Jump to ratings and reviews
Rate this book

Lüzumsuz Adam

Rate this book
İçindekiler;

Lüzumsuz Adam
Ben Ne Yapayım?
Birahanedeki Adam
Mürüvvet
İp Meselesi
Menekşeli Vadi
Bizim Köy Bir Balıkçı Köyüdür
Kaçamak, Papağan, Karabiber
Bacakları Olsaydı
Ayten
Papaz Efendi
Bir Külhanbey Hikâyesi
Kameriyeli Mezar
Hayvanca Gülen Adam
Sait Faik’in Ardından / Sabahattin Kudret Aksal
“[Sait Faik’e] geceleri sinemalarda rastlardım. Tanışmazdık. Sinemanın ön sıralarına oturur, koltuğuna iyice gömülürdü. Koyu yeşil bir pardösüsü, çok dar kenarlı, kafasının biraz üstünde kalan kahverengi bir şapkası vardı. Sinema dönüşü dalgın, Beyoğlu’nun gece yarısı kalabalığına dalar, çeker giderdi. Sinemada bulunanlar arasında bu gedikli birinci mevki müşterisinin yazısını okuyan var mıdır acaba, diye çok düşünmüşümdür. Kuşkusuz, yoktu. Sait Faik, edebiyattan hoşlanacak bir okur topluluğunu hazır bulan talihli yazarlardan değildi. Okurunu yetiştiren, eğiten, okuruyla birlikte oluşan bir yazardı. Gerçek talihinin de bu olduğu söylenemez miydi?”
—Sabahattin Kudret Aksal (kitaptan, s.106)
Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum. Dünyanın en sevimli insanları olan posta müvezzilerinin* bile… Mahallemden pek memnunum. Yedi senedir çıkmadım oradan desem yeri. Hiçbir dostum da nerede oturduğumu bilmiyor. Mahallem dediğim; şu yedi senedir -üç ayda bir Karaköy’e inip dükkân kirasını almak bir yana- yaşadığım yer, üç dört sokak içindedir.
Mahallem birbirine muvazi** üç sokakla, bu sokakları diklemesine kesen bir diğer sokak, bir de bunlardan bütün bütüne bağımsız…

108 pages, Paperback

First published January 1, 1948

100 people are currently reading
2098 people want to read

About the author

Sait Faik Abasıyanık

70 books515 followers
Sait Faik Abasıyanık (18 November 1906 - 11 May 1954) was one of the greatest Turkish writers of short stories and poetry. Born in Adapazarı, he was educated at the Istanbul Erkek Lisesi. He enrolled in the Turcology Department of Istanbul University in 1928, but under pressure from his father went to Switzerland to study economics in 1930. He left school and lived for three years in Grenoble, France - an experience which made a deep impact on his art and character. After returning to Turkey he taught Turkish in Halıcıoğlu Armenian School for Orphans, and tried to follow his father's wishes and go into business but was unsuccessful. He devoted his life to writing after 1934. He created a brand new language and brought new life to Turkish short story writing with his harsh but humanistic portrayals of labourers, fishermen, children, the unemployed, the poor. A major theme was always the sea and he spent most of his time in Burgaz Ada (one of the Princes' Islands in the Marmara Sea). He was an honorary member of the International Mark Twain Society of St. Louis, Missouri.

Sait Faik mostly published under the name Sait Faik, other pen names being Adalı ("Island dweller"), Sait Faik Adalı, and S. F..

There is an award for his name which is given every year on his death anniversary: Sait Faik Hikâye Armağanı

