1944 yılında Denizli'de doğdu. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.
Altı öykü kitabı, altı romanı yayımlanmıştır. Yazar, 1992 yılında Ölü Erkek Kuşlar adlı romanı ile Yunus Nadi Ödülü'nü kazandı, 2002 yılında yayınlanan romanı Mor ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldı.
1994'te yayımladığı Yeni Yalan Zamanlar, 2002'de yayımlanan Mor ve 2007'de yayımlanan Safran Sarı romanını Yeni Yalan Zamanlar başlıklı bir üçleme haline getirdi.
Roman ■Ölü Erkek Kuşlar (1992) – Yunus Nadi Ödülü ■Yeni Yalan Zamanlar (1994) ■Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm (1997) ■İçimden Kuşlar Göçüyor (1998) ■Mor (2002) – Orhan Kemal Roman Armağanı ■Taş ve Ten (2005) ■Safran Sarı (2007) ■Sadakat (2010) ■Şarkını Söylediğin Zaman (2011)
Günümüz ilişkilerinden öncesini ve sonrasını deşen, hisleri bıçak altına alan güzel bir roman. Kurgusu aksamadan ilerliyor. İsimler ve kahramanlar güzel seçilmiş. Tek sıkıntı, konuya çok fazla aşina oluşumuz.
Top! Top! Top! Невероятен стил на писане, толкова уникална книга отдавна не бях чела. Директно попада в графата ми с топ книги. Това е книга за отмъщението, за любовта, която те задушава и за прошката. Докато я четях много ми напомни на " Нечиста кръв" от Борислав Станкович, заради някои родови връзки и родова памет, която не може да бъде изменена.
Когато я започнах, почти бях репена да я оставя, но тъй като почти никога не зарязвам история, устоях. Впоследствие намерих някои интересни разсъждения по темата за любовта и човешките взаимоотношения, особено когато става въпрос за дълги брачни връзки. За мен изводът е, че от любов не се умира, а само от нашата собствена представа за нея. Често така си нагласяме очкаванията в съзнанието, че не приемаме това, което ни се предлага и търсим нещо повече та, където го няма.
İnci Aral'ın Sadakat kitabını çok tesadüfen seçip okumaya karar verdim. Daha önce İnci Aral'dan bir şey okumamıştım, ki bu benim ayıbım. Sadakat'ı çok beğendim. Azrası, Ferdası, Aliyesi ile baştan sona soluksuz okunacak bir hikaye olmuş. Kitabı Azra'nın, kocası Ferda'yı öldürmekten suçlandığı hapishanede yazdığı notlarından okuyoruz. Dil son derece yalın, hikaye çarpıcı ve içine çeken türden. Mutlaka bir şans verin.
eğer Ferda’nın geçmişini biraz daha öğrenebilseydik ya da biraz da onun ağzından okusaydık kitabı çok rahat 5 verirdim. kitaptaki kimse “ mentally stable” değil bu arada herkes sorunlu, herkes hasta ruhlu falan. kitabı okurken sürekli “you’re just a man , it’s just what you do” dedim içimden ama kitaptaki kadınlar da çok salaktı. ana karakter Azra “ i can fix him” kafasından çıksa bu kitap yazılmazdı kısaca!!
"Biz taraftık. Kazananı olmayan bir savaşta birlikte battık." "İnsan uzun süre tek başına yaşadığında yalnızlık hastalığına yakalanıyor. Özel alanına adım atacak herkes düşman görünüyor gözüne." "İnsan geçmişten ya yakınmak ya da iyileşmek için söz eder. İyileşmeyecek bir şeyi iyileştirmeye çalışmanın anlamı yok.”
İnci Aral'ın üslubunu seviyor muyum sevmiyor muyum karar veremedim doğrusu. Bazen sözcükleri güzel kullandığını, bazense anlatımının çok ağdalı olduğunu düşünüyorum. Konu sıradan olduğu için dikkatim eserde ne anlatıldığına değil de, nasıl anlatıldığına kaydı sanırım. Bu yüzden, yazım dili daha çok ilgimi çekti. Altı çizilecek cümleler vardı ama dediğim gibi, bazı bölümler çok süslüydü.
Netice itibariyle kitap, kadın - erkek ilişkilerine, sadakat kavramına, ikili ilişkilerde özgürlüğün boyutlarının ne olması gerektiğine dair eleştiriler ve yorumlar bulunan ortalama bir eser diyebilirim.
Bu ilk İnci Aral romanım ama sanıyorum devamı da gelecek. Yazın tatilde bir solukta okuyacağınız bir kitap arıyorsanız tavsiye olunur. Klasik kadın- erkek aldatma hikayelerinden farklı, sadakat olgusunu inceleyen bir roman.