İş dünyasında pek çok lider görevini layığıyla yerine getirmek için gayret gösterir ancak kimileri vardır ki yıllar sonra dahi adından ve başarılarından söz ettirir. Peki, bu kişilerin farklı yönleri ve onları öne çıkaran özellikleri nelerdir? Çalışanlarıyla ekip olmayı bilen, önceliğine “insan”ı koyan bir lider nasıl yetişir? Ankara Fen Lisesi yıllarından ODTÜ’ye, Harvard Business School’dan Microsoft Türkiye’ye ve oradan da Turkcell’e uzanan sıradışı bir hikâye Süreyya Ciliv’inki… Göçlerle şekillenen, ülkenin içinde bulunduğu zorlu koşullara rağmen ilime sarılan, nihayetinde hayata ve yeniliklere karşı hiç dinmeyen merakı, geleceği şimdiden görebilen vizyonu ve teknolojiye inancıyla daima ileriyi hedefleyen bir yolculuk… Süreyya Ciliv hayatının görünen-görünmeyen, yanlış bilinen taraflarını, Vehbi Koç’tan burs isteyip de neden geri çevirdiğini, ABD’de cebinde 5 centle geçen günleri, girişimciliğe nasıl soyunduğunu, Bill Gates ile çalışmayı nasıl bıraktığını, Turkcell’deki ilk aylarında neden kovulduğunu ama yine de direnip nasıl harika bir takım oluşturduğunu, Turkcell’i nasıl global bir şirket hâline dönüştürdüğünü, en çok da Türkiye’nin teknoloji ve bilgi alanında ilerlemesi için nasıl çabaladığını tek tek anlattı; Fırat Demirel kaleme aldı. Türkiye’de mobil geniş bant ve fiber optik çağını başlatarak ülkenin teknolojik ve ekonomik kalkınmasına kalıcı bir iz bırakan, liderliğiyle binlerce kişiye rol model olan, Doğu’ya yatırımın ve sosyal sorumluluk projelerinin önünü açan; özetle bir kıvılcım olarak gittiği yurt dışından Türkiye’nin her köşesine sirayet eden bir alev olarak dönen bir lider... Eğer içinizde teknoloji ve bilimin ışığında, insanlara daha fazla değer vererek, gençlere ve öncelikle kendinize güvenerek dünya çapında işler yapma ateşi varsa bu kitap tam size göre...
Sureyya Ciliv'in basarilarla dolu profesyonel hayati hem iham verici, hem de onemli ogretiler iceriyor. Fakat keske Firat bey yerine baska bir yetkin yazar kaleme alabilseydi. Bir metinde kisinin ne kadar rahatladigini anlatmak icin "kizgin kumlardan serin sulara atlamis gibi hissetti" ifadesi hem de iki ayri yerde kullaniliyorsa, ben bu metni en hafif ifade ile "sig" olarak tanimlayabilirim.
Kitabı ne zaman elime alıp okumaya başlasam, normal okuma sürelerimden çok daha ilerilere gittiğimi farkettim. Kitabın dili, kaç sayfa okuduğunuzu anlamadan devam edebileceğiniz şekilde gayet akıcıydı.
Süreyya Ciliv'in macerasının da bu kadar ilgi çekici olduğunu bilmiyordum. Özellikle Bill Gates ve Steve Ballmer'lı bölümler benim için çok heyecanlıydı. Yine Turkcell'deki macerası da öyle. Ama kitabın sonları beni pek memnun etmedi ve son kısmında Süreyya Ciliv'in bugün neler yaptığı ya da neler yapmayı planladığı ile ilgili bir bölüm de görmek isterdim. Ama yine de böyle güzel bir kitap için bu sebeple puan kırmayı doğru bulmadım.
