Madalyonun İçi - Bir Psikiyatristin Not Defterinden

by Gülseren Budayıcıoğlu

Yıllardır "panik atak" yaşayan bir işadamı...
Kendini peygamber ilan eden bir doktor...
Çok temiz olmak uğruna evlerini "çöp apartman" haline getiren güzeller güzeli üç kız kardeş...
Kendini bildiği günden beri, babası başta olmak üzere, çevresindeki bütün erkeklerden dayak yiyen genç bir kadın...

Ağır ceza reisi bir babanın "fahişelik" mesleğini seçen kızı...
Radyo ve televizyonlardaki bütün şarkıların kendisi için çalındığını zanneden genç bir devlet memuresi...

Dünyaya kız olarak gelen ancak kendini erkek hisseden bir transseksüel...

Genres: Psychology, Turkish, Roman, Turkish Literature, Audiobook, Novels

368 pages, Paperback

First published January 1, 2013

About the author

Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, Ankara’da doğdu. TED Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra eğitimine Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde devam etti. Öğrenciliği sırasında, TRT televizyonlarında spikerlik ve sunuculuk yaptı. İhtisasını yaptığı Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri bölümünde, on yıl da öğretim görevlisi olarak hizmet verdi. Yıllarca muayene hekimliği yaptıktan sonra, 2005’te Türkiye’nin ilk psikiyatri merkezi olan ve halen Ankara ve İstanbul’da hizmet veren Madalyon Psikiyatri Merkezi-Madalyon Klinik’i kurdu. Madalyonun İçi, Günahın Üç Rengi, Hayata Dön ve Kral Kaybederse kitaplarının yazarı Budayıcıoğlu, televizyon dizisi İstanbullu Gelin’in de eser sahibidir. Psikiyatri bilimini hikâye ve romanlar yoluyla insanlara ulaştırmaya devam eden Madalyon Klinik’in başkanı Gülseren Budayıcıoğlu iki çocuk annesidir.

Reviews

[Murat Gonul · Rating 4 out of 5]

Dr. Budaycıoğlu'nun karşılaştığı ilginç vakaları biraz hikayeleştirerek anlattığı bir kitaptı. Cidden enteresan olaylar, okudukça insanın kendi durumuna şükrettiği olaylar rahatsızlıklar var kitapta. Bir yandan psikoterapinin kullanımıyla ilgili küçük bilgiler örnekler mevcut. Hocamızın kitap yazmaktaki iyi niyetine inanıyorum. Paylaşmak istemesinin içten sebepleri olduğuna inanıyorum. Yine de kitabın sonuna okuyucu mektupları eklemesi beni rahatsız etti ve bunları okumakta zorlandım, okuyamadım. Bazı şeylerin anonim kalsa bile doktor-hasta arasında kalması gerektiğine inanıyorum. Sanırım ondan dolayı biraz tuhaf geldi bana. Yine de beğenerek ve değişik şeyler öğrenerek okudum, tevsiye ederim.

[Kübra Konakbay · Rating 2 out of 5]

Gülseren hanım için yerli “Yalom” denmiş, ben mi aradığımı bulamadım yoksa yanlış yönden mi bakıyorum; kitabı psikoterapi maksadında okumaya başladım, Esra Erol mu izledim, Müge Anlı mı, hiç bilmiyorum.

Vakalar açısından dünya üstünde yaşanabilecek farklı olayların bir derlemesi gibi, tuhaf ya da değişik demek bunu yaşayanlara saygısızlık olur çünkü. Ancak, bir diyalog esnasında neden yardımcılarından birinin çay, kahve getirdiğini okumak zorundaydık, bu kitap bir anı defteri mi, değilse neydi onu hiç anlayamadım. Kaldı ki, terapiler esnasında çay, kahve, yiyecek tüketimi gibi durumlar terapinin doğasına ters değil mi? Hadi Gülseren hanım da etik dışı bir psikiyatrist, hatta sırf bu yüzden danışanları tarafından çok seviliyor olsun ama bu kitabın eksiklerini yine açıklamıyor. Yorumları okuyunca da çok şaşırdım, çok tavsiye edilmiş, çok şey öğrendim denilmiş; ben okurken psikoloji anlamında hiçbir şey katamadım kendime. Acaba ben mi beklentiye girdim, bilemiyorum.

