Gülce Başer’in polisiye roman üçlemesi Nihal Gürsoy Serisi’nin ilk kitabı Bir Ceset Bir Söz, yeni kapağı ve 2. baskısıyla raflarda!
Gülce Başer’in polisiye üçlemesinin ilk kitabı: Bir Ceset Bir Söz. 2015’te Dünya Kitap Polisiye Roman Ödülü’nü kazanan roman, polisiyemizin özgün kadın karakterlerinden Nihal Gürsoy’la tanıştırıyor bizi. Nihal’in, yaşamını tamamen değiştiren, büyük bir aşkla bağlı olduğu eşi Ahmet, öldürülür. Nihal’in yas tutacak zamanı olmaz. Tamamlaması gereken bir görevi vardır, soruşturmayı yürüten polisleri bile atlatmayı göze alması gereken bir görev... Bir Ceset Bir Söz, soluk soluğa okunan katmanlı bir polisiye.
“Gülce Başer’i ilk romanı Bir Ceset ve Bir Söz ile tanımıştım. Jüri başkanı olduğum 2015 yılı Dünya Kitap Polisiye Roman Ödülü’nü bu ilk romana vermekte tereddüt etmemiştik. Gülce Başer’in asıl özgünlüğü, yazdığı romanların “katil kim” türü ile gizli servisleri konu alan casus romanlarının başarılı bir karışımı olması.” Erol Üyepazarcı
1973 Almanya doğumlu. Bornova Anadolu Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitirdi. 2011 yılında “1980-1983 Sıkıyönetim Döneminde Türk Şiiri” konulu teziyle Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü'nde Modern Türkiye Tarihi alanında yüksek lisansını, Aynı bölümde “1980'lerde Türk Şiirinde Siyasetin Dönüşümü” konulu teziyle doktorasını 2016'da tamamladı.
Komşu Yayınları’nda 2012-2018 yıllarında editörlük görevinin yanı sıra Varlık dergisinde “Şimdi Haberler”, artfulliving.com sitesinde de çeviri edebiyat haberleri bölümünü hazırladı. Pulbiber ve 221B dergilerinde edebiyat yazıları yazdı. Şiir, öykü, inceleme, söyleşi ve kitap tanıtımları 221 B, Varlık, Kitap-lık, Yasakmeyve, Cumhuriyet Kitap, Eşik Cini, Siyahi, Heves, Şiir Saati, Siyahi, Duvar, Mühür, Peyniraltı Edebiyat, Kara Kalem, Gazete Ege gibi gazete ve dergilerde yer aldı.
Yapıtları: Şiir: Bir Delinin Gülcesi (Yasakmeyve, 2008), Hanımefendi Kızıldır (Yasakmeyve 2012); Sokak Şeker Kokuyor (Yasakmeyve, 2016); Gözde Bir Kordon (Pikaresk, 2020). Roman: Bir Ceset Bir Söz (Remzi Kitabevi 2015); Yanığı Bulmak (Mylos Kitap, 2020), Yarın Evdesin (Mylos Kitap, 2023). İnceleme: Poetry of Self Definition: Turkish Poetry During 1980-83 Junta Period (Libra 2017), Pursuit of New Antagonistic Discourses: Politics in the Poetry of 1980s (Libra 2017).
yazarın değindiği konuları detaylı işlemeye çalışmasını, toplumun farklı kesimlerinden tiplemeleri hikayeye yedirerek her birine söz hakkı vermesini dolayısıyla da metni uzun tutmasını anlıyorum. fakat hikayeyi bu kadar dallandırıp budaklandırmanın hiç ama hiç gereği yoktu.
aynı düşünceleri sürekli olarak tekrar eden karakterlerin bakış açılarını okumak insanda zorlama bir mesaj verme kaygısı uyandırıyordu. ilk yarısı zaten ülkenin durumu hakkında yeterince eleştiri de yapmıştı, karakterleri de tanıtmıştı. bütün hikayeyi zaten özetledi. ikinci yarısı boyunca bir kovalama hikayesi okumak gerçekten canımı sıktı. ikinci yarısı olmasaydı ve bu kadar uzatılmasaydı 3.5-4 puanlık bir kitap olabilirdi ama bu haliyle 2.
