Jump to ratings and reviews
Rate this book

Matmazel Noraliya'nın Koltuğu

Rate this book
Karşılaştığı bir takım olağanüstü olayları benimsediği materyalist ve pozitivist felsefenin ilkeleriyle açıklayamayan, şüphe, tereddüt ve bunalımlar içinde kıvranan Ferit, tıp fakültesini bırakıp felsefe bölümüne geçen fakat içinde bulunduğu mütereddit ruh hali sebebiyle buraya da düzenli olarak gitmeyen bir üniversite öğrencisidir. Ferit, Yüksekkaldırım'da içinde birbirinden garip insanların yaşadığı bir pansiyonda kalmaktadır. Pansiyonda kaldığı altı gün bo­yunca karşılaştığı olağanüstü olaylar ve kız arkadaşı Selma ile arasında geçen tartışmalar, ciddi bir psikolojik bunalımdan geçen Ferit'in durumunu daha da kötüleştirir. Pansiyonda tanıştığı Aziz, bu sıkıntılı günlerinde Ferit'in en büyük destekçisi olur. Teyzesinin gizemli bir şekilde ölümü ile yüklü bir mirasa kavuşan Ferit, yaşadığı travmayı atlatabilmek için Aziz'in tavsiyesiyle Ada'da bir ev kiralar. Bu ev bir yıl önce ölmüş, gizemli bir kadın olan Matmazel Noraliya'ya aittir. Peyami Safa'nın, kaleme aldığı romanları içinde en fazla beğendiğini ifade ettiği romanı Matmazel Noraliya'nın Koltuğu, anlatım tekniği ve olay örgüsü bakımından bütün eleştirmenlerce Türk edebiyatının en ciddi psikolojik romanı olarak kabul edilmektedir.

319 pages, Paperback

First published January 1, 1949

39 people are currently reading
1176 people want to read

About the author

Peyami Safa

112 books336 followers
1899 yılında İstanbul’da doğar. Servet-i Fünun dönemi şairlerinden İsmail Safa'nın oğludur. Sivas'a sürgüne gönderilen babasının orada ölmesi üzerine 1901 yılında iki yaşında yetim kalmış, bu yüzden "Yetim-i Safa" adıyla anılmıştır. Babasız büyümenin acılarının yanı sıra, sekiz dokuz yaşlarında yakalandığı bir kemik hastalığı dolayısıyla çocukluk ve ilk gençlik yılları hastane koridorlarında geçmiştir. Bilahare bu günlerini eserlerine soğukkanlı bir ciddiyetle yansıtacaktır.

Hastalık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdüremez, babasının arkadaşı olan Recaizade Mahmut Ekrem Marif Nazırlığına veda edince onu Galatasaray Lisesi'nde okutma vaadini yerine getiremez. Peyami hayatını kazanmak ve annesine bakmak için Vefa İdadisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakır. Keaton Matbaası'nda bir süre çalıştıktan sonra açılan sınavı kazanarak Posta - Telgraf Nezareti'ne girer; Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasına kadar orada çalışır. Daha sonra Boğaziçi'ndeki Rehber-i İttihat Mektebi'nde öğretmenlik yapmaya başlar. Dört yıl çalıştığı bu okulda kendi çabasıyla Fransızcasını ilerletir.

1918 yılında ağabeyi İlhami Safa'nın isteğine uyarak öğretmenlikten ayrılır ve birlikte çıkardıkları "20. Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın Hikâyeleri" başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlar. İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine Server Bedi takma adını kullanır. Peyami Safa halk için yazdığı edebî değeri olmayan romanlarını "Server Bedi" imzası ile yayınlar. Sayıları 80'i bulan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazar.

1921'de Son Telgraf gazetesinde ve bilahare Tasvir-i Efkâr'da yazar. Nihayet Cumhuriyet gazetesine geçer, 1940 yılına kadar bu gazetede fıkra ve makalelerini yayınlar; roman tefrika eder. Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki de dergi çıkarır. Fıkra yazarı olarak Peyami, gazetelerin tirajlarını değiştirecek bir tesire sahiptir. Vefatında Son Havadis Gazetesi başyazarıdır.
Çok sevdiği oğlu Merve'yi askerliğini yaptığı sıra kaybetmesi Peyami Safa'yı çok sarsar. Bu olaydan birkaç ay sonra 15 Haziran 1961’de İstanbul'da ölür. Edirnekapı Şehitliği'ne defnedilir. Peyami Safa kendi kendisini yetiştirmiş ender şahsiyetlerden biridir. Fransızcayı Fransızca gramer kitabı yazabilecek kadar ve tıp ilmini bir doktor kadar öğrenmiştir. 43 yıl hiç durmadan yazar. Güçlü bir fikir adamı, romancı ve polemikçidir. Nâzım Hikmet Ran, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin'le polemiğe girmiştir.

Kudretli kalemi ile kısa zamanda Bâb-ı Âli’de yıldızlaşan Peyami muharrirlik yönünün yanında usta bir nazariyatçıdır. Çağdaş Türk Edebiyatının roman tekniğini en çok geliştirmiş romancısıdır. Fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem verir. Toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirir. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işler.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
449 (34%)
4 stars
543 (41%)
3 stars
245 (18%)
2 stars
57 (4%)
1 star
26 (1%)
Displaying 1 - 30 of 95 reviews
Profile Image for Feyza.
9 reviews5 followers
September 4, 2015
Ferid(t)'in sürekli kendini ve dünyayı sorgulayan mekanizmasına hayran kaldım. Hatta bu yönüyle Raskolnikov'u hatırlattı bana.

