Kaygı krizlerini sakinleştirici haplarla aşmaya çalışan; şişman, kompleksli ve depresif turist rehberi Berna… Kapalıçarşı’da tuhaf bir konumda bulunan bir ceset… Baş şüpheli konumunda zihinsel engelli bir mazlum… Görünürde cinayetin işlenmesi için bir neden yoktur. Dedektif olmak için hiçbir vasfı ve en ufak bir hevesi olmayan nevrotik kahramanımız, kendi iradesi dışında cinayet soruşturmasına katılır. Ayrıca sırf mazlum olduğu için bu zanlının masum olmasını istemektedir. Ketum ve soğuk Başkomiser Fatih’in ardından sürüklenerek, insanın sinirini bozacak kadar beceriksizce şüphelileri değerlendirir.
İyice çıkmaza giren soruşturmada belki de en işe yarar niteliği vicdanının sızısıdır. Toplum dışına itilmiş yoksul insanlara kalbinin en derin yerinden duyduğu sevgi ona yardımcı olur. Burnunun ucundakini göremeyen Berna, an gelecek kimsenin göremediğini görecektir.
harika, çok eğlenceli bir kitap. aşırı maço, kibirli, küstahça sinik erkek hafiye karakterlerin polisiyelerinden sonra ilaç gibi geldi. keşke daha çok yazmaya zamanı olsaydı.
Polisiye okumaya/dinlemeye benim gibi çok geç başlayanlar için mükemmel bir kitap. Hem çok eğlendim hem sürekli merak ettim neler olacağını. Dün gece evin sokağına dönerken istemsiz sesli kahkahalar atıyordum. Storytel'de Luiza Almızrak seslendirmesi inanılmaz başarılı üsütüne.
Bir ilk kitap olarak oldukça başarılı. Merak duygusunu sonuna kadar korumayı başarırken bir yandan da oldukça detaylı kurgulanmış bir ana karakter etrafında hikaye akışını sürdürüyor. Berna, epey zamandır yerli romanlarda rastlamadığım kadar iyi kurgulanmış bir karakter. Kendisiyle tekrar karşılaşmak isterim.
Berna karakteri cok sempatik, cok gercekci. Birebir boyle konusan insanlar taniyorum.
Zoraki bir polisiye olabilir. Yani Berna eskaza bir cinayete dahil oluyor ve yine tesadufen cinayeti cozmus bulunuyor. Her ne kadar polisiye okuma niyetiyle baslasam da bu bir Berna romani ve bunu okuduguma cok memnunum. Berna'yi hic usanmadan, araya baska bir kitap almadan cok uzun sure okumaya devam edebilirdim. Kitap bitince bir arkadastan ayrilmis gibi oldum.
Miss Marple gibi bir karakter olabilirdi Berna, cok yazik. Cunku iki kitap yazdiktan sonra hayata veda etmis Esra Turkekul. Bu yazari yitirdigimize gercekten cok uzuldum.
Çok beğendim, Berna karakterini ne güzel yaratmış yazar, onun iç konuşmaları beni aldı götürdü, yer yer kahkahalara boğdu. 2. ve maalesef son kitabına başlayacağım hemen. Kitabı okurken yazarı Esra Turkekul un genç yaşta öldüğünü öğrendim 😔
Orta karar bir cinayet romanı. Ne çok iyi ne de çok kötü. Seslikitap versiyonunu dinledim. Kesinlikle bağlayıcı ve sürükleyici. Kurgudaki temel noksanlık bir noktadan sonra yazarın size sunduklarıyla yetinmek zorunda kalmanızdan dolayı sorunlu. Cinayetin çözümü sezgisel temel üzerinden gidiyor. Bir noktadan sonra katilin kim olduğunu rahatlıkla sezebiliyorsunuz ama deliller yazar tarafından gizlendiği için -ki aslında gizlenmiyor ancak olay akışının gereksiz doneleri olarak sunuluyor- son ana kadar emin olamıyorsunuz. Son anda ise kurulan bağ ve bağın işaret ettiği genel kurgu en hafif ifadeyle biraz aceleye gelmiş. Cinayet romanı giderek hafiften psikolojik-gerilime dönüşmüş.