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
934 (33%)
4 stars
1,142 (41%)
3 stars
549 (19%)
2 stars
114 (4%)
1 star
24 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 145 reviews
Profile Image for Beste Bal.
Author 12 books64 followers
June 20, 2016
Özellikle bir öykü var ki Burgazada'da evin bahçesinde oturacağım ve orada satırı satırına okuyup hayalleyeceğim. Ardından başka bir öyküsünde anlattığı ve benim de kendimi dolanmaktan alamadığım ada mezarlığına gidip bir de onun gözleriyle bakmaya çalışacağım, postacının mezarını 'hissederim' belki, bahsettiği çiftin mezarını bulabilir miyim, merak ve heyecan taşıyorum. Gerçekliği kurgulamış, çok çok güzel bir derleme; kurup durduğum Sait Faik'e bambaşka bir çehre geldi şimdi, ona bakıyorum..
Profile Image for Fatih Dönmez.
131 reviews17 followers
June 5, 2019
Menekşeli Vadi öyküsü 1968 yılında çekilen Ömer Lütfi Akad'ın "Vesikalı Yarim" filminin hikayesidir. Safa Önal tarafından film senaryosuna uyarlanmıştır.
Profile Image for Elalma.
901 reviews103 followers
February 13, 2022
Non avevo mai sentito parlare di questo autore, morto giovane nel 1954. Descrive una Istanbul povera, ma viva, chiassosa cosmopolita, con un linguaggio efficace e poetico. Sono brevi racconti, alcuni tormentati, altri pittoreschi, fermano un particolare, seguono un sogno, uno stato d'animo. Bella lettura.
Profile Image for Cemressa.
182 reviews5 followers
Read
August 23, 2015
"Yedi senedir bu sokaktan gayri, İstanbul şehrinde bir yere gitmedim. Ürküyorum. Sanki döveceklermiş, linç edeceklermiş, paramı çalacaklarmış -ne bileyim bir şeyler işte- gibime geliyor da şaşırıyorum. Başka yerlerde bana bir gariplik basıyor. Her insandan korkuyorum. Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım almıyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?"
Profile Image for Baris Ozyurt.
919 reviews31 followers
May 25, 2024
‘Dün mahalleden şöyle bir çıkmaya karar verdim. Unkapanı'ndan vurup Saraçhane'ye çıktım. İstanbul bayağı değişmiş. Şaşırdım kaldım.
Hoşuma da gitti bir bakıma:

Temiz asfalt, kocaman yollar... O su kemeri ne güzel şeymiş meğer! Nedir o ta bir kilometreden bir takızafer gibi görünüşü! Yanında Gazanferağa Medresesi şipşirin, bembeyaz. Parklar, ağaçlar gördüm. İnsanlar gördüm. Ürkek ürkek dolaştım. Kıztaşı'na kadar uzandım. Fatih'ten aşağıya yürümeye başladım. Saraçhane'ye vardım. Baktım bir binanın tepesine yıkıcılar çıkmış, yıkıyorlar. Şuralarda bir hamam vardı, dedim kendi kendime. Yıkılan o hamammış. O sıra vücuduma bir hamamda yıkanmak kaşıntısı geldi.

Ne olursa olsun, artık kepazeliği ele aldık, onu da söyleyeyim: Yedi senedir yıkanmamıştım. Yıkanmak aklıma bile gelmemişti. Beni bir kaşıntı aldı, bir kaşıntı!.. Bitlendim gibime geldi. Bir hamama girdim. Bir yıkandım, bir yıkandım! Fitil fitil de kir çıktı. Ama ben de rahat ettim. Aman, bir terlemişim, aman bir terlemişim! Ellerimi nereye sürsem elimde deri parçası mı, yağ parçası mı, kir parçası mı, ne bileyim bir şeyler kaldı. Şaştım kaldım insanoğlunun bu kadar çörü çöpü olmasına... Bayağı kabuk bağlarmışız.

Hamamdan çıkıp tramvaya atladım. Eve uğrayayım da sonra akşama bir de Teşvikiye taraflarına gideyim diyordum. Eve döndüm. Yatağıma şöyle bir uzanmamla uyumam, yirmi dört saat uyumam bir oldu. Uyandığım zaman saat, ertesi gün ikiydi. Aşağı yukarı tam yirmi saat uyumuşum. Doğru işkembeciye koştum.

Bayram:

- Maşallah renginiz pek iyi Mansur Bey, dedi.

Söyleyemezdim a, hamama gittim diye. Çorbama sarmısak koydurtmadım. Gezintimi yaptım. Hava kararırken Maçka'ya vardım. Oralar da bir başka âlem... Dönüşte yedi sene daha mahalleden dışarı çıkmamaya karar vereyim dedim, olmadı. Bu başımı döndüren, iki günlük hayattan şaşkına dönmüştüm. Bir ara ne düşündüm bilir misiniz? Şu bizim dükkânla evi satayım. O sazlı gazino yok mu hani, söz açtığım? Orada dışarı siparişlerini gören kız vardı ya -hani alnı dar olanı- onu metres tutayım. Bir sene sonra da öleyim.