"delilik şüphesiz aptallıktan iyidir. delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur; aptallık, var olmamış bir zekanın var olmamağa devam edişidir. deliliğin hiç olmazsa mazisi şanlı. aptallığın şerefli bir tarihi bile yok."
Profile Image for Renklikalem.
539 reviews172 followers
July 6, 2023
Üzerine konuşturan kitaplardan Matmazel Noraliya. İki bölüme ayırmış romanı Peyami Safa kitabi. İlk bölümde timarhaneden hallice bir pansiyondayiz. Karakterlerin hepsi evlere şenlik. Ferit de kalan aklını bırakıyor orada. Sonra ikinci bölümde ada günleri başlıyor. Matmazel Noraliya yani Nuriye çıkıyor birden karşımıza. Pansiyondan adaya, bir çılgınlıktan başka bir çılgınlığa uzanan ana karakterimiz Ferit nasıl korusun akıl sağlığını şimdi?:)

Romanda beni üzen, ciddi şekilde hissettiğim ironi yoksunluğu. Bildiğin gerilim ve ciddiyet hissettim her satırda:)

Bir de ilk kısımda nefis bir yapı kurmuşken sonra neden hepsini bırakıp bizi adaya ve bambaşka olaylara götürüp, sonra finali de oldu bittiye getirmiş Peyami Safa acaba diye düşündüm.

Severek okudum.
Profile Image for K. E..
172 reviews6 followers
March 7, 2022
"On cahili dokuz alime tercih eden bir sistemde bilginin demagojiye mağlup olmasına şaşar mısınız?"
Profile Image for Murat Tecimer.
52 reviews1 follower
March 21, 2020
Ferit kendini, “Ben Türk değilim, insan değilim, hayvan değilim, tıbbıyeli değilim, felsefeci değilim, aşık değilim, zengin değilim, fertçi değilim, cemiyetçi değilim, milliyetçi değilim. Vafi Bey’in ecinnileri arasında oturan, iradesi çarpılmış, bir hafta sonra ne yapacağını bilmeyen, tembel, hiçbir şeye yaramaz ve ömrünün yarısı Avrupa’da hariciye memurluklarında geçmiş, ayyaş, zampara, Hedonist, ciddiyetin yalnız hayvanlara yakıştığına inandığı için dünyanın bütün dramlarına kahkahayı basan ve bunun için “Gülener” soyadını alan bir baba ile yarı sanatkar, yarı deli, erkek düşkünü, veremli ve veremden iki yetişkin kızını kaybetmiş, ayyaş, kokainman, Paris’te okuduğu için kültürlü, genç yaşında ölmüş bir ananın dèsencharte, dêmeseuêr, desoriente, dêracinê, dêgenere bir oğluyum.” olarak tanımlayan aslında materyalist ve ruhsal sorunları olan bir gençtir. Roman, felsefe öğretmeni Yahya Aziz’in desteği ile yakın zamanda hayata göz yummuş dini bütün bir kadın olan Matmazel Noraliya’nın evinde zaman zaman gaipten sesler duyarak, zaman zaman halüsinasyonlar ve doğa üstü olaylarla Ferit’in kendini bulma çabası ve ruh bölünmesini gidermesini konu alıyor. Felsefi ve sosyolojik yanı ağır basan, gerek bu nedenle gerek dilinin ağır ve ağdalı olması nedeniyle okuması zor bir eser.
Profile Image for Yasemin Macar.
273 reviews13 followers
January 28, 2022
Giriş yaptım bakalım baya ilginç bir başlangıç olmuş. Olayların gidişatını merakla bekliyorum. Kahramanımız Ferit, neler yaşayacak okudukça güncellerim😅☺😄

Ferit (d) adını bile nasıl yazacağına karar veremeyen, uzun ve yorucu bir arayış içinde devam ediyor yoluna. Psikolojik tahliller çok iyi. Osmanlıca sözcük çok fazla ama arada fransızca ve ingilizcede eklenmiş. Peyami Safa kalemini konuşturmuş çünkü Ferit karakteri başlıbaşına ikinci Dünya savaşı ve öncesi yaşanan tüm olayların ruhsal sıkıntılarını ruhunun derinliklerinde bile yaşıyor. Bitmesine epey var ama merak ediyorum ne olacak bu gel-gitler dengesizlikler...

Bitirdim sonunda güzel bir hikaye hele Noraliya'nın hayatı çok iyi ama son biraz kestirilmiş gibiydi. Ama okuyun tabi😉

"Ben bu koltukta otuz iki sene oturdum. Kaçtım insanlardan. Her şeyi sildim. Ruhumun dibine indim. Ve... O’ nu gördüm. Şimdi... Sen de göreceksin."
Profile Image for Kutşın Sancaklı.
76 reviews20 followers
September 23, 2017
Okurunu hikayesine nasıl bağlayacağının, karakterlerini zihnimizde nasıl canlandırabileceğinin sırrına hakim bir yazar Peyami Safa. İnsanın ruhunun çatışmalarını, sıkıntılarını anlatırken yoğunlaşan satırları ağırlaşacağına kıvraklaşıyor. Bu bireysel buhranların toplumsal boyutuyla arasında ustaca bağlar kuruyor.

