Pazartesileri oldum olası çok sevdim. Mutlak bir yenilik hissi. Hiç açılmamış bir kitabın sayfalarının arasında bir yerlere burnunu soktuğunda aldığın o koku gibi.
Bu satırları belki taze bir Pazartesi, belki yorgun bir Çarşamba, belki tembel bir Pazar günü okursun. İsterim ki bu satırlar ne zaman karşına çıkarsa çıksın, sen onları o zaman kendine küçücük bir işaret olarak alasın.
İçinin bir yerine bir kelime dokunsun, elinin gitmediğine cesaretin, cesaretinin yetmediğine elin uzansın. İsterim ki kalbin hayatında bir yeni’ye açılsın, sonra da en beklemediğin anda hayatına alışılmış değil de, henüz kendisiyle hiç tanışılmamış heyecanlar yayılsın.
Sanırım ben deneme okumayı sandığım kadar çok sevmiyorum. Bazı cümleleri çok hoşuma gitti ama o kadar. Ege Hanım'i Instagramda da takip ediyorum. Enerjisini de seviyorum ama bir sonraki kitabını iple çekmiyorum.
Deneme okumaya seviyorum. Öyle içten yazılmış ki okul zamanlarındaki halini resmen kafamda canlandırdım. Öyle bizden hissettiriyor. Kafa dağıtmalık şöyle pençeyi açınca yüzünüzü ısıtan güneş gibi verdiği his.
Sohbet eder gibi yalın bir dille yazılmış. Okurken sakinleştirici bir etki yapıyor gibi hissettim. Kitabın basım ölçüleri kendine özgü diğer kitaplardan farklı bir boyuttaydı, onu da çok sevdim. Yazarın diğer kitaplarını da okumak istedim.