Grazia Deledda fu un’appassionata ricercatrice e un’originale studiosa della tradizione sarda.
Non c’è romanzo o novella dell’autrice nuorese che non faccia riferimento, in maniera diretta o indiretta, alle tradizioni popolari della Sardegna, ai famosi "Contos antigos" o "Contos de foghile" della millenaria cultura sarda.
D’altronde, come sarebbe possibile raccontare a sos istranzos (ai forestieri) l’isola dei Nuraghi, senza fare riferimento alle sue tradizioni etnografiche e religiose, ancora oggi così radicate, che la rendono una delle terre più intriganti del mondo?
In questo senso, la Deledda rimane una delle guide più attuali per conoscere il ricchissimo patrimonio di antiche storie sarde, di “leggende che si incrociano e si confondono con le fiabe” dove il “verosimile” si mischia col “fantastico”.
Le narrazioni tradizionali che vengono presentate in questa raccolta furono scritte da Grazia Deledda in diversi periodi della sua esistenza, nonché in diversi “contesti” letterari ed editoriali.
Si parte dai preziosi resoconti narrativi che la Deledda scrisse per importanti riviste, e che contengono tredici racconti, tra fiabe e leggende sarde, molte delle quali ancora diffuse nell'isola:
Sas nurras, Leggende di Gallura, La leggenda di Andrea Doria, Gli spiriti del Castello, Nostra Signora di Gonare, Il mastro di Sorres, La maledizione dei monaci, Lo spirito di Madama Galdona, La fiaba dei tre fratelli, La leggenda di Monte Bardia, La fiaba di don Juanne e Mariedda, La leggenda della nascita de is launeddas e Le uova di zia Birora.
Si prosegue con "L’anellino d’argento", novella fiabesca che vede protagoniste le Janas, e si conclude con alcune delle pagine più suggestive, tratte dai romanzi "Canne al vento" e "Cosima", che contengono quell'aura ancestrale propria dei racconti popolari sardi e della produzione letteraria deleddiana: "Efix e gli spiriti del bosco" e "Cosima e la leggenda del muflone".
L'autrice Grazia Deledda nacque a Nuoro nel 1871. Trascorse la prima fase della sua vita in un contesto culturale agro-pastorale che la formerà in maniera decisiva. Fu una scrittrice autodidatta. Cominciò la sua carriera narrativa collaborando con numerose riviste di costume e cultura.
Verso la fine dell'Ottocento, durante un breve soggiorno a Cagliari, incontrò Palmiro Madesani che divenne suo marito e col quale si trasferì a Roma. Nel 1926, unica donna in Italia, fu insignita del Premio Nobel per la Letteratura, per il suo senso artistico e le sue originali capacità creative. Visse nella capitale italiana sino al 1936, anno della sua morte.
La Deledda è autrice di numerosi romanzi, novelle, saggi e articoli di vario genere. Tra le sue opere più famose: Racconti Sardi (1894), Elias Portolu (1903), Canne al vento (1913), La madre (1920) e Cosima (1936).
L'eBook La presente edizione, unica nel suo genere, è dotata di un sommario interattivo ed è stata realizzata per i dispositivi e le applicazioni di lettura Kindle. Il testo è stato regolarizzato secondo le regole grafiche attuali. Inoltre, è presente una nota introduttiva ed esplicativa per una migliore fruizione dell'opera.
Grazia Maria Cosima Damiana Deledda was an Italian writer who received the Nobel Prize for Literature in 1926 "for her idealistically inspired writings which with plastic clarity picture the life on her native island [i.e. Sardinia] and with depth and sympathy deal with human problems in general". She was the first Italian woman to receive the prize, and only the second woman in general after Selma Lagerlöf was awarded hers in 1909.
Raccolta di leggende ambientate in contesto sardo. Godibili soprattutto per la loro capacità di lasciar quasi respirare il clima superstizioso e magico che caratterizzava la Sardegna dell'epoca.
Sardinya Efsaneleri, Can Yayınları tarafından 10 kitaplık Gotik Edebiyat setinin içinde yer alan ve 1926'da yazarına Nobel kazandırmış bir kitap. Kitabın önsözünde Deledda:
"Sardinya halkının, zihni tuhaf ve sonsuz batıl itikatlarla doludur (özellikle, yabanıl dağlar ve ıs- sız tepelerde; bu yerlerin görünümü, sessiz ve ıssız çizgileri ya da yamaçlarındaki ormanların yoğun gölgesiyle, zaten gizemli ve efsanevi bir şeyleri içinde barındırır)." diye not düşer. Ve okura nelerle karşılaşabileceği konusunda bir sınır çizer.
