Jump to ratings and reviews
Rate this book

Kinyas ve Kayra

Rate this book
Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarğo işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşadım! Ancak hayattayım.

Kayra, bir gün bana 'Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti.

531 pages, Paperback

First published January 1, 2000

648 people are currently reading
6811 people want to read

About the author

Hakan Günday

24 books1,200 followers
Hakan Günday was born in Rhodes in 1976. He finished his primary education in Brussels. After attending Ankara Tevfik Fikret High School, he studied at the Department of French Translator in the Faculty of Literature of Hacettepe University. He then transferred to Université Libre de Bruxelles. Günday continued his study in the Faculty of Political Sciences at Ankara University. He published his first novel, Kinyas ve Kayra, in 2000.

He is also a playwright and working in cooperation with DOT company- İstanbul (http://go-dot.org/).

His play Mandrel did its premiere at the 17th International İstanbul Theatre Festival (2010). (http://tiyatro.iksv.org/en/program/27)

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
3,271 (43%)
4 stars
2,280 (30%)
3 stars
1,137 (15%)
2 stars
477 (6%)
1 star
292 (3%)
Displaying 1 - 30 of 478 reviews
Profile Image for Özlem Güzelharcan.
Author 5 books345 followers
August 11, 2012

Eger basima bir sey gelmeyecekse itiraf etmem gerek; ben bu kitabi sevmedim, hem de hic!

200 kusur sayfasini okuyacak kadar dayanmistim halbuku cunku AZ gibi Turk edebiyatinin gelmis gecmis en iyi kitaplarindan birini yazan adamin, Hakan Gunday'in ilk romaniydi bu, hem de herkesin cok sevdigini gordugum, surekli yeni baskisi yapilan.. Hayal kirikligi icinde daha fazla devam edemeden yarisinda birakiyorum kitabi cunku:

15 yasinda degilim. Eger olsaydim, belki bu her paragrafta "olum" den bahseden ergen edebiyatindan(!) hoslanabilirdim bir nebze, belki. Ama bu sonu -nedense- uc nokta ile biten kuralli cumlelerle dolu "yasamaktan, tum anlilardan nefret ediyorum. Hayat cok b..tan, olmek istiyorum, lanet olsun! Ama olemiyorum, nasil olsem acaba?" li paragraflar beni edebi olarak hic ama hic beslemiyor, cunku bu anlamsizca keder yuklu, tek yonlu karakterlerin dunyasi artik ilgimi cekmekten cok uzakta.

Saniyorum ki Hakan Gunday bu ilk romaninda icindeki butun kini, huznu, yalnizligi herkese haykirmak istemis 500 sayfada, iyi de yapmis, burda bir sorun yok ama keske icine biraz mizah, biraz yaraticilik katsaymis hikayenin de biz her sayfada ayni cumleleri okuyup durmasaymisiz. (Bkz. Kaybedenlerin hikayesini yaraticilik, edebi lezzet ve sinizmin doruklarida anlatan ve ders olarak okutulmasi gereken: Tutunamayanlar/Oguz Atay)

Maalesef iyi, lezzetli edebiyat demek karakterlerin paragaflar boyu kendi kendilerine konustugu, hayati ve herkesi genelledigi, kategoriledigi ve buyuk laflar ettigi bir sey degil benim icin. (iyi ki)

Orhan Pamuk, Oteki Renkler'de Tutunamayanlar icin soyle diyordu:

“İki türlü Oğuz Atay okuru vardır. 1. “Ah canım Selim!” duyarlığına ilgi duyan kültür ve melodram düşkünü okur. 2. “Bat dünya bat!” sinizmini seven alaycı okur. Ben ikinci takımdanım ve birincilerin Oğuz Atay’dan pek bir şey anladıklarını sanmıyorum.”

Orhan Pamuk'un son cumlesindeki iddia ve kararliliga sahip miyim, emin degilim ama Ah Canim Selim'cilerin bu kitabi seveceklerini dusunuyorum!

Son olarak.. AZ'i edebi acidan oyle begendim ve sevdim ki, galiba her Gunday kitabini onla karsilastirma hastaligina yakalandim. Sofradaki en lezzetli yemegi en once yemeye baslamak gibi, sonrasi hep daha "az".






Profile Image for Oguz Akturk.
290 reviews736 followers
March 6, 2021
YouTube kitap kanalımda Hakan Günday'ın bütün kitapları ve kitaplarını okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
https://youtu.be/uqCotb6in_0

Taedium vitae = Yaşamın amaçsızlığı, hayatın boşluğu, yaşam bıkkınlığı, hayattan usanma anlamlarına gelebilen Latince bir söz öbeği. Kayra'nın Zippo çakmağında yazan bu söz öbeği bütün romana ve karakterlerine ışık tutabilecek bir öbek aslında.

Kitapta sosyolojik yönden harika eleştiriler bulunmakta. Sorgulamayan insanlara bir savaş açmış kitap neredeyse! Yaşamı ararken sayısızca ölümle karşılaşmış insanların bıkkınlığının kitabı sanki.

Öncelikle Yeraltı Edebiyatı'nın Türkiye'deki bir temsilcisiyle tanıştığım için Hakan Günday'la gurur duyuyorum, son zamanlarda en çok etkilendiğim kitaplardan biri oldu Kinyas ve Kayra, haliyle ben de çok doldum anlatmak istediklerim için. Devrikleşti cümlelerim bile onun yüzünden!

Yeraltı Edebiyatı'ndan biraz bahsetmek gerekirse; bazı kişilerin böyle romanları sevmemesini anlayabilirim. Çünkü size duymak istediklerinizi anlatmaz bu tür romanlar, kaçmaya çalıştığınız, toplum içerisinde görmek, duymak ve konuşmak istemediğiniz her türlü konuyu edebiyatın bu türünde bulabilirsiniz. Eğer Whatsapp'taki üç maymundan biriyseniz okumayın bu kitabı! Sonuç olarak, tam bir üç maymun kesildiğiniz edebiyattır diye nitelendirebiliriz Yeraltı Edebiyatı'nı.

Kayra'yı uzun saçlarından, uzun bıyıklarından ve zihniyle verdiği o çetin savaşından, Kinyas'ı ise mermi izlerinden, dövmelerinden ve vücudundaki izlerle ters orantılı bir şekilde üstünde duran cezbedici kafasından, her ikisini tanımak istersek de doymak bilmeyen uçkurlarından tanıyabiliyoruz aslında! Kinyas ve Kayra adlarının bu yüzden her harflerinin dahi çok değerli olduğunu düşünüyorum.