Hatta sondaki danışan mektupları tam bir fiyasko, hepsi de “Sizi çok seviyoruz.” temalı. Psikolog değilim, yanlışsam da düzeltilsin ama bu narsisizm olmuyor mu?

Birkaç kitabı daha varmış, okuyunca onları ayrı ayrı değerlendireceğim.

[Orhan Aksu · Rating 5 out of 5]

İnsanı, davranışlarını, davranışlarının motivasyonunu anlamak, aydınlanmak için harika bir başlangıç kitabı. Keşke biraz da başarısız örnekleri yazabilse. Hayat hep mutlu sonlarla bitmese gerek.
Hep yarım olduğumuzu ve tamamlanamayacağımızı hissettiren bir kitap. Beyin öğreniyor, öğrendiği şartlara göre geleceği çok olumsuz yönlendiriyor ve istesek de bunun farkında olamıyoruz hatta bazen değiştiremiyoruz bile.

[Duygu · Rating 1 out of 5]

Kitabın yarısı yazarın kendisini övmesinden oluşuyor.

[Fatma KOÇ · Rating 1 out of 5]

Ben kitabı hiç ama hiç beğenmedim. Kitabın başında psikiyatristlere düzenli olarak gidemeyenler, bunun için imkanı olmayanları aydınlatmak için yazdığını söylemiş ama Esra Erol seyreder gibi okudum kitabı. Vakaları anlatmış ama iki teselli cümlesiyle sanki hepsi mucizevi şekilde iyileşiyorlar. Bunlar bu kadar kolay şeyler değil,bunu hepimiz biliyoruz. Bizim aklımızla dalga geçer gibi yazılmış, bana hiçbir katkısı olmadı. Beklentimi karşılamadı maalesef.

[Hakan Karabas · Rating 5 out of 5]

Her bir vaka ile hayata ve yaşama dair farklı bir şey öğrendiğim, harika bir kitap.
Psikolojiye, iletişim ve insan ilişkilerine ilgisi olan herkesin okumasını öneriyorum. Gülseren Hoca, çok akıcı bir dille yazmış, elinizden bırakamayacaksınız.

[Ecehan · Rating 4 out of 5]

Uzun süre boyunca çok satanlardan olan " bir psikiyatristin gizli defteri" ni Gülseren Budayıcıoğlu nun şu kitabı ile karşılaştırıyorum : Abartısız söylüyorum Gary Small, Gülseren Hanım yanında Pucca kıvamında ancak; o derece bir okuma zevki farkı bir derinlik farkı var ... Yine o kadar güzel anlatmışki...

[Joy · Rating 1 out of 5]

Kitap yazılmamalıymış o kesin de, biraz ego sorunumuz var sanırım ?
Elbette başarıya ulaştığı hastalarının hikayelerini yazacaktı da yani ben kapıdan bir göründüm, tüm fobiler gitti minvalinde yaklaşımlar pek inandırıcı gelmedi. Çünkü hikayeler kendini yalanlamış oluyor bunca hızlı değişimlerle. Çok fazla hayat dokunmuştur evet ama biraz yavaş dokunsun..

[İrem · Rating 5 out of 5]

Cezası olmadıkça kaçmanın da anlamı olmaz

[E. Ekin Atac · Rating 5 out of 5]

Bu kitaptan bu kadar etkileneceğimi tahmin etmemiştim okumaya başlarken. Şimdi iyi ki okumuşum diyorum! Daha önce Dr. Irvin Yalom ve Dr. Gary Small’ın bu tarzda yazılmış kitaplarını okumuş ve onları da çok beğenmiştim ama bu seferki daha farklıydı. Çünkü biz o kitaplarda yokmuşuz, bu kitapta varız. Şimdi kendimizi okuyoruz, kendimizden bir şeyler görüyoruz. Gülseren hanım bu konuda çok haklı.
Bir de Gülseren hanımın hümanizminden çok etkilendim. Bir doktor adayı olarak da bu kitaptan çok yararlandığımı söylemeliyim.