Süreyya Bey'le gıyaben tanışmak, onun hayatını okumak, beni son derece etkiledi ve bana ilham verdi. Kitabı okurken en çok şunun farkına vardım: bu insan durmadan yılmadan çalışmış, çabalamış. Fırat'ın kalemiyle de çok güzel, akıcı ve keyifli bir kitap olmuş. Anadolu'dan çıkıp Amerika'ya okumaya gitmiş, kendini güzel yetiştirmiş, Türkiye'ye, teknolojiye gönül vermiş, güzel işler başarmış, çalışmanın önemini gösteren, gençlere ilham olabilecek Süreyya Ciliv'in hayatını herkesin okumasını isterim. Bu kitap bana otobiografi/biografi tarzındaki kitapları da sevebileceğimi gösterdi.
"... İlkokuldan sonra yatılı okumak bana arkadaşlığı, diğer insanlar takım olmayı, sosyal ilişkiler kurmayı ögretti. Onlara güvenmeyi ve güvenmemeyi... Kısacası insanları öğretti. Doğru insanları sevmeyi, dostları çok değerli bulmayı..."
"Sadece benim iyi olmam yetmez, çevremde ne kadar akıllı ve başarılı insan olursa bu hepimiz için o kadar iyi olur. Etrafında iyi insanlar yoksa kim mutlu olabilir ki..."
"Ancak Süreyya her şeye rağmen ters esen rüzgarın da hayatın bir parçası olduğunu biliyor, ayrıcalık görmeyi de göstermeyi de istemiyordu. Iyi bir karakter inşa etmenin iyi bir kariyer inşa etmekten daha zor olduğunu biliyor ve her zaman olduğu gibi oyunu temiz oynamak istiyordu. Ailesinden özellikle babasından görüp bildiği tek oyun dürüstlüktü."
"Ekibe kendi fikrini dayatarak uygulatmak var, bir de ekibin o fikri kabul ederek ilerlemesi var. Süreyya yeri gelir ekibiyle uzun toplantılar yapardı. Sonunda ekip fikrini kabul ettiği takdirde ileri giderdi. Günün sonunda, 'Ben böyle istiyorum,' demeden, sanki ekip bunu istiyormuş gibi olurdu. Süreyya'ya bir şeyi doğru şekilde anlatırsanız gidip başbakanla da konuşur, Yalova'da salatalık satan manavla da. İkisine de inandırır, ikisinin de aynı şekilde koşmasını sağlar. Sadece zenginlik, para, güç değil; herkesi o hikayenin peşinde koşmaya inandırır. Başarısının önemli taraflarından birinin bu olduğunu düşünüyorum."
Kitaba baslarken ilk sayfalarda, eyvah acemi biri yazmis bunu galiba diye bir kaygi ile baslasam da sonralari elimden birakamadigim akicilikta bir hikayeye donustu. O yillarda Turkcell’de calisan arkadaslarimiz vasitasi ile duydugumuz projelerin, basari hikayelerinin oykulerini okumak cok keyifliydi. Saniyorum Ciliv’in siyasi konulari bulasmama arzusundan olsa gerek ayrilma sureci kitapda hic anlatilmamis. Ayrilisinin perde arkasi verilse daha butunsel olabilirdi, keza ayrildiktan sonra gecen donemde yaptiklari da cok yuzeysel gecilmis. Dipnotlarda verilen uzun url’ler karekod olarak verilebilirdi, tum kitap Turkcell’in telekom sirketi degil teknoloji sirketi olarak konumlanmasi uzerine iken…bu da yayinevinin bir eksikligi saniyorum
Süreyya Ciliv, hayatını oldukça merak ettiğim bir liderdi, bu kitap sayesinde hayatını okuma fırsatı bulduğum için memnunum. Ancak yazım dili oldukça keyifsiz ve yorucu. Süreyya Ciliv’in kim olduğunu bilmeden, yalnızca onun hayatını öğrenmek amacıyla okumuyorsanız muhtemelen keyif almaz ve yarıda bırakırsınız.