Yeraltı Edebiyatı'nı gerçekten de yerin altında geçen bir edebiyat türü olarak düşünebiliriz aslında. Bundan dolayı da romanın başlarında Kayra'nın uykucu olması özelliğinden dolayı ve Kinyas'ın beyninin çıkmazlarında volta atmasından ve uykusuzluğundan dolayı Kinyas'ın Kayra'dan daha da derinlerde ve yerin daha da altlarında olduğunu düşündüm ister istemez. Çünkü Kinyas'ın düşünceleri ilk başta benim için Yeraltı Edebiyatı'nın o karanlık yapısına daha uygun geliyordu. Bu nedenle onu daha fazla aşağılarda, derin düşüncelerde ve Kayra'dan daha düşünceli görüyordum. Bununla beraber yukarıda olmak isteyenlerin değil, aşağı tırmananların edebiyatıydı Yeraltı Edebiyatı.


Başlarda Kayra'nın realizmi, Kinyas'ın ise sürrealizmi temsil ettiğini düşünüyordum. Kayra uyumayı seviyordu, Kinyas uyumamayı seviyordu. Kayra yalancı ve ikna ediciydi, Kinyas günahkardı ve cesurdu. Ama bu karşıtlıklardı onları bu kadar da yakın yapan! Karşıtlıklara rağmen ikisi de hayatı ve kendilerini karşılarına çıkan her olay sırasında sorguluyordu, hem de ölümüne. Bu yüzden kitapta bir paragraf kitabın konusuyken diğer paragraf harika alıntıların bulunduğu bir paragraf oluyordu! En sevdiğim şeylerden biri olarak, bizim de günlük hayatlarımızda her gün yaptığımız ve iki karakterin de buluştuğu ortak noktalardan biri olarak karşılarındaki insanlara aslında çok şey demeye çalışıp fakat sonra vazgeçip de onları demeyip, karşılarındaki insanların tam da duymak istediği şeyleri demeleriydi. İşte biz de bunu yaklaşık olarak her gün yapıyoruz, evet, her gün. Her gün karşımızdaki insanlara onların duymak isteyeceği şeyleri söylemek zorunda gibi hissediyoruz.

Kayra'nın 250. sayfada dediği gibi yalnız kalabildiği ve bedeninin çevresinde yıllar boyu inşa etmiş olduğu beynine ait bir yalnızlık katedrali vardı. Bunun tersine Kinyas'ın ise artık fazla sayıda insanla etkileşime geçmekten oluşmuş bir insan kalabalığı katedrali vardı resmen!

Kinyas ve Kayra genel olarak beyinleriyle telekinezi yoluyla konuşuyorlardı sanki, bazen aynı bizlerin yaptığı gibi. İkili bir araya gelince neredeyse hiç konuşmuyorlardı fakat akıllarından esas geçenler günlük hayatlarımızda başka insanlarlayken düşündüğümüz şeyler kadar çeşit çeşit ve daha gerçeklerdi!

Ayrı bir parantez olarak, 540 sayfalık romanda Alp adında kendisine sadece 4 sayfa verilmiş karakterin geçtiği kısımdaki hikayeyi arada açıp açıp okuyorum. Sırf bu Alp adlı karakterin yaşadığı şeylerden bile mükemmel kitaplar yazılır, mükemmel filmler çekilir diye düşünüyorum. Gerçekten harika bir hayalgücü.

--- İncelememin bundan sonraki kısımları spoiler içerebilir, kitabı okumayanlar ya da okumayı düşünenler incelememin devamını okumasa daha iyi olur kendileri için. ---

Bu romanla ilişkilendirdiğim şarkılardan ilki "Yüzyüzeyken Konuşuruz - Kalabalık" adlı şarkı. Kayra'nın Yolu'nun son sayfalarında hissettiğim ve Kayra'nın beynindeki zihinsel kalabalığa tam olarak oturan sözleri var bence. Ayrıca Kinyas'ın Yolu'nda Kinyas'ın dönüştüğü son hal olarak kaçamadığı fiziksel kalabalıktan dolayı altı milyar sıradan insandan birine dönüştüğü için de bu şarkı aklıma geldi.
"Kalabalık kalabalık evin içi, kaçamadık kaçamadık bir gün için, izin ver sana gelim ben." Gerçekten de Kayra, Kinyas'ın beynine ziyarete gitmek istiyordu. Kinyas da Kayra'nınkine!

Romanla ilgili ilişkilendirdiğim şarkılardan ikincisi romanda bir kaç yerde adı geçen "Alpha Blondy" adlı grup. Ben bu grubu dinlemeyi zaten çok seviyordum ve romanda adının geçtiğini görünce şaşırmakla birlikte çok sevindim. Bu şarkıyı da Kinyas ve Kayra'yı okuduğunuz sırada Afrika'nın sıcağını ve reggae ruhunu hissederek de dinlemenizi tavsiye edebilirim.

Romanda her iki yolun sonuna giderken başta demiş olduğum Kinyas ve Kayra'nın yerin altlarındaki yerleri değişmişti. Kayra, Kinyas'ın üstünde uyuyorken zamanla yeraltına inişe geçerek zihinsel ölümüne doğru sonsuz bir yol almıştı. Çünkü 205. sayfada onun da dediği gibi:

"En derini aynı zamanda da en yükseğidir hayatın."

Kinyas ise tam tersine başta Kayra'nın altında beynindeki düşünsel paranoyalar ve uykusuzluğuyla birlikte voltalar atıyorken yerin altından kafasını çıkarmaya karar vermişti ve dünyanın altı milyar sıradan insanından biri haline gelmeyi tamamen kendisi istemişti! Aslında kendi dedikleri gibi, Kayra yazarak ve zihniyle kendi aydınlığı olan zihinsel ölümüne ulaşmıştı. Kinyas ise sıradan insanların arasına karışarak ve Kinyasi özelliklerini kaybederek kendi aydınlığına ulaşmıştı. Onun için Kayra'nın zamanla beynindeki bilgiler uçarken, Kinyas kendine gereksiz de olsa sürüsüyle sıradan bilgi sokuyordu!

Bu hayatta herkes Kayra ya da Kinyas'tan biri olabilir. İstediklerimizi sorgulamalıyız her gün. İstediğimiz ve amaçladığımız ölüm çeşidi zihinsel ölüm mü yoksa fiziksel ölüm mü diye sormalıyız durmadan kendimize...

