Kadınların ezilmesinin maddeci bir tahlilini geliştirmek, maddeci bir feminizmin temellerini araştırmak. Bunun için de kadınları tâbi kılan somut pratiği, kadınlarla erkekler arasındaki nesnel, maddi çıkar çatışkısını ortaya koymak; kadınların harcadıkları emeği görünmez olmaktan kurtarıp adını koymak. İşte 1970'lerde Batılı feministlerin uğraştıkları en temel sorunlardan biri buydu.
Elinizdeki derleme, maddeci bir feminizm sorunsalı çerçevesindeki tartışmalardan bazı örnekler sunuyor. Bu makalelerde, erkek egemenliğinin tarihsel kökenleri, özgül bir üretim tarzı olarak patriyarka, ev emeği, patriyarka ve kapitalizm ilişkisi ele alınıyor, Marksist bir feminizmin olanakları ve koşullarını da araştırılıyor.
1976 yılından itibaren İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde asistan olarak çalıştı. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 1981 yılında kabul edilmesi üzerine üniversitedeki görevinden istifa etti. 1983 yılında Sussex Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde Rousseau, Hegel ve Sivil Toplumun Eleştirisi (Rousseau, Hegel and the Critique of Civil Society) başlıklı doktora tezini tamamladı. 1987–97 yılları arasında İstanbul BİLAR’da ders verdi. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde iki dönem, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde ise üç dönem ders verdi. Feminist hareket içindeki faaliyetlerini sürdürürken bir yandan da 11. Tez, Sınıf Bilinci, Sosyalist-Feminist Kaktüs ve Pazartesi dergilerinin yayın kolektiflerinde çalıştı. Ayrıca, Yapıt, Defter ve Praksis dergilerinde de yazıları yayınlandı.
O kadar ağır bir dille yazılmış ki öğrenme ve okuma şevkini kırıyor. Bu kadar önemli bir konunun mümkün olan en sade dille anlatılması gerekiyor ki herkes okusun, herkes anlasın, herkes farkında olsun fakat maalesef yine aynı hataya düşülüp akademik, ağdalı bir dil ve anlaşılmayacak kelimelerle süslenmiş (!). Gönül isterdi ki bu kitaptan onlarca alayım ve gördüğüm her insana vereyim fakat herkesin başucu kitabı olması gereken bir kitap, dili sebebiyle birkaç insanın kendini entelektüel ve dolu(!) göstermek adına şov yapacağı bir referansa dönüşmüş.
Kadın emeği meselesi için önemli yazıların bir araya getirilmiş olması çok kıymetli. Ancak çevirilerin bir kısmı hayli yorucu. Özellikle Coontz ve Henderson'ın yazısının çevirisi bir editörün elinden geçmediği izlenimini bırakıyor.
Maddeci ve tarihsel maddeci bir feminist okuma arasındaki yorumlayış farkını önsözünde tartışmaya açarak derleme yazılara geçmeden dahi derinleştirmeye başlayan bir kitap.
Delphy’nin patriarka ve kapitalizmi birbirinden kopuk sömürü sistemleri olarak gören maddeci olan ama tarihsel olmayan bakışının karşısına Hartmann’ın özgül katkısı olarak ifade ettiği “patriarkal kapitalizm” kavramını öne sürerek tarihsel maddeci bir feminist okumanın mümkünlüğünü içeriyor.
Ve önsözün sonunda asıl meselenin feminizm ve post feminizm arasında olduğunu, üst yapısal meselelerin elbette ki göz ardı edilmeyeceğini, fakat feminizmin “söylem” düzlemine indirgenemeyeceğini açıkça ifade ederek meselesinin ne olduğunu vurgulamış oluyor.
“Nasıl bir feminizm mücadelesi?” tartışmaları için önemli bir başlangıç noktası oluşturabilecek bir yapıt olma güncelliğini koruyor.
Marksist/sosyalist feminizmin önemli tartışmalarına ışık tutmayı amaçlayan 4 ayrı makaleden oluşuyor kitap. Makale seçimlerini beğendim özellikle son makale olan Heidi Hartmann’ın Marksizmle Feminizmin Mutsuz Evliliği sosyalist feminist yazının en önemli makalelerinden biri. Ancak çeviriler maalesef kötü. Hem cümleler düşük, anlatım zayıf hem de bazı kavramlar olduğu gibi yanlış çevrilmiş. Ancak yine de hem kadınların karşılıksız el konan emeği hem de erkek egemen sol içindeki feminizm tartışmalarını anlamak isteyen okurlara tavsiye ederim.
Yapısal feminizmin ördüğü duvarların arkasından bir pencere açıp 2. Dalgaya selamlarımızı ilettik. Çok önemli olduğunu düşündüğüm 4 makalenin çevirisi yapılmış. Sistematik açısından harika ama çeviri konusundaki eleştirilere katılıyorum. Kadının üretim-yeniden üretim kıskacında politik sınıfsal özne oluşuna dair Christine Delpy'nin çok kıymetli makalesinin de çevirisine bu şekilde ulaşmış olduk.