Süreyya Ciliv’e gelince, yalnızca Turkcell’in efsanevi CEO’su olarak biliyordum kendisini, çok çok daha ötesi olduğunu bu kitapla öğrendim. Gerçekten sıradan bir aileden gelmiş ama çocuklarını daha iyisi için sürekli zorlayan, vizyonlu bir babaya sahip. Süreyya Ciliv de bunun hakkını vermiş, hep iyi ve en iyi olmak için çalışmaktan hiç yılmamış ve sonunda da karşılığını almış. Profesyonel hayatta çalışanlar için ilham verici bir hayata sahip. Keşke bugünün Türkiye’sinde de bir yeri olabilse ve liderliğinden, vizyonundan şimdi de yararlanabilsek dedirtiyor.
Kitabın ilk 50 sayfasinda o kadar çok hata ve tutarsızlık vardı.ki. 1969'da aya gidilmesini Ankara'da tv'den izliyor SCI, ama 5-6 sene, 10-15 sayfa sonra "Zaten Türkiye'de tv yoktu". 1979 Independenta kazasi boğaz trafiğini kapatıyor ama öğretmeni nasılsa Kadıköy yakasına geçebiliyor (Boğaz köprüsünü kullanmış olabilir mi?) 100. sayfada bıraktım. Eğitimi bile bitmemişti.
Biyografi yazarlığı teknoloji blogu yazmaktan daha kapsamlı bir iş olsa gerek. Çok kuru ve tek düze anlatım. Rıdvan Akar'ın H.Ozyegin biyografisini yeni bitirmemis olsam belki bu kadar hayal kırıklığına ugramazdim.
Kendine misyon yükleyen kitaplardan uzak durmam gerektiğini bir kez daha hatırladım.
Macera filmi tadında, carcabuk okunan bir kitap. Bir basari hikayesi. Sirkette yalakalik yapanlara asla prim vermemesi, boş konuşan, isguzar ve karaktersiz tiplerle isi olmazmis. Terfi ettirecegi kisilerin karakterine de dikkat edermis. Keske bizim sirkete de boyle bir lider gelse.
Turkcell’in bir dönemde yaşadığı başarılı dönem malum. Süreyya Ciliv’in de etkisini merak ediyordum. İstifade ettim. Akıcı ve içeriği faydalı. Yazarın gayretini takdir ediyorum ancak çok daha ’iyi’ bir biyografi kitabı olması için yeterince malzeme varmış. Turkcell’de istifa süreci, sonrası ve Microsoft dönemi daha detaylı olabilirmiş.
320 sayfa olmasina ragmen bir cirpida okuyabildiginiz, akici, surukleyici ve motive edici bir biyografi. Kabaca uce ayriliyor: aileden aldigi egitim ve ogrencilik yillari, ilk is yillari ve Microsoft, en son olarak detayli bir Turkcell hikayesi. Her bir parcasinda ayri guzel hikayeler ve dersler var. Kitabi almadan once ilginizi test etmek veya kamcilamak icin "Nasil Olunur" podcast serisindeki uzun roportajini dinleyebilirsiniz, orda anlattiklarinin bircogu kitapta geciyor.
Ornegin egitim icin babasi Etem Ciliv'in disiplinli ve vizyoner karakterinin kendisinin gelisimine ne kadar onayak oldugunu ogreniyoruz. Sulaleden de gelen bir egitim gelenegi var tabii ki, Etem Ciliv ve diger 2 kardesin de universite mezunu olmasi 1950'ler donemi icin istisnai bir durum mesela. Bu 3 kardesi yetistiren babaanne Muberra Hanim'in Sureyya'nin ilkogretim gunleri boyunca odevlerini takip etmesi, odevleri kendisine hem okumasini hem anlatmasini istemesi ve iyi anlatamazsa tekrar anlattirmasi gibi sistematik sekilde yaklasmasi ile babasi Etem Bey'in durup durup matematik/geometri sorulari sormasi, ingilizcesi gelissin diye her gun en az 1 sayfa tercume ettirmesi ve yapmazsa sokaga cikma yasagi vermesi gibi gibi aileden nasil bir terbiye ve arkaplanla geldigini ogreniyoruz. Tabii bu metodlar Sureyya Ciliv'in diger kardeslerine de yapiliyor ancak her biri Sureyya Ciliv kadar parlak degil. Nitekim kendisinin ne kadar zeki ve potansiyelli biri oldugu ilk egitim yillarinda ortaya cikiyor ve ailenin vizyonu kendisinin kapasitesi ve caliskanligiyla birlesince ortaya muhtesem bir egitim hikayesi cikmis. bkz: ingilizce egitimi alsin diye basta Kadikoy Maarif'e yazdirilmasi ve Ankara'dan gonderilmesi, lise kisminda en iyi fen egitimi orda diye yeniden suruklenerek Ankara Fen Lisesi'ne gonderilmesi gibi ailenin direktifleriyle alinan kararlar Sureyya Ciliv'in her bir sinavda dereceye girmesi ile mumkun olan seyler.
