Susanlar, kendi içinde kaybolanlar, kalabalıklar içinde bunalanlar ve kendi kabuğunda yaşamaya bayılanlar, hazırsanız sizin gibi bir içedönük kapınızı tıklatıyor! Çocukluğunuzdan beri, “Neden konuşmuyorsun?” “Ne kadar soğuksun!” “Biraz sesin çıksın!” gibi cümleleri fazlasıyla duyduysanız ve hep iç’iniz daha zengin olduğu halde dışadönük olmadığınız için dış’landıysanız ve buna iç’lendiyseniz ve şimdi içi dışı bir yapmak niyetindeyseniz işte fırsat... Bilin Sizden daha üstün bir dünyaya ayak uydurmaya çalışmıyorsunuz; sahip olduğunuz ödülleri dünyayla paylaşmak için dışadönüklerle eşitsiniz. Dünya bir içedönük için ne kadar bilinmez ise bir dışadönük için de öyle. Kendisi de bir içedönük olan Gözde Attila dürüst bir yalınlıkla aktarıyor yaşadıklarını. Kendini nasıl bulduğunu anlatırken sizin de kendi yolunuzu bulmanız için bütün iç’tenliğiyle ışıklı ipuçları bırakıyor sayfalara.
Ben de bir içedönüğüm. Yalnız vakit geçirmeye ihtiyaç duyuyorum. Kalabalık ortamlar, beyaz ışıklar benim kabusum. Kalabalık bir marmaray yolculuğu benim pilimi tamamen tüketen bir şey örneğin ya da Tüyap Kitap Fuarı'ndan eve döndüğümde üzerimden tır geçmiş gibi hissediyorum. Çok fazla uyaran olan her ortam bireysel olarak kabusum özetle. Gözde Atilla da bir içedönük olarak kendi yaşamından bahsediyor ve serüveninden hareketle hem içedönüklüğü hem de dış dünyaya daha iyi adapte olmanızı sağlayacak önerileri açıklıyor. Ben kişisel gelişim türünde neredeyse hiç okuma yapmasam da bu konuyla ilgili yazılmış Türkçe'de çok fazla kaynak olduğunu sanmıyorum. O nedenle bir içedönük olarak bu kitabı önemli bulduğumu eklemek istiyorum. Eğer siz de bir içedönükseniz ya da etrafınızda İçedönük birisi varsa bu kitabı okumanızı öneririm 😊
ilkokulda cok konuskan hareketliydim, ogretmenlerim cok konusmamdan sikayetciydi, populer sayilacak bi arkadas grubum vardi, basariliydim. ortaokulda bu durum bira geriledi arkadas grubum dagildi yeni bir kankam oldu 1 adet. lisede yine arkadasligim bitti. 9. sinif cok zor gecti. insanlari guldurursem beni severler diye saklabanlik yapiyodum, patavatsiz denecek kadar istedigimi soylerdim. 10. sinifta yeni bir kankam oldu 1 adet yine. sonra mezun oldum. arkadasligim yine dagildi. universitede yine zorlandim sonra 1 adet yeni arkadasim oldu yakin. birazzzzcik daha sosyaldim ama tek yakinim o 1 kisiydi. sonra atandim ve kirsal kesimde kendimden 20 yas buyuklerle calismam gerekti. icime kapandim. calistigim yerdeki insanlarin dusuncesi bana hic uymuyordu. daha da icime kapandim. evli cocuklulardi, benden yaslilardi dusunceler farkliydi. 1 tane yarim yamalak arkadasligim oldu ama o da benim gibi soguktu.
simdi ise yine eski gunlerdeki gibi yakin bir arkadasim olsun istiyorum ama olmuyor, yasim buyudu ben hep kendimi geriye cektim icime kapandim, soguk durdum, duvar ordum oysa ic dunyamda hep iyi kalpliydim ama disaridan hep oyle gozuktum. herkes resmi soguk ve mesafeli buldu beni oysa ben nasil arkadas esinecegimi sosyallesecegimi unuttum
gunlerce evden cikmasam sorun etmem, telefonla arayip hal hatir soramam mesajlasmayi tercih ederim, sohbet baslatan olmam asla
ama bu hayat tamamen DİSADONUKLERE gore ve ben en kucuk sohbette bile zorlanir oldum, insan iletisimim sifira indi, sosyal kaygi bozuklugum oldu. ve hayat daima sosyallik gerektiriyor malesef.
kitap sadece yalniz olmadigimi hissettirdi ama çözüm sunma konusunda sönük kaldı. zaten yazarin etiketlendigi fotograflara baktim, evet heo ayni arkadas grubu var gibi ama cidden asiri sosyal gozukuyor, 20 senelik dostu falan var. 3lu kiz arkadas grubu falan var. bunlari gorunce cok bilemedim. evde yalniz oturup kitap okumak ice donukluk mudur.
