Written by the author of The Metamorphosis and The Trial— one of the greatest writers of the twentieth century—between 1909 and 1924, these letters offer a unique insight into the workings of the Kafka family, their relationship with the Prague Jewish community, and Kafka's own feelings about his parents and siblings.
"Kafka's touching letters to his sister, when she was a child and as a young married woman, are beautifully simple, tender, and fresh." — The New York Review of Books
A gracious but shy woman, and a silent rebel against the bourgeois society in which she lived, Ottla Kafka was the sibling to whom Kafka felt closest. He had a special affection for her simplicity, her integrity, her ability to listen, and her pride in his work. Ottla was deported to Theresienstadt during World War II, and volunteered to accompany a transport of children to Auschwitz in 1943. She did not survive the war, but her husband and daughters did, and preserved her brother's letters to her. They were published in the original German in 1974, and in English in 1982.
Prague-born writer Franz Kafka wrote in German, and his stories, such as "The Metamorphosis" (1916), and posthumously published novels, including The Trial (1925), concern troubled individuals in a nightmarishly impersonal world.
Jewish middle-class family of this major fiction writer of the 20th century spoke German. People consider his unique body of much incomplete writing, mainly published posthumously, among the most influential in European literature.
His stories include "The Metamorphosis" (1912) and "In the Penal Colony" (1914), whereas his posthumous novels include The Trial (1925), The Castle (1926) and Amerika (1927).
Despite first language, Kafka also spoke fluent Czech. Later, Kafka acquired some knowledge of the French language and culture from Flaubert, one of his favorite authors.
Kafka first studied chemistry at the Charles-Ferdinand University of Prague but after two weeks switched to law. This study offered a range of career possibilities, which pleased his father, and required a longer course of study that gave Kafka time to take classes in German studies and art history. At the university, he joined a student club, named Lese- und Redehalle der Deutschen Studenten, which organized literary events, readings, and other activities. In the end of his first year of studies, he met Max Brod, a close friend of his throughout his life, together with the journalist Felix Weltsch, who also studied law. Kafka obtained the degree of doctor of law on 18 June 1906 and performed an obligatory year of unpaid service as law clerk for the civil and criminal courts.
Writing of Kafka attracted little attention before his death. During his lifetime, he published only a few short stories and never finished any of his novels except the very short "The Metamorphosis." Kafka wrote to Max Brod, his friend and literary executor: "Dearest Max, my last request: Everything I leave behind me ... in the way of diaries, manuscripts, letters (my own and others'), sketches, and so on, [is] to be burned unread." Brod told Kafka that he intended not to honor these wishes, but Kafka, so knowing, nevertheless consequently gave these directions specifically to Brod, who, so reasoning, overrode these wishes. Brod in fact oversaw the publication of most of work of Kafka in his possession; these works quickly began to attract attention and high critical regard.
Max Brod encountered significant difficulty in compiling notebooks of Kafka into any chronological order as Kafka started writing in the middle of notebooks, from the last towards the first, et cetera.
Kafka wrote all his published works in German except several letters in Czech to Milena Jesenská.
Die Briefe an sich kann (und will) ich nicht bewerten, da ich nicht in der Position bin, Kafkas Privatleben zu beurteilen. Allerdings fand ich die Einteilung des Buches sehr unvorteilhaft. Es wäre viel schöner gewesen, wenn die Briefe (wenigstens ein wenig) annotiert gewesen wären. Ohne detailliertes Vorwissen über Kafkas Leben erscheinen so die meisten Schriftstücke verwirrend und/oder sinnlos. Es war zwar gut, dass es am Ende des Buches doch noch einige Bemerkungen der Editoren gab, jedoch hatte ich bis dahin schon die meisten Inhalte vergessen und musste hin - und herblättern um die Zusammenhänge zu verstehen und nachvollziehen zu können.
"Kafka'yı anlamak" başlıklı meselem çerçevesinde kendisinin günlüklerini, mektuplarını; yani yazdığı ve elime geçirebildiğim her şeyi okumayı sürdürüyorum. Hayattaki en sevdiği insanlardan biri olduğunu bildiğim kız kardeşi Ottla'ya yazdığı mektupları epeyce merak ediyordum, sonunda okuyabildim.
Milena'ya yahut Max Brod'e yazdığı mektuplardan farklı olarak, aralarındaki ilişkinin doğası gereği burada çok daha insan yanını görebiliyoruz Kafka'nın: abi, evlat, dayı olan halini. Ottla da çok okuyan biri olduğu için elbette entelektüel paylaşımlardan azade değil bu sohbetler ama öncelik bunlar değil. Ottla müthiş bir kadın, dönemin normlarına ve kadınlara dayatılanlara cesaretle karşı çıkan bir karakter; ailesinin ona seçtiği kişiyle değil sevdiği adamla evleniyor, babasının yanında çalışmayı reddedip gidip tarım eğitimi alıyor ve bir çiftliği yönetiyor filan; olağanüstü cesur ve çok etkileyici bir kadın - ilham verici hayatının Auschwitz'de sonlanmış olması çok, çok üzücü.