Murat Yalçın Sevim Burak'a dair bir yazısında, kesişen duyarlılıklar, dünyalar, algılar açısından Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Abdullah Efendi'nin Rüyaları ile birlikte anıyordu bu romanı da. İyi ki o bahse denk gelmişim de okumuşum Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'nu..
Profile Image for Sezen.
16 reviews4 followers
October 31, 2013
Matmazel Noraliya'yı okuduktan sonra hiçbir kitap kesmedi beni , onun kadar etkileyemedi.Elime aldığım her kitabı yarım bırakmaya gönüllü , vazgeçip yine onu okumak için bahaneler arıyordum.
Matmazel Noraliya bitti ama daha P.Safa'nın okunacak çok kitabı var..neyse ki var.
Profile Image for Ece.
239 reviews16 followers
March 21, 2017
Üzerimize yüklenen ve bizden yapmamız beklenen kalıp davranışlar var. Dışarıdan tahsilli, elit, aklı başında görünen ama içinde ilkel içgüdüleriyle hareket ettiğinde gelgitler yaşayan ve o kalıpların dışına çıktığında bocalayan kişilikler.. Kitaba ismini veren koltuk da bu bocalamaların metafizik bir sembolü gibi. Bu kadar kaliteli bir felsefe-psikoloji-edebiyat üçlüsünü uzun zamandır okumamıştım. Kitap satır aralarında öyle güzel vurgular yapıyor ki birçok konuyla ilgili. Sizi fazlasıyla doyuruyor ve düşündürüyor.
Profile Image for Merve.
517 reviews10 followers
March 4, 2022
Fazla karmaşık bir roman. Yazar sanki yazdığı bölümleri dönüp de pek irdelememis. Karakter bütünlüğü ve karmaşası arasında fazla kalmış. Bazi mantık hataları da var, yazar unutmuş mu yoksa, bilinçli mi?

Günlükte 1300lu yıllar yazar iken neden 1900lu yıllar söz konusu. Ben mi bir şey kaçırdım acaba anlamadım?

Bir de aşırı yabancı kelimelerin olması okuyucuyu yorsa da Peyami Safa'dan farklı tarzda bir eser okumak hoştu.
Profile Image for Sercan.
7 reviews
April 14, 2022
fena. beklentilerimin üzerinde buldum. noraliyanın - bazen nuriyenin - hikayesi başlı başına bir roman olurmuş. bir çırpıda anlatıldı. ferit'in gel-gitleri, aziz'le sohbetleri, safa'nın kalemi, bilgisi, kurgusu. ara ara açıp okunacak romanlardan.
Profile Image for Özge Beydağ Yılmaz.
240 reviews20 followers
September 22, 2021
Okuduğum ilk Peyami Safa romanıydı. Edebi açıdan çok iyi olmakla birlikte bazı kısımlar çok ağır geldi bana. Tabii bunda eski Türkçe'nin de etkisi çok fazla, bazı cümleler ingilizce olsa daha iyi anlardım ki o kadar yabancı geldi yani :))) Ama yine de bırakmayı düşünmedim, keyif aldığım yerleri de oldu.
Profile Image for Rıdvan.
549 reviews93 followers
August 17, 2011
Modern dünyanın popüler Best Seller romanlarını asla beğenmeyeceksiniz. Yıllar önce Peyamı Safa dosta düşmana öğretmiş 'sürükleyici kitap nasıl yazılır'ı
Profile Image for Semih Doğan.
139 reviews8 followers
July 27, 2018
Matmazel Noraliya'nın Koltuğu, okuduğum en kaliteli edebi romanlardan biri oldu. Buram buram kalite kokuyordu. Peyami Safa ise muhteşem bir yazar... Gerçekten de edebiyat dünyamızda çok değerli yazarlarımız mevcut aslında. Biz bilmiyoruz. Gerekli değeri vermiyoruz onlara. Kendi coğrafyamızda yaşayan veya yaşamış cevherleri göz ardı ederek dünya edebiyatının vasat denebilecek yazarlarına koşarcasına hücum ediyoruz. Oysaki insanın kendi ana dilinde okuduğu bir kitabın verdiği hazzı hiçbir çeviri roman veremeyecektir. Biliyoruz aslında; ama buna rağmen kıymetli yazarlarımıza sırtımızı dönmekten de bir türlü vazgeçmiyoruz.

