Gündüz Vassaf’tan şiirsel bir kitap: Her zamanki gibi öznel, her zamanki gibi evrensel.
“Mostar’da günlerim, aylarım, bir türlü ayrılamadığım Köprübaşında geçti. Anı notları diye yazmaya başladıklarım ayakta bekleyen bir köprü bekçisinin nöbet defterine dönüştü. Bazen yüzlerce turist arasında, bazen gece saatlerinde tek başıma Köprü’yü bekledim. Ben Köprü’yü sahiplendim, o beni zapt etti. Bana neler yaşattıysa ben de dünyamı, duygularımı, düşünce ve hezeyanlarımı onunla paylaştım. Taa ki bir gün beni azad edene kadar.”
Yazar ve psikolog Gündüz Vassaf’ın Mostari – Bir Köprü Bekçisinin Günlüğü kitabının macerası, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nde çalışırken Bosna’da yaşayan kuzeninin Mostar’daki evinde kalabileceğini söylemesiyle başlar. Mostar’a varışının ertesi günü, dünyanın dört tarafından gelen herkes gibi Vassaf da evrensel ününe savaş acıları eklenmiş Mostar Köprüsü’nün yolunu tutar, yanında taşıdığı küçük defterini çıkarıp bir kaç gözlemini yazar. Hava kararmaya başladığında, elinde kalemi, Köprü duvarının üstünde defteri, kendini de dönüştürecek bir alemin beklenmedik yolculuğuna çıkar. Anı olarak yazmaya başladığı notların bir köprü bekçisinin nöbet defterine dönüşür.
“Bazen yüzlerce turist arasında, bazen gece saatlerinde tek başıma Köprü’yü bekledim. Ben Köprü’yü sahiplendim, o beni zapt etti. Bana neler yaşattıysa ben de dünyamı, duygularımı, düşünce ve hezeyanlarımı onunla paylaştım. Taa ki bir gün beni azat edene kadar.” Ve... Tam da Köprü yolculuğu bitmek üzereyken savaşın çıkmaz sokağından bir sesleniş... Mostar Manifestosu!
Gündüz Vassaf (d. 1946, ABD), Türk yazar ve psikolog.
Liseyi İstanbul Robert Koleji'nde tamamladıktan sonra 1968'de George Washington Üniversitesi'nde psikoloji eğitimi gördü. 1977'de Ankara Hacettepe Üniversitesi'nden doktorasını alan Vassaf, uzun bir süre Ankara Üniversitesi Mediko-Sosyal Merkezi'nde öğrencilere psikolojik danışmanlık yaptı. Uluslararası Psikologlar Konseyi yönetim kurulu üyeliğinde bulunan Gündüz Vassaf, 12 Eylül askeri darbesinden sonra öğretim üyeliği yaptığı Boğaziçi Üniversitesi'nden istifa etti.
O tarihten sonra Kassel, Bremen ve Marburg Üniversitelerinde öğretim üyeliği, Kanada'da McGill Üniversitesi Center for Developing Area Studies'te konuk akademisyen, Amsterdam'da Averoes Stichting'de klinik psikolog, Viyana'da Institut für Höhere Studien 'de konuk araştırmacı olarak bulundu.
Yazar, psikoloji alanındaki eserlerinden çok, tarihe farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı çalışmalarıyla tanınmaktadır. Halen Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. İnsan, tarih, sosyoloji, popüler kültür konularında her Pazar yayınlanan Gerçek Orada Bir Yerde adlı sohbet programında Murat Belge ve Şerif Mardin ile birlikte yer aldı.
Çok güzel bir deneme. Çok çok çok güzel. Yazar yürümeye bile kıyamamış o şaheserin üzerinde. Oralara hiç gidemedim fakat Gündüz Vassaf sayesinde gitmiş kadar oldum. Yazar köprünün üstünden geçen insanların ırklarını yürüyüşlerinden, selfie çekmelerinden anlıyor. Kitapta sizi gülümseten çok sayıda detay var. Dememiş mi Gündüz Bey : "Ne yaşamaya ne de ölmeye acelenizin olacağı yerlerde olun." E siz de öyle yapın o zaman!
Anı notlarının şiirsel bir dil ve biçimle deneme olarak toplandığı bir kitap. Etkileyici, düşündürücü, öğretici ve tabii ki hüzünlendirici. G. Vassaf kendine has uslubuyla günlerce kaldığı Mostar’dan tarihi köprüsünü odaklayıp gözlemlerini ve duygularını harmanlamış. Diyorki Vassaf, “Mostar’da ne yaşamaya acelem var, ne de ölmeye”. Kitapta sayfa 313 ile 322 arasındaki “Manifesto” çok güzel. Kendi türüne soykırım uygulayan tek canlı türü olan insanı bu kitabı okuduktan sonra daha iyi tanıyoruz. Mostar Köprüsü için yazdığım bir denemeyi de paylaşmak istedim. https://argoscelik.blogspot.com/2013/...
İki ay boyunca bir köprüyü izlemek ve bununla ilgili günce tutmak ile ilgili bir kitap fikri harika değil mi? Gündüz Vassaf, Mostar köprüsünün Mostari’liğini üstleniyor. Bütün tarihi ve bütün ihtişamı ile orada dururken, bütün acılara rağmen köprü üzerinden ayaklarıyla geçenleri ve nehre köprü üzerinden atlayanları naif bir şekilde güncesine yazıyor.
