Sezgin Kaymaz'ın, kendi okurunu edinmesini sağlayan ve yeni kuşak yazarlarda fazla rastlanmayan hasletleri var. İnsanları, özellikle kaderin sillesini yemiş olanları, aşağıdakileri, kaybedenleri iyi tanıyor. Romantikleştirmeden, groteskleştirmeden resmediyor onları.Yazarımız hikâye anlatmayı ve kurgalamayı da seviyor Allah için! Mistik olmayan, bir bakıma o "insan iyiliğini" cisimleştiren bir gerçeküstü fanteziye dayanıyor çoğunlukla romanlarının kurgusu. Lucky, Sezgin Kaymaz romanının bütün bu hasletlerinin hakkını veriyor. Her şeyden önce, yine çok iyi işlenmiş insan manzaraları sunuyor. Taksiciler, hele orospular gibi, pek de "saygın" olmayan insanların iç dünyasını ve ilişkilerini gerçekçi ve eğlenceli bir muhabbetle aktarıyor.Yardımcı rollerde: Cinayet kariyerli bir özel şoför, kaknem kayınvalide, sinek kadar mide bulandırıcı bir kayınço...
Ama başrolde bambaşka "birisi" var: Bir köpek! Simsiyah bir doberman. Kayış gibi siyah, insan canlısı, müdanaasız, küstah ama tanıyanın yüreğine sokmak isteyecek kadar sevdiği kocaman bir doberman. Bir kız-köpek, bir şıllık. Lucky, konuşuyor, eyliyor, insanları buluşturuyor, onların gözünü açıyor, kaderlerini değiştiriyor.
Sezgin Kaymaz'ın bu romanındaki gerçeküstü öğe, insanüstü (pardon, köpeküstü!) melekeler taşıyan bu köpek. Romanın Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir'den, Geber Anne'den, Kaptanın Teknesi’nden öncekilerden bir farkı ise, gerçeküstü-fantastik öğenin (haydi Sezgin Kaymaz tiplerinden biri gibi konuşalım:) 'tabak gibi' aşikâr değil, belirsizleşmiş, hayal-meyal, hatta "normal karşılanabilir" tarzda olması. Kaymaz’ın düzenli okurları açısından önemli bir yenilik bu...
Lucky’yi de eğlenerek, şenlenerek, derken hüzünlenerek, sonlarına doğru da basbayağı gözleriniz yaşararak okuyorsunuz. Bir Sezgin Kaymaz romanı!
1962’de Sinop’ta doğdu. Konya Anadolu Lisesi’ni bitirdi. Hacettepe Üniversitesi İngilizce Dilbilimi Bölümü’nü, Türkçe dersini veremediği için son sınıftan terk etti. 1976’dan itibaren oyuncu ve teknik direktör olarak hentbolla uğraştı. Türkiye Voleybol Federasyonu'nda Koordinatör olarak çalıştı. Romanları (hepsi İletişim’den): Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir (1997), Geber Anne! (1998), Kaptanın Teknesi (1999), Lucky (2000), Zindankale (2004), Ateş Canına Yapışsın (2008). Hikâyeleri: Sandık Odası (2005), Medet (2007), Ateş Canına Yapışsın (2008), Kün (2013).