İçerik Kitapta 13 öykü kısa öykü yer almakta. Son öykü, bu kitabın en uzun öyküsü. Öyküler içinde sadece "Üç Kardeş" öyküsü sanırım en keyif aldığım öyküydü.
Sonuç: Kitabı dönemsel olarak değerlendirildiğinde muhakkak şu an dönemsel okumalarla gözden kaçırılan bir şeyler söz konusudur.Kitapta dinsel temalar çok fazla ki önsözde Dellada bunun da altını çiziyor; fakat bunun yanında belirttiği temaların önsözde yazdığı yönlendirmelere karşı çok havada kaldığını düşünüyorum Gene de kafa dağıtmak istiyorsanız, halk masallarına karşı merakınız varsa bir göz atabilirsiniz.
Raccolta di leggende della tradizione sarda, presentata qui da Grazia Deledda, in un volumetto di alcune decine di pagine. Alcune sono talmente corte che nemmeno si riesce ad entrare nella storia, ma altre sono più lunghe e che ho apprezzato meglio. In tutte c'è quel sottile sfondo religioso (cristiano) che comunque, fortunatamente, non è opprimente...
"Efsane, aynı anda hem aristokrat ve sanatsal hem alt kültüre ve halka özgüdür, bu nedenle de gerek kültürlü kesimin incelmiş ruhu ile halkın işlenmemiş bir şiirselliği olan düş gücünde, gerek sanatçının düş gücü ile zengin zihni ile bilim adamının törelere mesafeli ve irdeleyici algılamasında aynı ilgiyi uyandırıyor.Efsane, şairin ve tarihçinin dikkatini çekiyor; tarihçi onu elekten geçirip, özünde, geçmiş kuşakların, izlerini, yaşayan kuşakların şu anki mizacını ve gelecek kuşakların tohum halindeki mizacını bulmaya çalışıyor."
Efsanelerin hayatımızda nasıl önemli bir yere sahip olduğu bundan daha güzel bir şekilde ifade edilemezdi. Sardinya, İtalya'ya bağlı adalardan büyüklük bakımından ikinci sırada. Efsanelerin içeriğinde de anlaşıldığı gibi sık sık işgale uğradığı da belli. Dahası büyük küçük fark etmez her beldenin kendine özgü bir mit kültürü vardır. Çok eski zamanların gecelerinde soba, şömine başlarında anlatılan bu hikayeler dilden dile dolaşırken değişir, başkalaşır ana teması hala aynı olacak şekilde yüzyıllar boyunca ayakta kalır. Zenginin, fakirin, bilim adamının, tarihçinin, inanan ve merak eden herkesin ortak noktasıdır efsane ya da hikaye kültürü. Sanırım bu kadarını bilmek için tanımaya direk olarak içinde yaşamaya gerek yok. Yeryüzü üzerinde hiçbir milletin efsaneleri olmadan bugüne gelebileceğini düşünmüyorum ben. Başından sonuna hepimiz hikayelerin ürünüyüz. İşte bu yüzden efsaneler bu kadar güzeldir. Bizi masalsı olanın, doğaüstü olanın zeminine yaklaştırıp mekanlarla gerçek çizgisinde yürüttüğü için. Geçmişte olmuştur, ayrıntıları belli değildir ama yeri bellidir. Belki birden fazla yeri vardır hiç sorun değil. Aynen orada yaşandığı gibi başka bir yerde de yaşanabileceğini kabul edebiliriz. Bu kitaptaki efsaneler doğanın etkisiyle oluşmuş birazda dağlarda, mağaralarda ve kiliselerde. Yerli halkın dahil olduğu, varlığını bildiği, duyduğu, ayak bastığı yerlerde...
Sardinya Efsaneleri, yazarın dergilerden, gazetelerden ya da halktan duyduğu hikayelerin bir araya getirilmiş hali olan kısacık bir kitap. Öykülerde en uzunu on üç sayfa falan. Okurken çok büyük keyif aldım. Talihsiz aşıkların, şeytanların, azizlerin, hazinelerin ve perilerin öyküsü. Fantastik elementi bolca olan altında hep dini temaları, inanan insanları olan hikayeler. Korkutucu olduğunu söyleyemem başka birinin ağzından aktarıldığı belli olduğu için dahası kısacık olduğu için korku unsuru pek yok gerçi ilk hikaye olan Geyik kılığındaki şeytanın düşüncesi biraz korkunç. İnançlı bir çobanın şeytan tarafında tuzağa düşürülüşünü anlatıyor. Okuduğum için memnun olduğum kitaplardan biri oldu kendisi ayrıca Can yayınlarının Gotik serisi beni hiç tanımadığım yazarlarla tanıştırdığı için ayrıca mutlu oldum. Gotik edebiyat seviyorsanız bir göz atın derim.