Sonrasinda Amerika macerasi basliyor. Basta ODTU'ye gitmek istemesine ve gitmesine ragmen 80'ler darbe ortaminin egitimi askiya almasi ve bosa gecen zaman sonrasi Amerika'ya gidisi ve kendi ayaklari ustunde kalma cabasini okuyoruz. Maddi olarak aldigi destek kisitli oldugu icin kendini idame ettirmek zorunda ve once garsonluk vs. yaparak sonrasinda kendi bursunu yaratarak (TR devletinin yurtdisindaki basarili bir ogrencisini yalniz birakmadigini da ogreniyoruz) ayakta kalisini ve 3.5 senede çift anadal mezunu olma hikayesi var.
Tum bu egitim surecinde ve sonrasinda kendisini guclu kilan psikolojisinin ic yuzunu ve Turkiye'nin gelecegi icin adanmis olmasini ogrenmek hosuma gitti. Ben anlatilan hikayeye inandim zira Turkcell olsun Microsoft olsun dahil oldugu projelerde Turkiye'ye bir katki sunma, Turkiye'yi ileriye tasima durtusu oldugunu tekrar tekrar okuyabiliyoruz. Guclu psikoloji kismini da bu idealleri ortaya koydugu irade ve universite yillarindan beri sahip oldugu kararliligi acisindan ele aliyorum. Hayatinda hic alkol, sigara ve bilimum seylere ilisigi olmamasinin arkasindaki dusunce suzgeci de buna paralel ornegin. Denedikten sonra seversem ve devem edersem kontrolu kaybedebilirim, bursumu kaybedebilirim diyerek asla bulasmiyor.
Cok uzattim. Sonrasinda HBS'de nasil dersler islendigini ve neler ogretildigini, Microsoft'un nasil isledigini ve sirket kulturunu, tee 2000'lerde Bill Gates'in kendine bir tablet yaptirip paso onunla gezdigini ancak bunu bir urune donusturmedigini, takim oyununun ve sirketin musteriyle dogrudan temas eden -bayilikler gibi- son kademelerinin ne kadar onemli oldugunu, donemin basbakani Mesut Yilmaz'in TR'yi ziyarete gelen Microsoft CEO'su Steve Ballmer'a 2 kere "sen burdasin da Bill Gates ne zaman gelecek?" diyip kusturmesi ve yatirim firsatini tepmesini, Turkcell'deyken inisiyatif alarak Diyarbakir'a cagri merkezi acmasi ve bolgede yarattigi istihdam/mutluluk/ekonomik katki gibi gibi turlu guzel anekdotlar var sonrasinda. Guzel bir hikayeydi ancak 2015 sonrasina hic deginilmemis nedense ve bircok biyografide oldugu gibi ana kahramanimizin tek 1 kusuru yok, mukemmel otesi bir varlik....
