Birincisi, insanlar yaşadıklarını çok çabuk unutuyorlardı. İkincisi, özellikle sıra dışı bir nesneyi ya da kişiyi artık görmez oldular mı, görüntüsünü belleklerinde olduğu gibi saklamaya çalışmak varken, ya gereğinden fazla büyütüyor, ya gereğinden fazla küçültüyorlardı.
Bıyık Söylencesi’nin en önemli kişisi, yıllar boyu bir kasabanın durgun yaşamını renklendiren, olağanüstü bir bıyıktır. Kasabalılar geçmişlerinin ve geleceklerinin parlak simgesi olarak görürler onu; her gün bakımını yapan berber kendi eseri olarak değerlendirir; genç kızlar geceleri uçarak dolaştığına, bu arada sık sık kendi yataklarına uğradığına inanırlar; türküsünü yazmaya çalışan ozan sürekli elinden kaçırır onu. Bıyığı taşıyan kişiye gelince, yavaş yavaş onun bir uzantısı durumuna gelir, altında silinir, onun işaret ettiği şeyi, erkekliğini bile yitirir neredeyse, gene de her şeyden üstün tutar onu. Tek bir direnen vardır bu zorlu bıyık karşısında: Bıyığı taşıyan kişinin karısı. Onun da kocasını bıyık yolundan döndürmeye gücü yetmez.
Tahsin Yücel (17 August 1933 – 22 January 2016) was a Turkish translator, novelist, essayist and literary critic.
Born in Elbistan, Yücel studied at the Istanbul University, graduating in French philology. After completing his postgraduate studies, in 1978 he became professor in the same university. In addition to being author of essays, novels and short stories, Yücel was mainly active as a translator of about 70 novels from French into Turkish.
(from Wikipedia)
Kunduracı olan Ahment Yücel'le Nuriye Münevver Hanım'ın oğludur. İlköğrenimini Elbistan Gazi Paşa İlkokulu'nda tamamladıktan sonra 1945'te İstanbul'a gelmiştir. Burda; 1953'te Galatasaray Lisesi'ni, 1960'da da İÜEF Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Fakülteyi bitirdikten sonra, orda kalmayı tercih etti ve 1969'da doktorluk, 1972'de doçentlik, 1978'de de profesörlük ünvanlarını aldı. 2000 yılına kadar burda kaldıktan sonra emekliliğe ayrıldı.
daha önce çevirilerini okuduğum tahsin yücel'i ilk defa kendi kaleminden okudum. bu kitaptan başladığım için de son derece memnunum. oldukça ironik, bıyık-erkeklik hikayesinin altında ilerleyen derin bir psikolojik roman. yazarın kasaba insanına dair, kaymakamından delisine kadar isabetli gözlemleri var. bir bıyık insana var oluşunu nasıl sorgulatır merak edenler keyifle okuyabilirler. *niye 4 yıldız: tahsin yücel'in savunduğu modernleşme hareketi ekseninde kullandığı; tansık, usundan çıkarmak, devini..vb kelimelerin biraz gözü rahatsız ettiğini söyleyebilirim.
Tahsin Yücel’in okuduğum ilk kitabı ve bu kitapla tanıştığım için çok mutluyum.
Cumali askerden kasabasına döndükten sonra berbere gider ve hem onun hem kasabalıların hayatı bir bıyık üzerine kurulur. Bıyığı istemeyen tek kişi Cumali’nin karısı, Bedriye abladır. Haksız değildir. Keşke o bıyık hiç olmasaydı. Ah Cumali ah berber Ziya...
This entire review has been hidden because of spoilers.
Türk Edebiyatı kanonu için elli eser seçilecek, başla! deseler aklıma ilk gelecek eserlerden biri olabileceğini, evet, otursam bir saat düşünerek elliye indirmekte zorlanacağım Gece gibi, Kara Kitap gibi, Anayurt Oteli gibi o devlerin yanında Bıyık Söylencesinin de sayılabileceğini, eserle beni tanıştırmış olup da konusunu bir türlü hatırlayamadığım o denemeyi okurken öngörememişim. hımlamışımdır belki, ilginç bir konusu olduğunu düşündüğümdense eminim. neden bu kadar beklediğimi veya limonata edebiyatının kıçıkırık realizmini sinemaya transpoze etmek için milyor milyor liralar toplamaya duran yapımcıların bunca nefis bir anlatıyı filme aktarmak için ellerini taşın altına niçin koymadıklarını ise bilmiyorum. gidip Fransız yapımı Le Moustacheı mı izleyelim yani? konusu bunun ters yüz edilmiş hâli iken? (büyük ihtimalle öyle yapacağım)
Tahsin Yücelin eserlerinin alegorik bir tarafı olduğunu söylemiş birinin hayaleti dolanıyor kafamda. var olmuşluğundan şüphe ettiğim bu kişi, Bıyık Söylencesini okurken vücuda geldi ve işte bak, dedi, sana söylemiştim!
doğrusu, öyle okumak isteyen için her şey bir sembol, her yer alegoridir; bu sebepten bir eserin alegori olduğunu iddia eden birilerine rastladığımda ağırdan alıyorum. zaten ben, kendisi de vaktizamanında bıyıkla yaşamış olan Tahsin Yücelin oturup ellerini ovuşturarak, heh-heh-heh şimdi de şuraya sembolleri döşeyem de bir alegori yazam, diyerek çatmadığını düşünüyorum bu eseri. Hoffmannın Şeytanın İksirleri adlı eserini bir kapı kulbundan çıkardığını bir dersinde söyleyen Tanpınar, yanlış hatırlamıyorsam, işinin ehli yazarın sembolleri bu biçimde aramasına gerek olmadığını, sembollerin o yazarken kendiliklerinden ortaya çıkacağını da söylemişti. Yücel de zaten, bir tatil dönüşünde görünüşe göre, ihtimal kendi bıyığından çıkardığı bir bıyık hikâyesine başladığını düşünüp işe başladıktan kısa bir süre sonra bunun bir roman olduğunu anlamış, tıpkı, bu anlatının pek çok açıdan bir patriyarka eleştirisi olarak okunabileceğini, patriyarkayı en ateşli şekilde savunanların genellikle onca en beter biçimde ezilmişlerden peyda olduğunu bir iki bölüm okuduktan sonra fark etmeye ve kendini tutamayarak "ÇOK KATMANLI!" diye bağırmaya yazgılı okur gibi.
elbette okur isterse eseri gayrişahsiliğinden koparıp bir Bildungsroman gibi de alabilir: toplum tarafından başlatılan ancak kaçınılmaz tecritle sonuçlanan sancılı bir erginleme ritüeli.
çok tatlı bir Bromansı da vardı eserin. berberle Cumalinin dostluğu, bıyık için söylenen şeyler kimileyin kahkaha attırdı.
dürüst olmak gerekirse kendisinin Gökdelenine seneler önce başlayıp birkaç sayfa okuduktan sonra bırakmıştım. Gökdelenin Yücelin kurmacasıyla tanışmak için doğru eser olmadığını o zaman bilemezdim ya!
"Masculinity bird has landed upon your head" Heard the author and the novel mentioned back during my senior year of high school in a literature class. As soon as I graduated, all I was thinking about was this exact book. After giving a read, I would call it a modest greeting to Turkish literature, not a salutation.
Прочитајте ја приказна на еден маустаќлија. Каква ќе биде негова судбина во животот? Што ќе се случи откако самиот тој ќе направи промени во начин на негово однесување? Како ќе влијае сето тоа на негово семејство?