Bir karış karı, keskin ayazı tenha sokaklar ile berrak bir kış sabahı. Böyle günlerde Ankara, dünyanın en güzel şehri olur; en meşhur şehri olduğu gibi. Girintili, çıkıntılı mesafelerde tek tük, varlıklar kıpırdıyor. Eşeğine o bitmez tükenmez lahanalardan iki küfe yükletmiş ve sağrısına bir hindi sarkıtmış bahçeci, pazara geliyor. Burnu, kulakları kıpkırmızı bir polis, "Karaoğlan" köşesinde, eldivensiz ellerini hohluyor.
Akagündüz’ün romanı (1928) • Tayyare yüzbaşısı Murad’ın, gizli bir görevi başarabilmesi için, şehit olduğu haberi gelmiştir. Nişanhsı Yıldız, aklî dengesini kaybeder ve Murad’ı babası Kâmil Bey’in öldürttüğü saplantısına kapılır. Ona göre, babası yalnız Murad’ı değil, işi bir namus ve şeref meselesi yaparak, kızının Murad’dan gayrimeşru doğurduğu ikizlerden birini de boğdurmuştur; şimdi onu akrabalarından biriyle evlendirmek için, ikinci ikizi de yok etmek peşindedir. Yıldız, bir sabah evden kaçıp geldiği Ankara savcılığında anlatır bu cinayetleri. O sırada, Ankara’nın saygın kişilerinden biri olan Kâmil Bey’le, aile doktorunun ve polis müdürünün gelmeleri, durumu aydmlatır: Yıldız’ın kucağındaki kundakta o ikizlerin hayatta kalanı değil, bir taş bebek vardır çünkü. Yıldız’a hava değişimi ve özenli bir bakım gereklidir. Murad’ın babası, Yıldız’ı Ecevit ve İnebolu dolaylarına götürür; çileli Anadolu kadınlarının şikâyetsiz, sabırlı hayatlarım göre göre, bir yıl dolmadan iyileşir Yıldız. Şimdi, Murad’ın öldürülmeyip şehit edildiğini, bunun da katlanılması gerekli, şeref duyulacak bir durum olduğunu benimsemiştir. Büyük Taarruz sırasında Ankara’ya dönerler, Zafer’den sonra da İzmir’e gider ve Başkumandan tarafından kabul edilirler. Mustafa Kemal Paşa onlara bir sürpriz hazırlamıştır. Yıldız, şehit olduğunu sandığı nişanlısı Binbaşı Murat’la karşılaştırılır. Masa üzerinde de, davet eden yerinde Mustafa Kemal’in adı yazılı, düğün davetiyeleri vardır. • Özet, Dr. Aytekin Yakar’m Türk Edebiyatında Millî Mücadele (1973) isimli eserinden alındı.