Bazı insanlarda özel bir yaşama iştahı var. İhtimalleri düşünmek gözlerindeki ışığı parlatıyor, olumsuzlukların üzerinden atlayıp ileride ne var diye hemen yola devam ediyorlar. Türkiye’nin 3G’ye geçişini hayal meyal hatırlıyorum. Yapılan reklam kampanyalarının nedenini kitabı okuyunca daha iyi anladım. Rakiplerin daha evvel yaptıkları yatırımların karını almaya devam etmek istemeleri, Turkcell’in ortaklarından Çukurova Grubu’nun 2007 genel seçimlerinden sonra hükümetle arasının açılması sonucu yavaşlatılan bürokrasiye rağmen ülkeyi dünya standartlarına taşımak, her vatandaşı hızlı internete ve akıllı telefona kavuşturmak isteyen o tutkulu CEO, bu reklamlar sayesinde halka “sizin menfaatiniz için çalışıyoruz, bu yolda bizi yalnız bırakmayın” demeye çalışıyormuş. Amerika’da okumuş, Harvard’ta MBA yapmış birinin ağzında gümüş kaşıkla doğduğunu varsayarız genelde. Oysa boşanmış bir ailenin babada kalmış çocuklarındanmış Süreyya Ciliv ve babası kendi büyüme travmalarından olsa gerek sevgisini en fazla matematik problemleri çözdürerek gösteren biriymiş. Hırçın olabilirdi, yakıp yıkabilir, bağları koparabilirdi muhakkak ama o hep ikna etmeyi seçmiş ki ileride iş yaşantısında da tozu dumana katması ile değil, uzlaşma ve ikna kabiliyetleri ile anılan birine dönüşmüş. Aile evinde takdir gören “ilim -bilim” onun da hayatının merkezinde yer etmiş; hep çok iyi puanlar alan, iyi okuyan biri olmak onun zaten doğası olmuş. Bilimi kendisinin ve ülkesinin gelişimi için kullanmak onun aile örüntüsünün pozitif yansıması; ailesinde pek çok kıymetli bilim ve tıp insanı olmasının da nedeni bu örüntüyü dönüştürmeyi bilmeleri… Çok başarılı birini gördüğümde öncelikle ailesinden, sonra iş çevresinden maddi ve manevi destek gördüğünü, başarısızlık korkusu yaşamadığını, tuzunun kuru olduğunu düşünme eğilimim var. Oysa kendi başını kurtarması gerektiği çok net ifade edilmiş, kazandığı bursu kaybetmemesi gerektiğini hep hissetmiş, stratejileri kabul görmeyip çok inandığı işten uzaklaştırılmış, ırkçılığa uğramış, çok ortaklı ve araları iyi olamayan patronların olduğu bir yapıda yöneticilik yapmış, patronlardan birinin hükümetle arasındaki soğukluk nedeniyle icraatları yavaşlatılmış, bazen de açıkça engellenmiş biri var burada… Ama onu bu talihsizliklerle değil, Türkiye’yi dünya standartlarında internet hızına kavuşturan altyapıyı kuran adam olarak biliyoruz. Takım oyununa kıymet veren bir takım kaptanı olması, çalışanların herbirine şirketin vizyonunu gösterip onları da bu amaç için hevesle çalışmaya ikna etmesi, gençlere yönetici kademelerinde rol vermesi, dezavantajlı bölgelere istihdam götürmesiyle Türkiye’de nadir görülebilecek bir yöneticilik örneği… “Keşke babam olsa” diyerek okudum…
O zaman bu kitap tam size göre. Kitabın ön sözünü okumanızla tüylerinizin diken diken olması arasında geçen 3 milisaniye, bu kitabı heyecanla okumaya devam etmenizi sağlayacak.
Kitap temelde 2 bölümden oluşuyor. 1. Süreyya Ciliv’in gençliği 2. Çalışma hayatı
Aslında hayatını okumaya başladığınızda dahi Süreyya Ciliv’in başarılı olacağını illiklerinize kadar hissedebiliyorsunuz. Çevresindeki o müthiş insan topluluğu sanki altın tepsi ile önüne sunulmuş gibi. Çok güzel bir ailede çok güzel bir eğitim alarak yetiştiğini görebiliyorsunuz.
Biz sadece bilgi ve birikiminin yansımasını Turkcell’de gördük.. O aslında hep vardı.
Kitabın dili çok hafif. Müthiş bir enerjisi var. Fırat’ın kalemi bir önceki kitapta olduğu gibi yumuşak ve tatlı. Okudukça okumaya devam ediyorsunuz.