1926 Nobel Edebiyat Ödüllü Grazia Deledda, Sardinya'da doğmuş. "Sardinya'nın sesi" olarak anılan yazar, evlendikten sonra Roma'ya taşınsa da doğduğu yerdeki hayatın zorluklarını hem anıları, hem de canlı tasvirleri birleştirerek anlatmaya devam etmiş. Ben ilk kez tanıştım kendisiyle ancak araştırmalarıma göre kitaplarında sık sık toplumun dayatılarına, sosyal değerlere değiniyor, bunların kurbanı olan insanları eleştirmeden ele alıyormuş. İşte bunların hepsi, Sardinya Efsaneleri'nde de var.
Sardinya, renkli, minnoş binaları, masmavi denizi, sevimli kayıklarıyla bildiğim ve üzerinde "bir gün gitsek keşke ya"dan öteye düşünmediğim bir yerdi. Çile çeken insanlar her yerde var; ada hayatı da hiç kolay olmasa gerek, ancak genellikle sevimli bir şekilde portrelenen bu adanın şeytana ve bu derece trajediye ev sahipliği yaptığını hayatta tahmin edemezdim.
Sardinya Efsaneleri, şıp diye, tek solukta okuyabileceğiniz bir kitap. Sardinya'nın tahmin edemeyeceğiniz yüzünün yanı sıra karanlıktan yola çıkarak insan denen varlığın içine, zihnine de ışık tutuyor.
Sono un po' confuso. So che l'autrice ha vinto il Premio Pulitzer, ma questa raccolta di fiabe è illeggibile. È proprio scritta male. Anche dal punto di vista dell'organizzazione della raccolta avrei sperato qualcosa in più.
Yakın zamanda bir Sardinya gezisi yapacaklar ve efsanelere/Sardinya'ya özel bir ilgisi olanlar zevk alabilir. Genel anlamda ilgi çekici bir içeriği olduğunu söyleyemeyeceğim.
Una breve raccolta non ufficiale di storie popolari sarde riproposte dalla più celebre autrice sarda di sempre. Ci sono demoni, madonne, launeddas, nobili, streghe... e pure i fenici! Molto interessante, consigliato!
Una raccolta di leggende che si tramandano da generazioni e che hanno come ambientazione perlopiù le aspre montagne sarde, ricche di crepacci, castelli in rovina e grotte naturali in cui hanno origine fatti ed incontri inspiegabili. Gradevole lettura!
Μύθοι της Σαρδηνίας που, όπως όλοι οι μύθοι του νότου, μιλούν για το θάνατο και τον έρωτα. Ιστορίες που θα μπορούσαμε να είχαμε ξανακούσει, οικείες, σχεδόν γνώριμες (εντελώς Una faccia - una razza). Μαγικός ρεαλισμός από μια μαγική πένα που, αν και πρώτη επαφή και παρά το μικρό μέγεθος, νομίζω θα γίνει αγαπημένη μου στο πάνθεον των Ιταλών συγγραφέων βραβευμένων με Νόμπελ.
İtalyan bir yazar olan Deledda’nı yaşadığı topraklardaki efsanelerinin toplandığı bir eser. Gotik Edebiyat olarak geçiyor ancak bana pek öyle gelmedi. Şeytan teması ne kadar gotik emin olamadım doğrusu. İnce bir kitap ve okunuşu kolay. Çok fazla boş sayfa var bölüm geçişlerinde, bu hoşuma gitmedi.
İnternet yorumlarında “Okursanız bir şey kaybetmezsiniz.” filan denilmiş ama ben katılmıyorum. Efsaneler üstüne yazmayı seven, merak eden kişiler için baştakiler olmasa da son 3-4 efsane gerçekten hoş. Ben her kitaptan bir şeyler kazanılabileceğini düşünürüm ve korkunç derecede ilerlemeyen kitaplar dışında okurum. Bir saatte bitebilen bir kitap. Bir kahve veya çay molasında keyifle okunacağını düşünüyorum. Yeni yazarlar, farklı kültürler ve farklı tatlar arayanlar için bence çok güzel.