“Tanrıyı göklerde aramak neden?
Tanrı her insanın yüreğinde zaten.”

[İdil Bilici · Rating 5 out of 5]

Hepimiz içten içe çekinmeden sorunlarımızı anlatabilecek biri olsun isteriz, bilmesek de isteriz. Ama ne yazık ki Türkiye’de birçok insanın imkanları buna elvermiyor. İlk başta düşündüm, hikayelerde kendimi nasıl bulabilirim ve nasıl kendimi analiz edebilirim? Kitabı okurken fark ettim ki önyargılı davranmışım. Kendimi bulduğum her hikayeyi yakınlarımla paylaşarak bitirdim kitabı. İnsanın ne kadar tahmin edilemez olduğunu ve herkesin başka bir dünya olduğunu bana gösteren bu kitaba ve yazara teşekkür ederim.

[Yasemin · Rating 5 out of 5]

Ein von Anfang an fesselndes Buch. Es hat mir einen Einblick in die verschiedensten Geschichten von Menschen aus unterschiedlichen Schichten der Türkei verschaffen. Ich kann das Buch weiterempfehlen.

[Bookaholic · Rating 3 out of 5]

Öncelikle belirteyim, ben kitabi okumadim. Sesli kitap olarak dinledim.

Kitapta gecen hikayelerin yasanmis olmasi elbette ki kitabi cok özel kiliyor. Elestirim hikayelerin kendisinden cok kitabin yazilis ve okunus bicimi. Öncelikle karakterlerin hayatlari nede kisacik bölümler halinde anlatilmis, ona cokta bir anlam veremedim. Keske bi hikaye bir bölümde islenilip o bölümde tamamen anlatilsaydi, sürekli o konuda bu kisiye atlayarak anlatilmasi, beni bi okuyucu (dinleyici) olarak cok yordu. Üstelik icerik bir tiyatro oyunu gibi asiri diyaloglarla dolu. Eger bu tarz bi kitap diyalog agirlikli yazilacaksa, gereksiz konusmalarin ve kisa cümlelerin kullanilmamasi cok daha iyi olur. Cok basit, edebi degeri olmayan cümlelerden olusuyor. Oraya gelen her hastanin bir alim olmadiginin farkindayim, ve diyaloglar elbette ona göre yazilmis. Ama sekreterine icerikle alakasi olmayan „kahve getir, su götür“ gibi, önceki ve sonraki cümleden bagimsiz direktifleri gereksiz buluyorum.

Seslendirmeye gelirsek. Kitap bi kurgu degil. Gülseren hanimin hastalariyla yasadigi tecrübelerden olusuyor ve neden yazarin bakis acisindan yazildigi halde, bi erkek tarafindan seslendirilmis onu anlamadim? Erkek sesi akiciligi ve tadini bozmus maalesef. Ve yine maalesef ki, seslendiren beyefendi kitabi haber sunar gibi, gazete okur gibi seslendirmis. Aralarinda gercekten ibret verici, dramatik hayat hikayeleri var ama seslendiren beyefendinin okuyus bicimden dolayi, hic birinden almak isteyecegim duyguyu alamadim. Dinlemesi cok „lezzetsizdi“.

Bi metni akilli telefonunuzun sesli asistanina okutsaniz, sanirim ayni böyle bir sonuc cikardi ortaya.