sezgin kaymaz’dan okuduğum ikinci roman. aslında radyo gedik için hazırladığımız podcast için okudum diyebilirim. türk edebiyatında köpek denince ilk akla gelenlerden biri “lucky” çünkü. şimdi çok benim edebiyat zevkime uygun değil demiştim. olması da gerekmiyor. sezgin kaymaz 500 sayfayı su gibi okutuyor doğrusu. kalabalık bir kadro var ama tabii ki ana karakter “lucky”. sezgin kaymaz bir köpeğe en küçük davranışlarına kadar (küsmesi, osurması, titreyen üst dudakları…) öyle bir karakter kazandırmış ki… lucky’den başka iki kişiye hayran oldum. birincisi mücella hanım ki onun o muhteşem türkçesiyle kocası tahsin beye kurduğu cümleler yerel ağzın, bol küfrün, basit cümlelerin arasında parıldıyor. sezgin kaymaz’ın dil ustalığı mücella hanımda varlık buluyor. bir de “ay noluyo yaa”larıyla buse. ki ilk başta gıcık olup sonradan sevdiğimiz karakterlerden. ama kaymaz her kişi için ayrı bir dil, ton yararmış. bu çok başarılı. cinnah’taki normalde iğrenç adamlarla dolu taksi durağı bir cennet. genelev işletenler melek. eski milletvekili tahsin bey dürüstlük timsali. anası ve sevdiği kadın fahişe olan 19’luk delikanlı dünyanın en olgun insanı. evet her şey çok uçuk. romanda kötü şeyler yapanlar var ama tek bir kötü insan yok. (pardon buse’nin abisi hariç). romanın ortasında işlerin nereye gideceği belli oluyor aslında. tam bir yeşilçam filmi gibi herkes bir biçimde bağlanıyor birbirine ama sondaki o trajediye gerek var mıydı bilmiyorum. ağla ağla helak oldum 🙄 lucky tam bir aile filmi gibi, hani münir özkul’la adile naşit’in oynadığı, gülerken bir anda ağladığımız, ağlarken bir bakmışız kahkaha attığımız. o yüzden edebiyat, üslup filan hikaye… tam bir yerli roman örneği :)) romanı kahkahalar ve gözyaşlarıyla okudum. ama dünya keşke bu kadar iyi insanlarla dolu olsa… biz o taksicileri de genelev patronlarını da milletvekillerini de çok iyi tanıyoruz maalesef. ama lucky unutulmayacak bir karakter. orası çok net. ve sezgin kaymaz köpeklerin davranışlarını çoook iyi biliyor. LAK LUK LAKİ. ZIKKIMIN KÖKÜ.
Yazarın okuduğum 8. kitabı, kalanları da zamana yayarak okuyacağım. Okuduğum diğer kitaplarına nazaran bu kitapta kötü karakter yok, Ali Mehmet hariç ama o da pek varlık gösteriyor denemez. Yazarın bence en büyük başarısı karakterlerini size sevdirmesi. Diğer kitaplarda olduğu bu kitapta da karakterlere bağlanıyorsunuz, her karakteri ayrı ayrı okumaya devam etmek istiyorsunuz. Bunun sebeplerinden biri de her karakterin gerçekçi olması, davranışlarının ve söylediklerinin (aksan dahil) yapay durmaması. Tahsin beyin onca iyilik yapması da, Kısmet'in naifliği de Ertuğrul'un gönlü genişliği de hikaye içersinde yavan gelmiyor. Benim çok rahat okuduğum bir yazar, ancak argo kullanımı bazı okuyucuyu rahatsız edebilir..
Yaklaşık 4 ay önce 12 yaşındaki kedim öldüğünden beri hayvanlar konusunda daha da hassaslaştım, bu nedenle 2 yerde gözyaşı döktüm.. Buradan da belirtmek istiyorum: #satınalmasahiplen
Meraklısına not: yazarın yeni kitabı Farfara bu kitabın devamı niteliğinde.
Sezgin Kaymaz'ın okuduğum bu ilk romanını az kalsın yarım bırakıyordum. Neyse ki içimdeki az daha oku bakalım diyen sesi dinledim. Başta dile hiç alışamadım kaba, argo ve küfürlü gibi geldi o yüzden ilk 40 sayfa filan bu ne? diyerek yarım bırakır gibi oldum. Sonra sakin bir vakit ayırıp devam edince özellikle konusu beni içine çekti. Ben insanların birbirlerinin hayatlarına ufacık da olsa dokunduklarına ve hayatlarına yeni bir yön çizdiklerine inanırım. Kitapta ise bunu bir insan değil Lucky yapıyor gibi gözüküyor ama bence kilit isim Tahsin Bey. Aynı zamanda toplumumuzun bazı 'şeylere' olan yaklaşımını doğrusu ve yanlışı bu diyerek göstermesini de sevdim.Hem güldüm hem duygulandım hem düşündüm. Tavsiye ederim.
Sezgin Kaymaz depremde mahvolan beni iyileştiren bir kalemdi sırasıyla kitaplarını okudum ve sıra Lucky gelmişti biraz yavaştan okusam da en sonunda bitirdim muhteşemdi Her bir karakteri muhteşem bir şekilde oluşturmuştu. Lucky çok sevdim bir şekilde tüm kadroya iyiliği dokunan muhteşem bir köpekti. Ne çok muhteşem dedimse de haketti
Su gibi gitti dağ gibi roman. Sezgin Kaymaz romanlarına aşina iseniz çok seversiniz. Her bir karakteri öyle güzel anlatmış öyle güzel tasarlamış ki her biri gözümde canlandı. 5 yıldız ama kitapta birçok okurun gözüne batacak abartmalar olmasına rağmen, Sezgin Kaymaz tarzını sevdiğim ve de çok daha ötesinde köpekli bir aile olduğumuzdan, yarattığı unutulmayacak Lucky karakteri için.