Bineyim bir Boğaziçi vapuruna günün birinde. Bebek'le Arnavutköy önlerinde arka taraftaki oturduğum kanepeden kalkayım, etrafıma bakayım; kimseler yoksa, denizin içine bırakıvereyim kendimi.’(s. 10)
Profile Image for Sinem.
344 reviews203 followers
July 18, 2012


birisi "Sait Faik derya gibidir yüz yüz bitmez" demişti. vallahi öyle. 4-5 sayfaya koca koca hayatları sığdırmış adam.
Profile Image for Andrea.
145 reviews43 followers
June 1, 2021
"Mi sono guardato intorno: nessuno. Eppure, poco fa, intorno a me era pieno di gente. I cani abbaiavano, gli alberi frusciavano. Un fiume scorreva in fondo alle mie orecchie. Gli alberi dilavavano le acque. Le bestie abbracciavano gli uomini, i cani parlavano, gli umani abbaiavano. Il cielo era giallo.
Diceva qualcuno:
«Tu mi sei l’anima, la vita, sei la mia pianta, il mio fiume, il mio mare».
L’altra persona era calda, in un odore di uomo. Non rispondeva. Le vene azzurre sulla sua mano fluivano in un mare di amicizia. Neri i capelli, neri gli occhi, nere le sopracciglia, neri i giorni, neri di storie nere. Sulle sue labbra affioravano già le canzoni d’amore che avrebbe cantato di lì a poco.
La luna sorgeva dal sole dentro la barca, dalla polvere in cielo, o dal rosso dell’albero? Avevo un labbro premuto a terra, mentre l’altro si muoveva dentro e fuori di me come il fuoco sulla sua coda.
«Mi pulsi nelle vene, mi batti nei polsi».
Le stelle, d’incanto, scendevano attratte dagli alberi, il freddo tremolava come le fiammelle nei candelieri. Vicino a me gli amici più fedeli e irremovibili: il bicchiere di rakı alla resina, la lingua che farfuglia, la lenza in mano a me, l’amo in mano alla lenza, Barba Stanko nel sandalo, la prua che punta su Sivriada, e tutte le stelle nel mio grembo. Io sto al timone... Il motore vibra, e rimescola il mare. Le voci dei cani giungono amiche. Gli alberi portano le stelle, gli alberi portano le colline, le voci dei cani portano l’alba. Bevo immerso nell’odore di pesce. Da una casa di greci arriva profumo di cozze al tegame, e dai miei baffi sapore di anice.
«Tu mi sei l’anima» dico a qualcuno.
Respiro le stelle del mattino cadute nella tazza del caffè squisito. Polvere di fiori di corbezzolo. Sbriciolo e sfrego della lavanda nel palmo della mano. Api vengono a posarsi sulla mia lingua, api mi pungono gli occhi, il sole cala, un cormorano è pensoso. Un gabbiano riposa nel vuoto su un pennone. I sassi a riva si rivestono d’acqua e i soldati emergono nel colore dell’aria. Sento un rumore di passi sulla ghiaia: è Aspasia, sì, è lei, Aspasia al gelsomino, Aspasia che sa di canfora. Aspasia nel giallo dei fiori di Pasqua, scintille sulla lingua, serpi sulla lingua, e sulla lingua specchi e fontane.
«Tu mi sei l’anima» dico. «L’anima»."