[Selin · Rating 5 out of 5]

Psikoloji kitaplarını sevenlerin mutlaka göz atması gerektiğini düşünüyorum. Yazar, günlük hayatta adını sıkça duyduğumuz depresyon, şizofreni, panik atak gibi hastalıkların oluşum sürecini ve sonrasını hastalarıyla yaptığı terapileri aktararak bizlere sunmuş. Özellikle hastalarına teşhis koyarken kurduğu neden sonuç ilişkileri gerçekten çok başarılı. Small ve Yalom kitaplarını her ne kadar sevsem de bu kitabı daha büyük keyifle okuduğumu söyleyebilirim. Belki de kendi insanımızı anlattığı içindir. Bu konuda kitabın önsözününde şöyle diyor Buğdayıcıoğlu: « Köklü milletlerin, yine köklü alışkanlıkları, örfleri, adetleri, törenleri olur. Bizden olmayan birinin bizi anlamasını ve anlatmasını bekleyemezsiniz...Onlar bizi anlamaz, anlayamazlar, onun içindir ki yurtdışında yaşayan Türkler, her türlü bedensel sorunlarına orada çare bulurken, ruhsal sorunları için memlekete koşarlar. » Önsözünde Irvin Yalom’dan da bahsetmiş Buğdaycıoğlu ve kendi insanımızı yazmanın kendi ülkesi okurlarına fayda sağlayacağını düşünmüş. Kesinlikle okuduğum son kitabı olmayacak ve diğer kitaplarını bir an önce okuyacağım.

[Tugba · Rating 2 out of 5]

Kitabin parca parca yazilip ilerlemesi bence okuyucu da kopukluk yaratmis. Araya ilistirilen bir iki vaka gayet siradan ve yavan ornegin yasar bey in panik atak krizi hikayesi. Madalyonun uc rengi cok daha guzel yazilmis bir kitap.

[Ece · Rating 2 out of 5]

Akıcı ama yüzeysel. Kendini övmekten hastaların iç dünyasını biraz daha ayrıntılı neden sonuç iliskileri ile anlatmaya fırsat kalmamış muhtemelen

[Caterina · Rating 3 out of 5]

Bazı kitaplar vardır, ya seversiniz ya okumakta zorlanırsınız. Madalyonun içi okumakta zorlandıklarımdan biri. Bu durum Gülseren Hanım'ın iyi bir anlatıcı olmamasından ya da kullandığı dilin zorluğundan kaynaklanmıyor. Daha çok hikayelerde eksik diye tanımladığım, yüzeysel bulduğum şeyle ilgili. Danışanların yaşadıkları zorlukları okurken hissettiğim toz pembeliğin rahatsız ediciliği belkide... Detay eksikliği de diyebiliriz. Olaylar anlatılırken dümdüz okuyup gidiyorsunuz. Oysa içerik hayatın en zor belkide düşmanımın başına gelmesin diyeceğimiz şeylerden oluşuyor. Hikayelerin biri bitip diğeri başlasa daha konsantre olabilirdim belki zira sürekli bir başka öyküyle bölünnen anlatıda akışı takip etmekte zorlandığım anlar oldu. Bazen tek bir hikaye için sadece bu bir kitaplık anlatı dedim.

Danışanlarına sorduğu sorular yüzünden 3 yıldız verdim zira beni düşünmeye iten tek şey o soruları kendime sorabilmemdi. Bunun dışında piyasada çokça mevcut olan süslü isimlerle pazarlanan kişisel gelişim/psikoloji kitaplarından bir farkı yok.

Bu kitaptan öğrendiğim tek şey kendimize karşı hoşgörülü olma gerekliliği. Başkalarına gösterdiğimiz anlayışı çoğu zaman kendimize göstermiyor oluşumuz. Yazarın başka kitabını okuyacağımı sanmıyorum.

Eyyorlamam bu kadar.