“...Bu hayat, onu orospu edip evladını elinden almıştı, o da misilleme olarak bir orospunun evladını alacak ve o 'Orospu Çocuğu'nu dört dörtlük bir evlat olarak yetiştirip hayattan hıncını alacaktı, öcünü alacaktı, rövanşı alacaktı. Bir bebek istiyordu . Bir bebek!..." / “...'Yavrum . . .' dedi. ' . . . bir milyon sene önce kopup düşmüş kuyruğumuz, halen daha kıçımızın üstündeki kemiğe 'kuyruk sokumu' diyoruz . . . bize de üzerimizden bir milyon yıl geçse 'orospu' diyecekler . . . kurtuluş yok. …” "...Bir Batıkent romanı. Bu açıdan benim için ayrıca önemli. İki gün gibi kısa sürede hiç sıkılmadan, Emre Melemez'in nefis yorumunun da katkısıyla zevkle dinledim. Kitabı okuyan biri hayvanlar hakkında bir daha asla kötü yargılara varamaz. Bu açıdan ayrıca tavsiye edilesi. Kader düşüncesi, Tanrının bizim için daima bir planı olduğu fikri sıklıkla karşımıza çıkıyor romanda. Sezgin Kaymaz Tanrı planı da diyebileceğimiz kader hakkında bizden daha emin "sezgilere" sahip bir yazar…"
“...Yattı kalktı Sevgili Lucky'ye sövdü ve O, ona ilaç gibi geldi… Düşmanlıklar bizi dostluklardan daha zinde tutuyor, biliyorsun… Bir köpek, dostu ölünce ölür ama bir insan, düşmanı kalmayınca...'
“...Her felekte görürüm bir gözbebek
Her canide gördüğümse bir melek
Ey gözleri şaşırmış, biri iki görürsün
Bense senin aksine, ikiyi 'bir' görürüm . . .”
MEVLANA
“...Gerçek, onsuz yaşayamayacağımız bir yalandır!...”
NIETZSCHE
Kır oğul zinciri ! Hür gez, hür konuş
Yok mu altundan gümüşten kurtuluş ?
MEVLANA
“...Gübre olup bostanın gönlüne giren pislik,
yok olur gider de pislikten kurtulur,
çiçeğin kokusunu, meyvenin lezzetini artırır…"
MEVLANA
“..Her kaza gizler gelirken kendini
Farkı güç, kim düşmanın, dostun hani?...”
MEVLANA
Belki de birine yardım etmenizin en iyi yolu, onun size yardım etmesini sağlamaktır.
Sezgin Kaymaz kendine has tarzı ve üslubu olan yazarlarımızdan. Romanlarında mizahi dili, her karakterleri ait olduğu yöreye has konuşturma üslubunu genellikle koruyor. Köpekler de kendi aralarında konuşup insanlar gibi şahsiyet kazanıyorlar. Murakami'deki kedi takıntısının bir benzeri de Sezgin Kaymaz'da köpeklere karşı var hatta.
Yazarın kitaplarında kurgu çok başarılı oluyor özellikle, bu kitapta da farklı değil. Birbiriyle alakasız görünen karakterleri çok güzel birbirine bağlamış Lucky'de. Bir köpek etrafında toplanan insanlar, bu köpek vesilesiyle birbirleriyle tanışıp kaderlerine teslim oluyorlar. Bu kitabın da ana teması kader diyebilirim. Görünen şeylerin arkasında yatan görünmeyenleri göstermeye çalışmış Sezgin Kaymaz. Zaten tarz olarak genelde bu eksende yazıyor. Zaman zaman parapsikolojik denilebilecek gerçek üstü bir olayı alıp gerçekçi karakterlere yedirip sağlam bir kurguya oturtması Kaymaz'ın alamet-i farikaları diyebilirim.
