Or'da Hâlâ Kimse Var mı? 5. Kitap “Biz oyunu kaybetmedik, sadece vakit yetmedi.”
Alev Alatlı'nın 1992’de yayımlanan ve Türkiye'nin dönüşümlerini çözümleyen dörtlemesi "Or'da Kimse Var mı?" her kitabıyla geniş ve yoğun tartışmalara yol açmıştı. Dizinin ilk kitabı Viva La Murte’yi izleyen 'Nuke' Türkiye, Valla Kurda Yedirdin Beni! ve O.K. Musti Türkiye Tamamdır’ ın ardından Alev Alatlı, Beyaz Türkler Küstüler aracılığıyla yirmi yıl sonra yeniden soruyor: "Orda Hâlâ Kimse Var mı?"
Beyaz Türkler Küstüler’in başkişilerinden Mehmet Sedes, efsanevi Günay Rodoplu'nun trajik hikâyesini anlatan kişi, 70'li yılların TİP kökenli militanı. İkinci eşi Meral, aynı yılların THKP-C militanı; anneleri Mübeccel Atiye, '40'lı yıllardan, Behice Boran, Niyazi Berkes, Muzaffer Şerif Başoğlu’nun DTCF'den arkadaşı. Amiral bir eş, Prof. Ayhan Songar, Prof. Recep Doksat'la içli dışlı bir muhit; Mübeccel Atiye hocanın temsil ettiği "orijinal beyaz Türk" 1940'lı yılların "laik-hümanist" eğitiminin şekillendirdiği Nişantaşı-Ayvalık tipolojisi.
Hasan Âli'nin, Yakup Kadri'nin idealleri uyarınca "insan zekâsının aslı Yunan’dadır" şiarı doğrultusunda, tüm enerjilerini "çağdaşlaşma" dedikleri ve fakat aslında Batı medeniyetine Yunan-Roma bacağından duhul etme çabasıyla beraber yasalarla vicdanları arasında kalıp bizar olan yurdum insanları ve onların günümüzdeki uzantıları...
Alev Alatli was born in 1944 in Izmir, Turkey. After finishing her high school education in Tokyo she went on to gain an undergraduate degree in Economy and Statistics at the prestigious Middle East Technical University in Turkey. After gaining a Fulbright scholarship, she traveled to America and attended the Vanderbilt University in Nashville, Tennessee where she completed her MA degree in Economics. After this Alatli undertook a Doctorate in Philosophy at Dartmouth College, New Hampshire. Her research interests spread to Religion, religious thoughts and the history of civilisation.
In 1974 she returned to Turkey as a lecturer and an economist for the government. Alatli has also served as co-researcher at California Berkeley University looking at psycholinguistics.
Alev Alatlı (d. 1944, İzmir) Türk yazardır. Liseyi Tokyo, Japonya’da okudu. Ekonomi & İstatistik lisansını ODTÜ, Ekonomi ve Ekonometri Yüksek Lisansını Fulbright bursu ile gittiği ABD, Vanderbilt Üniversitesinden (Nashville, Tennessee) aldı. Bunu takiben, felsefe öğrenimine başlayan Alatlı doktora çalışmalarını New Hampshire, Dartmouth College’de sürdürdü. İlahiyat, Düşünce ve Medeniyet Tarihi üzerinde yoğunlaştı. 1974’de Türkiye’ye döndü, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde öğretim görevlisi, Devlet Planlama Teşkilatı'nda kıdemli ekonomist olarak çalıştı. California Üniversitesi (Berkeley) ile ortak psiko-dilbilim çalışmaları yürüttü. Cumhuriyet Gazetesi bünyesinde Bizim English dergisini çıkaran Alatlı, daha sonra Türk Yazarlar Kooperatifinde (YAZKO) başkan yardımcısı olarak görev aldı.
Kitabın içeriğini kurgu ve içerik açısından değerlendireceğim.
Kurgu maalesef diğer Alatlı kitaplarında da gözlemlediğim şekilde adeta bilinç akışı tekniğiyle yazılmış izlenimi veren, çok katmanlı ya da sofistike olmamasına rağmen takip etmesi zor, yorucu bir tarzda oluşturulmuş. Yer yer gerçek yer yer de şifreli isimler içeren bir biyografik anı niteliğinde. Yazar kurgudan ziyade içeriğe odaklanmış. Dolayısıyla kurguda okuyucuyu cezbedecek bir taraf bulmak pek mümkün değil.