Un estratto da uno tra gli ultimi racconti realizzati da Sait Faik Abasıyanık, narratore turco acclamato in patria (a lui è dedicato il premio per il miglior racconto in lingua turca), per dare un'idea della sua poetica.
Questa raccolta spazia tra quasi vent'anni di produzioni dell'autore, offrendo una bella panoramica del suo immaginario e del suo spirito tormentato. Il suo amore debordante verso gli altri (anche sensuale, con una preferenza per i ragazzini di strada) unito a un mal de vivre che lo spinge verso l'autodistruzione (i suoi eccessi verso alcol e fumo), il suo amore per le aree più popolari di Istanbul alternato a una nostalgia atavica per la semplice vita delle isolette turche, trasudano dalle sue narrazioni, che spesso si rincorrono e ripropongono simili da un racconto all'altro, procedendo a volte per brandelli di senso sparsi su strade sterrate.
Quasi tutti i racconti proposti sono degni di nota, anche se io preferisco quelli dove l'autore si pone da spettatore e non da protagonista, tenendo più a freno i propri guizzi poetici e risultando più lineare (come in Il samovar, sull'elaborazione del lutto da parte di un figlio verso la madre e in Una storia per due, toccante storia dell'amicizia tra un uccello e un pescatore).
Profile Image for Sine.
388 reviews473 followers
November 25, 2015
Sait Faik Abasıyanık Müzesi'ni gezdikten sonra ilk Sait Faik okuyuşum. Şansıma Papaz Efendi öyküsünün başında evinde -gidenler bilir- teras katındaki odanın o muazzam manzarasını anlatıyor. Daha birçok yerinde evine ve adaya dair ufak tefek izler var. Bilerek okumak çok ayrı bir keyifmiş. Bazen öyle oluyor ki, adada olduğum o güne, yaz sıcağına dönüyorum şu buz gibi kış günlerinde. Seviyoruz Sait Bey, nasıl yapalım?
Profile Image for Ayşe.
238 reviews4 followers
March 26, 2023
Sait Faik’in kitapları da öyküleri de “male gaze”in somutlaşmış hali gibi gerçekten.
Profile Image for Koray.
309 reviews60 followers
May 12, 2024
Güzel Adam Sait Faik'in güzel öyküleri...
"...Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevi­şemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor? "
"...Çorbama sarmısak koydurtmadım. Gezinti yaptım. Hava kararırken Maçka'ya vardım. Oralar da bir başka alem... Dönüşte yedi sene daha mahalleden dışarı çıkmamaya karar vereyim dedim, olmadı. Bu başımı döndüren, iki günlük hayattan şaşkına dönmüştüm. Bir ara ne düşündüm bilir misiniz? Şu bizim dükkanla evi satayım. O sazlı gazino yok mu hani, söz açtığım? Orada, dışarı siparişlerini gören kız vardı ya -hani alnı dar olanı- onu metres tutayım. Bir sene sonra da öleyim. Bineyim bir Boğaziçi vapuruna, günün birinde. Bebek'le Arnavutköy önlerinde arka taraftaki oturduğum kanepeden kalkayım, etrafıma bakayım, kimseler yoksa, denizin içine bırakıvereyim kendimi..."
"...Atlar doğuruyor sütçü beygiri oluyor. Eşek, adam taşıyor, kum, harç, küfe taşıyor da sahibini adam ediyor. Sinek doğuruyor, bakkala yanaşıyor. Hamamböcekleri hamamları, arılar şehir bahçelerini, serçeler at pisliklerini, kumrular merhametli evleri, merhametli insanları buluyor. Ama o insanoğlu, ona ne iş var ne güç. Onun böcek bile olamayışına keyifle bakıyorlar. Sen okuyup yazamazsın da. İşte arada bir, bir şeyler yaparsın, yaparsın ama bunlar iş değil, bunlar müspet iş değil..."
"...Akşam olmuştur. Yollar doludur. Bir insanla görüşmesi lazımdır. Bir hayal alemine dalması lazımdır. Bir el sıkması lazımdır. Canı bir dudak öpmek isterdi: Yumuşak, tükürüklü, lezzetsiz, lezzetli bir dudak, elektrikli saç gibi çatırdayan... Bir elin hararetiyle deli gibi olmak isterdi. Bu kaskatı katılaşmış sandığı yüreğinin korkunç yumuşayışını tekrar bulmak isterdi. Kadınlar yalnız para ile mi dudaklarını öptürür, yalnız menfaatlere mi yumuşak avuçlarının hararetini teslim ederlerdi? Yalnız parlağa, cebe mi kalplerinin anahtarlarını atarlardı? Öyle hırsızcasına hırsız, öyle namussuzcasına namussuz, öyle alçakçasına alçak bir adam olmak isterdi ama, kolay mıydı?..."
"...Bu saat, hovardaların kadın omuzlarına düştüğü, zavallı kadınların bile erkek dizlerine şarap gibi dö­küldüğü saattir. Bu saatlerde çocuklar, rüyaları­nın en tatl�� yerinde, sevgililer bu saatte kavuşamadıklarında, anneler bu saatte gurbetteki çocuklarıyla sarmaş dolaştır. Bu saat, hastaların
uyuduğu, açların uyuduğu, sinirlilerin uyuduğu, toprağın, taşın, ağaçların uyuduğu saat..."
"..- Yaşamak için yerim. Bulursam bol şarap içerim. Cıgarayı ağzımdan düşürmem. Yaprak yerim. Kuş yerim. Daha olmazsa toprak yerim. Ama insan eti yemem. Hep mideden. Sağlam bir midem var. Çok yemem. Makineyi döndürecek kadar yerim. Fazla istemem. Keyifle yerim, keyifle içerim. Bu gençlik ondan. Hiçbir şeye aldırmam. "Papaz rakı içiyor, sarhoş oluyor, papaz kızlara bakıyor, papaz gülüyor," derler. Desinler, vız gelir. Hayatta bir şey yapmak istedi­ğim halde, yapamadım. Kumar oynamadım. O kadarına elim varmadı. Yoksa insanların yaptığı her şeyi yapmak isterim. Gençliğimde kuru ekmekle soğan yerdim. Ama genç kızları görünce bir tay gibi kişnerdim..."
Profile Image for Onur.
347 reviews20 followers
November 3, 2020
Lüzumsuz Adam, sokağı ve düşünceleri,
Ben ne yapayım? Bulgur mu satayımın hikayesi,
Birahanedeki Adam,
Şopar Hüseyin'in Kolu,
Bayram menekşeli vadi deki evine döner,
Balıkçı köyü,
Fatma'nın gerçek katili kim!
Takma bacaklı Adam,
Papaz efendinin ölümü,
Hüseyin Avni bey'in mezarı.