Kitap oldukça akıcı ve iyi yazılmış bir polisiye ama yılın en iyi polisiyesi ödülünü alacak kadar güçlü bir hikayesi var mı emin değilim. Baş karakterin hikayenin en büyük gizemiymiş gibi sonlara saklanan büyük sırrı aslında çok başlarda tahmin edilebiliyor ama bu okuma keyfini kaçırmıyor. Bence yazarın başarısının asıl sırrı Türkiye’nin güncel sosyo-politik kesimlerine eşit mesafede duran tavrı. Türk polisiye edebiyatını Ahmet Ümit’in domine ettiği düşünülürse bir kadın yazarın elinden çıkan ve seriye dönüşecek gibi duran bu alternatife pekala bir şans verilebilir.
En iyi polisiye ödülü almış evet kurgu ok istihbarat ve güncel konuların eklenmiş olması da ok ama flaşı döndürüp 007 hamleleriyle aynı birime teslim etmesi ve sebebinin kocişim öyle dedi seni zor durumda bırakmak istemedi demesi ofsayt abi adam zaten özel eğitimli yani kadından daha çok koruyabilecek biri işte o nokta da saçmalamış bence bütüne vermemişler bu ödülü.... bir de nihalin sırrı da sırrı ne mi yok bu kitapta bir de mit yakalayamadığı kadına ajanlık teklif etti. O bumerang flaş olmasaydı beğenirdim. Ama kişilerin hayatlarına ve psikolojilerine değinmesi anlattıkça anlatması bana birini hatırlattı kimi mi JO NESBO Allahim o da sündürmeyi seven bir kalem. 007 Nihal serisine devam edeceğim.
Yazar birçok konuya aynı anda değinmeye çalışmış; cemaat–dergah yapıları, sağ–sol çatışmaları, kadınlık, homofobi, iş hayatındaki cinsiyet rolleri, derin devlet gibi unsurlar bir araya gelmiş. Ancak bu kadar çok başlık olunca hiçbirine derinlemesine girilememiş. Cinayetin sebep–sonuç ilişkisi de tam olarak oturmuyor, bazı noktalar havada kalmış. Karakterler bana oldukça yapay geldi, kurgu olduğu çok belli; bu yüzden hikayeyle duygusal bir bağ kuramadım. Dili sade ve akıcı olsa da gerçeklik hissi eksikti benim için. Okudum, bitti. Ama çok iz bırakan bir okuma olmadı diyebilirim.
Kötü bir kurgu değil. Merak ederek okunuyor. Başlangıçta okumak için çok baktım eleştirilerine. Bazıları çok abartmış, çok fazla sayıda insan da gömmeye çalışmış. Mantık hataları var yazılmış. Telsiz düşünülememiş mi? Asıl mantık hatası böyle gizli bir operasyonu telsizle yapmak olur. Belki benim çok bilmediğim bir dünya olduğundan başka yerlerde mantık hataları kırıntı halinde olabilir, ama göze batmıyor. Neyse beğenmedim diyemem.
türk polisiyesi için sevindirici, bir kitap. karekter aksları çok gerçek abartıdan uzak . o kadar kötü yazılmış şeyin arasında parlıyor ... belki o kadar kötü yazılmış şey okumasaydık - türk polisiyesi olarak- ortalamada kalırdı lakin çok kötü şey okuduk!
Evet biraz uzatılmış, evet araya kurguyla alakasiz olaylar, kişiler serpistirilmis, ancak son sayfasına kadar sürükleyici iyi yazılmış bir polisiye. Gülce Başar'ın diğer kitaplarını da okuyacağım.