Mektupların muhatabı kız kardeşi olduğu için Kafka olanca içtenliğiyle yazıyor; aralarında bir ego söz konusu olmadığından, bir kaçma-kovalama-fethetme dinamiği bulunmadığından, örneğin Milena'ya yazdıklarındaki gibi bir "performans" sergilemiyor yazar; dümdüz, filtresiz, açıklıkla yazıyor. Tabii bu nedenle metinler görece daha süssüz ve sade ancak Kafka'yı tanımak için büyük ipuçları içerdiklerini düşünüyorum. Babasıyla ilişkisine, Prag'ın ondaki çağrışımlarına, hayatta önceliklendirdiği değerlere, dertlerine dair çok fazla şey öğrenmek mümkün bu mektuplardan. Ve tabii ki bu en gündelik yazışmalarda bile yer yer insanı yerine mıhlayacak güzellikte cümleler, son derece derinlikli içgörüler saçmayı da ihmal etmiyor. Eh, kendisi Kafka sonuçta.
1909'da başlayıp yazarın Haziran 1924'teki ölümüne dek süren yazışmaları, benim gibi Kafka'yı başka yönleriyle tanımak, görünenin ardındakini keşfetmek isteyen herkese ısrarla tavsiye ediyorum.
Kendini aşmaya cesaret edersen -bağımsız her düşünce benzeri bir şeydir- ortada kanıtlanabilir bir olanaksızlık varken mükemmel bir başarı elde edeceksin.
Kim ne derse desin hep dedim yine diyorum. Kafka gerçekten çok zor bir yazar. Mektuplarını okumak bile zor bence. Ancak asıl olay şu ki yazdığı mektuplar bile insanın kafasına balta gibi iniyor. Kafka ve kız kardeşi Ottla'ya yazdığı mektupları okuyoruz bu kitapta. Kafka kız kardeşine hem ağabey hem baba hem koca hemde arkadaş olmuş. İkilinin iletişimini ve Kafka'nın kardeşine olan tutumunu gerçekten sevdim ancak keşke Ottla'nın da ağabeyine yazdığı mektupları okuyabilseydik. Karşı tarafın mektupları okuyamadığımız için biraz duygu eksiklikliği vardı.
İnsan öğrenmek isteyince her yerde öğrenir, zorunlu kalırsa gerekli olan her şeyi kitaplar aracılığıyla da öğrenir.
Bu kitap sayesinde öğrendiğim ve tam kalbimden beni vuran nokta Kafka'nın vejateryan olması. Ve Ottla'nın da abisinden etkilenip onunda vejateryan olması. Mektuplarda Kafka bu konuya ilişkin o kadar iyi savunma yapmış ki ben üzerine asla laf edemem.
Benim ihtiyaç duyduğum miktarda huzur dünyada yok, bundan çıkan sonuç ise şu: İnsan bu kadar huzura ihtiyaç duymamalı.
Son söz olarak, Kafka gerçekten çok iyi bir yazar. Böylesine iyi olması onun yaşantısının verdiği mücadeleler ile olmuş. Çektiği zorluklar ve güç bir yaşantı onu böylesine iyi kılmış. Mektuplarından oluşan bu kitabı da okunmalı bence.
At time prosaic, funny and touching; these correspondences shed light on a decade and a half of Kafka's life and his relationship with his sister Ottla (whose story is heartbreaking and quietly heroic).
در وصيت نامه اي كافكا از ماكس برود (دوست صميمي اش) خواسته بود تمام نوشته هايش و نامه هايش را بسوزاند اما خب امروز شاهد تمام داستان ها و مقاله ها و نامه هاي كافكا به زبان هاي مختلف هستيم. خيانت برود به نفع ما تمام شد.
Ottla, Kafka'nın kız kardeşidir. Ona sürekli kitap alıp gönderdiği, çok değer verdiği biridir. Kafka'yı tanımak için mektuplar yeterli değil elbette ama yayınlanacağını bilmeden yazmış olması onun hakkında fikir sahibi olmak için iyi bir okuma oluşturuyor.
hii günde bir kitap era mı?? şimdi sjp ve Dila düşünüsn
son kartpostalının üzerinden tam 101 yıl geçmişken bitirdim ve babaya mektup'u hatırlayarak kapattım kitabı... Kafka'nın ilettiği "2 çorap, 1 kalın çorap, pencereyi açacak olursam bere..." ihtiyaç listesinin bir bavulla karşılanmasına rağmen asıl ihtiyaçlarının ihmal edilişini hatırlayışımla tam olarak nasıl bir ailenin mektuplarını okuduğumu göremediğimi fark ettim. hem yalnızca Kafka'nın mektuplarının yer almasından kaynaklı hem de "nasıl gidiyor"dan ileriye gitmeyen konuşmalarda ailenin karmaşık yapısının kendini saklayabilmesiyle alakalı. bir de mektupların çoğunun ottlo'ya yazılması birçok hissin farklı şekilde aktarılmasını sağlıyor. ben de yalnızca ablamlayken veya annemle baş başa kaldığımızda ailemizi farklı görüyorum ve bize farklı şekilde, sevgi dolu bir tonda seslenebiliyorum. ama yine de "babaya mektup" yazılıyor ve o sevgi dolu seslerin ardında babaya mektuptaki korkular saklanıyor.