Süreyya Ciliv’in Turkcell’de yaptıklarından ziyade hayata bakışını bu kitapta çok rahatlıkla görebiliyoruz.
Bu ülkeden çıkan ender liderlerden bir tanesi.
Bir yönetici veya çalışan olarak onaylanmış çıkarımlar alabilirsiniz. Bunları sadece işinizde uygulamak kalıyor.
Uzun vadede gördüler ki Süreyya şirket için iyi olanı yapmanın peşinde.” Bizlere,dik duruş sonrası görülen saygının paha biçilmez bir duygu olduğunu, her daim rasyonelin ışığından sapmamanın kıymetini bir kez daha hatırlatıp tereddütlü karanlıklarımıza ışık oldunuz, varolasınız! “Küçücük ülkeden gelen bu adam mı yönetecek globali ? “ bakışlarına defalarca maruz kalan bana yalnız olmadığımı hissettirdiniz 🧚♀️ Gün geldi,niye döndün , rahat mı battı bakışlarına maruz kalıp,ülkemizin adını uluslarası arenada baş köşelere yazdırdık. Gün geldi , çocuklarımızdan ayrılıp , mantıksızlığın içindeki mantığı anlatmaya çalıştık. Kendimizi gerçekleştirmenin hazzını yaşadık elbet , seçimlerimizin vazgeçişleriyle… Hep birlikte her daim bilgi ve hakkaniyetin kazandığı günler görmek dileğiyle✨
Başarılar ile dolu bir hayatın çok kötü anlatıldığını düşünüyorum. Hiçbir yanlışı yada kötülüğü olmayan bir insan değildir diye düşünüyorum Süreyya Civil’in bu taraflarına da odaklanılabilirdi. Ayrıca Turkcell sonrası ve Turkcell’in değişik ortaklık yapısı üzerinden hep yüzeysel geçilmiş keşke biraz detay kovalanabilseydi buralarda.
Kendi adıma Süreyya Civil’in hayatına hayran kaldım. Çok çalışarak nerelere gelinebileceğinin bir başka örneğini gösterdiği için kendisine teşekkür borçluyuz. Kıvılcım olarak gittiği uzak diyarlardan alevler olarak dönüp katkı sağlamış ülkemize. Nice Süreyya’nın çıkmasını diliyorum.
Yazarın akıcı bir anlatımı var o yüzden hızlıca okunabiliyor. İlk 120 sayfa öğrencinin el kitabı tadında sonrası gerçekten göçlerle şekillenen bir hayat. Kitabı okurken Süreyya'nın öğrencilik yıllarından itibaren samimi ve çevresi tarafından sevilen biri olduğunu çok net bir şekilde hissediyorsunuz. Farklı bir şeyler yapma ve meşgul olma isteği = Tutku 🫰🏻
Süreyya Bey'in ilhan verici yaşamı yazarın sade dili ve akıcı anlatımıyla daha da güzel olmuş. Süreyya Bey'e bu zamana kadar gerçekleştirdiği herşey için teşekkürler, Fırat Bey'inde kalemine sağlık. Yeni nesillere memleket için çalışmanın üretmenin ne demek olduğunu öğrenme konusunda örnek olmasını diliyorum.
Hem Süreyya bey’in hayatını kısaca öğrenip hem de hayatının dokunduğu teknoloji tarihini deneyimlemek pek güzeldi.
Baskı için küçük eleştirilerim: - Bazı kısımlar sanırım metni kısaltmak için tek cümlede birleştirilip hızlı geçilmiş. - Alıntılanan kısımlardan önce font değişikliği yapılması geçişi algılamak için iyi olabilir.
Beni çok motive eden, azminin tahmin ettiğimden daha fazla olduğunu okurken hissettiğim, liderlik konularında kendi yöneticiliğime eklemeler neler yapabilirimi düşündüren elime tam olarak okumam gereken bir dönemde çıkan bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Neler neler sığdırmış hem okul hem de iş hayatına. Ülkemize katkıları için ise minnettarım.