Belirtmek gerekir ki baş karakterin gel gitleri kitabın en tatlı yerleri. Karakterin kendi kendine konuşması ve yorumları karaktere ayrı bir sıcaklık duymanıza neden oluyor.
Spoiler vermeden örtük ve dağınık da olsa yorumum bu kadar.
Nihayetinde ez cümle okunmaya/dinlemeye değer, çerezlik bir eser. Güzel zaman geçireyim ama kafam fazla da yorulmasın diyorsanız, tavsiyedir. Yok top-class cinayet romanı okuyayım diyorsanız, umduğunuzu bulamayacaksınız.
Cok keyifli ve akici bir dili var yazarin. Bir rehber olarak Rehber Berna'nin rehber yasami ile ilgili yazdiklari ve gorusleri cok basarili ve eksiksiz.
Dilinin espri yonu de cok basarili. Romanin kurgusunu da begendim. Butun sorularin cevabini vererek kitap noktalandi. Berna'nin diger macerasini okumak icin sabirsizlaniyorum.
ana karakteri çok sevdim ama genel olarak kadınlara yaptığı cinsiyetçi yorumları ve lezbiyen benzetmeleri hiç hoşuma gitmedi açıkçası. çok eski bi roman olmasa da 2000ler başı çiğ cinsiyetçiliği vardı kitapta biraz.
Esra Türkekul'un Storytel'de rastladığım ve konusunu ilginç bulduğum için okuduğum polisiye romanı. Karakterleri, kurgusu, anlatımı çok başarılı. Seslendiren Luiza Almızrak'da işini o kadar iyi yapmış ki kitabın baş karakteri "Berna" ile özdeşleştirdim kendisini. Yazarın Cadıbostanı Cinayeti diye bir romanı daha var. Onu da okuyacağım. Esra Türkeku'un başka kitabı var mı diye araştırdığımda 2019'da vefat ettiğini öğrendim. Çok üzüldüm.
Kitabın yazarını hiç tanımıyorum. Polisiye de taze içine düştüğüm, okumaktan çok dinlemek için faydalandığım. Kolay takip edilebilir bulduğum bir janra. Yazarı araştırdığımda 2019da öldüğünü okudum, çok şaşırdım. Meraklısına bı bilgiyi de bırakayım.
esra türkekul'un esen kitap etiketiyle yayınlanmış oldukça etkileyici ve sürükleyici ilk romanı. kapalı çarşı cinayeti, çok incelikle işlenmiş, türünün türkçe yazılmış örnekleri içerisinde ilk beşe girebilecek kalitede, bir kadın yazar romanı. içerisinde hissi, mizahı, tarihi dokusu ve ustalıkla kurgulanmış olay örgüsüyle hem polisiye hem istanbul severlere; beraberinde kadın romancıların incelikli gözlemlerine de düşkün olanlara zevkle tavsiye ederim.
Oncelikle yazarın ilk kitabıymış ama polisiye derken ... ne bileyim kabul edemedim. Polisiye hikaye daha çok yancı gibiydi karakterimiz. Eglenceliydi akıp gidiyor. Bernanin hikayesi+iç bunalimlari+arada arkadasinin bomba sirri! +yapmacık hezeyanlar(bana oyle hissettirdi)+ azicik annesinin drami+ azicik polisiye tadı işte kitabimiz... Ben spor yaparken storytelden dinledim.Kafa dağıtmak istiyorsaniz tavsiye ederim.
Bu kitabın polisiye türde bir roman olduğunu sanıyordum. Aynı sanrıdan mustarip okuyucuları önceden uyarmış olayım; bu kitap polisiye falan değil.
Ortada bir cinayet var, evet ama o kadar arka planda kalmış ki... Ön planda ne mi var? Berna. Her konuda bir fikri olan, iç sesi bir an bile es verip dinlenmeyen, bu çağda kendisi ve kilosu hakkında toksik düşüncelere sahip ve bu düşünceleri yaymaktan çekinmeyen 40'lı yaşlarında bir tur rehberi.
