Jump to ratings and reviews
Rate this book

Selimiye Mektupları

Rate this book
Ulaş Bardakçı 19 Şubat 1972'de öldürüldü. 17 Mart'ta ben yakalandım. Ulaşın ölümüyle yoğunlaşan baskılar, tutumlar, sonunda bana da ulaşacaktı; biliyordum. Yurtdışına çıkmayı hiç düşünmedim. "Kaçtı" desinler istemiyordum; yakalanmalıyıdım; gazeteler en açık biçimiyle, neler yaptığımı yazmalıydılar; halkın gözünde yıpratmaya çalışmalıydılar beni. "Anarşist" , "Komünist", "Vatan haini", "Muhtemel ajan" demeliydiler.

Suçlamaları geri tepecekti., halkımızla yıllardır aramızda inşa edilen doğal bağları koparmayacaklardı; biliyordum.

207 pages, Paperback

Published January 1, 1998

33 people want to read

About the author

Yılmaz Güney

33 books20 followers
Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Siverek Desman Köyü'nden olup Annesi Muş'un Varto ilçesindendir. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitti ve Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazıyordu. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı.

Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. Karacaoğlan'ın Karasevdası'nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur.

İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı bir film olan Hudutların Kanunu'dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.

Yılmaz Güney, 1971 yılında Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi üyelerini sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır. 1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl Arkadaş filmini çekti. Yine aynı yıl Endişe adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu Şeytanın Oğlu filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.

Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde yazdığı Zeki Ökten tarafından çekilen Sürü ve yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından Yol çekildi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da Duvar filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı Duvar onun son filmi olmuştur.

Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi. Mezarı Paris'te bulunan Père Lachaise Mezarlığı'nda 62. kısımda bulunmaktadır.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
5 (16%)
4 stars
16 (53%)
3 stars
7 (23%)
2 stars
1 (3%)
1 star
1 (3%)
Displaying 1 - 4 of 4 reviews
Profile Image for Baris Ozyurt.
919 reviews31 followers
February 13, 2019
“İlk amaç şu: Yeşilçamı yıkacağız, yerle bir edeceğiz… Ayakta kalmak isteyenler, ancak bizi izlemekle başaracaklar bunu. Karşı duran yok olacak, silinecek… Sağlıklı bir sinema kuracağız. Hiçbir namussuzu yaşatmayacağız…

Bunları yapmadan önce sevgili, oğlumla, seninle, ailecek kıra çıkacağız, güneşe çıkacağız… Uzun uzun yürüyeceğiz çayırlarda… Ciğer kebabı yapacağız ve oğlumla uçurtma uçuracağız…”(s.182)
Profile Image for Ulas Ergin.
194 reviews
September 1, 2024
Yilmaz Putun olarak yayinladigi Boynu Bukuk Olduler romanini cok severek okudugumda orta-lise yillari idi, simdi ise 72-74 arasi hapisten esine yazdigi mektuplar…

Ilk mektuplar umut, kendine guven, uretme arzusu, cikinca cekilecek filmler yazilacak kitaplar uzerine iken zaman ilerledikce huzunlu bir sekilde kaygilar, umutsuzluk, hasret temali mektuplara donusuyor hapishane soguklugunda….
Profile Image for Ayse Sen.
169 reviews1 follower
February 5, 2014
Yılmaz Güney'in, Selimiye Hapistanesindeyken Eşi Fatoş Güneye yazdığı mektupları içeriyor.Hayat bize mutlu olma şanşı vermedi diye başlayan dizeleri işte bu günlerde yazmıştır. Bu mektuplarda çektiği acıları, ideallerini, umutlarını, aşkını, okuyacaksınız. İçinizdeki hayat böceğinin ölmemesi dileğiyle...
Profile Image for Kaplumbağa Felsefecisi.
468 reviews81 followers
January 22, 2016
Bir mektup okuması bu kez Yılmaz Güney'den geldi. Türk Filmlerinden tanıdığımız Kadir İnanır'ın iç yüzü ve rol yapmayanı denilebilir. Bir insan hapishanedeyken nasıl böyle umut dolu olabilir, nasıl ayakta kalabilirin anlatımı. Yılmaz Güney'in eşi ve çocuğuna olan özlemine şahit oluyoruz. Zaman zaman acımasız eleştirileri, acımasız ve düşüncesizlik dolu dünyasını; kimi zaman da bir erkeğin hayatındaki kadına verebileceği en büyük değeri veren adamı görüyoruz. Okurken aklıma sıklıkla "yayınlanmasını o da istemiş miydi acaba" sorusu geldi.
Displaying 1 - 4 of 4 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.