"O, evden çıkınca, “Açıyorum radyoyu, alıyorum kahvemi,” demek isterdim ama o lüks kimde var çok merak ediyorum. Ben arkasını toplamaya yatak odasından başlıyorum. Her ev kadını gibi yerlerden bir şeyler toplamak isterdim ama yok, benim bey cahil görünümlü bir gerçeküstücü. Gün geliyor çoraplarını şifonyerin üstünden topluyorum, gün geliyor kravatını duşakabinin tepesinden indiriyorum. Anlayacağınız benim işim yere dökülenlerle değil, havaya saçılanlarla…"
Kocalarından bezmiş kadınlar, sevgililerinin gelgitlerinden illallah etmiş âşıklar, geçmişin hayaletleriyle yaşayan karanlık adamlar, ezberleri yıkmak isteyen yazarlar, ıskartaya çıkarılan eski yıldızlar, elinde terliğiyle her daim hazır olda bekleyen anneler, akraba kuşatması altındaki gençler…
Pınar İlkiz, Soğan Doğradığın Çıplak Eller’de, hayatın farklı evrelerindeki insanların biraz tanıdık biraz tuhaf dünyalarına konuk ediyor bizi. Karşılıklı bir sohbet havasında, kimi zaman hüzünle kimi zaman da kahkahalar eşliğinde anlatıyor hikâyelerini.
Orta şeker bir ilk kitap denebilir. Bazı öyküler daha parlak ancak tam anlamıyla etkilendiğim olmadı. Araya ufak tatlar serpiştirilmiş düz bir salata gibi. Kötü mü değil, ama muhakkak yiyin de demem.
Sanıyorum yazarın ilk kitabı. İlk kitap olma özelliklerini çoğunlukla taşıdığını söyleyebilirim. Kitabı okurken çeşitli duygular içerisinde gidip geldim ve sonuç olarak şans vermem gerektiğini düşünerek kitabı bitirdim. Bunu hak ettiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ancak, kitapta çokça anlatım bozukluğu olduğunu düşünüyorum. Bu sadece yazarın değil, editörün de pay sahibi olduğu bir durum tabii. Bunun yanında, düşük olan ve amaçladığı anlama ulaşamamış cümleler de az değil. Genel itibarıyla güçlü ifade ve metaforlar kullanilmak istendiği anlaşılıyor ancak tam da bu isteğin anlaşılıyor olması sebebiyle bu girişimler başarısız olmuş bence. Birkaç öyküde verilmek istenen mesaj güçlü ama anlatım biraz yüzeysel kalmış gibi. Bazı cümlelerde daha önce okuduğum başka yazarlarin cümlelerini okuyor gibi hissettiğim oldu. Aylin Balboa, Seray Şahiner tadında cümleler okudum. Ama özgünlük açısından bakıldığında, bu iyi mi kötü mü emin değilim. Nihayetinde, zamanla kendi tarzını bulabilecek bir yazar olabilir gibi geliyor, ama biraz daha yolu var gibi. Bu sebeple, iki buçuktan üç yıldız.