Kitaba başlamadan önce Sardinya'nın fotoğraflarına baktığımda Bora Bora Ada'sından hallice, cennet gibi bir yer olduğunu gördüm. O yüzden yazar öyle bir yerden nasıl gotik hikayeler çıkarabilmiş merak etmiştim. Ama okumaya başladıktan sonra fark ettim ki çıkaramamış... Sardinya'da yaşayan halktan derlediği öyküleri kendince efsaneleştirmiş. Benim anlamadığım Can Yayınları bu kitabı gotikromantik serisinin içinde nasıl çıkarır? Kitap 13 öyküden oluşuyor ama çoğunda şeytandan ya da aforoz sonucu lanetlenen insanların veya halkın bahsi geçiyor. Tasvirler yetersiz geldi bana. Bu seriden okuduğum Carmilla çok çok daha iyiydi.
Fiabe della Deledda che riecheggiano negli archetipi già conosciuti ("La fanciulla di Ottana" sembra molto Biancaneve). Non mi ha colpito particolarmente come raccolta, aspetterò di leggere i romanzi della Deledda per giudicare se ha una scrittura adatta a me o meno.
İtalyan halk masalları ve efsanelerinden oluşan bu kitapta beğenmediğim tek şey; kapağı ve kapak üstündeki "GotikRomantik" ibaresi oldu zira Can Yayınları'nın dikkat çekme ve pazarlama stratejisi olarak böyle yaptığını düşünüyorum. Kitabı okuduğunuzda "Gotik" ibaresinin, içindeki "tüm masalları" karşılamadığını anlayacaksınız.
Kitaptakilerin çoğu, İtalyan adalısı olan Sardinya halkının eski çağlardan bu yana gelen batıl inançlarını ve coğrafi olarak izole bir konumda yaşamalarının getirdiği tuhaf korkuları yansıtır nitelikte. Kitapta iki halk masalı olan: "Üç Erkek Kardeş" ve "İyi Öğütlerin Meryemi"ni çok sevdim.
Bu ikisinde, Grimm Masalları'na benzer yoğun bir tat aldım diyebilirim; "İyi Öğütlerin Meryemi"nde geçen tekerleme benzeri şarkılar, iki masalın konu ve biçimi, "üç kardeş" örneği, "iyi"nin başına ne talihsizlik gelirse gelsin sonunda hep galip geleceği fikrine Grimm Kardeşlerden zaten alışkınız. Tek fark, Sardinya masallarında yoğun bir katolik hristiyanlık etkisini hissederken, Grimm Masalları'nda dini olarak daha muğlak, daha pagan bir evren görürüz. "Başmelek Aziz Mikail" masalında ise, bu batıl inançların aslında ne kadar mantıksız olduğuna ve insanı gülünç durumlara düşürebileceğine güzel bir örnek verilmiş.
Sonuç olarak, "yetişkinlere yönelik" masalları seviyorsanız, size okumaya değer değişik bir bakış açısı sunuyor, diyebilirim. Zaten 1 günde okuyup, bitirirsiniz.
"Doğaüstü karşısında duyduğumuz içimize işlemiş o korkudur bu, ne tüfekle ne bıçakla üstesinden gelebileceğimiz şeylerin üzerimizde yarattığı dehşettir." sf 12
The book begins with a very interesting introduction to the world of Grazia Deledda, which gives insight into her deep knowledge of Sardinian culture and legends.
Then, this beautiful book continues with the fascinating "hearth stories" collected by Deledda in the 19th century, many of which are truly masterpieces.
Some of these stories are short, while others are longer.
Among the most striking legends and fables: that of the three brothers; that of poor Mariedda; and that of the founding of the church (Sorres).
Deledda proves herself a "master" in transforming ancient Sardinian legends into narratives and stories full of life, scents and colors.
Written in the 19th century in a style very different from today's but still easy to read.
Grazia Deledda's style does not resemble that of any other author or author: it is different. And thanks to all this she was awarded the Nobel Prize in Literature.
The book is recommended for all people (of all ages) who want to immerse themselves in the Sardinian cultural heritage and learn about a very fascinating aspect of the only Nobel Prize-winning Italian female writer.