Peyami Safa'nın üç romanını okudum şimdiye kadar ve belki de şu an piyasada en çok satanlar arasında dolaşan birçok kitabı cebinden çıkaracak kadar üst seviye romanlardı bunlar. Buna karşın ne Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'nun ne de Peyami Safa'nın hakkının yeteri kadar kendilerine teslim edildiğini düşünüyorum. Maalesef gereken saygıyı görememiş durumdalar. Aslında bunda ana neden olarak biraz da Peyami Safa'nın siyasal/ideolojik duruşunun etkisi olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Fakat ben bu tarz düşüncelere karşıyım. Zira edebiyat bir sağ-sol meselesi değildir. Kaliteli edebiyat, bir sağ görüşlü yazar tarafından yazılsa da bir sol görüşlü yazar tarafından yazılsa da kalitelidir. Bizi bir edebi romanı okumaya iten ana neden, yazarın siyasi/ideolojik görüşü olmamalıdır. Örneğin, Peyami Safa'nın bu eserinde vermek istediği mesajlar ve siyasi/ideolojik görüşü benim görüşlerime ve inancıma terstir; ancak kitap muhteşem bir kitaptır. Bunun aksini iddia edemem. Eleştirme hakkım her zaman vardır. Peyami Safa'yı tabii ki eleştiririm. Düşüncelerine katılmadığımı söylerim. Fakat yazdığı bu edebi eserine dil uzatamam. Çünkü çarpılırım. Gerçekten Peyami Safa çok kaliteli bir yazar. Keşke sağ görüşlü insanlar tarafından daha çok sahiplenilse. Sonuçta edebiyatımızda tek sağ görüşlü yazarımızın Necip Fazıl olmadığı gibi, tek sol görüşlü yazarımız da Nazım Hikmet değildir. Bu yazarların/şairlerin taşıdığı flamaların arkasına geçmek mecburiyetindeymişçesine iki yazarımızdan/şairimizden birisini tercih ediyoruz. Oysaki diğer yazarlarımızı görmezden gelmek ne kadar doğrudur? Siyaseti ve ideolojileri edebiyata yahut şiire alet etmek bize ne kazandırır? Durun ben söyleyeyim, ayrıştırmaktan başka hiçbir şey...

Peyami Safa'nın müthiş bir yazar olduğunu ifade etmiştim. İkinci değinmek istediğim konu ise, yazarın muazzam geniş kelime zenginliği ile lezzetli bir edebi dile sahip oluşudur. Safa'yı okurken yepyeni kelimeler öğrenebildiğimiz gibi, bir cümle içerisinde kullanılabilecek en doğru kelimeyi seçebilme yeteneğini de açıkça görebiliyoruz. Nasıl anlatsam size? Hani bazı cümleler vardır. İçerisinde barındırdığı bir kelime o cümleye o kadar yakışır ki, hayranlıkla birkaç kez o cümlenin içerisindeki o kelimenin duruşunu izlersiniz... İşte Peyami Safa da böyle bir yeteneğe sahip. Açıkçası daha önce yalnızca bir yazarın cümlelerini, adeta bir resim tablosuna bakar gibi, seyretmekten zevk almıştım. O da Sabahattin Ali idi.

Kitaba dönecek olursak, kitap iki ana bölümden oluşuyor. Kahramanımız Ferit isimli, nihilist denilebilecek bir genç. Aslında Ferit, biraz Sigmund Freud biraz da Friedrich Nietzsche özellikleri gösteren bir karakter. Özellikle ilk bölümü okurken bu özelliklerini gayet net bir şekilde görebiliyorsunuz. Hatta Ferit isminin Freud'den alınma bir isim olduğunu bile düşünüyorum. Zira kitabın ilk cümlesi bile "Ferit, Ferid, it, id, t, d, t..." şeklinde. Bu başlangıçta "id" kelimesi de boşuna kullanılmış bir kelime değil...

Ferit 4. senesinde Tıp fakültesinden ayrılıp Felsefe'ye geçen birisi. Peyami Safa'nın Ferit için seçtiği bu bölümler de elbette tesadüfen seçilmiş olamaz. Ferit'in karakterini ve düşünce yapısını önümüze sunabilmek için güzel bir ayrıntıdır okuduğu bölümler... Ferit'in iç dünyası ise oldukça karmaşık. Ruhsal bunalımlar, sinir krizleri ve bir çeşit panik ataklar ile hayatı sarılmış bir durumda. Buna rağmen bütün olaylara materyalist, bilimsel ve pozitivist felsefe çerçevesinden bakmaya çalışan Ferit, mantığını en son zerresine kadar kullanmayı tercih ediyor.

Kitabın yan karakterlerinden biri olan Selma ise Ferit'in sevdiği kadındır. Değişik ve ilginç bir ilişkileri var. Günümüz tabiri ile "kaçan kovalanır" oynuyorlar adeta. Ferit'in yukarıda anlattığım maddeci, bilimsel ve pozitivist bakış açısı ilişkisinde de kendisini gösteriyor. Bu noktada Peyami Safa, materyalist, bilimsel ve pozitivist bakış açısının insanı bencilliğe yönelttiği savını önümüze sunuyor ve Ferit'i tam bir bencil karakter olarak gösteriyor. (İlerleyen bölümlerde neden böyle yaptığını daha iyi anlıyoruz) Yine bu noktada Peyami Safa'nın kitabın sonunda vermek istediği mesaja ulaşabilmek için materyalist, bilimsel ve pozitivist düşünceyi fazla yerdiğini ve bu derece bencilliğe sürüklediği konusundaki görüşlerine katılmadığımı peşinen söylemeliyim. Zira bütün kitap bu düşünce üzerine kurulu.