Bazen köprünün dilinden, bazen köprü ayağının, bazen de bir kedinin gözünden anlatıyor bizlere yaşanan acıları. Öyle bir yerdeyim ki ne yaşamaya ne ölmeye acelem var diyor. Çıplak göz ile baktığı köprüyü bizlere büyüteç ile gösteriyor. İnsanlığa ve yaşama dair çok güzel tespitleri de var kitapta. Bazen şiirsel bir dilde bazen de bir romana başlar gibi yazıyor, yazıyor, yazıyor..
Kitabın sonunda Mostar Köprüsü’ne veda ederken yazmış olduğu bir paragrafı da paylaşmak isterim.
‘Yolculuk ne zaman biter? Havaalanında, gemi güvertesinde el sallanır… Tren hareket etmeden peronda öpüşme. Taksinin geç kalıyoruz kornası. Otelde hesap ödenmesi, sınırda pasaportun damgalanmasıdır yolculuğun bitişi. Evde dönüldüğünde teşekkür telefonu. Bavulların boşaltılıp sonraki seyahate kaldırılması. Yaşadıklarımızın sessiz tanığı, çamaşırlarımızın yıkanmasıdır yolcuğunu sonu.
Yani pek bir şey yazasım yok bu kitap hakkında. Neden yayınlandığını ve adına kitap dendiğini anlamadım. Bir günlükten öte değil bence ki o günlük iyi bir günlük de değil. Mostar'ı ve Bosna'yı ayrı bir sevgim var, o yüzden alıp okumak istedim. Bir iki harika tespiti dışında ben beğenemedim.
Enfes bir günlük. Okumaya başladığınızda uzun süre elinizden bırakamıyorsunuz. Çünkü sadece bir köprü bekçisi günlüğü değil bu, aslında bir hayat bekçisinin günlüğü. Sadece o zaman aralığında bir köprüye kaptırmış kendisini.
Bu kitap hakkında ne diyeceğimi bilemiyorum. Kitap on günden fazla bir şekilde elimde sürünüyordu en sonunda bitireyim artık dedim ve bitti. Okul kütüphanesinden ilgimi çektiği için almıştım ama Gündüz Vassaf'ın dili farklı, anlaşılması zor olduğu için yanlış bir kitapla başladığımı düşünüyorum. Zaman zaman yalın dili, karmakarışık cümleleri insanı düşündürmeye itiyor. Gündüz Vassaf'a daha anlaşılması kolay bir kitapla başlasaydım daha iyi olurdu. *Ayrıca son sayfasındaki mektuptaki hikaye güzel ama ne anlama geliyor?*
Most köprü, mostari köprü bekçisi. Aylarını geçirdiği Mostar'da başından ayrılamadığı ama üstünden de geçemediği köprü başında aldığı notlar.. İmparatorluktan ulus devletlere, iki büyük dünya savaşına, Avusturya-Macaristan Arşidükü Ferdinand'a, haklı savaşlara, haksız savaşlara, soykırıma tanıklık etmiş bir köprünün bekçiliğini üstlenmiş Vassaf. Çağdaşlık, kimlik, tarih ve insanlık üzerine bir yolculuk, bir yolculuk ne zaman biter üzerine açıklamalar ve Neretva yeşili gözlü kız, Rose Marie.
Şunu okuyayım bari diyerek elime aldığım gün, meğerse katliamın yıldönümüymüş.
Vassaf'ın günlüğü bu. Bütün gün köprünün bir o ayağında bir bu ayağında kimler neler yaptı diye yazıyor. Gidip görmeyen okurken sıkılır diye düşünüyorum.
Küçük birkaç bilgi dışında anılarımı canlandırmama vesile oldu.
Mostari'nin kapağında türüne 'deneme' yazılmış. Kitaba başladığımda denemeden ziyade bir şiir kitabı olduğunu düşünmüştüm. Kitabı bitirdiğimdeyse roman olduğuna kanaat getirdim. İlginç bir okuma deneyimi. Vassaf'ın bir köprü bekçisi olarak portresi.
Bazı yazarlar var, anlatır. Bazı yazarlar var, gösterir. Gündüz Vassaf gibi yazarlar da anlatırken gösterir, gösterirken düşündürür, düşündürürken hissettirir...
Türü kapağında deneme olarak geçtiği için ve eşimin bir arkadaşının "Gündüz Vassaf anlaşılması güç bir yazardır" demiş olması nedeniyle neredeyse 1,5 sene kütüphanemde okunmayı bekledi sessizce bu dev eser. Okumaya başladıktan sonra ise hiç bitmesin istedim.
Köprünün bir o başında bir bu başında beklerken serbest çağrışımla Gündüz Vassaf'ın hatırladıkları, betimlemeleri, gözlemleri, notları o kadar güzeldi ki... Kısa kısa cümlelerle okuyucuyu uzun uzun düşündüren, yalın cümlelere yoğun anlamlar yükleyen o kadar güzel bir anlatım tarzı var ki bu kitabın mutlaka okumanızı öneriyorum. Kütüphanemde kendisine şık bir yer edinen, defalarca okuyacağım şahane bir kitap Mostari. Şiirsel bir anlatımı olan, okuyucuya kendisini o köprünün başında hissettiren dev bir eser özetle.
Mostar köprüsünün yakınlarında takılan birinin sayıklamaları. Bu kitabı Gündüz Vassaf yazmamış olsaydı bence basılmazdı bile. Günlük desen değil, şiir desen değil. Anlamsız kelime parçacıkları yalnızca.
Ne kadar çok şey öğrendim köprüyle, köprülerle, atlayıcılarla, insanlar ve savaşlarla ilgili. Köprü Bekçisi’nin notlarından çok fazlası. Kütüphaneden almıştım, daha bitirmeden kendi kitaplığım için aldım bir kopyasını.”Aitlik” meselesi tam da burası.