Eğer buraya kadar okuduysan bil ki seviliyorsun, keyifli okumalar dilerim.
Profile Image for trestitia ⵊⵊⵊ deamorski.
1,539 reviews448 followers
March 24, 2023

hayatımın içine mi sıçtı yoksa hayatımı mı kurtardı, bilmiyorum.


ama kaybolmaya başladıysanız ve artık aziz halk arasında da tuhaf/marjinal/asi diye anılabilecek kıvamdaysanız, tabi yaşınız küçükse, +25den sonra çok da bi etkisi olacağını sanmıyorum, başlamayınız adsfasdfasdf

ancak benim açımdan emin olduğum bir şey var; okuyanlar arasında, kinyas ile kayra arasında tercih yapan hadsizler var, günday'a sorunca "ben aralarındaki ve'yim" demiş; lakin ben yönüm kayra'ya dönük kollarım ona uzatılmış bir haldeyken ayaklarım ve aklım ve yollarım kinyas'a gitti, kayra gibi oluyormuşken kinyas'ın benzerine dönüştüm, bundan eminim işte.

bi' de bunu dedim çünkü, bahsi geçtiği gibi herkeste bir "gereksiz tercih" arayışı var, illa birisi olmak zorundalarmış gibi, sanki okuyan herkes tıpkı o beyne sahipmiş gibi ve tıpkı gerçek hayatlarında da onlar gibi yaşıyor veya hissediyormuş gibi. o kadar deliyim (!) ben bile iddia edemem bunu sdfasdf

türkiyede yeraltı edebiyatı derseniz evet, bu heriftir. yani protest fakir mahalle çocuğu'ndan öteye geçmeyen emrah serbes'in (kitaplarını cemiyette kurcalamıştık, iki yıl kadar okuduğum ot dergide sürekli yazıyor zaten) yeraltı ed. yapıyor olarak değerlendirildiği bir camiyada, günday'a ilk kitabı için haksızlık ediliyor yemin ederim.
ki, günday'ın bu kitabını anlamsız bulanlar, özellikle "az"dan başka kitabını sevmeyenler, gidin bakın kişisel gelişim kitapları ve bunlara benzer ucuz roman (e. serbes, a. kulin, a. kohen vb...) okuyan tipolojideki okurlar. (az'ı okumadım, ama biliyorum) YERMİYORUM, sadece farkı anlamanızı talep ediyorum sizden ve bahsettiğim gibiyseniz 'okumayın' diyorum...

bi de yaşınız büyükse veya büyük değil de hani artık eleğini elemiş asmış tatlı mı tatlı tüm iniş çıkış monotonluğun saadetinde yüzen bi hayatınız varsa okumayın. ben de sizin okuduğunuz kitapları okumuyorum, o yüzden de durup dururken boklamıyorum.


diyebilirim ki, günday bi çok "övülen" yazarın yazamadığı cümleleri de yazmıştır. şunu da unutmamak lazım, iki dangalağın ağzından yazılıyor kitap, yani iki dangalak yazıyor, yusuf atılgan değil asdfasdf :(

niçin okunmalı: drug effect without drug.

ayrıca; kitap da kitap karakterleri de size öfkeli ve isyankar ve sorumsuz gelebilir ama aslında üzgün ve kaybolmuş ve aptallar. ve hepsinden güzeli, katiyen bir nedene bırakılmış olmaması bunun. asla bir nedeni yok.

kitabı defalarca ara ara okudum, arada açar bir kaç paragraf okurum; düşüncelerim değişmedi ve hala sorumun cevabını alamadım; hayatımın içine mi sıçtı, hayatımı mı kurtardı?

«hiçbir şey yok»
xoxo
iko
Profile Image for Arzu.
199 reviews41 followers
July 15, 2014
Yazarın ilk kitabı.. Lisedeyken başlamış 24 yaşında tamamlamış diye çokça övgü alan; oysa ne kurgusu ne de dili oturmuş bi' metin..

Gerçekten yazarın kalemindeki gelişimini takip edebiliyorsunuz roman boyunca ancak bu iyi bi' şey mi tartışılır.. Bir yazarın aynı kitap içinde sağa sola yalpalayan, duvarlara vurarak yolunu bulmaya çalışan gelişimden ziyade farklı kitapları arasındaki gelişimi farketmeyi tercih ederim mesela..

Kitap özellikle belli bir yaş grubuna hitap ediyor. Kişisel gelişim, deneyim ve farkındalıklara göre değişir ama 16-22 yaş arasındaki vasat bir okuyucu için daha fazla anlam ifade edeceğini söyleyebilirim..

Metinde okuyucu boğacak kadar fazla tekrar, yer yer sıkışan ilerlemeyen bi' kurgu var. Bir romanı popüler yapmanın, roman kahramanını sevdirmenin en basit yolu; hayattan kopartmak, aykırı davranışlar katmak, gerçek hayatta insanların "ben de yapabilsem, gidebilsem vs.." dedikleri noktalara oynamaktır. Bu tip romanlardan bi' şey katmasını beklemeseniz de; en azından hikayenin sizi sürüklemesini beklersiniz yaş grubuna bakmadan.. Bu açıdan hayattan kopan insanları herkes yazabilir, sadece herkes edebi açıdan etki yaratamaz.. Karakterleri bu kadar iddialı çizmek, Hollywood aksiyon filmi havası vermek, içine bolca arıza katmak, sadist-mazoşist suretler yaratmak, belli kısımlara "jenerik cümleler/tespitler" serpiştirmekle edebiyat yapılmaz.. En fazla "ergen edebiyatı" olur işte..
Mesele, sıradan insanların sıradan yaşamları içindeki çelişkileri ustaca anlatmakta..

Kitabın bir yerinde de geçiyordu, mürekkep ve kağıt israfı ile ilgili bir bölüm.. 576 sayfa çoğunlukla bu hissi bıraktı bende.. Kelime, mürekkep ve kağıt israfı.. Her "kalın roman" iyi kitap değildir zaten..
Bu kadar sayfaya, zorlama kurgulara hiç gerek yok..

Oysa Bilge Karasu tek cümleyle anlatıyor birçok şeyi: "Sevmeyi öğrendiğin gün hiçbir eksiğin kalmayacak."
Sevmeye kendini/varlığını sevmekten başlarsan hele.. Mis..
Profile Image for Chalchihut.
229 reviews47 followers
May 18, 2016
Okurken en çok zorlandığım kitaplar, karakterlerine hiçbir şekilde sempati duyamadığım, acıları, sevinçleri ve hikâyeleri beni içine çekmeyen ve ilgilendirmeyen, dolayısıyla o kitabı okumanın zaman kaybı olduğunu hissettiğim kitaplar. Bir örnek istenirse benden, Türk edebiyatından vereceğim örnek Kinyas ve Kayra.

İki tane kişiliğin varoluş soruları, çabaları, mızmızlıkları, sapıklıkları tekrar tekrar gözünüze sokuluyor. ‘Ergen’ sözcüğünü her şeye bir sıfat olarak kullanmayı sevmeyen biri olsam da, bu kitap için ‘ergen edebiyatı’ diyenlere şaşırmıyorum. Uyuşturucu ve sigara kullanıp cinsellik hayatı yaşayan ve “abi yae, ben aşık olamıyorum amk” seviyesi bu. Basit. Sığ. Yazarın ilk kitabının olmasıyla bir ilgisi mi var bilmiyorum ama kurgusu iyi kurulamamış. Kitabın üç bölümden oluşması bile bu kurguyu düzene sokamamış. Cümlelere katılmak istenen derinlik cümle sonuna üç nokta eklemekten ve gereksiz tekrarlardan ibaret.