Tamamı farklı ve özel bir anlatımla anlatılmış çok güzel hikayeler.
Profile Image for Xenja.
695 reviews98 followers
May 5, 2022
Brevi racconti in prosa poetica, che si riallacciano idealmente alla figura, tanto cara a molti poeti del primo Novecento europeo, del flâneur povero, ozioso e vagabondo per la città: ci sono la gioventù, la povertà, la solitudine, tanti sogni; ci sono le vie e i quartieri di Istanbul, Sirkeci, Karaköy, Beyoğlu, Fatih, ci sono squallide camere d’affitto, grammofoni e stufe, modestissime bettole, bambini di strada, botteghe e caffè, rapide vertigini amorose, venditori ambulanti, pescatori, ladri, tutto un mondo di povera gente, bicchierini di raki, la luna e la pioggia, gli odori e i sapori, il mito di Parigi e il rosario di legno nelle mani degli uomini… non tutti i racconti sono alla stessa altezza, anzi parecchi non sono nemmeno racconti, solo pensieri e fantasticherie. Ma nel complesso meritano; e non vanno letti l’uno di seguito all’altro, ma con calma e distanziandoli. Mi hanno ricordato soprattutto Emmanuel Bove (I miei amici) e Rilke (i Quaderni di Malte Laurids Brigge).
90 reviews11 followers
November 14, 2025
Hangi kitabı okusam diye baktığım raflarda bana hep göz kırpan Sait Faik... Defalarca kez okuduğum bu kitabını tekrar okudum. Uzun uzun yorum yazdım sonra sildim. "O, dünyaya hayretle bakmaya gelmiştir" desem kafi.
Profile Image for Jorge Peña.
36 reviews
September 1, 2024
Me ha encantado este libro. Me encanta porque hay relatos de todos los tonos. Los hay que te hacen reflexionar. Otros divertidos, otros incluso triste. En común tienen que todos, dada su brevedad, abren una pequeña ventana a historias que empezaron antes de leerlas, con una cierta lírica que hace que el mero hecho de leerlas produzca placer. Es un libro para disfrutar de la escritura y la creatividad.
Profile Image for Fatma.
11 reviews
October 24, 2012


Lüzumsuz Adam

"Yedi senedir bu sokaktan gayri, İstanbul şehrinde bir yere gitmedim. Ürküyorum. Sanki döveceklermiş, linç edeceklermiş, paramı çalacaklarmış -ne bileyim- bir şeyler işte gibime geliyor da şaşıyorum. Başka yerlerde bana bir gariplik basıyor. Her insandan korkuyorum.Aklım ermiyor. Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?"(s.15)