Kitabın ilk 60-70 sayfasında şüpheye düşmüştüm, giriş biraz boş ve yavan gelmişti, nasıl bitecek 500 sayfalık bu roman diye korkmuştum ama devamı öyle olmadı, sayfalar geçtikçe karakterlere ve anlatıma adapte oldum. Sonuç olarak 10 üzerinden 7! :)
10 yıldız, 20 yıldız!!! Soluksuz okudum. Elimde kitap kıkır kıkır gülerken de yakaladım kendimi arada, usul usul dökülen bir damla gözyaşımı silerken de, ama çok kötü bitiş oldu be, böğürerek ağlayarak bitirdim kitabı. Niye herkes mutlu da Lucky öldü:( Niye Lucky öldü, niye Lucky öldü, niye Lucky öldüüüüüüüüüü :''''(
This entire review has been hidden because of spoilers.
Kitap yine beni benden alan tekrarlar örgüsü. Keyifli evet ama baya kısaltılacak bir şey aslında. Bir de yazar her kitabında ilah bir karekter yaratmasa mesela? bu kitap için kral doberman seçilmiş sanarsın mucize. Neyse öyle işte. İçimiz dağlandı yine.
Okuyacak başka kitabı kalmazsa diye korktuğum yazar. Okumaya kıyamadığınız ama yine de bırakamadığınız kitaplar yazan Sezgin Kaymaz hep yazsa da biz hep okusak.
Ey ağır can, sen küçümsersin onu, elde ettim pek ucuz dersin onu..
Hayat sonsuzluk sarayının malzemesini daima izbelerden, küler arasından geçer..
acılar ve kayıplar insana önceliklerini hatırlatmaya yarardı, bu yüzden acıların, bilhassa da ölüm acılarının unutulmaması gerekirdi. Unutulan acılar , milleti aptal yerine koyan laf ebelerinin, ‘hayat devam ediyor’ martavallarında hep dedikleri gibi hayatı yaşanabilir kılmıyor, bilakis onu yaşanan bir hayat olmaktan çıkarıyordu. Hayat devam edecekse eğer, acılar ilk günkü tazeliğinde saklanarak devam etmek gerekirdi. İnsan ancak ruhunda büyük fırtınalar kopartan o büyük kaybı yaşadığı günkü acısını muhafaa etmeyi başarabilirse o günkü kadar erdemli kalabilirdi.
unutuyorlardı. unuttukları yitip giden kişi değildi hiçbir zaman. unuttukları, o kişiyi yitirdiklerinde hissettikleri derin acıydı. acıları unuta unuta insan, insanlıktan böyle çıkıp gidiyordu. toplu ve planlı bir cinnet, sonunda insanlığı bir bütün halinde toplu intihara sürüklüyordu. ruhların intiharına… acıları unuta unuta ruh taşıdığını da unutuyordu insan. insanlıktan böyle çıkıp gidiyordu. kendini yüreğinde kanayan yaraya bakar bulmaktansa, piyasada kanayan paraya, işe güce, ete göte bakar buluyordu. işte böylece insanlıktan çıkıyordu insan. ruhunu kavuran azabı unuttuğunda ruh taşıdığını da unutuyor, kendini guruldayan midesiyle, gidişen bilmemneresiyle, kaşınan sırtıyla, ağrıyan dişiyle, kolesterolüyle, lipidiyle hemayar zannetmeye başlıyor ve böylece insanlıktan çıkıyordu. üstü deri kaplı damar, salya, dışkı ve pıhtı yığını olmayı kendine yediremediği için de dönüp dönüp tekrar o martavalları okuyor, dinliyor, kendi ağzından duydukça inanması daha kolay geldiğinden, ölüsü olana, acısı olana koşup, hani pek de üzgünmüş gibi kaş çatıp, belki iki damla da yaş akıtıp ‘zaman her acıyı giderir’ masalları okuyor, okudukça kendi imanı tazeleniyor, böylece bir kere daha insanlıktan çıkıyordu." 0 not
Biraz sis iyi gelirdi, her zaman ve sis ancak kafalar iyiyken gelirdi. İnsan siste, tek başınalığını yalnızlığını daha iyi fark eder, güvenecek, kendinden başka sırtını yaslayacak bir dostu olmadığını daha iyi anlar, öğrenirdi. Siste insan, renkler, numaralar, dostluk gösterileri, pozlar tarafından kandırılamazdı kolay kolay. Çünkü ortada görünmezdi hiçbiri.
Ölüm dünya hayatındaki vazifelerin bitmiş olması demektir..
Gerçek, onsuz yaşayamayacağımız bir yalandır..
Başka birinin başına geldiği sürece, her şey çok eğlencelidir.