Bazı okurların, sorgulayabildiği konular nedeniyle kendini bu kitaba yakın hissetmeleri ve kitaba bir kutsal kitap edasıyla yaklaşmaları kişisel bir deneyim. Ama bir yazarın bu soruları sorabiliyor ya da bu konuları işleyebiliyor olması, kitabın zekice yazıldığı anlamına gelmiyor. Bir örnek vermem gerekirse; Kayra hediye olarak renkli bir kıyafet aldığında o zamana kadar siyah dışında hiçbir renk giymediğini, ilk kez renkli giyeceğini söylüyor. Mesela ben bu renk meselesinin kitabın başlarında bir şekilde ifade edilmesini, renkli bir gömleği giymesiyle bunu Kayra’nın açıklaması yerine okuyucunun kendisinin Kayra’nın sürecini değerlendirmesini beklerim. O sembolizmi ben kendim çıkarmalıyım. Kitap buna benzer kalıplarla dolu. Aynı sorunları dön dolaş üç noktalarla anlat olmamalı bir sorunun derinliği. Bir okuyucu olarak ben kendimden bir şeyler katarak, karakterle paylaşarak onu anlayabilmeliyim.

Psikopat karakterlerin fahişe ve para peşindeki sığ kadın tanımlaması üzerinden işlenmesinin bir anlamı olabilir ama bu yolla karakterleri anlamak ya da onlarla empati kurmak, bir kadın olarak zor benim için. O empatiyi özellikle belli bir yaş grubundaki erkeklerin kurması çok daha kolay olabilir. O yüzden ergen edebiyatı tanımlamasının çok yerinde olduğunu bir kez daha düşünüyorum.

Yaklaşık 600 sayfaya nasıl tahammül edebildiğime şaşıyorum. Yazar da edememiş olsa gerek ki son bölüm “bitse de gitsek” der gibi yazılmış.

Ziyan’ı okumuş ve sevmiştim. Bu kitaptan sonra elim kitaplıktaki AZ’a nasıl gider, ne zaman gider, bilmiyorum.
Profile Image for Ceren.
49 reviews45 followers
February 19, 2021
Hakan Günday bu kitabı yazmaya başlamadan önce birisi "yeraltı edebiyatı yazmak istiyorsan, her sayfanda seks, alkol ve ölüm kelimelerinden en az bir tanesini kullanmalısın" demiş herhalde. Bu kelimelerin varyasyonlarını da işin içine katıp, çeşitlilik de getirmiş ama yazarımız, minnettarım. Mesela seks yerine sevişmek, kadının üstünde ter dökmek; alkol yerine viksi, votka; ölüm yerine sessizlik, cehennem gibi şeyler de kullanılıyor. E daha ne olsun?

Kitabın başarılı olduğu şey empati kurdurmak. Karakterler sürekli intihardan bahsediyor, siz de kitap her intihardan bahsettiğinde bu tepkiyi vermeye başlıyorsunuz: https://tenor.com/view/suicide-barney...

İşin şakası bir tarafa kitap kendini inanılmaz çok tekrar ediyor. Aynı cümleleri çevirip çevirip karşımıza koyuyor. Sabırlı bir insan olduğumu düşünüyorum ama 100. sayfadan sonra "eeeh be kardeşim, anladık beee!" dedirtti.

Yazarın aforizmalarının büyük bir kısmını çok sevmeme rağmen, bunların sunuluş şeklini çok çiğ buldum. Öyle kitaba serpiştirilmiş gibiler, hiç yedirilmeye çalışılmamışlar. "Seks, alkol ve ölüm üzerine" diye bir aforizmalar kitabı çıkarsaymış yazar ve bu romana her şeyi koymaya çalışmamış olsaymış hepimiz rahatlayacakmışız sanki.

Yazarın işinde kötü olduğunu düşündürtmedi yine de bana bu kitap, ama bu kitabın bu haline onay verip bastıranların kafası güzelmiş. Kitaptan rahat 200 sayfa kırpılması lazımmış, ama bir şekilde 531 sayfalık bu curcunayı basmışlar. Yazık olmuş.

Bu kitaptan uzak kalın, hoşçakalın...
Profile Image for Joy.
543 reviews82 followers
December 7, 2018
Bu kitabı okuduğumda Zürih'te 6 saat aktarma bekleyecektim. Kitabı uçakta okumaya başladım, havaalanında çöpe attım. Genelde ne kadar zorlansam da bitirmeye çalışırım kitapları. Ama olmadı bu kitapta, ya 15 yaşında değilim diye ya da gerçekten insanlarla ben ayrı Kinyas ve Kayra okuduk. Farklı olacam diye saçmalamalar, gereksiz uzatmalar. Başıma bir şey gelmeyeceğini bilsem kitabı yakmayı düşündüm, o derece. Yani boş boş etrafı izledim 6 saat boyunca ve zamanımın daha güzel geçtiğine inanıyorum.
Profile Image for Jeannette.
802 reviews192 followers
May 7, 2020
Also available on the WondrousBooks blog.

Kinyas and Kayra is the most God-awful, distasteful and tedious book I've read since Justine ou les Malheurs de la vertu. In fact, I'd say that it's worse than Justine, and I thought it would be hard to top that off.

What really pisses me off is not that the book is absolutely horrible, but that it's actually considered a modern-day classic in Turkey.

tenor


SPOILERS AHEAD

_______________________________

In short: Kinyas and Kayra, the world's dumbest and most arrogant criminals, travel around the world, especially Africa, kill, rape and steal, while contemplating death, murder and suicide. Each one hates the world and everyone in it, wants to die, no, wait, wants to kill everyone, no... wants to die. No, kill everyone. Wait, let's rape some underage girls first. Ya know what, nevermind, they actually want to be loved and accepted. Book over.

Well, it took me a whole week to finish this stinking pile of crap, and only because there were moments I so wanted to not read it, that I was just lying in bed googling memes of funny Tinder conversations. That bad.

It absolutely blows my mind that this book can resonate with someone. And to understand this phenomenon, I actually read the first few pages of reviews on Goodreads, as well as the comments. My observations:

1. Best review: a guy who threw the book away and sat around for 6 hours with nothing to do at an airport, which he believes is a time better spent. My hero.
2. All the positive reviews... had 0 explanation why they actually liked this book. It was mostly vague and random impressions of feelings and musing. Alright, is someone willing to let me know what they found in this book exactly? I really do want to understand your perspective.

