Endülüs Devleti'nin kuruluşu, göz kamaştıran yükselişi ve hazin çöküşü dünya tarihinin önemli kırılma noktalarından biridir. Gemileri yakan ve ardına bakmayan yiğitlerin kurduğu Endülüs Devleti, annesinden "Erkekler gibi savaşmadın, şimdi sana kadınlar gibi ağlamak yakışır!" sözlerini işiten sultanların elinde yok olmuştur.
Hüzünlü boyutu bir yana, bilim ve felsefe gibi insanlığın ortak mirası olan medeniyetin tüm unsurlarını karanlık Ortaçağ Avrupası'na taşıyan Endülüs Devleti, yakıla yıkıla tüketilemeyen eserleriyle tarihin orta yerinde durmaktadır.
Ziya Paşa, İslam ve Avrupa tarihçilerinden büyük bir titizlikle derleyip, akl-ı selim üzere kaleme aldığı bu önemli eserinde Endülüs'ü bütün yönleriyle sunarken; "O büyük kıtanın ahvali bile şark ahalisi arasında anlamsız bir efsane gibi bir müddet dillerde söylenip sonraları bütün bütün unutulmuştur" dediği Endülüs medeniyetinin envanterini çıkarmaktadır.
Okuyucularımızın Endülüs medeniyetiyle ilgili hayal dünyalarını daha canlı tutmak adına kitaba renkli ve lüks krokiler ilave edilmiştir.
Ondokuzuncu yüzyılda dört cilt halinde yayınlanan Endülüs Tarihi titiz bir çalışmanın sonunda tek cilt halinde toplanmıştır. Geleceğin geçmişten alınan derslerle inşâ edileceğinin bilincinde olan Selis Kitaplar, kültür ve edebiyat dünyamızın değerli simalarından olan Ziya Paşa'nın bu çok önemli eserini siz değerli okuyucularımızın beğenisine sunuyor.
Ziya Pasha, pseudonymous of Abdul Hamid Ziyaeddin was an Ottoman writer and translator. He was, along with İbrahim Şinasi and Namik Kemal, one of the most important authors of the Tanzimat period. He held several offices in the Ottoman State. From 1865 he was a leading member of the Young Ottomans. In 1867 he went together with Namik Kemal to Paris and London, where he published a newspaper called Hürriyet (freedom). His return to the Ottoman Empire was followed by tenures as governor of Cyprus, Amasya, Konya, Aleppo and last Adana.
This was the first book I read about the Andalusian History when I decided to start reading a few months ago before my trip to Andalusia in order to have a better idea about the history of the place. And to be frank, as an enthusiastic flamenco lover, my main objective is to understand the history and environment where flamenco was born. So with all these hopes I started reading the book. It had been written so well that it gave plenty information in a way that doesn't make the reader bored or feel like there is too much information. When I first wanted to read about Andalusian History, I was a little bit upset with the number of books in Turkish language and this book looked like the most decent one. Moreover, since there is a lot happened on those days between two opposite religious groups, you also feel a little suspicious about the objectiveness of the author. Although I am not an expert of the subject, I can at least say that the author had done his best to research the fact from different sources in order to give the most possibly objective data. At the parts he is doubted, he gives the stories with the perspective of different resources (eg. "...to the best of my knowledge this event must have happened in this way, but there are also authors telling this story with a different perspective, so I have to mention these aswell..." As more books I read about the story as better I would be able to criticize how right this book is about the facts. But today I can say it is a very nice book that you can smoothly read (thanks to the translator who translated to book from Ottoman language to todays Turkish) without getting bored although you may not be an expert in history. Feel very pleasant and satisfied about it.
Endülüse giriş niteliğinde, dört cildinden üçü siyasi tarih anlatımından oluşan temel bir eser. Onlarca alime ev sahipliği yapan Endülüste; gerekli kültür, sanat ve ilmi ortamın oluşmasına vesile olan coğrafyanın siyasi kaderini görmek ve yönetici zümrenin hamiyetini anlayabilmek şüphesiz önemliydi. Bu ortamın tohum olduğu eserleri ve ilmi çalışmaları okumak ve görmek ise Endülüs tecrübemizi bir adım ileri taşıyıp edindiğimiz tarihi olguları daha iyi yorumlayabilmemize yardımcı olacaktır.
Uzun zamandır merak ettiğim ama bir türlü okuma fırsatım olmayan bir kitapti, sonunda oldu. Başlangıçta yapılan fetihler ve savaşlar insanı ne kadar duygulandiriyorsada kitabın ortasına doğru geldikçe beyliklerin ne kadar İslam'ın öğretilerinden uzaklaşıp kendi derebeylik lerini kurmaya çalışmaları üzüntü vericiydi. Bir müslüman derebeylik sırf kendi çıkarı için gayri müslimle beraber müslüman kanını dökebliyor. Hemde öyle bir dönemde İslam'ın daha yoğun yaşandığı bir dönemde. Yaşadiklar zevk ve safa, birbirleri arasındaki bitmeyen guç savaşları memleketin sonunu getirmiş. Koskoca bir devlete ve medeniyete yazık etmişler Kendi ihtirasları için.
Tarihimizle ilgili böyle güzel ve detaylı bir çalışmayı okumak çok gururlandırdı beni. Ancak Müslümanların neler başardığını görmek çok daha fazla sevindirdi. Böyle bir medeniyet nasil çöküş dönemine girmis; yozlaşmaya başlayınca... İslami hicbir hukuk kuralı yanlışlık içermez uygulayanlar hatalıdır. Daha çok tarih okuyup daha çok kimliğimizi sahiplenenlerden olmamız lazım.
İslam mirasını en batı uçlara taşıyıp bugünkü Avrupa medeniyetinin temelini oluşturan kültür: Endülüs Emevi Devleti.. Osmanlı ile yetinmeyip en az onun kadar önemli olan bir İslam Medeniyeti hakkında daha çok bilgi sahibi olmalıyız.