Zafer Senocak estructura su novela en torno a complicadas relaciones familiares. El protagonista, Sascha Muhteschem, heredero de un pasado incómodo, es nieto de víctimas y verdugos. Su abuelo materno era alemán y judío, tuvo que exiliarse a Turquía con la subida al poder de los nacionalsocialistas; su abuelo paterno era turco y participó en el genocidio armenio durante el mandato de Atatürk. Sascha no sólo recibe por parte de sus abuelos una herencia genética que le liga con víctimas y verdugos, recibe además una herencia literaria. Su abuelo materno dejó una biblioteca en la que Sascha solía refugiarse para leer a grandes autores alemanes y se erige a sí mismo en guardián de este singular legado. Con la muerte de sus padres, se convertirá además en heredero de una caja plateada que pertenecía a su abuelo paterno y que contiene unos diarios escritos en árabe y cirílico. El autor busca con esta novela romper las expectativas del lector, que se verá obligado a ir reconstruyendo los fragmentos que le lleven quizá a un final sorprendente e inesperado.
1961 yılında Ankara'da doğdu. 1970 yılından beri Almanya'da, şu sıralarda Berlin'de yaşıyor. Münih Üniversitesi'nde edebiyat, siyasi ilimler ve felsefe okudu.
Almanca olarak altı şiir kitabı ve iki de deneme kitabı yayınlandı.Türk edebiyatından çeviriler yaptı. Bu çevirilerden Yunus Emre'den seçilmiş şiirler kitap halinde yayınlandı. Deniz Göktürk ile birlikte çağdaş Türk edebiyatını tanıtan Almanca bir antoloji yayınladı.Türkiye'deki kültürel tartışmaları içine alan ve çağdaş Türk kültürünün çeşitli boyutlarını Alman okuruna tanıtan, Türk bilim adamı ve yazarların denemelerinden oluşan bir kitap yayınlandı.
Ayrıca, 1988'den beri yayınlanmakta olan çok dilli Sirene dergisinin editörüdür. Kendisine Münih ve Berlin kentinden çeşitli edebiyat ödülleri ve burslar verildi. Zafer Şenocak, Alman gazete ve radyolarında şiir, yazı, deneme ve yorumlarıyla yer almaktadır.
''Türk çocuk ürkek. Çok sayıda yabancıyla karşılaştı. Hiç büyümedi. Yaşıyor. Alman çocuğun ise düşünmesi ve ölmesi gerekiyordu. Şimdi ben Türkçede çocuğum ve Almancada yetişkinim. Ne konuşursam konuşayım, ne yazarsam yazayım, hangi dilde olursa olsun, sözcüklerimin her birinin Türkçe bir çocukluğu var. Alman çocuk unuttuğunda, Türk çocuk anımsıyor. Türk çocuk anlamadığında, Alman çocuk açıklıyor. İyi mi oluyor böyle?'' (92)
También las imágenes son sólo palabras. Para sentir que algún lugar es mi hogar, debo haberlo abandonado al menos una vez. El sueño es para el poeta como el mar para el pescador. Coto de caza, hogar, tierra extraña.