her sosyal kaygisi olan ice donuktur ama her ice donuk sosyal kaygi baribdirmiyor. bence yazar da sadece utangac biriymis gibi. aslinda evet icedonukmus ama bilemiyorum yaşam ve sosyal cevresindeki şanslari sanirim onu disadonuk olmaya itmis. anadolunun bagrindaki birinin bazen isrese de disadonuk olmasi imkansiz. bazi ailesel ve kulturel farklar da oluyor malesef.
kitabi okuyunca ben astim bu durumu da denmiyo, aynen yaa diyip kapatiyoruz kitabi yine ayni hayat malesef.yeni insanlarla konusmak, bir ortamda tanimadigim birine bisey sormak, herhangi bi sosyallik durumunda cidden zoelaniyorum benimki sosyal kaygiya evrildi artik malesef.. ama ha diyince de gecmiyor iste.
okudugum kitaplara bakarsaniz hep bu tarz kitaplardir ama bu kitaplar sadece okurken iyi geliyor kitap bitince toz olup gidiyor
Ortada ne sıkı yapılmış bir araştırma ne de iyi bir hikaye anlatıcılığı var. Kitap özetle kişisel anekdotlarla ve bazı kitaplardan alıntılarla içedönük doğanızı kabul ederek ancak özelliklerinizin sizi kısıtlamasına da izin vermeden nasıl yaşayabileceğiniz konusunda size bilgi, cesaret ve farklı bir perspektif kazandırmaya çalışıyor. İlk iki bölümü vasat buldum, üçüncü bölümü ise kırılgan kişisel hikayelerin ve uygulanabilir önerilerin olması açısından daha iyi buldum.
Konuya meraklıysanız ve hakkında çok az bilgi sahibiyseniz çok da beklentiye girmeden okunabilir. 3/5
Kitap içedönüklüğe dair bakış açımı yumuşattı, özellikle kitabin dilinin kişisel gelişim kitaplarındaki didaktif veya pıtırcık dilden uzak, uzlaşmacı ve sevecen oluşu bana iyi geldi. Bir sürü düşünceye kapı açan bir kitap oldu. Yazara hayatından örnekler vermek konusundaki cömertliğinden dolayı ayrıca teşekkürler...
Son dönemde hızlı bitirebildiğim nadir kitaplardan biri oldu. İçerik olarak oldukça doyurucu buldum. İçe kapanıklık nedir ne değildir, aşılması ya da baş edilmesi gereken bir durum mudur gibi konularda oldukça güzel fikirler var. Yazarın üslubunu da sevdim. Konuları çok uzatmadan, eğip bükmeden anlatmış. Çoğu zaman kendi hayatından yola çıkmış ancak hemen her bölümde konuyla ilgili okumalarına referans vermiş. Kitabı okumakta kararsızsanız Serdar Kuzuloğlu ile yazarın podcast'ini dinleyerek yazarın fikirlerinin bir kısmını öğrenebilirsiniz.
Genellikle kendimize, ebeveynlerimizden çok daha sert ebeveynlik ediyoruz. Yıllarca doğru olduğunu duymaya alıştığımız şeyleri kabulleniyor ve içimizdeki kırılgan çocuğu bunlara göre yaşamaya zorluyoruz. Üstelik bir süre sonra söyleyen kişi rolünü ebeveynlerimizden, öğretmenlerimizden ve toplumdan devralıp kendimiz üstleniyoruz. En çok kendimiz vuruyoruz kırbacı kendimize.
Öncelikle belirtmem gerekir ki kitapta çoğu zaman kendimi gördüm. İnsanın yalnız olmadığını bilmek güzel bir duygu. Kitapla ilgili olarak ise; psikoloji kişiden kişiye, ortamdan ortama ve hatta sosyoekonomik duruma göre bile değişen bir olgu. Bunların doğal bir sonucu olarak da şunu yaparsanız şu olur gibi basit önermeler içeren herhangi bir kitabın benim için bir geçerliliği bulunmamaktadır. Fakat bu kitabın böyle yukarıdan inme, zorlama "öğütler" içerdiğini düşünmüyorum. Gözde Hanım kalabalıklarla ve insanlarla nasıl başa çıktığını sade bir şekilde anlatmış ve bu konu hakkında yapılabileceklerle ilgili kendi tecrübelerinden yola çıkarak naçizane diyebileceğim önerilerde bulunmuş. Kaç kişi bu kitabı okuduktan sonra sorun olarak gördüğü özelliklerini geliştirmek için adım atar bilmiyorum ancak okumanın kendiniz adına bir niyet göstergesi olacağına eminim.
İçedönük olmanın bir eksiklik olmadığını bir mizaç özelliği olduğunu çok güzel anlatıldığı bir kitap. Bu sene okuduğum beni en çok etkileyen kitap oldu. Tüm içedönüklere tavsiyemdir.