Belki çaresiz adam olabilirdi ama asla lüzumsuz adam değil. Sözünü ettiğimiz adam 7 yıldır mahallesinden çıkmamış. Normalde olsa bu tarz bir insana uyuz derdim ama buna bir şey diyemiyorum. En büyük mutluluğu işkembe çorbası içeceği zaman çorbacının "sizin geçen günkü limonun yarısı duruyor" demesi. Çocuk gibi sevinir şimdi o limonun yarısının durduğuna. Anlamıyorum ki bana noluyorsa böyle sevince toz konduramıyorsam ilginç. 7 sayfalık bir öykü aslında hemen derdini anlatmış fazla sıkmadan. Zaten bir olay da geçmiyor hikayede. Nasıl geçsin adamın mahalleden ayrılmaya hali yok.
Aslında bu öykü kitabında ben ne yapayım, birahanedeki adam, mürüvvet, ip meselesi, menekşelu vadi, bizim köy bir balıkçı köyüdür, kaçamak,papağan,karabiber, bacakları olsaydı, ayten, papaz efendi, bir külhanbey hikayesi, kameriyeli mezar, hayvanca gülen adam öyküleri de var. Ama benim favorim kitaba da ismini vermiş olan lüzumsuz adamım. Tabiki diğer öyküleri de iyi bana laf söylemek düşmez ama ya bunun son kısmı bile yeter.

"Bineyim bir boğaziçi vapuruna günün birinde. Bebek'le Arnavutköy önlerinde arka taraftaki oturduğum kanepeden kalkayım etrafıma bakayım kimseler yoksa denizin içine bırakayım kendimi" (s.16)
Profile Image for Arianna.
48 reviews6 followers
February 19, 2022
Questa raccolta di Abasiyanik va letta, racconto dopo racconto, come frammenti della sua stessa vita che il lettore si impegna a mettere insieme per ricostruirla come se fosse un mosaico. La vita di "Un uomo inutile" osservata da un cuore che risponde a un unico credo, quello della solitudine e dell'amore: "La solitudine ha riempito il mondo. Tutto comincia con l'amore, con l'amore per qualcuno. Ma, qui, tutto finisce con l'amore." 💔

- p. 26 "Mi sono rimesso in tasca le venticinque piastre. Ho proseguito senza dargli una risposta. E ho sentito che tutto il mio slancio si era infranto, col fragore di una vetrata che va in pezzi. Con gli occhi ho raccattato e ammucchiato tutti frantumi ai miei piedi. Sono tornato indietro e ho raggiunto la mia stanza, a casa mia."

- pp. 231-32 "Eccolo qua, ce l'hai davanti. Anche lui, come te, ha mani, piedi, occhi, sopracciglia. È sano o malato, biondo o bruno, ha una testa, dei capelli, le ciglia, una bocca che dice bugie così minime. Non manca niente. Vedi le sue mani, le dita, i piedi. Chi è? L'essere umano. Come te, uguale identico. Eccolo, con le lacrime agli occhi, o un sorriso. Un essere umano esattamente come te, è diverso, come te. Per giunta, lo ami. Sì, come te, e diverso. Vorresti assorbirlo nella tua anima, nel tuo organismo. Forza. Conoscilo un po'. Vediamo chi è? che cosa pensa di te? Dove vorrebbe essere in questo momento? E del tuo amore, gli importa qualcosa?"
Profile Image for Ozan.
143 reviews6 followers
May 22, 2022
Sait Faik okumayalı o kadar uzun zaman oldu ki dilinin ne kadar sade ve akıcı olduğunu unutmuşum. Yazarın mizah anlayışından çoğu durumda hoşlandım.