Sonsuz serveti elde eden insanların, paranın alım gücüne güvenip de dostluk elde etmekten kaçınmalarından daha aptalca ne olabilir?
..belki bir bok böceğinin hayatını kurtarmaktan ibarettir bu rol, belki de çocuklarının gibi sadece ölmekten!
O halde niçin döndün? Bize sevdalı ölünce nasıl ölünmesi lazım geldiğini anlatmak için mi? Yoksa nasıl yaşanması lazım geldiğini mi anlatmaktır niyetin?
Bağımsızlığa damga vuran şey, insanın artık kendinden utanmıyor olmasıdır!
Yarın rüz-i mahşer de hiç korkmadan hesap verebileceksiniz.. şöyle ki; rüyada kendini görmek demek, kendi ruhuna yüzü kızarmadan bakabilmek demektir.. rüyada kendi görmek demek; kendi gözünün içine, kendi gözünü kaçırmadan bakabilmek demektir..
Hiçbirimiz kaderimizi kendimiz seçmedik.. bundan sonra da seçmeyeceğiz.. sadece öyle olduğunu zannedip gideceğiz..
Genelde bütün öğrenmeler ölümlü olmuştur..
İnsan kendini bildi mi her şeyi bildi demektir..
Ağla bir tenhada, alem bilmeden..
Sen, yıllar boyu beni kaybetsen de yıllar sonra kavuşacak olsak, bunun yerini, zamanını bilmeyi mi tercih ederdin bilmemeyi mi?
"Belki de birine yardım etmenin en iyi yolu, onun size yardım etmesini sağlamaktır" Irvin D. Yalom Yazarın romanı bu cümleler üzerine kuruluyor ve şekilleniyor.
Her türlü muzırlıkta başı çeken bir roman kahramanı düşünün: Lucky. Bir Doberman'ın hayatına odaklanıyor yazar roman boyunca. Bir köpek ne kadar anlatılabilir ki diye soracak olursanız, onun dokunduğu hayatlar kadar anlatıyor yazar.
Sezgin Kaymaz'ın üslubuna alışık olanların yadırgamayacağı her bir karakterin kendi şivesi ve kültürüne uygun bir şekilde dile geldiği, Ankara'nın bütün dehlizlerinde sizi gezdiren bir roman okuyacaksınız.
Hikayenin gidişatı tahmin edilebilir düzeyde, gerçeküstünün sınırlarında gezen, Yeşilçam filmlerini izler gibi tesadüflerle bezeli olsa da onu okunabilir kılan temel şey yazarın hikaye anlatmadaki başarısı.
Yazar hikaye anlatmadaki ustalığını her kitabında tastamam sergileyebildiği ve belli bir düzeyde kaldığı için kendi okur çevresini rahatlıkla oluşturuyor.
Köpekleri sevmeyenlerin artık sevmeye başlayacağı, sevenlerin daha bir aşık olacağı bir okuma serüveni olacak okurlar için. Bol bol gülecek, yer yer ağlayacak, sonuna doğru da uyuz olmuş gibi kaşınmadan duramayacaksınız.
Sezgin Kaymaz'ın okuduğum kaçıncı kitabı bu bilmiyorum ama keşfettikten sonra hepsini okuma arzusuyla dolduğumdan biraz ara vereyim, aynı kurgu ve döngüde takılmayayım demiştim. Hem haklı hem haksızmışım... Evet hikâyelerinde hep belirli bir rota var ve onu izliyor kaymaz. Birleşmeler ve ayrılmalar, yollar, çizgiler benzer yerlerden geçiyor. Ama o kadar güzel anlatıyor ki sapaklara bayılıyorsunuz, kendi sapaklarınızı eklemek istiyorusunuz. Üslup zaten öyle kendine has ve tatmin edici ki kendinizi kitaptaki dünyaya ne kadar uzak olduğunuzdan bağımsız o dünyaya ait hissediyorsunuz. Bu kitap da yine ve yine öyleydi... Çok sevdim, bitsin istemedim. Biterken gözlerimi sildim, sildim, sildim... Lucky ❤️
Sezgin Kaymaz’ın Lucky romanı, Ankara sokaklarında geçen, mizah ve hüzünle harmanlanmış bir anlatı sunuyor. Başrolde, muzır ve zeki bir Doberman olan Lucky yer alıyor; ancak hikâye sadece bir köpeğin değil, onun etrafında kesişen insan hayatlarının da öyküsünü anlatıyor. Kaymaz, karakterleri derinlemesine işleyerek, okuyucuyu kahkahadan gözyaşına sürükleyen bir atmosfer yaratıyor. Ankara'nın mahalle kültürü ve şiveleriyle bezeli anlatımı, romanı daha da canlı kılıyor. Yazarın, insan ve hayvan davranışlarını empatiyle analiz etmesi kitabın benimiçin öne çıkan yönü. Lucky kitabından önce yazarın Zindankale isimli kitabını okumuştum, hikaye örüntüsü birbirine çok benziyor
Çok fazla beklentiye girmeden, ama yine de güzel cümleler, güzel duygular ve hoş bağlantılar bulmayı umarak yapabileceğiniz bir okuma bu. Kitap boyunca oldukça iyi gözlemler de buluyorsunuz. Ayrıca köpeklerle ilgili epey bilgi ediniyorsunuz. Tabi kitabın sonlarına doğru, neredeyse herkesin ve her olayın birbiriyle bir şekilde bağlantılı çıkmaya başlaması, biraz zorlama geliyor insana, en azından bana öyle geldi. Ama yine de dediğim gibi, çok fazla bir beklentiye girmeden okuyabileceğiniz ve okurken de keyif alabileceğiniz bir kitap.