Gözde Attila’nın bu kitabını ilk duyduğumda, ister istemez kişisel gelişimin bu alt janrının klasiklerinden Susan Cain’in Sakinler de Kazanır kitabıyla karşılaştıracağımı düşündüm. Gerçekten de iş dünyasına yönelik içe dönük - dışa dönük çatışmasından bahseden bu tarz eserler, türlü vaka örnekleri, psikolojik deneyler ve konuların nörobilimsel açıklamaları ile, ismi içe dönük, sakin, verici, araştırmacı, baykuş karakterli, mavi kişilikli gibi türlü sıfatlar alan, çocukken sınıfımızda, iş yerinde ekibimizde, apartmanda yan dairemizde gördüğümüz o insanların sessiz görünüşlerinin altında aslında nasıl bir arslan yattığını anlatıyor. Bunları okumayı seviyoruz.
Attila’nın kitabında böyle derinlemesine, karşılaştırmalı bir kanıtlama çabası yok. Birkaç alıntı dışında referanslarla bezeli olduğu da söylenemez. Ancak sizi kolayca içine çekiyor ve düşündürmeyi başarıyor. Formülü de bence samimiyet. Bu kitapta fonksiyonel olmayı başarmış, kendiyle barışık, (haftalık bültenine gönderme yaparak) özgün yanını kucaklamayı öğrenmiş bir insanın kendi öyküsünü okuyoruz. Bunu yaparken biz de kendimizi sevmeyi öğreniyoruz. Sosyal anksiyetemiz olmadığından emin oluyoruz, lise sıralarına, iş yerine ilk girdiğimiz zamanlara geri dönüyoruz. Romantik ilişkilerimizi gözden geçiriyoruz, bol bol şükrediyoruz ve cesur oluyoruz. İçe dönüklerin bayılacağı, dışa dönüklerin ise kaş kaldırma ihtimali olan bu eseri tüm okurlara tavsiye ediyorum.
Benim için hayalkırıklığından öteye gidemedi bu kitap ve yazar. Serdar Kuzuloğlu’nun podcast’inden etkilenip okudum fakat bu eserden sadece yeniyetme içedönüklerin faydalanabileceğini düşünüyorum. 36 yaşında bir içedönük olarak başka bir içedönüğün hikâyesini okumak beni sıktı. Hele de yazarın gençliğinde her gün karşılaşıp hiç selam vermediği bir çocuğa selam vermeye karar verip bu kararını uyguladığı gün kendisini Angeline Jolie gibi hissettiğini söylediği yerde gözlerimi devirmekten kendimi alamadım. Bu kitap bana herkesin bir deneyimiyle ilgili kitap yazdığı ve TED konuşması yaptığı bu dönemde her kişisel deneyime atlamama konusunda karar aldırmıştır.
Kitabı okumakla kalmayıp kitapla ilgili yazarla röportaj yapma sansına da eriştim. : )
Yazarı Gözde'nin de dediği gibi bu kitabı okumak için içedönük olmanız gerekmiyor (ama hepimiz içimizde bir parça içedönüklük taşıyoruz gibi de- Hale'den) ama çevrendeki içedönükleri hele de ailende ya da yakın çevrende varsa daha iyi anlamak için çok güzel bir rehber.
Kitapta içedönük olmak bir sorun mu yoksa başımıza gelen iyi bir şey mi, içedönükler hayata geriden başlar mı gibi soruların cevaplarını Gözde'nin hayatından kesitlerle bulabilirsin.
Bir içedönük olarak kendimi çok sorguladiğim, bazen de insanlara bunu aciklamak zorunda kaldigim bir donemde denk geldim kitaba. O kadar güzel anlatmış ki Gözde hanim, dusundugum şeyleri baskasindan duymak/okumak iyi geldi. Kalabaliklara karismak benim icin pek iç açıcı degildir ama onerilerinin ise yarayacağını düşünüyorum. Kendinizi ya da içe dönük birini anlamak isterseniz tavsiye ederim. Rahat okunur, asla zaman kaybi gibi hissettirmeyen bir kitap.
Oldukça akıcı bir dille yazılmış, yazarın anekdotları ile bezendigi için oldukça samimi ve insanın hem kendini hem de yakın çevresini anlamasina yardımcı olan bir kitap. Okurken kendimi birçok kez yazarın yerine koydum. Yaşadığı zorlukları onunla birlikte yaşadım. Verdiği çözümleri de uygulanabilir ve hayatın içine kolay dahil edilebilir gördüğüm için not ettim. Elimden geldiğince deneyeceğim.
Çerez niyetine okuyabileceğiniz, derinliği olmayan bir kitap. Tamamen kişisel örneklerden genele çıkarım yapılmış ki bence doğru olmamış. Ayrıca 50 sayfalık kitap boş sayfalar ve kocaman puntolu yazılarla 160 sayfaya çıkarılmış.