Profile Image for Cansu.
58 reviews36 followers
June 27, 2017
Papaz efendi ve kitaba adını veren Lüzumsuz adam öyküleriyle beni benden alan Sait Faik, sizi okuduktan sonra öykü yazmaya yeltenmeye utanıyor insan. Bu nasıl duruluk, bu nasıl güzel biçem ustalığı? Kendimi Büyükada'ya atıp sabaha karşı ağları sizinle çekesim geliyor, gittiğiniz yerde bol iyotlu kokusu-sonsuz mavilikler olduğunu umarım.
Profile Image for Barış.
279 reviews10 followers
March 19, 2024
Yine son okuduğum kitapları kıyasladim birbiriyle. Panait Istrati ile aralarinda bir dönem farkı var, onun dışında anlattıkları benzer geldi bana Hayat Yollarinda ve Lüzumsuz Adam. Ancak S.F. nin P.I.den kesinlikle çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Yalın, kendiliğinden akıp giden bir anlatı. Sanki üzerine hiç düşünülmeden yazılmış gibi. Inanırsan...! 'Ve' baglacini kullanmaktan sakınırmış mesela, bu kitabında sadece birkaç tane varmış. Hiç de eksikliğini hissetmedim, farkına bile varmadim. Bu kitaplar okullarda okutulmali. 'Benim' diyen kişisel gelişim kitabından daha iyidir, ayrıca sosyoloji, psikoloji, o dönemin tarihi. İlk eserleri kadar olmasa da ben bu kitabını yine de hümanist buldum. Içinden insan sevgisi, yaşama sevinci taşıyor. Intihar tasarısı geçen bir paragraf var kitapta, ama olsun bütününe bakınca yaşama sevinci var yine de. Hayat bir gündür, o da bugündür gibi bir şey. Güvenilmez insanlar var, dedikoducular, iftiracilar, sapıklar, katiller var hikayelerde, olsun hepsi insanca. Iyi ve kötü hep bir arada. Bir doz Sait Faik yazın bana; umut ve mutluluk reçetesi.

Ayrıca inanamiyorsun bir asır öncesi bile değil ne kadar farklı insanlar, farklı hayatlar var İstanbul'da, hatta bağlar, bahçeler, çayırlar, dereler.
Profile Image for İrem Hira Yuca Vurucu.
227 reviews69 followers
September 25, 2025
9.
Ne kitaptı!
Sait Faik artık daha fazla sinemaya gidiyor, daha çok kadınlarla görüşüyor, daha çok meyhanede. “Bir ihtimal daha var”ı pek sık dinliyor. Ve diyalog yazımında mahirleşmiş. Yine toplum eleştirisini, mülkiyet karşıtlığını işlemiş mesela ama kahkahalarla okutarak yapmış bunu. Önünde saygıyla eğiliyorum gerçekten.
En sevdiklerim: Mürüvvet, Kameriyeli Mezar, Papaz Efendi, İp Meselesi, Kaçamak-Papağan-Karabiber, Ayten, Bir Külhanbey Hikayesi, Hayvanca Gülen Adam.
Profile Image for isilik.
54 reviews46 followers
March 8, 2024
“Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum.
Dünyanin en sevimli insanları olan posta müvezzilerinin bile... Mahallemden pek memnunum.
Yedi senedir çıkmadım oradan desem yeri. Hiçbir dostum da nerede oturduğumu bilmiyor. Mahallem dediğim, şu yedi senedir -üç ayda bir Karaköy'e inip dükkân kirasını almak bir yana- yaşadığım yer, üç-dört sokak içindedir.

Mahallem birbirine muvazi sokaklar, bu sokakları diklemesine kesen bir diğer sokak, bir de bunlardan bütün bütüne bağımsız -ama sokak sayılmayacak kadar dar, kısa- benim sokağımdan ibarettir. Ben bu sokaklara önemliliklerine göre 1, 2, 3, 4 numaralarını taktım. Kendi sokağım numarasızdır. Onu numaralamaya elim varmadı.”

Gerçekten çok başkasın…
Profile Image for Tuna Yeşilöz.
10 reviews
June 23, 2020
‘Papaz Efendi’ öyküsünden :
“O,tam seksen yaşında bir adamdır. Kimseye fena muamele etmemiştir. Ömrünü balık ağıyla örmüştür. O,denizden yiyeceğini çıkarmıştır. İki gün balığa çıkmasa aç kalır ama yetmiş senedir her gün balığa çıkar. Her gün tuttuğu balık,yarının ekmeğine yetişecek kadardır. O,öylece bir hazine bulmuştur ki, o defineden her gün aldığı şey o kadardır. Bu kadar almak da kimsenin hakkını yememektir.”