Neyse, Ferit isimli arkadaş, Selma ile yolda yürüdükleri bir gün onu bir apartmanın karanlık köşesine doğru çekiyor ve zorla öpmeye çalışıyor. Neymiş efendim, Selma kırmızı ruj sürmüş, bacakları açıkmış, neden kendisine bir öpücük vermesinmiş... Selma tarafından pek tabii reddedilen Ferit, bu durumu mantıksız buluyor. Selma'yı akılsızlıkla suçluyor. Hatta günümüz tabiri ile Selma'ya "Kezban" yaftasını vuruyor. Bu noktada Ferit, "İştah niçin aleni de şehvet gizli?" diye soruyor bizlere. Yani hayvani isteklerini dizginleyemeyen Ferit bu isteklerini alenen tatmin etmenin hiç de ayıplanmaması gereken bir şey olduğunu söylüyor.

Kitabın ikinci bölümünde ise, Ferit bir anda adeta 180 derece değişiyor. Değişimin sebebi olarak kitapta, ilahi varlığın tecellisi gösteriliyor. Çünkü yaşadığı ruhsal bunalımlar, sinir krizleri ile bir takım tesadüflere materyalist/bilimsel açıdan cevap arayan Ferit büyük bir değişim geçiriyor ve yaşadıklarını ilahi bakış açısı ile yorumlamaya ve doğru yolu bulmaya başlıyor. Bu şekilde hareket ederek bencillikten de uzaklaşıyor ve bencillikten uzaklaşması onu Allah'a daha çok yakınlaştırıyor.

Peyami Safa, Ferit'in hayata bakış açısının değişmesiyle davranışlarının da değişmesini çok güzel bir şekilde tasvir etmiş, bunu açıkça kabul etmek gerekir. Hatta daha önceden tamamen cinsel bir meta, yatakta kullanılması gereken bir alet olarak gördüğü Selma ile evlenmek aklının ucundan bile geçmezken ona aşık olur ve onsuzluğu hayal dahi edemez. Bu noktada Ferit kendisini Allah'a adamaya başlamışken Selma çıkar gelir ve Ferit ile birlikte olmak istediğini söyler. Hatta Ferit'in yatağına kadar girer. Ancak kendisini Allah'a ve iç huzuruna adama yolunda adımlar atmaya başlayan Ferit ise Selma'yı reddeder ve ironik bir durum ortaya çıkar. Yani Ferit, başta sadece cinsel güdülerle hareket eden bir ''hayvanken'' Selma ruh peşindedir. Daha sonra ise roller değişir, Selma ''et parçası'' olmayı kabul ederken Ferit ''ruh'' istediğini söyler. Roller değişmiş olmasına rağmen sonuç değişmez,ilk seferinde kaçan Selma yine kaçar. Ferit ise daha sonra bu hareketinden pişman olur, kahrolur ve sahile bira içmeye gider. Yine bu noktada kendisini imana yönlendirmiş bir genç olan Ferit'in Selma'yı reddettikten sonra Selma'nın bacaklarını düşünerek bira içmesi eleştiriyi hak eden bir konudur. Sanırım Ferit tam bir ikizler burcu erkeği. Bence bunun başka açıklaması olamaz.

Nihayet gelelim "Matmazel Noraliya'nın Koltuğu"na... Peki ama bu koltuk nedir? Bu koltuk Ferit'in iç huzurunu, dolayısıyla imanlı bir gence dönüşmesinin yolunu açan, bencilliğini terk ederek onu Allah'ı düşünmeye sevk eden koltuk olarak tasvir edilir kitapta. Sembolik bir anlama sahip yani.

Kitabın sonlarına doğru bir diğer yan karakter Aziz ile Ferit arasındaki sohbet ise muazzam lezzetlidir. Sanırım Peyami Safa düşüncelerini ve inancını Aziz karakteri ile okuyucunun önüne sunmuş ve gerçek düşüncelerini tam olarak ifade etmiş. Sadece bu konuşmalar için bile kitabın okunması gerekir diye düşünüyorum.

Kitabın vermek istediği mesaj kaygısı olmasaydı efsane bir esere dönüşebilirdi diye düşünüyorum. Ayrıca Ferit'teki değişimlerin 6 ile 10 gün gibi kısa bir süre aralığında gerçekleşmesi, kitabın inandırıcılıktan uzaklaşmasını ve asıl amacın Peyami Safa'nın mesajlarını vermek olduğunu düşündürtüyor. Yine de bütün eleştirilerime ve karşı çıkışlarıma rağmen eserin çok kaliteli bir edebi eser olduğunu açık yüreklilikle söyleyebilirim. Keşke 700-800 sayfalık bir eser yazarak daha doyurucu bir kitap yazsaydı Peyami Safa diye düşünmeden edemiyorum.
Profile Image for Cansu Varol.
225 reviews93 followers
Read
June 27, 2020
Ah keşke daha sade bir dili olsaydı.
Profile Image for Rüçhan.
373 reviews7 followers
May 11, 2020
Okuyunca hayatınızı değiştiren, diline doyamadığınız, hayran olunacak bir maceranın kitabı olduğunu söyleyemem Matmazel Noraliya'nın Koltuğu'nun. Aksine, Peyami Safa'nın sık sık kullanmayı pek sevdiği yabancı kelimelerden hiç hoşlanmam, akıcı anlatımını yozlaştırdığını, tatsızlaştırdığını düşünürüm. Hatta bu kitabının doğaüstü taraflarına bakarak, kolayca dudak bükebilir çoğu okur. Gerçi, Peyami Safa'da en beğendiğimiz şey hikâye kurgusu ve Türkçe ustalığı değil de; o müthiş ruhsal çözümlemeleri değil midir zaten? İşte bu kitapta belki de bunun doruklarına ulaşmış Peyami Safa.

