sevdiği Gülten Dayıoğlu bu kez eski bir telefon defterinin kılavuzluğunda “büyükler” için yazıyor. Tanıştığı, yollarının kesiştiği kişilerin portreleri, tanık olduğu, kimi zaman beslendiği olaylara ilişkin izlenimleri ve anıları yazarın iç dünyasına da benzersiz bir kapı aralıyor.
Dayıoğlu completed her education at Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi and also attended the Istanbul University Faculty of Law.
In third grade, her teacher realized that she had immense writing skills and at the age of 15, one of the stories she wrote was published in a local newspaper in 1950. Since then, she has written 73 books for children and teenagers.
“İçimde ya zakkumlar ya da bahar çiçekleri açtı.” “İnsanoğlunun her hali, doğru ya da eğri, oldum olası beni etkiliyor.”
Fadiş, Suna'nın Serçeleri gibi eserleriyle çocukluğumun kıymetlileri arasında yer alan Gülten Dayıoğlu'nun son kitabını keyifle okudum. Eski bir telefon defterinin rehberliğinde tanıştığı isimleri, onlara dair anılarını, izlenimlerini anlatırken hem kendi hayat öyküsünü hem de ülkemizin sosyal, siyasi, kültürel geçmişine dair görüşlerini yazmış. Kitabın içinde ismi geçenler neredeyse toplumun her kesimini temsil ediyorlar, bu nedenle de çok yönlü bir ülke tablosu ortaya çıkmış. 88 yaşındaki bu Cumhuriyet kadının üretkenliği, öğrenme merakı, sorumluluk duygusu ve azmi ise hepimize ilham olacak nitelikte. Çok yaşasın...
Çocukluğumda İzmir’deki ilkokulumuza senede bir Muzaffer İzgü gelirdi. Bej rengi trençkotuyla, kendisini sevgiyle hatırlarım. İlkgençlikte ise her okul kütüphanesinde mutlaka bir deste eseri olan Gülten Dayıoğlu ile karşılaşmışızdır, kitap fuarlarında… Nezaket timsali bir yazardı. Bu otobiyografik eserini Nilay Örnek’in “Nasıl Olunur” podcast serisinde kendisiyle yaptığı leziz söyleşiden sonra edindim. Ancak aradığımı buldum diyemeyeceğim. Kitabı ister istemez Mina Urgan’ın anılarını dile getiriş biçimiyle kıyasladım sanırım. Derinlikten uzak, hafif, çekingen ilerlemiş (88 yaşına gelse de üretmeye devam etmesine ise şapka çıkarılır elbette).
Kitabi okumak cok keyif verse de keske anilarinda biraz daha ayrintiya girseymis demekten kendimi geri alamadim. Sanki bir eksik kalmis romani. Bunu yapmaktaki amaci anlasam da, o yarim kalmislik hissinden bir türlü kurtulamadim. Ama yine de akici türkcesiyle beni sonuna kadar keyifle getirdi.