Jump to ratings and reviews
Rate this book

Havaalanı Balıkları

Rate this book
Bir havaalanının yersiz yurtsuzluğunda, üç insanın hayat çizgisi kesişir. Dergi fotoğrafçısı Elis ile havaalanındaki dev resif akvaryumunun sorumlusu Tobias arasında bir aşk gelişirken, havaalanının sigara odasında, çoktan bitmiş bir evliliğin muhasebesi yapılmaktadır.

İşi nedeniyle Afrika ile Asya arasında durmaksızın uçan Elis, devamlı havaalanlarında olmaktan ama aslında hiçbir yere varamamaktan yorulmuştur. Havaalanındaki akvaryuma gözü gibi bakan, deniz canlılarını çocukları gibi şefkatle seven Tobias’la akvaryumun önünde tesadüfen tanıştığında, aralarında önce karşılıklı monologlarla başlayan, sonra giderek derinleşen bir yakınlık gelişir. Akvaryumdaki tropik deniz balıkları, mercanlar ve anemon çayırları arasında sessiz sedasız yüzerken ve yolcular hiç durmadan akvaryumun etrafından akıp giderken, özlemin, yalnızlığın ve bir çift olmanın/olamamanın derinliklerine inilir.Havaalanının transit salonu, insanların bir yerden uzaklaşırken başka bir yere yaklaşmadıkları yapay bir ortamdır. Akvaryum ise doğal ortamlarından koparılmış pek çok deniz canlısının bir araya getirildiği diğer bir yapay ortam...

Bir kıtadan alınıp başka kıtalara taşınan yolunu yitirmiş bu yolcuları egzotik bir ganimet gibi görüyordu. Gümrükten geçince salona gelişigüzel dağılıyor, satış labirentlerindeki ayna kırılmalarının, kafe ve barların cazibesine kapılıyorlardı. Bir süre sonra yönlerini buluyorlar, kafalarının üzerindeki metal yaprakları hışırdatarak burada olduklarını onaylayan uçuş panolarına bakınıyorlardı. Bir varışın harflerle kesinleşmesi rahatlatıyordu onları. Hong Kong. Frankfurt. Tel Aviv. Başlangıçta söz vardı ve bir sonraki zaman diliminde yeniden dirilmek üzere metal yaprakların girdabında çırpınarak kayboluyordu.

Romanlarını birer “mahremiyet röportajı” olarak yazan Angelika Overath, Havaalanı Balıkları’nda aşk ve ölüm gibi kadim temaları irdeliyor.

128 pages, Paperback

First published January 1, 2009

1 person is currently reading
44 people want to read

About the author

Angelika Overath

32 books6 followers

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
7 (12%)
4 stars
8 (13%)
3 stars
25 (43%)
2 stars
15 (25%)
1 star
3 (5%)
Displaying 1 - 6 of 6 reviews
Profile Image for Konserve Ruhlar.
302 reviews196 followers
September 11, 2017
Dünyanın farklı yerlerinden gelen balıklar, yapay bir akvaryumda; kimsenin bilmediği zorlu çalışmalardan sonra oluşturulmuş, doğala en yakın hale getirilmiş ama yine de yapay olan sularda yüzüyorlar. Akvarist Tobias bu akvaryumun oluşturulmasında kurulum aşamasından beri görevlidir ve görünen o ki bu akvaryum biraz da onun hayatıdır. Balıklarla olan iletişimi duygusal boyutlara ulaşmış. Öyle ki elinden beslenmeyi seven türler var. Ancak havalimanı transit bölgesindeki bu görkemli akvaryumun ne denli itinayla kurulduğu, içindeki suyun balıkların yaşayabileceği hassaslıktaki dengeye gelebilmesi için haftalarca uğraşıldığı gibi önemli ama hayati bilgilerin kimsenin umurunda olmaması epey canını sıkıyor. Gelip anlamsız sorular sormaları, balıkların fotoğraflarını çekmeleri, camları el izleriyle doldurmaları durumlarında ne kadar sinir olsa da bir şey yapamıyor. Ne de olsa orada görevli ve onların her sorusuna cevap vermek zorunda. Tobias deniz atı besliyor, yeni doğanları büyütüyor. Denizatları ile ilgili epey bilgili.

Elis bir dergi fotoğrafçısı ve mesleği nedeniyle dünyada epey ülke dolaşmış. Pilot sevgilisinden ayrılalı henüz fazla olmamış, ama hüzünlü ve kararsız bir duygu durumunda hala. Hem işi gereği, hem de biraz kişiliği nedeniyle insanları gözlemlemeyi seviyor. Bu bir refleks gibi onda. Elis’in gözünden havalimanı transit bölgesini, yolcuları ve binanın içi de dahil olmak üzere her ayrıntıyı izlemek güzel.