Sabahattin Kudret Aksal’ın da aktardığı gibi, Sait Faik “insanlar içinde bir insan”, öyküleri de yaşamın yalın haline dair. Fazlası fazla olurdu.
Profile Image for Yeliz Küçükkoner.
42 reviews17 followers
July 20, 2016
İçimde, bizim yerimize her şeyi aklına, kalbine ve kalemine dolamış Sait Faik'e karşı derin bir yakınlık...
Okurken, size çok uzak yaşamları yaşıyor, her gün deneyimlediğiniz bir an sanki onun anlatımı ile anlam kazanıyor.
Lüzumsuz Adam, onun okuduğum ikinci kitabı. Kaç öyküsü içime işledi kim bilir. Lüzumsuz Adam, İp Meselesi -şehri bırakıp gitmeliydi. Nereye olursa olsun... Bu şehri bırakmalıydı.- Papaz Efendi... Şimdiden aklımın ve kalbimin en güzel yerindeler...
Profile Image for Mustafa Şahin.
454 reviews106 followers
September 8, 2019
Sait Faik okumak çok dinlendirici bir eylem. Bunca basit görünen bir üslup oturtmak çok zor. Yazdığı şeyi yazmaya kalksam ilk cümleyi bile kuramam. Sadelik ve üslup zirvede gerçekten.

Bu kitapta birkaç Yeşilçam filmine de esin kaynağı olan (Vesikalı Yarim en bilineni) Menekşeli Vadi isimli bir öykü var ki insanın içine işliyor. Üstadın kalemine sağlık.
Profile Image for Renklikalem.
539 reviews173 followers
August 31, 2022
“Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar?”
Profile Image for Didem Can (itspreaklypear).
216 reviews7 followers
January 20, 2023
Kaçamak, papağan, karabiber, Ayten ve Papaz öykülerini çok beğenmekle birlikte geneli itibariyle benlik değil. Memleketten bolca tasvir ve de memleketin insanından çeşit çeşit hikayeler.
Profile Image for Hüseyin Tunç.
74 reviews1 follower
April 23, 2023
Kitap, toplumsal hayatın sıradan insanlar üzerindeki etkisini anlatan öykülerden oluşuyor. Eserde yer alan öykülerde, genellikle yoksul ve fakir insanların hayat mücadelesi, çevrelerindeki insanlarla olan ilişkileri ve çeşitli zorluklarla nasıl başa çıktıkları anlatılıyor.

Abasıyanık'ın dil ve anlatımı oldukça akıcı ve etkileyici. Okuyucuyu öykülerin içine çeken, karakterlerin duygularını ve düşüncelerini ustalıkla yansıtan bir üslup kullanmış. Ayrıca, öykülerin sonunda genellikle karakterlerin iç dünyasındaki değişimleri ve gelişmeleri de başarılı bir şekilde aktarmış.

Ancak, eserin tematik olarak biraz tekdüze olduğunu söyleyebilirim. Öykülerin genel yapısı ve işlenen konular benzerlik gösteriyor. Ayrıca, bazı öykülerde hikayenin sonu biraz beklenmedik bir şekilde kesiliyor ve okuyucu tatmin olmadan bırakıyor.

"Lüzumsuz Adam" kesinlikle okunması gereken bir eser. Abasıyanık'ın dil ve anlatımı çok başarılı, öyküler ise toplumsal hayatın gerçekçi bir tablosunu yansıtıyor. Ancak, eserin tekrarlayan temaları ve bazı öykülerdeki hızlı sonlanışlar okuyucuda biraz hayal kırıklığı yaratabilir.
Profile Image for Şule A..
91 reviews
March 19, 2025
Kitap 14 tane kısa hikayeden oluşuyor. Hikayeler genel itibariyle küçük mahallelerde yaşayan taşralılar arasında geçiyor. İşlenilen konular hem olumlu hem de olumsuz anlamda tam olarak taşra kültürünü yansıtıyor diyebilirim. 1950’lerde yazılmış hikayeler oldukları için çok eleştirmek istemiyorum, ama hikayelerin bazılarında yaşı küçük kızlardan uygunsuz bir şekilde bahsedilmesini ve kadına şiddeti okumak pek iç açıcı değildi açıkçası. Birkaç hikaye dışında çoğunu pek sevemedim.
Displaying 1 - 30 of 145 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.