Bir kral dobermanın, Lucky'nin hayatını ve etrafındaki herkesin hayatına dokunmasını anlatan bir kitap. Onlarca kişinin yazılmış kaderi mutlaka Lucky'den geçiyor. Biz köpeğin hayatını okurken meğersem arka planda birbiriyle alakalı olaylar gelişmekteymiş. Kitap boyunca kaç kere güldüğümü ve kaç kere ağladığımı hatırlamıyorum. Yazarın anlatımı, bitmesini istemeyeceğiniz uzun uzun cümleleri, kullandığı şiveler, olaylara bakış açısı hayranlık uyandırıyor. Yazarın bir diğer kitabı (Farfara) devam kitabı niteliğinde olmasa da tam da bu kitabın kaldığı yerden başlıyor.
Dinlemesi çok ama çok keyifli bir roman olmuş. Storytel’de Emre Melemez mükemmel seslendirmiş keyifle, sıkılmadan, ilgiyle dinledim.
Hani okuma alışkanlığınızı kaybedersiniz de şöyle bi şey okusam kolayca aksa gitse film gibi gözümün önünde her şey canlansa tüm karakterler sonunda birleşse dersiniz ya bu kitap tam öyle bi kitap. Edebi anlamda bir beklentiye girmeden okur ya da dinlerseniz keyif verecektir.
Tam bir 70'ler Türk Sineması! Hulusi Kentmen Tahsin bey'i canlandıran baş rollerde :)) Seviyorsan o dönemi, bayılırsın bu kitaba. Benim için, Lucky keyifli bir dinleme oldu çünkü Emre Melemez'den dinledim, çok çok çok başarılı seslendirmiş. Tam bir radyo tiyatrosu keyfi aldım. "Mekanı cennet olasıca...." "En küçük şeyden en büyük şeyi bulup çıkartan biri varsa,o Tahsin Baydur'dur." Keyifli tatil okuması..
Sezgin Kaymaz’ın fabl gibi bir eseri daha. Yazarla ilgili en çok sevdiğim şey bir şekilde tüm karakterlerin birbiriyle ilgili olması ve eski kitaplarındaki karakterlere yaptığı göndermeler. Okurken bir tanıdığa rastlamış gibi oluyorum. Kitabın ismi Lucky olsa da benim için Tahsin bey asla unutulmayacak bir karakter oldu. Bav!
Sezgin Kaymaz’ı çok seviyorum ama bu kitaptaki tesadüfler bana çok fazla geldi, sürekli birbiriyle akraba çıkanlardan, Lucky’nin değil etrafındakilerin öyküsünü okumaktan sıkıldım yer yer. Ancak o tesadüfler sonda öyle bir birleşti ve kitap öyle vurucu bir sona ulaştı ki, beni yine mahvetti. Bu dönemde okunmaması gereken bir kitapmış :(
Tek kelimeyle harika bir romandı. Akıcı anlatım tarzı olsun,olay örgüsü olsun, hüznü ve mizahı dengede tutan tarzı olsun her şeyiyle iyiydi ban göre. Hayatın içinden bir hikaye bir köpeğin gözünden bu kadar güzel anlatılabilirdi. "Hayvanlardan çok insanlık öğrendik"