Bu kitapla ilgili yorumlar okuduğumda okurların çoğunun Berna karakterine bayıldığını gördüm ama üzgünüm, ben onlardan biri değilim; aksine, kendisini fazlasıyla antipatik buldum. Berna, hayatında birçok şeyden şikayetçi; patronunun ve gezdirdiği turistlerim kendine davranış şeklinden, işinden, fazla kilolarından... Peki şikayetçi olduğu şeyleri değiştirmek için ne mi yapıyor? Ne yapacak canım, daha fazla şikayet ediyor. Sorunlarınızı çözmek için çok etkili bir yöntem, değil mi? Ne gidip tavrından rahatsız olduğu insanlarla konuşuyor, ne kendine yeni bir iş arıyor ne de kilo vermek için bir girişimde bulunuyor. Sadece, habire söyleniyor.
Cinayet mi dediniz? Ara ki bulasın. Berna'nın gezdirdiği turistlerden biri ölü bulunuyor. Sonra Berna başlıyor şikayetlerini saymaya. Yavaş yavaş Berna'nın anneciğini, can arkadaşını, onun kızını ve daha çevresinde kimler varsa onları tanıyor ve haklarında bir sürü şey öğreniyoruz. Ama ne hakkında bilgi edinemiyoruz? Cinayet. Kitabın yarısından fazlasında cinayetin c'sinden bile bahsedilmiyor. O kadar ki, ben bu kitabı Storytel üzerinden dinledim ve cinayetin işlenmesi bile bir saatten fazla sürdü. Kitap da hepi topu 6 saat (ki bunda bir sorun yok, 1,5 saatlik ve polisiye açısından çok daha başarılı Amanvermez Avni kitapları dinlemişliğim var)
Tırnak içinde "cinayet" kitabın son yarım saatinde çözülüp açıklanıveriyor. En acelesinden, "bitse de gitsek" tarzı bu çözüme ise birkaç fazlasıyla faydasız ve inanılmaz derecede yetersiz soruşturma, bir o kadar az delil ve Berna'nın hasbelkader denk geldiği bir dizi olay sonucunda ulaşıyorlar.
Kitabın türü, birçok yerde polisiye diye geçiyor ama bana sorarsanız; baş kahraman Berna Tekdemir'in gündüz düşlerini, hezeyanlarını, eleştirilerini ve analizlerini eğlenceli bir dille anlattığı, fonda da kendisinin istemeden bir parçası olduğu cinayet soruşturmasının işlendiği bir gündelik hayat romanı bu.
Aziz İstanbul'umuzun, tarih kokan sokaklarında geçen ve akıcı bir dille anlatılmış her öykü beni cezbeder. Kapalıçarşı Cinayeti de bu konuda epey iyi. İnsanı yormuyor, meraktan tırnaklarınızı kemirmiyorsunuz ama kitap sizi içine çekiyor.
Yalnız, belirtmekte fayda var; bu eser günümüzde yazılmış olsaydı, üslubu yüzünden epey yargılanırdı gibime geliyor. Sjw ve woke ahalisi ile bir miktar fikir uyuşmazlığı yaşanacağı kesin.
Not: Puanlama yaparken biraz cömert davrandım. Dört yıldız, akıcılığa ve Der Saadet'e.
"Sonunda ne vakittir aradığımı buldum galiba. Kadın bir yazarın elinden çıkma Türkçe polisiye roman 😬 Polisiye türüne kadın yazar eli değdiğinde bambaşka bir lezzet ve mizah duygusu, bana çok aşina gelen bir ayrıntıcılık kaleme hakim oluyor. Kuzey Avrupa polisiyesinde favori kadın yazarlarım vardı, ama Türkçe'de de sonunda aradığımı buldum sanırım. Tam sevdiğim gibi, eğlencelik, kafa dinlemelik ve sürükleyici. Esra Türkekul hiç fena değil polisiye türünde. Diğer kitaplarını da okuyacağım", diye yazmıştım bugün Twitter'a. Fakat tam bu taze keşfin keyfini yaşarken Esra Türkekul'un geçen yıl (2019'da) henüz 50 yaşında vefat ettiğini öğrendim. Gerçekten çok üzüldüm. Nur içinde yatsın. Bundan başka yalnızca bir romanı daha var: Cadıbostanı Cinayeti. Sıradaki kitabım o olacak.