Considering that the book is 80% thoughts about death and suicide (it literally has the words "death" and "murder" at least once a page for very many pages in a row from beginning onwards - it slowed down once Kinyas and Kayra started reconsidering their sad lives), it was implied that it should be read by younger people as they would feel it more. Except, a) what the fuck, and b) the characters in this book are older than me. They are two distinctly-not-young, creepy fucks who, I say again, rape and murder and think that it's okay, because everyone else in the world sucks so who cares. And just how, exactly, does anyone resonate with two men who would beat women up, rape underage virgins and kill to see if they will feel anything? I'm at a loss.

Kinyas and Kayra are honestly the two lamest main characters ever. Both of them hate themselves, and each other, and everyone else, and basically try to come off as very clever, interesting and edgy, while being depressed, whiny and pathetic. And when I say pathetic, please understand that for 500 pages Kinyas was killing people for kicks and giggles, because he thought that the only meaningful thing in life is death, and then, out of a desire to be dead, he got himself infected with HIV, and then he decided that what he actually wants is to go home, be with his family and get a girlfriend. Soooo... what's the moral of that story? When you're depressed, be a swine, but then when you're less depressed, boom, different person? Huh?

messyelderlybluewhale-size_restricted

Also, very important to mention is that the book is not even very consecutive, so I fail to see how it appears to readers as clever in any way. It has a supposed near-philosophical-novel status. Except that... it starts with Kinyas, and especially Kayra, quoting philosophers, writers and historical figures, then turns out neither Kinyas, nor Kayra read and they actually hate literature, because it's dumb and they are smarter than it, and who the hell are other people to tell them what to think, and they have discovered that before the start of the book, so before they were, in fact, quoting said philosophers, writers and historical figures. Then, both go on and on and on and on and on about death and suicide, until Kinyas decides to live and be happy, because he was actually full of shit and he didn't believe a single thing he had said for the first 500 pages (luckily Kayra got himself brain-dead... you know, because he decided to, sheer will and all that). Additionally, throughout the entire book they cared about NO ONE, not even each other, and kept explaining how no woman would ever love them (ultimately Kinyas quoted that as one of the reasons he left his life to become a drug dealing, thieving and murdering rapist), except both of them had the very first woman they wanted to fall in love with them?!?!??! I'm not even joking, Kinyas met Melis (or whatever her name was), and he was like "I want to see you tomorrow" and next thing they were in luuuurve.

I mean... take Fight Club, make the characters dumb, have them talk about nothing but death, then have the whole story have a midlife crisis, and end up with two 30-year-old depressed losers. Kinyas and Kayra, ladies and gentlemen.

(Quarantine: Book 14)
Profile Image for Amir Z.
190 reviews
August 10, 2023
همیشه صحبت کردن از “ترین” ها جذاب است. “کینیاس و کایرا” متفاوت ترین رُمانی ست که تا به حال خوانده ام!

“کینیاس و کایرا” اثرِ هاکان گوندای رمانی ست از زیرژانرِ ادبیات زیرزمینی که اساسا یکی از جذاب ترین انواع ادبیات است و جذابیتش هم به خاطر مطالبه گری، دادخواهی و جدال و ستیزِ کم نظیرش. ادبیاتی که عموما با بزرگانی چون لویی فردینان سلین می شناسیم که پس از گذشت سالیان مدید هم تأثیرگذار بوده و مخاطب را به فکر وا می دارند.

“کینیاس و کایرا” روایتی طولانی ست از زندگی و زمانه ی دو دوست، دو فیلسوفِ جنایتکار و بی رحم که اِبایی از کُشتن، شکنجه کردن و کتک زدن ندارند و فقط چاقو و اسلحه می کشند و خون می ریزند؛ دو جنایتکاری که عقاید خاص خود درباره ی چیزهای مختلف را دارند و از جامعه و قوانینش که به تبعیضی کُشنده در سراسر جهان منجر شده بیزارند. دو شخصیت اصلیِ خلق شده توسط گوندای در این رمان از آدم ها و پدیده های مختلفی حرف می زنند و این طیف گسترده ی اتفاقاتِ مورد بحث است که جذابیت غریبی به رمان می بخشد. نابغه ی ادبیات ترکیه نه تنها از ثروتمندان و سیاستمداران و نظامیان حرف می زند، بلکه از قشر ضعیف یا بهتر است بگوییم قشرِ ضعیف شده ی جامعه، از کارگران بارها و کازینوها گرفته تا معتادان و کارتن خواب ها و کودکان کار، نیز سخن به میان می آورد؛ حتی در اواخر رمان از زبان شخصیت کینیاس اشاره می کند به اینکه دلش می خواست کودکان کار را از پشت چراغ قرمزها جمع کند و در اتاق و سپس خانه ای گرد هم آورد، ذهنشان را حسابی بشوید، آموزش و آگاهی شان داده و از این طریق ارتشی برای خود تشکیل دهد، ارتشی برای ساختنِ دنیایی که از آن فقط ویرانه ای مانده…

همانند چیزی که از ادبیات زیرزمینی انتظار می رود، این رمان هم شامل خشونت بی پرده، نقد ( نقدِ فاشیسم، کمونیسم و کاپیتالیسم، و نه فقط یکی از آنها بلکه همه شان)، مشروبات الکلی، سیگار و ال��ته اروتیسم است؛ اروتیسمی که به هیچ وجه رمان را به ورطه ی ابتذال نمی کشد و همانند بخش های غیراروتیکِ آن، بارِ روانشناسانه و فلسفی اش را حفظ می کند. “کینیاس و کایرا” به نظرم بیش از آنکه رُمانِ «اتفاقات یا به عبارتی دیگر کُنش ها ‌و واکنش ها» باشد، رمانِ «اذهان و افکار» است و این به هیچ وجه باعث خلق اثری حوصله سربر نشده است و از قضا رمانی پرکشش پدید آورده چرا که همان طور که خودِ نویسنده هم در مصاحبه ای گفته:«بزرگترین اقیانوس ها و دشت ها و یخچال ها، همه و همه، در ذهنِ انسانند…»

پ.ن: ترجمه روان و سنجیده است.
69 reviews5 followers
July 18, 2014
Samimi, çözümsüz aforizmiği.

Ergenlikle yorumlayanlara bir öneri;

Ergenlik de bir aşamadır. Popüler kültürünüzün çıtkırıldımlığı bu geçiş dönemini yedi ve bilinçli dölünüzün dalgası içinde güzelce yüzüyorsunuz. Buradan öyle görünüyor. Kelimeler raddenizi yalıyor.