1950'ler öncesi Türk yazarlarının konularına değinirken çağdaşlaşma sorunu, Doğu-Batı çatışması, yeniliğe uyum sağlayamama gibi beylik sözleri pek sık kullanırız. Bunları kullanıp bu yapıtı basmakalıp laflarla yaftalamak istemiyorum ama, hikâyenin geçtiği İkinci Dünya Savaşı yıllarında bile Devrim'lerin tümüyle oturmadığını; halkın ve roman kişilerinin arafta kalmış günahkâr ruhlar gibi iki âlemin arasında sıkışıp kaldığını görüyoruz.

Kitabın baş kişisi Ferit işte bu bunalımlı dönemlerin bir yansıması. Adında bile bu çatışmayı yaşayan bir tip. Bu ikilikler dünyasında öz adı için bile bir seçim yapmak zorunda. Adını özgün biçimiyle Ferid diye mi yazacak ya da yeni tarzla Ferit diye mi.

Çağın hastalığı olan o manevi boşlukta savrulan Ferit'in Yüksekkaldırım'da tuttuğu pansiyon odasındaki doğaüstü olayları yaşaması, sindirmesi ve yorumlaması romanın ana konusunu oluşturuyor. Buna bir de ikinci bölümde Büyükada'da tuttuğu evde Matmazel Noraliya'nın hikâyesi karışıyor. Günümüzde kuşkusuz bu doğaüstü olaylara bilim birtakım varsayımsal açıklamalar getiriyor. Ama bunların herkesçe kabul görmediği ve kimi biliminsanlarının beynin çözülmeyi bekleyen birtakım sırları olduğunu düşündüğü de bir gerçek. Peyami Safa da anlattığı öyküde bu yaşananlara romanın yan karakterleri gibi cin, peri, ruh vb gibi bir ad takmıyor. Ama olayları sırf halüsinasyonlarla açıklayamayan Felsefe öğrencisi Ferit gibi, kendisi de bir açıklığa kavuşturmadan bırakıyor.

Bu ayrıntıları bir kenara bırakıp, son sayfayı bitirdiğinizde ve kitabı kapattığınızda, zihninizde yalnızca Peyami Safa'nın anlatmak istediği şey, vermek istediği mesaj kalıyor. Bu mesaj da -söylenmemeli belki ama- kitabın son bölümlerinde Ferit'in komşusu Aziz Bey ile yaptığı konuşmalarda gizli. Özgürlüğün, bireyciliğin ve birey olarak varolmanın anlamının sorgulandığı bu satırlar kuşkusuz Peyami Safa'nın dünya görüşünün yarattığı kişilerin ağzından kitaplara düşen izdüşümü.
Profile Image for Fatma Burçak.
Author 17 books41 followers
November 29, 2021
Matmazel Noraliya'nın Koltuğu, Peyami Safa'nın en önemli romanlarından biri. Berna Moran bu roman için şöyle demiş: "Gösterme tekniğine bağlı olarak romanın psikolojik yönünü zenginleştiren ‘bilinç akışı ‘ ve ‘bakış açısı’ tekniği de Safa sayesinde Türk romanına girmiştir. Onun felsefe ve psikoloji üzerindeki derin bilgisi, bu teknikleri ustaca kullanmasını sağlamıştır. Safa’nın roman tekniği konusunda usta bir yazar olması şüphesiz onun iyi bir okuyucu olmasından kaynaklanmaktadır. Onun, Fransız romanları konusunda da bilgi sahibi olduğuyla beraber, “İngiliz romancılarından A. Huxley, O. Wilde ve V. Woolf’un etkisinde kaldığını söyleyebiliriz.”
Romanın arka kapağında psikolojik roman olduğu yazsa da bana göre bu tanım roman için oldukça eksik. Matmazel Noraliya'nın Koltuğu, Safa'nın 1930'lu yıllarda tanıdığı geçek bir karakterden hareketle yıllar boyu zihninde kurgulayarak daha sonra Büyükada'da tamamladığı 1949 yılında yayımlanan bir roman.
Hikâyenin merkezinde Ferit isminde bir karakter var. Biz genellikle onun gözünden izliyoruz olay örgüsünü. İki bölümden oluşuyor ve romanın bütün unsurları hem biçimsel hem de tematik olarak karşıtlık üzerine kurgulanmış.
Birinci ve ikinci bölümler, mekanlar, zamanlar, Batı Doğu imgesi, pozitif bilimler ile metafizik düşünceler gerek Feridun gerekse çevresindeki karakterlerin zihninden okura yansırken onu da bu çatışmanın içine çekiyor.
Okumanızı ve Peyami Safa edebiyatını yakından tanımanızı öneririm.
Author 7 books54 followers
April 10, 2020
Kitap Yorumu || Matmazel Noraliya'nın Koltuğu ⭐5/5

"Deli değilim ben, deli kadar basit değilim. Neyim öyleyse?"

