Jung, Kehf Suresinde yer alan 3 kıssayı (Ashab-ı Kehf, Hızır ve Zülkarneyn Kıssaları) psikolojik açıdan değerlendirmiş ve yeniden doğuş bağlamında açıklamış.
“Jung’a göre, yeni bir hayata doğuş, sadece ölüp bir başka âlemde var olmakla gerçekleşmez. İnsan ölümsüzlüğe aday olmak suretiyle de dönüşüm sürecine girebilir. Kendi içindeki bilinçdışına girebilen insan, bilinçdışının içerikleriyle bilinci arasında bağ kurabilir. Böylece her birey kendi içerisinde taşıdığı mağaraya girmiş olur. “
Kitabın içeriğiyle ilgili yorumum: 1-) maddi dünyanın bilgisine sahip Musa'nın manevi dünya bilgisine sahip salih kulla karşılaşınca yanında getirdiği ölü balığın canlanıp denizin derinine inmesi İslam'daki doğumdan önceki ruhlar havuzunda herkesin manevi bilgilere sahip olduğu, henüz burada müslümanlığı kabul ettiği ancak doğunca bunları unutup sınava tabi tutulması inancıyla bağıntılı olabilir ve bu maneviyatla karşılaşınca dirilen balıkta ezelden gelen ruhani bilgiyi simgeliyor olabilir. 2-) Zulkarneyn'in ruhlar ülkesini temsil eden doğuya inşa ettiği set savunma mekanizmasını temsil ediyor olabilir.
Kitapla ilgili genel yorumum: Kuran'ın psikolojik tefsiri fikri harikaymış. Bu sayede İslam'ın mitolojik ve görüngebilimsel yönüne dair bilgilenmek şüphesiz ki müslümanların kafalarındaki kilit sembollerin anlamını çözüp onlara yönelik kitle iletişim ürünleri hazırlamada yardımcı olacaktır. Umarım Kuran'ın bütün kıssaları psikolojik olarak tefsirlenir ancak bunu imanlı insanlar yerine Kuran'ı mitolojik bir metin olarak görüp bu işi objektif olarak yapabilecek bilim insanlarının yapması daha iyi olur. Jung'un yorumu açıklandığı için yorumun yorumu vardı bu kitapta. Ancak Jung'un yorumuna din içinden bakan bir yorumu da görmek daha aydınlatıcı olmuş.
Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi Tefsiri, Jung'un 1938 yılında Eranos Konferansı’nda sunduğu bildiriler temel alınarak oluşturulmuştur. Jung, Kehf Suresi'ndeki üç kıssayı (Ashâb-ı Kehf, Hızır ve Zülkarneyn) bireyin içsel dönüşümünü simgeleyen mitolojik anlatılar olarak ele alınır. Kehf Suresi'ne getirdiği psiko-mitolojik yaklaşım, hem psikolojik hem de mistik bir derinlik taşır.
Ashâb-ı Kehf'in mağaraya sığınması, "yeniden doğuş" ve "içsel dönüşüm" süreçlerinin sembolüdür. Mağara, tarih öncesi dönemlerden itibaren insanları etkilemiş, inziva, tefekkür ve ibadetler için kullanılmıştır. Pek çok dinde mağara özel bir yere sahiptir. Jung, mağarayı insanın bilinçaltının derinliklerine inen bir yolculuk olarak görür. Bu içsel yolculuk, bireyin bilinçdışındaki karanlık katmanlara inmesini ve orada yeniden doğuşunu simgeler.
Zülkarneyn kıssasında, Zülkarneyn'in doğuya ve batıya yaptığı yolculukları, bireyin ruhsal gelişimindeki farklı aşamaları temsil eden semboller olarak ele alır. Bu yolculuk, bireyin içsel dünyasına yaptığı bir keşif, insanın nefsini tanıma ve ruhsal olgunlaşma süreci, orada kendi güneşinin doğuşunu görme arzusunun bir yansımasıdır.
Hızır kıssasında Jung, Hızır'ı "Yüce Allah'ın hayat sıfatıyla tecelli etmesi" olarak yorumlar. Hz. Musa'nın Hızır ile yaptığı yolculuk, bireyin bilinçli benliğinin ötesine geçerek, bilinçdışının derinliklerine inmeyi ve orada manevi rehberlik almayı simgeler. Bu süreç, bireyin içsel bütünlüğüne ulaşma yolunda önemli bir adımdır.