Kitabın politika ağırlıklı içeriğinde en çok dikkati çeken unsur şifreli adlar aracılığıyla Ulus Baker, Sevan Nişanyan, Cüneyt Özdemir gibi figürlere bayağı bir "giydirilmesi". Ancak yazarın mesela Baker'den neden bu denli nefret ettiğini anlamak kolay değil. Merhumun ardından birçok kişisel meselesi didikleniyor, ama yazarın nefretini kazanmış olmasının sebebi olarak dişe dokunur bir şey sunmakta kitap yetersiz kalmış. Bu açıdan, her zaman değil ama yer yer, kitap bana birtakım kişisel meseleler doğrultusunda, bir intikam saikiyle yazılmış hissi uyandırdı. Buna eklemem gereken bir şey de kitapta Alatlı'nın kendisi olarak algıladığımız, anlatıcı Meral Sedes ve eşi Mehmet karakterlerinin her şeyi bilen, hayatı çözmüş bilgeler olarak resmedilmesi. Değişen dünyaya endişeli gözlerle bakan, erdem sahibi, kusursuz bu iki insan çevredeki bütün yamuklukları gözler önüne seriyor. Lakin bunun sonucunda Dostoyevski okumuş okuyucuya bu kitabı okumak için tek neden bırakıyor: Güncel siyaset ve aktüaliteden biraz dedikodu duymak.
Alatlı'nın "paçozlaşma" şeklinde sunduğu kavrama katılmakla beraber homofobik açıklamalarını ve zaman zaman dozunu ayarlayamadığı muhafazakârlığını bir aydına yakıştıramıyorum. Kanaat önderleri olarak entelektüellerin büyük bir sorumluluk taşıdığı düşünülürse toplumun marjinal de azınlık da olsa bazı kesimlerini mağdur edecek uygulamaların, yani ayrımcılığın referans noktası olmaktan kaçınmaları gerektiği tartışılmaz.
Olumsuz eleştirilerime rağmen kitabı tavsiye ederim. Burada detaylı anmadığım "paçozlaşma" kavramı Alatlı sayesinde gündeme geldi. Bu yönden bakıldığında yazar entelektüel dünyanın önemli isimlerinden biri, kitabı da literatürde yerini alacak bir yapıt.
Yereli ve evrenseli çok iyi bilen bir yazar Alev Alatlı. Son zamanlarda yaptığı "kafa karıştırıcı" siyasî yorum ve eleştirileri göz ardı edersek, Türkiye'nin son zamanlarda yetiştirdiği en aydın aydınlardan olduğunu düşünüyorum.
Kitapta Türkiye'nin "dekadansı" anlatılıyor aslında. Azınlığından sağcısına, öğrencisinden ülkücüsüne kadar nasıl bir "yitiklikle" boğulmaya başladığımızı bizlere gösteriyor. Kitap, gerçeği kurmacayla ifade ediyor. Bir yazarın, örneğin, çirkin şark kurnazlığını, sözde aydınlığını apaçık ortaya döküyor. Türkiye'deki İslam anlayışının nasıl içinin boşaltıldığını ve bunu aslında İslam düşmanı sanılarak kin duyulan "laik" kesimin değil de ortalıkta Müslüman feneri olarak dolaşan başı kapalı matruşkaların nazarla-karışık-kuantum sabuklamasıyla yaptığını, gazeteciliğin "baby shower" ayarında bir özentilik ve koflukla klavyede tuş basıp "meyılla" adam gütmekten ibaret bir hale geldiğini anlatıyor.
Turk insaninin cesitliligini anlama ve ustune tefekkur etmeme vesile olan kitap. 2010 yilinda yazilmis, cemaatlesmenin ne kadar tehlikeli olabilecegini de anlatmis kitap.
Bu serinin ilk 4 kitabını okudum ve içerik, kurgu her şeyiyle çok sevdim çokça not çıkardım. Yaklaşık 6 ay sonra serinin 5. kitaba yani buna başladım ve hiç bir şey anlamadım. Hersey cok karışık anlamsiz kopuk, karakterler kim onu bile kitabın yarısında hala çözememiştim. Kitabin bu halini Alev hanımın günümüzdeki ruh haline veriyorum.
Alev Alatlı'yı anlamak zor ancak bir çok olan bitenin farkına varmanızı sağlayacak. Arada farklı toplumlarla karşılaştırmalar yapıyor. Rus toplumuyla yaptığı benzetmeler ve karşılaştırmalar dikkate değer. Müthiş bir kitap.