Okuyun, eğlenin, öğrenin. Güzel şeyler bunlar. Tebrikler Hakan Günday.
Profile Image for Cemre.
2 reviews1 follower
August 30, 2016
Uçakta okurken eğer uçak düşerse son anlarımı bu kitaba harcamış olacağımı farkedip kederlendiğim bir kitap.
Ayrıca bolca ünlemden sonra iki tane nokta koyulmuş bir noktalama işareti kombosu barındırıyor.
Profile Image for Alelade Biri.
16 reviews20 followers
Read
June 28, 2017
Bu kitabı çıktığı yıl, 17 yaşımda okumuş ve okuduğum dönemin getirdiği hezeyanlar itibariyle de sevmiştim. Dönemsel kitaplardan biri benim için. Şimdi olsa bir şey ifade etmeyebilir ama o dönem için gayet iyiydi. Şimdi şu kafayla okuyup da beğenmemek çok doğal. Ama o zaman için 5 yıldızdı.
Profile Image for Orhun Cakmak.
11 reviews6 followers
January 12, 2014
Kinyas ve Kayra?

Okumayı uzunca bir süre beklediğim bir kitaptı. İki yıl önce önerilmiş, ertelemiş ve ertelemiştim.

Kinyas ve Kayra; kendini yaşadığı sisteme ait hissetmeyen, farklı hisseden ve düşünce yapısının yeni yeni şekillendiği lise son- üniversite başları gibi bireyin ergenlik kaynaklı isyanını değil de daha çok toplum yapısına yönelik isyanın filizlendiği bir bölüm kişiyi kapsayan bir kitap.

Açıkçası kitabın ilk kısmı gayet güzeldi. Nihilizmi ve hafifçe varlığın amaçsızlığı sorgulayan karakterlerin anlatımıyla cuk oturmuş idi.

Fakat sonrasında bir Hollywood aksiyon filmi izler gibi okumaya başladım Kinyas ve Kayra'yı. Karakterlerin söyledikleri tekrarlanmaya başlanmış, olaylar da çok basite indirgenmiş. Okurken " tamam abi bu kısmı anladım yeter artık" der oldum ki sabırlıyımdır okumalarda.

Daha sonra Kayra'nın Yolu bölümünde gelişen çok basit bir soygun yine Hollywood'u çağrıştırdı bana ve artık o bölümün bitmesini bekledim sabırla.
Bitirdim fakat bu bölüme sonra geçeceğim.
Kinyas'ın Yolu kısmı ise o kadar tesadüfi olaylarla gelişiyor ki yok artık Le Bron derken yakaladım kendimi.




Kısacası güzel bir kitap ama daha doyurucu mu değil, tutarsızlık çok var. Benim tavsiyem sürekli kendini tekrar eden bir kitabı okumaktansa

Camus ve Sartre gibi nitelikli Fransız yazarlarını okumak daha cazip, zira okuyucuyu sonuna kadar doyuruyorlar ve düşünce biçimleri daha net..
Profile Image for Hande.
11 reviews1 follower
August 14, 2012
Kinyas ve Kayra bitti. dün farkettiğim üzere hayatımın bugünleri geçirmekten zevk aldığım ikinci kişiye verdiğim söz üzerine, son haftamı bir iç sıkıntısı, mide bulantısı ve umutla geçirmeme sebep olan 567 sayfalık bu "şey" hakkında bir şeyler karalamam gerekiyor.

tabii hayatımda ilk defa bir kitap hakkında birşeyler yazdığım gerçeğinin unutulmaması gerekiyor bu okunurken çünkü ben yaptığı, okuduğu, dinlediği herşeye 2-3 dakikadan fazla kafa yoramayacak kadar üşengeç bir bünyeyim. o yüzden kitabı bitirdiğim 3:12 ile tahminen 3:30 arasında yazdım yazdım, yazamazsam verdiğim sözü tutamadım demek olur.

tabii ki iki manyağın en zalim işkencelerden geçirilip öldürülmesi gerektiğini düşünüerek geçen 3 günün sonunda, kayra gambiya'ya geçince birden içimdeki mal polyanna uyandı ve ben de her sıradan kadın gibi anita'ya aşık olmasını ve kitabın ana ekseni olan ne idüğü belirsiz "zihinsel ölüm"den vazgeçmesini umdum. aslında bu umuttan ziyade olması gerekendi galiba, kendi hayatımda hiçbir önemli kararımın inatla arkasında duramadığımdan olsa gerek; kayra'nın da deli saçması ve bize sürekli olarak "yaşa!" emri veren doğanın çağrısına ters ölüm oyunundan vazgeçecmesi gerekiyordu. gerçek hayatta kayra anitayla ilk gece sevişir, kurguda ise o ilk gece anita hamile kalırdı. tabii ki hakan gündayın bize hayattaki uçları anlatma sevdasından nasibini alan kitapta bu olmayacaktı ve o gerizekalı, ukela ama hiçbir boktan haberi olmayan kayra gitti ve kendi bokunun içinde ölmeye karar verdi.

kinyas ise kitabın başından beri bize verilmeye çalışılan "kendisinin büyük bir psikopat olduğu" mesajını alamamış olacak ki tuttu iyileşmeye karar verdi.aslında sırf hivli orospuyla yattığı için bile onun ölmesi, son denemesinde kızı değil kendini kırbaçlamış kayranın ise yaşaması gerekiyordu minik bir adalet duygusu tatmini için.. ama tabii amaç okurun adalet duygusunun tatmini, vicdanının okşanması veya türk filmivari bir abartılı mutluluk değil; haddimi aşma pahasına hakan günday'ın basitliğin içindeki mutluluğun mesajını vermeye çalıştığını sanıyorum son 100 sayfasında. birisi sizi seviyorsa fazla kasmayın aşk, tutku gibi güçlü duygular peşinde; akışına bırakırsanız siz de seversiniz onu ve seviştikçe, vücudunuza minik öpücükleri ağır dozlarda yemeye alıştıkça, aile yemeklerine gidip aşıkmış gibi davranınca da oluyor bazı şeyler..

asıl merak ettiğim kinyas elfayı yine görse mesela melis'in küçük kız kaprislerinden bıktığı veya vücudu kızı istememeye başladığı bir akşam; elfa kocasıyla gözünün önünde yiyişmeye başlasa, kinyasın gözbebeklerine bakarak, sonra sevişşeler kinyasın evinde bir ankara öğleden sonrasında. o zaman takar mı prezervatif?

ya da duyunca kayranın birbirlerine verdikleri sözü tuttuğunu utanır mı kan kardeşini sattığından? ya da hakan günday kinyas'ı bulup okuttuğunda kayranın onun gidişinden sonra satır aralarındaki duygu kırıntılarını gidip anitayı bulur mu?

puff her kitap bittiğinde başlıyor zihnimde; sıradaki kitabı okumak için sabırsızlanırken beynim bunu sindirmek için süre istiyor biliyorum. dün ankara'yla abdjan arasında bir yerlerde 7 saatlik okumanın sonunda koltuğa oturup 2 saat kadar tavana baktım. normalde 3 dakika içinde uyumam gerekiyordu ama zihnimden geçen bir sürü manyaklığı toparlamam, hem hayatımın, tam o andaki yalnızlığım, ilk defa içinde bir haftasonu geçirdiğim evimin, oğluma duyduğum özlemin durumunu kontrol etmek zorundaydım hem de 1 haftadır düşünce sistemime giren 2 adamın sonlarıyla ilgili planlar yapmak.