Ve sigara tiryakisi. Önemli biyokimya kürsülerinden birinin başkanı. Bilimadamı. Havalimanında sigara içme odasında geçmişini ve bir mesajla biten evliliğini sorguluyor. Her şey yolunda gidiyor gibi görünen, dışarıdan herkesin imrendiği çift durumundayken nasıl oldu da bitti evlilikleri. Sigara odasının gri dumanı altında sorgulanan hayat içilen viskinin de eşliğinde iyice bulanıklaşıyor…

Havalimanları içinde soluduğunuz hava başta olmak üzere son derece yapay ortamlar. Işıklar, koltuklar, hatta yiyecek içecekler bile orada başka renkte ve tatta. Orada kalış süresi boyunca insan daha gergin daha sabırsız oluyor. Uzun bir yolculuk öncesi ya da uzun bir yolculuktan sonraki transit molada insan nasıl rahat ve huzurlu olabilir ki zaten. Kitaptaki akvaryum yapaylığıyla havalimanına benziyor. Tobias uç bir kişilik olmasına rağmen biraz orada çalışanları da temsil ediyor. Ve sorunlu yolcular, yorgun ve kendi içlerinde çatışan üstelik bu haldeyken bir yerlere yetişme kaygıları olan insanlar var. Yazar, evlilik sorunu olan bilimadamını, hayatını sorgulayan Elis’i ve zamanının çoğunu akvaryumun başında yani sürekli havalimanında geçiren Tobias’ı seçmiş, hikayelerini anlatmak için. Her bölüm bir karektere ait. Onların gözünden anlatılmış.

Tobias kitaptaki ana karakter gibi. Hikaye onunla derinleşiyor. Onu diğer karakterleden daha fazla anlatmış yazar. Ve yaptığı işe, akvaryum hakkındaki detaylara daha çok yer vermiş. Balıklar hakkında epey bilgi öğreniyoruz Tobias ile. Anemonlar ve mercanlar hakkında ve hatta denizatları hakkında çok güzel detaylarla okuyucu epey bilgilendirilmiş. Tobias’ın akvaryum dışında bir ilgi alanı daha var. İnsanları izlemekle kalmıyor, uyuyamayanlar için biriktiriyor. Uyuyamayanların yorgunluklarını biriktirip sınıflandırıyor. Huzurlu yorgunlar, hüzünlü yorgunlar, beraber olmanın verdiği güvenle yorgun çiftler. Yalnız seyahat eden yorgunlar kendilerini uykuya ve yorgunluğa bırakamıyorlar, erteliyorlar uykularını. Tobias için yolcuları gözlemlemek sıradan bir alışkanlık haline gelmiş. Elis’le belki de ikisinin de henüz haberdar olmadığı ortak noktalarından biri bu. İzlemek.

İçine kapanık bir kişilikle, dünyayı dolaşmış bir fotoğrafçının kendi düşüncelerinden kaçarak başladıkları enteresan diyaloglarla sürüyor hikaye. Aralarındaki bu kalitesi belirsiz iletişim nereye götürecek onları ilgiyle okuyoruz. Ve sigara tiryakisi bilim adamı beyefendi, kendi kendini sorgulamada ne kadar derinlere gidecek ilerleyen sayfalar bize ne gösterecek merakıyla okumaya devam ediyoruz.

Havalanı Balıkları ilginç bir kitap. Bir anda hikayeye dahil oluyorsunuz, sonra birden akvaryumun derinliklerinde kayboluyor, yolcular üzerinde uçuyor, sonra karakterlerin dünyasında sendelerken buluyorsunuz kendinizi. Diyalogların zayıf olduğu bir roman. İçedönük karakterler bunu gerektiriyor elbette ve de az diyalogla neler anlatılabileceğine iyi bir örnek. Yine de bana bir şeyler eksik gibi geldi bu romanda. Okuyup bitirdiğimde önüme birden bir kapı çıkmış gibi hissettim. Düz yolda giderken aniden yol bitti. Belki de onların hikayesi bir yerlerde hala devam ediyordur. Ve yazarın istediği tam da budur. Okurun kafasında sor işaretleri bırakmak.

https://konserveruhlar.wordpress.com/...
Author 2 books461 followers
Read
January 21, 2022
"...ve aniden sordu: Sizce insan hayatını değiştirebilir mi?" (s.126)

Dinlediğim müziğin etkisinden midir bilmiyorum. Bu soru nedense bana çok hüzünlü geldi. Eğer bu soruyu ben yanıtlamak isteseydim, "belki evet ama biraz zor" derdim.

Yaşadığımız hayat sanki bir ağacın büyümesi gibi dallanıp budaklanıyor. Ağacın dünyaya gözlerini açtığı anda, tohumun düşmüş olduğu noktayı belirlemesi mümkün değildi. Böylece ağaç yaşama başlayacağı yeri seçememişti. Tıpkı bizim gibi.

Lakin ağaç, eğer ki bereketli bir yerde uyandıysa bulunduğu yerdeki kendisinin dışında cereyan eden dünyevi kuvvetlerle sürekli mücadele halinde olarak henüz genç olan gövdesini biçimlendirdi. "Ağaç yaşkan eğilir" sözü bundan tevvellüt etti. Bu aşamada ağacın yaşamını (nerede doğacağını ve hangi tür ağaç olacağını seçemese de) kısmen değiştirme imkanı vardı. En azından gövdesini eğip bükebilirdi, dışarıda cereyan eden kuvvetlere rağmen veya onlarla birlikte.