#busunkitapligiyorumluyor

Uzun zamandır bu kadar severek, beğenerek ve etkilenerek okuduğum bir kitap olmamıştı. Peyami Safa en sevdiğim romancılardan biridir hatta belki direkt endir, bu konuda hep tereddüt yaşıyorum ama kesin olarak bildiğim okuduğum her kitabını çok sevdiğim. Epeydir kendisini okumuyor, tabir-i caizse kıyamıyordum ama bu kitabı okurken arkadaşıma da söylediğim bir şeyin farkına vardım: Kitaplarını okumaya kıyamıyorum diye bekletirken kendime kıymışım, haberim yokmuş.

Bir kitap hem edebi bir zevk hem sürükleyici bir olaylar kümesi hem düşündürücü birçok detaya gebe hem de sarsıcı olabilir mi? Ayrı ayrı birçok kitapta sadece birini bulsam sevindiğim her şey bu kitapta mevcuttu. Dili, tasvirleri ve üslubuyla beni büyüledi. Olaylar ve gidişatla kalbimi çarptırdı, kitabı bitirmeden uyuyamayacak raddeye getirdi. Benliğimi sorgulatıp bir cümle üstünde epeyce durup düşünecek kadar beni silkeleyip kendime getirdi. Anlayacağınız bu kitabı çok sevdim ve elbette tavsiye ederim. Bittabi dili biraz ağır gelebilir ama onun dışında bir sorun olacağını sanmıyorum. Sevgilerimle...
Profile Image for nur seven.
20 reviews1 follower
January 30, 2015
psikanaliz telekinesis psisik duygular uzerine okuduklarindan etkilenip yahu ben bunlari icine serpistirebilecegim bir roman yazayim demiscesine bir kitap yazmissin peyami safa ustad.ben kavrami uzerinde durdugun satirlar gayet cezbedici olsa da bu terminolojik kelimeler romanda cig kalmis bence.yalniziz varmak istedigin Allah inanci nin insan kalbinde zihninde gitgide yol ettigi daha cok yer kapladigi tasvirlerini ve hissiyatini cok daha verimli bir sekilde okurla bulusturan bir kitapti azizim.keep up the good work ;)
Profile Image for Gökçe.
79 reviews16 followers
August 7, 2017
Okuması çok zor bir kitap malesef, bazı açılardan bana hitap etmemesinin yanında beni asıl rahatsız eden şey sayfanın altında bir kısmının anlamı verilmesine rağmen cümlelerin hala anlamını bilmediğim eski Türkçe kelimeler içeriyor olmasıydı. Romancılık anlamında edebiyatımızda önemli bir kitap olduğunu hissettiriyordu fakat ben özellikle yazarın dünya,devletler ve bireyle ilgili görüşlerini içeren paragrafları anlayamadığım sürece bir önemi yok ki! Derhal düzgün bir "çevirisi" çıkmalı çünkü bu haliyle bir Peyami Safa kitabının değerini düşürüyor.
Profile Image for Sinan.
58 reviews3 followers
April 11, 2019
Cumhuriyet dönemi, 80 90 yıl öncesinin kitaplarında sevmediğim bir yön var. Kitabın orjinalliğini bozmamak için sanırım, metinde eski kelimeleri yıldızla belirtip altta günümüz ifadesini yazıyor. Bir yukarıya bak bir aşağıya bak, bozuyor işte o enerjiyi. Orjinallik, anlaşılabilirlikten yada akıcılıktan sonra gelir bana göre. Mesela Hugo okurken neden Fransızca orjinalini değil de Türkçe çevirisini tercih ediyoruz. Halide Edip, Peyami Safa gibi yazarları gerçekten merak ediyorum ve umarım demin ki "hiyerarşiye" uygun olarak basılır artık.
Profile Image for EGe.
142 reviews62 followers
June 30, 2019
Peyami Safa'yı geç keşfetmişim ama iyi ki de ettim! Dokuzuncu hariciye koğuşu ile yaptığım açılışı Matmazel Noraliya'nın Koltuğu ile taçlandırdım. Bir kere kullandığı dil o kadar güzel ki! Kafa yapısı, kendini ifade edişi, olaylara yaklaşımı hiç 1800lerin sonunda doğan biri gibi değil. Ya da ben ön yargılıymışım ne bileyim! O kadar ilginç tespitleri var ki... Mesela bir tanesinde "göz yaşları"nı ruhun işemesine benzetiyor. Parapsikolojik vakaların sıkça yer aldığı bir roman ve ara ara felsefenin derinlerine giriyor. Yazarın ne kadar kültürlü olduğunu her sayfada hissediyorsunuz.
Profile Image for Ceren.
139 reviews
May 7, 2019
Peyami Safa çok uzun zamandır okumak istediğim yazarlar arasındaydı. Kendisinin yazma stilini çok beğendim. Kurduğu cümleler ve yaptığı betimlemeler çok başarılıydı. Karakterlerinin psikolojilerini ve yaşadığı buhranları anlatırken kullandığı üslup, usta bir yazar olduğunu gösteriyor zaten.
Profile Image for Sema Dural.
394 reviews11 followers
Read
February 13, 2020
“Delilik şüphesiz aptallıktan iyidir. Delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur; aptallık, var olmamış bir zekanın var olmamaya devam edişidir. Deliliğin hiç olmazsa mazisi şanlı. Aptallığın şerefli bir tarihi bile yok.”
Profile Image for Emine Aysun Korkmaz.
54 reviews
January 23, 2022
Romanda kendi iç catismalarini cozememis varolus sancilari yasayan bireyin, bu sorumlulugu sirtlanmayip bir suçlu aramasi ve bu sucu batiya, islamiyet dışında yasamaya yukleyip dogru yolu arama cabasi sakat bir cikarim.
Profile Image for Jeannette.
802 reviews192 followers
April 4, 2015
Hikaye güzeldi, ama bu Ferit, Ferid, it, id... ne kadar sevimsizdi ya. Ona gerçekten vurmak istiyordum. Çok konuşuyor, mantıklı hiçbir şey söylemiyor, hem de iyice iğrençti. Pöf...
Profile Image for Beril.
7 reviews
August 21, 2024
Burada ilk kez bir roman hakkında konuşacağım. Aslında roman hakkında konuşmak veya yorum yapmak gibi bir düşüncem yoktu fakat okuduklarımın tesiri kelimelerin kendiliğinden vücut bulmasına sebep oldu. Öncelikle, ben Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’nu daha önce okuyamamış, yarım bırakmıştım. Şimdi anlıyorum ki kitabı okuma vaktimde de bir gizem ve hakikat saklıdır. Kitabı, içinde geçen bir cümleyle özetlemek mümkündür: “İçinde hayaletlerin, esrarkeşlerin, somnanbüllerin, cinayetlerin ve kabusların şu balkon kapısı ve dolap kadar gerçek, fakat rüya kadar anlaşılmaz oldukları bir hikâye.”
Tam anlamıyla böyle bir olay örgüsünün vehminde okudum Ferit’in yaşadıklarını. Romanı üç ana bölümde inceleyecek olsaydım bu bölümler Ferit’in gelgitleri, Ferit’in pansiyondaki gelgitleri ve Ferit’in Matmazel Noraliya’nın koltuğunda kendini buluşu olurdu. Materyalizmin kıyısında hakikatten bihaber yaşayan Ferit bir gazete ilanı ile Yüksekkaldırım’daki pansiyona gelir ve bu pansiyonda karşılaştığı hadiseler onun zihninde çeşitli tezatlıkların oluşmasına neden olur. Pansiyondaki ailenin sıkıntıları, pansiyonun çözülemeyen gizemleri ve ruhun özünü arayan sevgilisinin ona olan uzaklığı ile birleştiğinde Ferit’te fevkalede derin bir hayal inkisarı cereyan eder. Gördüğü ve yaşadığı şeylerin hayal mi gerçek mi olduğunu kavrayamaz, bu durum onun inançlarını derinden sarsacaktır.