beni etkilemiş bir diğer konu da sylvia'nın günlüklerinde de karşılaştığım edebi haline henüz bürünmemiş hislere rastlamaktı: Kafka'nın sardalya yerken kendini bir böceğe benzetip dönüşümü yazması ve Sylvia'nın 21 yaşındaki intihar girişiminden sonra Lady Lazarus gibi hissediyorum yazıp Lady Lazarus şiirini 29 yaşında kaleme alması<3 Kafka'nın yazdıklarını ve sylvia'nın günlüklerini okurken bugün Ayşegül Devecioğlu'nun da birçok şekilde ifade ettiği edebi olgunluğun vakit aldığını gördüm.
daha da karalıodm ama bu kitaptan bağımsız düşüncelere uçtuğumu fark ettim, lafı gerektiği yerde kesebilmek de bi olgunluk diyelim !!
Hangisinin büyük olduğundan bağımsız bir kız ve bir erkek kardeş arasındaki ilişki gerçekten çok özel bir şey. İnsanın en yakın arkadaşı oluyor çoğu zaman, aynı ailenin içine doğmuş olmak benzer dertlere sahip olmayı getiriyor. Ama bazen de birbirinin gözüne bakarak, konuşmaya gerek olmadan kahkahalar attırıyor. Kafka’yla Ottla arasındaki o samimiyet bu mektuplarda görülüyor. Anne-babasından isteyemediği şeyleri hiç çekincesiz kardeşinden istiyor. Kendi özel mekanları olan ‘banyo’da daha detaylı konuşmak üzere bazı mevzuları erteliyorlar. Yeniden bir arada mutlu, huzurlu yaşayacaklarına dair inançları var. Kafka iyileşmek için çaba gösterirken aldığı kiloları gram gram hesaplıyor. Ama işte özellikle son yıllardaki mektuplaşmalardan birkaç ay sonra Kafka’nın vefat ettiğini biliyoruz kitabı okurken.
“Düşünsene, yazdığın kartla benim çaresizlik içindeki bir sabahımı bir anda katlanır kıldın.”
“Evet sevgili Ottla: Ders çalış ya da geri dön, sağlıklı kal ya da geri dön. Başarırsan sana hayran olacağım, dönersen seni teselli edeceğim.”
Çok gerçek, çok hüzünlü. Kimsenin geri dönüp teselli bulacağı o kapılar kapanmasın dilerim.
Ein sehr intimes Leseerlebnis. Wie bei jedem seiner persönlichen Schriften habe ich mich gefragt, inwieweit es in Ordnung ist, seine privaten Briefe an die Familie zu lesen. Da ich jedoch sehr an Kafkas Leben interessiert bin, konnte ich es mir nicht verkneifen. Es ist immer schwierig, persönliche Werke wie die von Kafka zu bewerten, daher weigere ich mich, dies zu tun. In seinen Briefen erkennt man, dass Franz Kafka Humor hatte, dass er unsicher war und dass er seine Familie, einschließlich seines Vaters trotz schlimmer Ereignisse, unglaublich liebte. Die Sammlung der Briefe, unabhängig davon, ob es überhaupt richtig ist, diese zu lesen, wurde hervorragend zusammengestellt. Kann ich nur empfehlen.
Franz Kafka'nın modern klasikleri arasına giren mektuplardan oluşan başka bir eseri daha, yine yoğun, anlaşılması biraz zor ama bir o kadar da Kafka... En sevdiği kız kardeşi Ottla' ya 1909 yılından ölümüne kadar yazdığı, iki kardeş arasındaki güçlü bağı mektuplara bakarak bile nasıl yoğun olduğunu anlamış oluyoruz. Bu mektuplarda bambaşka bir Kafka'yla; küçük kardeşini, hayatta attığı her adımda destekleyen sevecen bir abi olarak tanımış olduk.. Kafka'yı seven, gözü kapalı bile bunu okumak ister... İyi okumalar :)
Mektup okumaktam haz etmediğimi daha iyi anladım. Ben genelde roman okuyabiliyorum. Bu kitabı okurken de atladığım sayfalar olmadı mı? Oldu. Yine de Kafka'nın kız kardeşini ne kadar çok sevdiğini anladım.
"Başarırsan sana hayran olacağım, dönersen seni teselli edeceğim"
"Evet, hiçbir şey kolay değil, mutluluk da öyle..."
Eğer mektup okumayı seviyorsanız okumalısınız ama benin gibi sevmiyorsanız biraz bunalabilirsiniz.