[Deniz Dide COŞKUN · Rating 4 out of 5]

Yazarın danışan-danışman iletişimini içeren konuşmalardaki kuralları yıkıp bu kadar etkili olabilmesi bu kitapta en çok dikkatimi çeken şey oldu. bazı noktalarda yaptıklarını ve söylediklerini doğru ve aslında uygulanması gereken şekilde yaptığını düşünmeme rağmen bazı noktalarda da var olan durumu karşı tarafın yüzüne vurması açısından çok doğru bulmadım.çünkü hastanın kendi durumunu kabullenmek istemediği vakalar oluyor. böyle bir etkiyle karşılaşmak danışan adına iyi bir durum oluşturmayacağından her zaman iyi bir yöntem olmayabilir. Bir de bilimsel bilgilerin varlığında mistik güçlerden bahsetmek bu topraklardaki insanları ikna etme konusunda kullanılabilecek bir yöntem olabilir fakat bunu ölçülü şekilde yapmak da- yazarın yaptığı gibi- maharet ister diye düşünüyorum.

[Sandra · Rating 3 out of 5]

Hikayelerdeki kisilerin hikayeleri bana enteresan geldi. Bilmedigim seyler vardi ama ciddi travmatik olaylar yuzeysel gecilmis. Beni en cok rahatsiz eden kitapta cokca psiyastriste yapilan ovguler ve minnetarliklar. Eger bu kitap psikiyatristin kendi kalemindense biraz megolomanca olmus bence. Ama genel olarak guzel bi kitap...

[Secil Kocabiyik Ozbayir · Rating 5 out of 5]

Karantina günlerinde beni kendime döndüren elimden bırakamadığım bir kitap oldu. Gülseren Budayıcıoğlu süper bir iş yapıyor bence bu kitapları yazarak. Kendisinin okuduğum 3. Kitabı, hepsi de birbirinden güzeldi 🙏🏼👍🏼🌟

[Fatih Ünver · Rating 5 out of 5]

İnsan psikolojisini çok iyi bilen birisinin kaleminden bu denli acıklı hikayeleri duyunca insanın, ne kadar küçük şeyler için kendisini yahut çevresini üzdüğünü anlamamızı sağlıyor bu kitap.

[Mustafa · Rating 4 out of 5]

Bir edebiyat harikası diyemem ancak bir psikoloji öğrencisi olarak çok faydalı buldum. Hikayeler de epey sürükleyiciydi.

[Hamza · Rating 4 out of 5]

Ben bunu okudum ama yorum yapmayı unutmuşum :(
Camdaki kızdan çok daha iyi, yazarın biraz egosu var gibi ama çözemedim.
İçerisinde oldukça etkileyici olaylar vardı.

[Gizem Alkan · Rating 4 out of 5]

Şantiyede okudum. Bence gayet iyiydi hikayelerin bazıları beni çok etkiledi. Öneririm açıkçası.

[Tekin Mentes · Rating 1 out of 5]

Bitiremedim, bazen bazı kitapları yarım bırakmak gerek, bu da onlardan biri oldu.

[Fatma Akyürek Aytekin · Rating 5 out of 5]

Gerçek insan öykülerini bir psikiyatristin penceresinden okumak, ufuk açıcı. İlk kitabını en son okumuşum.

[Selen · Rating 2 out of 5]

Aşırı yorucu bir kitap. Ayrıca kitabın içerisindeki kadınlara yönelik "akıl verme" kısımları çok yanlış önermeler içermekte. Erkekler şöyle kadın sevmezler böyle kadın sevmezler zihniyetine yönelik oldukça rahatsız olduğum bölümleri vardı.

[Gulce8 · Rating 4 out of 5]

Kitap akıcı, kolay okunuyor. İlgi çekici konular seçilmiş. Psikoloji alanına hakim olmayan bir kişi için oldukça tatmin edici olabilecek ve belki de herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir kitap. Lakin özelikle terapi yapan bir kişi, kitapta danışanlara verilen bazı tepkileri okuduğunda hayal kırıklığına uğrayabilir. Irvin Yalom’un kitaplarında ele alınan konular belki ülkemiz insanının derdiyle karşılaştırıldığında sürreel kalıyor olabilir ama bir terapist olarak danışanlara verdiği tepkiler o kadar yerinde ki, okurken gerçekten bir terapi seansında gibi hissediyorsunuz. Belki de bir psikiyatristin yazdığı bu kitapta, bir terapi sürecinin bütünüyle ele alınmasını beklemek benim hatam da olabilir.