Sonra gövdesi kalınlaştı ve sertleşti. Köklerini daha da derinlere saldı. Ağacın bu yaşta artık nasıl bir görünüm arz edeceği, nasıl bir yaşam süreceği belliydi. Lakin hala kendi dışında gelişen saiklerle yerinden edilmesi, yakılması, biçilmesi ihtimali eşit derecede mukimdi.

Benim bu allegorime göre düşünürsek, yaşamın ilk gençlik döneminde belki bazı şeyleri değiştirmemiz mümkündü. Sonra ilerleyen yaşlarda artık bir şeyleri değiştirmek giderek daha zor hale geldi. Çünkü gövdemiz kalınlaştı ve sertleşti. Artık yaşamımızı değiştirmemiz pek zor.

Herhalde burada yaşı genç olan goodreads arkadaşlarıma üzücü, moral bozucu bir şey söylemiyorumdur.

Ah dalıp gittim, müziğin de etkisiyle? Kitaba geri döneyim.
Ankara'da Karanfil Sokakta E. Kitabevi var. Orada bazen bazı yayınevlerinde oldukça güzel indirimler yapılırdı. Sene 2017'de eşimle beraber geçerken uğramıştık ve Ayrıntı Yayınlarında kitapların kelepir olduğunu görmüştük. 2 tl'ye almışım bu kitabı. O kadar çok kitap almışız ki bu alışverişle birlikte. Herhalde 10 tane kitabı bir kitap fiyatına saydık. Çok da mutlu olmuştuk. İlginçtir, elimdeki baskı 2012 tarihli birinci baskı. Tam 5 yıl rafta durmuş ve satılmamış. Tıpkı Can Yayınları'nın eski kapakları gibi Ayrıntı Yayınları da kitap kapaklarından çok okur kaybetti bence. İnsanların ilgisini çekmiyor tek tip kapak tasarımı (bir sebepten?).

"Öpüşüme karşılık verdi ama beni öpmediğini hissettim. Ben değildim öptüğü. Başka biri de değildi. Ya da herkesti. Güldüğü gibi öpüyordu rüzgârı, denizi." (s.75)

Kitaptaki havaalanı tasvirleri beni E. havalimanında çalıştığım günlere götürdü. Aynı olmasa da yakın duyguları yaşıyordum sürekli "hareketli özneleri" izlerdim olduğum yerde. Banklarda uyuyan insanlar. Oradan oruya koşuşturma. Sürekli bir yetişme telaşı...

Biraz esrikçe bir çalışan: Bir akvarist. Akvaryum sorumluluğunda çalışan birisi. Lakin paradoks bir şekilde, dışarının akvaryum; içerinin ise öznenin mekanı olduğu bir tersine çevirme mevcut sanki kitapta. Yani belki de akvaryumda yaşayan bizleriz?!

"Kim zayıf değil ki?" (s.52)

Yalnızlığı hissettim bir de bu kitapta. Zülfü Livaneli'nin 1987 tarihli Sevgiyle şarkısını bilir misiniz? O şarkıda;
"Yalnızlıktır yavrum yok eder seni" der. Acaba bu şarkının sözleri kime ait. Ah bir bulabilsem!

Yalnızlık değil mi bizi zayıf kılan?
yok eden.

M.B.
Kısmen seyyar özne.
04.10.2019
Mersin
Profile Image for Tuna Turan.
409 reviews57 followers
September 15, 2018
Büyük bir havaalanı ortasında kurulmuş bir akvaryum ve bu havaalanında yolları kesişen üç karakterin anlatıldığı, hacimce küçük ama derinliği olan bir kitap.

Akvaryum akvaristi Tobias, akvaryumu ve balıklarıyla ilgilenmektedir. Fotoğrafçı ve röportajlar yaparak dünyayı gezen Eli’nin yolu akvaryumlu havaalanına düşer. Aynı zamanda sigara tiryakisi profesör biten evliliği ile yüzleşmektedir.

Sonunu okuyucuya bırakmışlar. Güzel de yapmışlar. Ortak bir noktada yolları kesişen hikayeleri severim. Okunması gereken bir kitap.
Profile Image for Sophia.
26 reviews
June 13, 2025
mhmm... Wenn man mehr über Fische und Aquarien erfahren möchte, ist es passend. Die verschiedenen Perspektiven waren gut, aber es war sehr langweilig, es ist nichts passiert und ich weiss immer noch nicht, was die Figur des Rauchers im Buch verloren hat.
Profile Image for Dorothee Lang.
Author 9 books35 followers
Read
January 14, 2012
a novel set in a transit zone - the title translates to "airportfish". this also connects to the book i recently read, "A week at the airport" by Alain de Botton, which was non-fiction. now, back to the terrace - to the fish and the flights. so good.
Displaying 1 - 6 of 6 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.