Sovyet döneminin en büyük yazarlarından biri olan İlya Ehrenburg (1891- 1967), Paris Düşerken adlı bu romanını bitirdiğinde (1941) elli yaşındaydı. Bu roman, yazdıkları arasında en beğenilen, en başarılı yapıtı oldu. İlya Ehrenburg, bu romanında, Fransa'nın çürüyüp kokuşmuş yüksek sosyetesini ve vatan satıcılarıyla dolu Parlamento ortamını parlak bir anlatımla gözler önüne sererken, bir yandan da Fransız Ulusal Direniş Hareketi'nin, o adı sanı bilinmez kahramanları tarafından nasıl oluşturulup nasıl örgütlendiğini çarpıcı sahnelerle dile getirir. 1947'de yazdığı Fırtına ve daha sonra yazıp ancak 1952'de yayınladığı Dokuzuncu Dalga adlı romanlarında insanlık tarihinin korkunç savaşlarla boğuştuğu o acılı günleri büyük bir ustalıkla anlatır. İki Ciltten oluşan bu eserin birinci cildi elinizdeki.
Ilya Grigoryevich Ehrenburg (Russian: Илья Григорьевич Эренбург) was a Soviet writer, journalist, translator, and cultural figure.
Ehrenburg is among the most prolific and notable authors of the Soviet Union; he published around one hundred titles. He became known first and foremost as a novelist and a journalist - in particular, as a reporter in three wars (First World War, Spanish Civil War and the Second World War). His articles on the Second World War have provoked intense controversies in West Germany, especially during the sixties.
The novel The Thaw (Оттепель) gave its name to an entire era of Soviet cultural politics, namely, the liberalization after the death of Joseph Stalin. Ehrenburg's travel writing also had great resonance, as did to an arguably greater extent his autobiography People, Years, Life, which may be his best known and most discussed work. The Black Book, edited by him and Vassily Grossman, has special historical significance; detailing the genocide on Soviet citizens of Jewish ancestry, it is the first great documentary work on the Holocaust.
In addition, Ehrenburg wrote a succession of works of poetry.
... bir tek şey önemliymiş eskiden, ölümü göze almak. Oysa bugün yaşamak gerekiyor, yenmek gerekiyor ve bu daha zor fakat gerekli. Zaferin resmini kanatlı çizerlerdi oysa ki toz toprakla, kanla örülmüş ağır ve yaralı ayakları var zaferin.
fransa tarihinden bihaber olsanız bile okurken keyif alabileceğiniz bir kitap ama döneme hakimseniz okuması daha iyi hale geliyor çünkü kitapta adı geçen politikacılar için bir dipnot bırakılmamış. 1932-1935 yılları arasında tam 11 hükümet kurulan fransa'nın ekonomik krizi, eylemleri, komünist devrim çabaları ve diğer yandan politikacıların çıkarları için vatanı satacağını bilen hitler'in bu krizden nasıl yararlandığını çırılçıplak anlatmış. boşuna siyaset tarihinin en önemli eserlerinden biri değil...
fransa tarihini ve halkının mücadelesini çok seven biri olarak bu kitabı da çok sevdim, herkesin kitaplığında bulunması gereken bir kitap.
"zaferin resmini kanatlı çizerlerdi. oysa, toz toprakla, kanla örülmüş ağır ve yaralı ayakları var zaferin."
"sokak fenerleri yanmaya başlamıştı.Pierre,Belleville sokağını geçti.Kasap dükkanlarının vitrinlerinde,mor ışıkların altında domuz kafaları görülüyordu.Onları kağıttan yapılmış güllerle süslemişlerdi.Bir sinemanın kapısı önünde afişte genç bir kız denizcinin ellerini yakalamış,bırakmıyor,bir yandan da haddinden büyük gözyaşlarıyla ağlıyordu.Sokak üzerindeki bir düzine kahvede kadehler tatlı tatlı tokuşuyorlar,bilardo masalarında şaşkın toplar gidip geliyordu.Bu vakitte sokak hep böyle yapmacıklı ve dokunaklı süsler içinde parıldıyordu.Yolun sağında solunda kanallar gibi koyu ve karanlık sokaklar vardı.
Yaklaşık 30 yıl önce bu üçlemeyi bir solukta okumuş ve çok etkilenmiştim. Bu yıl üçlemeyi (Paris Düşerken/Dipten Gelen Dalga/Fırtına) tekrar okumak istedim. Ne yalan söyleyeyim, ilk okumamdaki gibi etkilenmedim : karakterler genellikle uç noktalarda tasvir edilmiş, naif bir üslup hissettiriyor kendini. Romanın yazıldığı dönem düşünüldüğünde yadırganacak bir durum değil bu elbette. Yine de serinin diğer kitaplarını da yeniden okuyacağım.