As a young employee at Turkcell during Süreyya Ciliv era, I always admired him. Now reading this book, I have even bigger respect and understanding for Mr. Ciliv.
The book is capturing and very easy to read, except the time shifts in the last maybe 50 pages. To keep the themes intact author decided to break chronogical order and jumping back and forth in time.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Süreyya Ciliv’in hayat hikayesini, başarılarını, ülkemize yaptığı katkılarını, sosyal sorumluluk projelerini anlatan çok değerli bir kitap. Ülkemize yaptığı katkılarını,çalışma disiplinini insana değer anlayışından yola çıkarak ürettiklerini okudukça motive olmamak mümkün değil. Ülkemize katkıları için ve bu kitabı yazmaya vesile olduğu için Fırat Demirel ‘e çok teşekkürler.
15 senelik Turkcell geçmişini yada ettiğim ve ne kadar güzel ve doğru işler yapmışız dediğim, biyografi olsa da iş hayatında aile olmanın tariflendigi bir kitap olmuş. İnsana dokunmanın ne kadar onemli oldugunu defaatle göstermiş Fırat. Kalemine sağlık.
Özellikle eski Türkiye'nin eğitim ve insan kalitesini; insanların işlerini nasıl bir özen ve itina ile yaptıklarını göstermesi açısından önemli bir hatırat. Süreyya Ciliv'in yaptıklarını ve vizyonunu her sektör ve alana uygulamak mümkün ve elzem.
Sureyya Bey’in hayati ince ve guzel detaylarla bezeli. Oncelikle odağında insan olan Sureyya Bey’in hikayesi gercekten cok ilham verici. Bir biyografiyi surukleyici yazabilmek zordur; Fırat Demirel bunu cok guzel başarmış.
Türkcell'de yaptıkları güzel ama kitap fazla tek taraflı. Kitabı uzun, yetersiz ve biraz sıkıcı buldum açıkçası. Bu, Süreyya Ciliv'i sevdiğim ve başarılı bulduğum gerçeğini değiştirmez. Zaten o yüzden aldım ve okudum bu kitabı.
Kitabın ilk yarısı çok başarılıydı ancak ikinci yarısı Süreyya Bey’in biyografisinden ziyade Turkcell propagandası gibiydi. Evet Süreyya Bey’in Turkcell’e kattıkları olağanüstüydü ancak bunları anlatmak için ayrılan zaman çok fazlaydı.
Harika bir kitap. Özellikle kariyerine yeni başlamış genç arkadaşların baş ucu kitabı olacak nitelikte bir eser ortaya çıkmış. Böyle bir kariyeri, hayat mücadelesini, başarı ve başarısızlıkları ölümsüzleştirmeye vesile olan Fırat Bey ve Süreyya Beye teşekkür ediyoruz.
Ben de bazı kişilerin yorumlarını katılıyorum. Başka bir yazar yazsa imiş, daha başarılı bir kitap ortaya çıkabilirmiş. Süreyya Bey gibi bir değerin hayat hikayesi zayıf bir dille anlatılmış. Ama genel olarak Süreyya Bey’i tanımak için bu kitabı okumayı tavsiye ederim.
Süreyya Bey'in hayatı haricinde kendine mühendislik, yurt dışında çalışma, kurumsal çalışma hayatı alanlarında geliştirmek isteyenlerinde okumak isteyeceği bir kitap olmuş. İlk bölümler güzel olsa da sonlara hızlıca geçiştiriyorsunuz.
Sureyya Bey’in biyografisi cok ilgi cekici olsa da zoraki bir ovgu listesi gibi bir biyografide ilk kez gordugum sammimiyetsiz ve amator bu uslupla yazilmis.
Güzel bir kitap özellikle Turkcell bölümüne kadar çok iyi gitti Turkcell bölümünün orta kısmından sonra biraz akmadı. Ama ilk bölüm, Süreyya beyin çabası ve hayatı gerçekten ilham verici.