planlar büyük oranda acılı bir şekilde öldürülmelerinin en ince ayrıntlarıyla anlatıldığı 200 sayfayla, tinkerbell'in gelip kalplerine peri tozu serptiği ve bir anda pişmanlık ve huzur arayışı ve tabii doğal olarak romantik bir mutlu sonla biten 200 sayfa arasında gidip geliyordu.

sonra kitabın tanrısına bıraktım sözü ve sızana kadar okudum. luccaya ve chilai'ya gitmeyerek okudum, uyanaınca da okuyup biraz daha uyudum. manikür pedikür ve fön sırasında da okudum. ve bitti. kızgınım ikisine de. kinyas bari elfayla mutlu olsaydı!

bir de ilk akşam yazığım bir şey vardı bununla ilgili:

"iyi yapılan her şeyde bir tanrısallık buluyorum belki kıt zevklerim ve kullanamadığım kelimelerimden; belki de sahip olduğumun farkında olmadığım ince zevk ve gustodan. dün akşamki ud&kanun konserinde (hep şiirsel bir şekilde yanaklarıma süzülmesini umduğum ama ısrarla kulaklarımdan ya da burnumun kenarından) akan yaşlarda, bu akşam hatun uçtuğu içn gidemediğim konser yerine evmin balkonunda Adele dinlerken okuduğum sözcüklerde bulduklarım bana -hayat yeni başlıyor ve seni mutlu eden o kadar harika şeyler var ki bunun sonu ancak aradığın olur- dedirtiyor."

26 Haziran 2011
Profile Image for Seher Andaç.
345 reviews33 followers
December 12, 2021
Kitaba başlayıp, sayfaları çevirdikçe natural born killers filmini okuyormuşum gibi geldi. Ne anlattığı tabiiki önemli ama öncelikle iyi anlatıldığını buraya not düşmek istiyorum.
Okuduğumda beni çok güldürmüş, Adanalı bir arkadaşımı da gülmeme ortak ettiğim bir cümle:
“ Ama sıcağın kükreyişini duyar gibiydim. Ve Kinyas’ın Afrika’ya ilk yolculuğumdan dönüşümde anlattıklarımı duyunca, ‘Yazık, bu kadar yorulmana gerek yokmuş. Bu anlattıkların Adana’da da var. Keşke oraya gitseymişsin!’ sözleri kulaklarımda çınladı. O zamanlar, sıcağın herkesi eritip aynı maddeye dönüştürdüğünü bilmiyordum.”
Sona geldiğim zaman kitabın başındaki bu cümlenin kitabın özeti olduğunu düşündüm.
Tükettiğin de seni tüketir be Tolga. Hiç bir şeyle her şey arasında bu vardır sadece. Ne diyelim sıradaki kitap gelsin demekten başka:))

181 - 184 sayfalarındaki, güneş ışığının taşla sevişmesi okura bir armağan olmuş.
Profile Image for Ahmet.cihat.ozgun.
6 reviews1 follower
February 4, 2014
Uzun uzun yorumlar ve kitaptan alıntılar yapmayacağım.
İlk okuduğum Hakan Günday kitabıydı, son sayfasıyla kapağını kapattıktan sonra kitapçıya gittim ve bütün eserleriyle eve döndüm.
Sırasıyla ve başka romanlarla ara vermeden, Kinyas ve Kayra, Piç, Zargana, Malafa, Azil, Daha'yı da bu gece bitirdim. Yarın AZ'a başlayacağım.
Kesinlikle okunası bir kitap, okuyana verilecek tek tavsiyem kendisini fazla kaptırmaması yönünde. Fakat çevremde etkisinde kalmadım diyen pek yok
Profile Image for Murat Demirci.
15 reviews2 followers
May 16, 2012
bir kitap bir insana ne kazandırabilir ki?

hiçbir şey.

evde oturuyordum, telefon çaldı. kinyas ve kayra'yı okuyordum dedi.

okurken aklıma sen geldin dedi. konuştuk.

gittim gördüm onu. kokladım, sarıldım.

bir an için tüm duvarlarımı yıktım ve ona kendimi sundum.

sonra gittim.

bir daha görüşemedik.

bir kitap bir insana ne kazandırabilir ki.

hiçbir şey.
Profile Image for Seda Yetik.
94 reviews8 followers
December 14, 2019
Sayet 17-18 yaslarinda bir ergen olsam
Kitaba bayilirdim.
Neden bu kadar abartilmis anlamis degilim. Ana karakterlerimiz tecavuzcu (hayvan/insan) ve katil.. sanirim o yuzden hic sevmedim. Alti cizili guzel cumleler var ama bence zaman kaybi
Profile Image for Simay.
81 reviews5 followers
January 30, 2015
Biri beni bu kitapla lanetledi sanırım. Büyük konuşup, hayatım boyunca bu kadar sıkıcı bir kitap okumadığımı söyleyebilirim. Bir yazarı olduğunu her fırsatta belli eden karakterler ve hikayeleri, akla estikçe iki defa düşünülmeden ortaya atılan aforizmalar, ucuz varoluşçuluk zorlamaları, ergen gibi anomaliyle böbürlenme... Anladık Hakan Günday, sen aşmışsın, çözmüşsün; tüm "normaller" de çürümüş. Kitapla ilgili anlam veremediğim şeylerin başında da kitap zevkleri çoğunlukla benimle aynı olan bir sürü insanın bu kitabı taparcasına sevmesi geliyor. Verdiğim tek yıldız da yıldız verme zorunluluğundan.
Profile Image for Vdgrl.
7 reviews
October 28, 2015
Turk edebiyatinin en 'overrated' eseri.
Profile Image for Mustafa Şahin.
454 reviews106 followers
November 7, 2016
Sayfalar ilerledikçe okunabilirliği artan bir kitap gibi geldi bana Kinyas ve Kayra. Tabii uzun süredir okuyor olmamın ve dolayısıyla karakterlerle epeydir vakit geçiriyor olmamın da bunda etkisi vardır.

Yazılmaya lise ikide başlanmış bir kitap için oldukça iddialı bir içeriğe sahip olduğu muhakkak. Ancak bana çok hitap eden bir tür değil. Yani 'her şey'in veya 'hiçbir şey'in aşırılığı bana oldukça uzak konular.

Öte yandan sanki üç yüz sayfada anlatabileceği halde altı yüz sayfada yazmış olan biteni Günday. Bir şeyi daha sade, basit söyleyebilecekken bu kadar çekiç gibi çakmalıyım iddiasındaki cümlelerle anlatmak bana itici geliyor.