Sardinya ile ilgili yıllardır dilden dile dolaşan korkutucu, gizemli, gotik ve doğaüstü hikâyelerin anlatıldığı çok hoş bir kitap. Benim elimdeki Can yayınlarından çıkmış olan versiyonuydu, çevirisi çok iyiydi. Şeytanlarla, kötücül ruhlarla, iblislerle, cadılarla, büyücülerle çevrelenmiş bu eser çok hoşuma gitti. Birkaç hikâye de son derece sevimliydi. Hacmi de az olduğu için bir oturuşta rahatlıkla okunabiliyor.
Yazarın dilini çok sevdim okurken kendi memleketimden yaşlı teyzelerin geceleri anlattığı korku hikayelerini anımsadım. Kısacası ben kitabı sevdim çerezlik de diyebiliriz okuduğunuza değer ama okumadığınız için de bir şey kaybetmezsiniz.
Can Yayınları’nın Gotik edebiyat serisinden çıkan Sardinya Efsaneleri’ne nasıl bir hevesle başladığımı tahmin bile edemezsiniz. Kitabı tam uygun moda girince okumak için sonbahara kadar beklettim ve havalar biraz kapanmaya başladığında tam zamanı olduğunu düşünerek elime aldım. Kitabın beni hayal kırıklığına uğrattığını söylemekte çekinmeyeceğim. Bunun sebebi sanırım kitaba çok yanlış beklentilerle başlamam oldu. Bu yanılgıya düşmemde de en çok arka kapak yazısının etkisi oldu. “Her hazinenin kapısında bir lanet bekler sizi.. İtalyan edebiyatının büyük ozanı Deledda’nın kaleminde canlanan Sardinya Efsaneleri, kaderlerinde acı ve ölüm olan sıradan insanların sıra dışı öykülerini bir araya getiriyor.” şeklinde başlayan arka kapak yazısını görünce ben süper karanlık, gotik, mistik efsaneler derlemesi okuyacağımı düşünmüştüm. Gelin görün ki “efsane” diye yazılan hikayelerin çoğu aşırı kısaydı, bir paragraflık olanları bile var.
Kitap beni o istediğim karanlık dünyaya sürüklemek yerine daha çok ders kitabı okuyormuşum gibi bir his bıraktı çünkü bilgilendirmek amacıyla yazılmış gibiydi. Yani sadece efsaneler derlenmemiş, yazar fazlasıyla bilgilendirme de yapmış. Kötü bir şey değil belki bu ama benim umduğum bu değildi. Beğendiğim kısımlar da oldu tabii ve bunların tamamı 2-3 tane uzun olan hikayelerden oluşuyor. Uzun derken 3 sayfadan fazla olanları kastediyorum. Bu kitabı okumak istiyorsanız en azından ne beklemeniz gerektiğini bilirseniz benim kadar hayal kırıklığına uğramazsınız diye düşünüyorum. Zaten incecik olması itibariyle bir günde rahatlıkla bitirilebilir. Ben yine de şansımı Can Yayınları’nın diğer gotik edebiyat kitaplarıyla denemeye devam edeceğim.
Kitap Deledda'nın topladığı, Sardinya'da etrafta kimden dinlediği ne varsa derlediği kısa kısa hikayelerden oluşuyor. Birkaç cümlelik şeyler bile var. Deledda, Sardinya'nın folklorüne dair ne varsa üç beş anlatayım, göstereyim, bakın biz burda bunlarla büyüdük gibi bir niyetle çıkmış yola, belli ki. Bir öğleden sonra oturup, yarım saat bir saatte okunabiliyor. Arada hafiften tanıdık gelebilen hikayeler de var, çok çok farklı, sırf Sardinya'ya özgü şeyler de. Hoş bir okumalık olmuş, yine de 1926'da Nobel'i almış bir yazar olduğundan Deledda'nın başka kitaplarına da göz atmakta fayda var.
Bu okuduğum 3. Gotik can yayınları kitabıydi ama bunu pek sevmedim sebebi sanırım kısa kısa hikayelerden oluşmasıydi.. Diğerleri tek bi hikaye üzerineyken bu 100 sayfalık kitapta bir sürü hikaye olması çok tuhaf oldu cunku hikayeler falan çok yüzeysel ve konudan çok yazar kendi dönem tasvirlerini falan anlatmış diğerlerini okuyun ama bunu önermem :)
«La leggenda è aristocratica, è artistica, è volgare e popolare nello stesso tempo; desta lo stesso interessamento nello spirito fine della signora colta e nella fantasia rozzamente poetica della popolana; nell'animo sognatore dell'artista e nella percezione spregiudicata e indagatrice dello scienziato.»