[Onur · Rating 5 out of 5]

Gülseren Budayıcıoğlu'ndan hayata dair gerçek kesitlerin yansıtıldığı güzel bir kitap.
Burada yazarın psikiyatrist olarak terapilerinde hastaları ile kurduğu başarılı empati yöntemlerinde ortaya çıkmaktadır.

Cinini çıkarttım
Eve kapatılmış ve şizofrenik bulgulara sahip bir kızın hikayesi. Geçmişi öğrenmeye başlayınca aslında hasta olanın kızın, Rezzan'ın annesi olduğu ortaya çıkacaktır, ama anne bunu kabul edecek bir psikolojide değildir.
Rezzan'ın durumu her ne kadar iyiye gitsede sanrıları devam edecek, psikiyatr en sonunda onunda sanrılarını kabul edip o dünyanın bir parçası olarak onunla iletişim kuracaktır. Bu durumda belki hastayı tamamen iyileştiremez ya da iyileştiremeyecektir ama tedaviyi kontrol altına tutabileceğini düşünecektir.

İnternette Aşk başkadır
İlginç bir evlilik, yenilik arayan bir istek ve düşünce ile gelen aldatma. Şiddet ve seks ilişkisinin patolojik bir hale gelmiş hali.

Çöp apartmanı
Kitaptaki belki de en ilginç, zor hikayelerden biridir. Aileden başlayan problemlerle evde oluşturulan aşırı temizlik takıntısı, yıllarca çöpleri biriktirme noktasına gelmiştir. Evde yaşayan 3 kız kardeşin ortancasının sürekli çiş kaçırması ile tedaviye gelmek istemesi ile tüm defterler yavaş yavaş açılır. Gülseren hanım bu işi çözmek için kızların evlerine gidip büyük abla Safiye ile konuşup onunla iletişim kurmak isteyecektir. Bu hareket bu konunun çözümü için en kritik hamle olarak ortaya çıkar. Başarı ile tamamlanan uzun süreli bir tedavi.

Kelebeğin Ömrü
Burada Psikiyatr Gülseren'i zor bir konuşma görüşme bekler, yakında ölecek birine bu haberi direk verme durumu ile başbaşadır.

Yaşar Bey'in panik atak hikayesinde Panik atak ile ilgili doğru bilgiler verilmiş.

Binbir gece Masalı
Güzel başlayan mutsuz bir evliliğin arkasındaki gizli kalmış konular ortaya çıkacaktır. İstanbul'da soylu bir aile mensubu Zafer bey'in babası ile yaşadığı ilişkilerden dolayı aldığı evlilik kararı ve bu kararın neticesi ile başlayan mutsuz evliliğin hikayesi. Hikayenin sonunda Zafer bey'in babasının depresyonu da hikayeye dahil olacaktır.

"Tanrı en çok sevmeyi bileni sever."

[nurcan karacan · Rating 3 out of 5]

Dünyada kaç tür insan var?

Pek çok kişiye ulaşmak amacıyla özellikle seçilmiş gibi duran sade, yalın bir dile sahip yarı otobiyografik, özellikle genç annelerin okuması gerekli olan bir kitap. Çünkü nasıl bir anneden dünyaya gelmiş olduğumuz çok önemli, insanların ruhsal problemlerinin kaynağı çocukluk travmalarında gizli.

Alıntılar:
- Dünyada iki tür insan vardır. Biri, beraber oldukları insanları mutlu edenler, diğeri de çevresini mutsuz edenler. Siz hangi guruba giriyorsunuz ?

-Yaşadığımız sorunlar karşısında sorumluluğumuz nedir? İnsanların çoğu, sorunlarının sebeplerini çevresinde arar, sorumluluk almak istemez. Hepimiz kendi yaşam biçimimizin sorumlusu ve yaratıcısıyız.