Diğer kitaplarını da muhakkak okuyacağım. Geçen vakitle beraber dili mutlaka çok daha etkili kullanabilir hale gelmiştir. Sonuç olarak Hakan Günday'la tanıştığıma memnunum diyebilirim.
Profile Image for Özgür Tekin.
156 reviews32 followers
October 18, 2024
Çöp-fiction diye bir tür varsa, türünün en iyilerinden diyebiliriz. Bazen entelektüel merak, insanı bu tarz kitaplara düşürüyor. Bitirebildiğim için sonunda bir teşekkür aradım ama bulamadım. Bu kitabın türü ne gerçekten merak ettim; sahte edebiyat?
Profile Image for Yusuf.
115 reviews6 followers
June 14, 2017
567 sayfa boyunca ne anlattığı belli olmayan, dili bozuk anlamsız bir kitap. Zamanınıza yazık.
Profile Image for Esra Kara.
410 reviews36 followers
January 13, 2024
Kiyas ve Kayra hayatım boyunca okuduğum en rahatsız edici karakterdi. Yazım tarzı garip bir şekilde akıcıydı ve yazarın kalemi için kötü demek haksızlık olur, ama benim için çok mükemmel veya çok içine girip okuyabildiğim bir kitap olamadı maalesef. Ve bence yeterli bir son da değildi.
Profile Image for Gizem.
5 reviews3 followers
September 30, 2024
Bu kitabın neden bu kadar övülüp sevildiğini hiç anlamadım. Linçlenmeyeceksem itiraf edeyim kitabı bitirmedim daha doğrusu bitiremedim. Bu kitap benim için edebi hiçbir değeri olmayan saçma bir kitap. Yazar sürekli etkileyici(!) tamlamalar yapmaya çalışmış ama sadece etkileyici gözüksün diye yapmış. Kitapta birçok ünlü yazar, film ve kitaba değinilmiş ancak bunlar o kadar yersiz kullanılmış ki sanki yazar o sırada internette araştırmış ve eline geçenleri sayfaya sıkıştırmış gibi özensiz duruyor. Beni en rahatsız eden kısıma gelirsek sürekli bir ölüm güzellemesi yapılmış. "Şöyle öleceğim böyle öleceğim,ölümüm mükemmel olacak,ölmek istiyorum ölemiyorum..." tarzında neredeyse her sayfasında görebileceğiniz bu güzellemeler okurlardan birisinin yorumunda da gördüğüm ve katıldığım gibi tam bir "ergen edebiyatı". Yazarın başka hiçbir kitabını okumadım belki de kendisini başka kitaplarında severek okuyabilirim ama bu kitabı benim için hayal kırıklığı oldu.
Profile Image for melike.
132 reviews
November 26, 2024
kinyas ve kayranın iç ses: ben anama babama kızıyom madem genetik yapınız bozuk arkadaş madem xy kromozomunuz bozuk o zaman neden beni dünyaya bıraktırıyosunuz
Profile Image for nur ö..
160 reviews32 followers
February 19, 2021
(Beş ay öncesinde okumuştum. Ancak, kendimde yazacak gücü zor bulabildiğim için, incelememi paylaşması bu zamanlara kısmetmiş.)


İnsan. Bir yolun yolcusu, o yolun yaratıcısı ve yolun kendisi. Aynı zamanda bir köprü. Özüne, insana ulaşabilmek için, insanlığını geçiş olarak kullandığı... Bir amaç, yaşama nedenini bulmaya çalışan. Bir arayış, bilinmezliklerin dehlizlerinde gezinen. Bir düşüş, dipsiz kuyuların içine ilerleyen. Bir yükseliş, zirvenin de zirvesini gören. Bir varlık, hiçlikte dahi var oluşunu sürdüren. Bir durak, gerektiği yerde dinlenmesini bilen. Bir düşünüş, eylemlerini, davranışlarını tasarlayan. Bir kayboluş, ruhunun ve zihninin derinliklerinde. Bir sorgulayış, vicdanının ve aklının her bir köşesinde kendi mahkemesini yaratan.
Bu eşsiz ve özel yapıtın temel direkleri, olmazsa olmazları, en önemli yapıtaşları Kinyas ve Kayra...
Araftı. İç içe geçmişlikti. Kaçıştı. Cüretkârlıktı. Sınırsızlıktı. Ateşti. Tutkuydu. Delilikti. Çığlıktı. Heyecandı. Geceydi. Karanlıktı. Siyahtı. Kırmızıydı. Sonsuzluktu. Korkuydu. Yokluktu. Varoluştu. Ürpertilikti. Durgunluktu. Canlılıktı. Asilikti. Aykırılıktı. Savaştı. İyilikti. Kötülüktü. Melekti. Şeytandı. Zamansızlıktı. Umarsızlıktı. Uykusuzluktu. Tuhaflıktı. Ölümdü. Doğumdu. Yaşamaktı. Azaptı. Azlıktı. Çokluktu. Ve daha nicesiydi.
Hakan Günday ve Kinyas ve Kayra’sı...
Yazarın, ilk yazdığı roman olarak biliniyor edebiyat dünyası içerisinde. Tür bakımından yeraltı edebiyatının özelliklerini barındıran bu güçlü yapıt, okurunu en öncelikle ikiye bölünme durumuna götürüyor. İç dünyamızda her daim barındırmakta olduğumuz öteki yanımızı çıkartıyor ortaya. Sessiz, isyankar çığlıklarımıza daha çok kulak verirken buluyoruz kendimizi. Çünkü bu sonsuz satırların dehlizlerinde gezindikçe, o çığlıklar daha bir artar hâle gelmeye başlıyor. Ruhumuzda, asla dinmek bilmeyen delilik ateşi de körüklendikçe körükleniyor doğal olarak.
Okuduklarım, okurken yaşadıklarım, Kinyas ve Kayra’nın yolculuğu, hayatla kavgası, mücadelesi değildi sadece. Benim de mücadelemdi, çığlıklarımdı, deliliğimdi. Asiliğimdi, yaşamımda hâlen de sürdürmekte olduğum dövüştü. Bu dünyanın cennetini, cehennemini; bilhassa cehennem yanını bir kez daha gördüm onunla -onlarla-. Gelgitlerim, buhranlarım, tarumarlıklarım daha bir gösterdi kendisini. Özetle özümü, içimi, benliğimi gördüm. “Ben”i okudum.
Sevgili Kinyas ve Kayra.
Seni -sizleri-, yollarımızı kesiştiren yazarı ve haykırışlarını, Gecenin Sonuna Yolculuk ile buluşmamı sağlamanı, Bardamu’ya götürüşünü ve içimdekileri daha çok uyandırdığın için, seni asla unutmayacağım.
Displaying 1 - 30 of 478 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.