Türk Deniz Kuvvetleri son dört yıldır davalarla sarsılıyor. Medyada başlatılan linç kampanyasının ardından donanmanın komuta kademesi neredeyse tasfiye edildi. 40'tan fazla amiral tutuklandı. Soruşturulan subayların sayısı yu?zlerle, adı davalara karışanlar binlerle ifade ediliyor.
Peki ama neden? Tarihinin altın çağını yaşayan Cumhuriyet Donanması neden hedef tahtasına konuldu?
Balyoz Davası nedeniyle Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan emekli Tu?mamiral Cem Gu?rdeniz Hedefteki Donanma isimli kitabında işte bu soruya ezber bozan yanıtlar veriyor. Gu?rdeniz'in yanıtları basında okumaya alışık olduğunuz tu?rden değil. Plan ve Prensipler Başkanlığı'nı en uzun su?re yapan subay olan Gu?rdeniz kitabında Tu?rk Deniz Kuvvetleri'nin kimleri tedirgin ettiğini sorguluyor; tertip ve komploların uluslararası siyasetle ilişkisini gösteriyor.
Hedefteki Donanma son yıllarda yaşanan linç ve tasfiye kampanyasının gerçek nedenlerini cesurca ortaya çıkarıyor.
NATO'ya bağlılığın Tu?rk Donanması'na faturası ne oldu? Yunanistan'ın 15 adaya el koymasının sorumlusu kimler? Tertip ve komploların asıl nedeni Doğu Akdeniz'deki doğalgaz yataklarının paylaşımı mı? Tu?rk Donanması'nın Karadeniz'deki faaliyetleri ABD'yi niçin tedirgin etti? AB İlerleme Raporu'nda Tu?rk Deniz Kuvvetleri için ne deniyor? Libya'ya gönderilen savaş gemileri yeni bir dönemin habercisi mi?
Emekli Tümamiral R. Cem Gürdeniz, 2012 Şura'sında tasfiye edilen 40'a yakın general/amiralden biri. Bu kitap, Türk Deniz Kuvvetleri'nin yakın gelecekte komutanlığını deruhte etme olasılığı bulunan zarif, alanına hakim, vatansever ve Atatürkçü bir deniz subayının, gerek şahsına, gerek mensubu olduğu kuruma yöneltilen saldırıları analiz ediyor. Kitabı okumaksızın, yalnızca Amiral Gürdeniz'in özgeçmişine göz atmak dahi, nasıl bir değerin Bahriye'den koparıldığını anlamak için kafi geliyor. Son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri'ni çökertmeye yönelik, yüksek yoğunluklu ve ne acıdır ki -büyük ölçüde "dost" ateşiyle- sonuca ulaşmış girişimlerden en büyük payı alan Deniz Kuvvetlerimizin bu mümtaz amiralinin satırları, tıpkı diğer tutsak silah arkadaşlarının demir parmaklıklar arkasında yazdıkları gibi, canımızı yakıyor. Amiral Gürdeniz'in misalleri arasında "malum" çevrenin öncelikli hedefi haline geldiğini, kendisi ve ailesi hakkında, yazılı ve görsel basında çıkan haberlerden kestirebiliyorduk. Geliyorum, diyen felaketi engellemeye kimsenin gücü yetmedi, heyhat. Hülasa, bu önemli kitabı herkese hararetle tavsiye ediyorum. Son tahlilde, kaybolan yıllar geri getirilemese de, yaralarımızın bir şekilde sarılacağına ve subaylarımızın kırılan gururlarının tarih tarafından iade edileceğine can-ı gönülden inanıyorum. Bu metnin sonunda, halen görülmekte olan temyiz aşamasından müspet netice alabilmemizi ve subaylarımızın bu esaretten kurtulmalarını diliyorum. "Adalete susamış bir adamın susuzluğunu, dünyanın tüm ırmakları bir araya gelse dahi dindiremez."
Türkiye'nin Jeopolitik alanında son elli yıldır sahip olduğu en önemli isimlerden birisi olan Gürdeniz bu kitabında akademik bir ciddiyet ve emek ile donanmamızın (özellikle yakın dönem) tarihini, kumpas davalarını, uluslararası arenada farklı ülke ve ittifak örgütleri (NATO gibi) ile ülkemiz arasındaki ilişkilerde oynadığı ve oynaması gereken rolleri anlatmış. Gürdeniz'in Avrasyacı ve Atatürkçü olarak nitelenebilecek görüşlerinin etkisi çok kısıtlı sayıda bölümde hissedilmekte, ancak anlatılan kumpas davaları başta olmak üzere bizzat yaşayarak tanıklık ettiği birçok adaletsizliğe karşı akademik ciddiyet ve tarafsızlığını korumasını beklemek haksızlık olacağı gibi, bu kitabı yazmaktaki didaktik amaçları da göz önünde bulundurulduğunda bu gayet anlaşılabilir bir durum.
Yüreğinden gelen gerçekleri söyle derseniz bir deniz askerine, size bu kitabı yazar. Gerçek bir vatansever Harika bir denizci kendisi. Hayatını donanmaya adayan bir koramiral olarak Türk ordusunun en teknik ve yeterli gücünü hedef alan sinsi tezgahları ve bunlarin verdiği ve vereceği zararları net olarak göreceksiniz.
"Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Donanması, onun ileri görüşü ve stratejik dehası sayesinde bugünün güçlü donanmasına hayat vermiştir. Bugün Türkiye gerçek anlamda denizci bir devlet olamamıştır. Türk ulusu denizlerden refahına büyük pay aktaramamaktadır. Ancak Türkiye gerçek anlamda denizci bir donanmaya erişim ve etkin şekilde kullanım başarısını gösterebilmiştir. Ta ki 11 Şubat 2011'e Silivri'deki Balyoz baskına kadar!"