Kapalıçarşı Cinayeti'nin kahramanı Berna'yı çok sevdim. Erkeklerin hükümranlığındaki yazından sıkıldım, fazlasıyla erkekçe olanlardan hele. Berna işte bunların tam karşısında, kadınların sıradan dertlerinin, antikahraman olarak parıldatmayacak da, utanılacak, sıkınılacak dertlerin, gündelik yaşantıların sahibi bir kahraman olarak benim arkadaşım oldu. Bu tatlı polisiye ile bir İstanbul turuna çıkmak, hele de ilk gençlik yıllarımın İstanbul'unu anımsamak bana iyi geldi. Biraz Agatha Christie tadında çok hoş bir ilk kitaptı.
Ne yazık ki yazar Esra Türkekul'un aramızda olmadığını öğrendim sonrasında, ruhu şad olsun, iyi ki yazmış.
Sesli kitap olarak dinledim. Yazarın üslubunu çok sevdim, anlatıcı Berna’nın anlatımına da çok güldüm. Maalesef yazar kendi hayatına son vermiş ve acı bir şekilde kaybetmişiz. Halbuki ben daha Berna’nın kilo verme mücadalesini, belki hayatına alacağı aklı başında biriyle karşılaşmasını, anksiyete haplarını bırakmasını falan okuruz ilerleyen kitaplarda diye düşünmüştüm. Bir kitabı daha varmış, onu da mutlaka dinlerim.
Türkekul’un hem insanı güldüren, hem de hüznü içimize işleten bir tarzı var. Nur içinde yatsın.
Kitap çok yavaş akıyor. Aynı zamanda kadının iç bunalımları, kompleksleri bir yerden sonra can sıkıyor. Çok gereksiz, uzatılmış, hayatın içinden detaylar var. Özellikle sonunda, final sahnesinden önce reklam giren dizi hissi veriyor, uzatıyor da uzatıyor. Karakter gelişimi olarak başarılı, polisiye roman olarak okuyacaksanız, bence iyi bir polisiye değil. Çok fazla tesadüf var ve tahmin edilebilir. Yazarın ilk romanıymış, daha iyisi gelecektir.
Kitabı gerçekten çok sevdim ve hiç yorulmadan, hiç bıkmadan dinledim. İyi bildiğim ve sevdiğim mekanlarda geçmesi, Berna'nın karakterinin çok tanıdık olması, iç sesinin zaman zaman benim de içimden yükselmesi, farklı bir jenerasyondan olan annesiyle gel gitli ilişkisi derken her şeyiyle sıcak ve tatlı bir kitaptı. Cadıbostanı'nı da okuyup yazarla vedalaşmak zorunda kalacağımı bilmek kalbimi kırıyor.
Sık sık gülerek dinledim. Çok keyifli bir polisiye karakteri yaratmış Esra Türkekul. Erkenden vazgeçmeseydi keşke hayattan diye düşündüm belki daha çok okuma şansımız olurdu Berna’nın hikayelerini. Anksiyete ile boğuşan, şişman, yemek düşkünü, çekingen, anasının kuzusu, biraz asosyal ama çok eğlenceli bir kadın olan Berna’dan harika bir seri çıkabilirdi. Kısmet . Seslendirme de ayrıca çok başarılıydı bence.
Kitap klasik bir polisiye değil kesinlikle. Sadece polisiye okumak isteyenler büyük ihtimalle kurgudan çok keyif almayacaklardır ancak Berna süper bir karakter. Berna'nın hayatını daha detaylı okuyabileceğim bir kitabı tercih ederdim ben de. Yaşadığı sıkıntılar, kurduğu hayaller, kiloları vs. Berna iyi bir hayatı hak ediyorsun şekerim umarım ikinci kitapta ...
Hikâye güzel ve akıcıydı, ancak, karakterimiz Berna'ya atfedilen konuşma tarzı o kadar rahatsız edici ve yapmacık ki... Son sayfalara kadar değişecek, gelişecek diye okudum ama hayır. Sürekli bir yersiz yersiz argo kullanma merakı, "anacığım" kelimesini itici hâle getirmesi ve kilolarından bahsediş şekli çok sinir etti beni. İkinci kitabını okumak istiyorum, umarım o kitapta bu kadar uyuz olmam.
Dedektiflik ve polisiye türünde bir kitap beklentisiyle okuduğum için beni tatmin etmedi. evet Berna karakteri akılda kalıcı farklı ancak hiç dedektif bir baş karakter değil. bir noktadan sonra Berna nin günlük sıradan hayatının ayrıntıları sıktı beni. polisiye yani hic tatmin etmedi.