Ferit’in iç dünyasındaki bu ihtilafların temelini aile ilişkilerindeki kopukluğun oluşturduğu kanaatindeyim. Ailesine baktığımızda annesinin akıbeti pek hayırlı olmamıştır. Babası onun için kıymetli bir rol model olmasına rağmen, Ferit’in hedonist ve zayıf bir iradeye sahip olmasındaki en büyük etkenin yine babasının ta kendisi olduğunu görmekteyiz. Öte yandan ablalarını aynı hastalıktan kaybetmiş, şimdi de kardeşi Nilüfer veremin acı tadından muzdarip. Ancak bunca olumsuzluklar Ferit’in içindeki zayıf hakikat ışığını söndürememiş. Başlarda bahsettiğim ilk iki bölümde kendi ben’ine muhtaç ve tutsak olarak iradesinin günden güne çürüdüğünü okuduğumuz Ferit, son bölümlerde varlık ve yokluk denkleminin çıkış yolunu alelade bir maddeci anlayışta aramaktan vazgeçmiştir.

Ferit ve Aziz’in Matmazel Noraliya’nın defterini okudukları bölümde, yani üçüncü bölüm olarak nitelendirdiğim kısımda ise muazzam bir dil kullanılmış. Daha doğrusu namıdiğer Noraliya, benim hitap etmek istediğim şekliyle Nuriye, acılarla dolu hayatını öyle etkileyici bir dille kaleme almış ki yazdığı her satır ruhuma dokundu. Öyle ki, arzu etmemeyi arzu etmek nedir çok iyi öğrendim, zihnime kazıdım. Bu bölümde de kitabın esas teması olan “ben”i sıyırıp geçmek işlenmiş. Ferit’in de esas gayesi buydu bence: ben, kendisini bizden daha üstün bir perspektife doğru aşmalıdır. Ferdiyetçi liberalizm çöküşe götürür, içtimai çürümenin neticesi değil, sebebidir. Noraliya bu hakikati hisleriyle örerek anlatıyordu. Biraz da acılarıyla. Kitabın sonu güzel bağlanmış aslında. Yalnız şunu söylemeden geçemeyeceğim: Karakterlerin duyguları ve düşünce inkişafları okuyucuya gayet ağır ve derin bir psikolojik tahlil sunuyor. Hatta yazar felsefe üzerine yoğunlaşarak liberalizm, komünizm, milliyetçilik gibi pek çok ideolojinin benlik kavramı ile ilişkisini okuyucuya çok doyurucu bir şekilde anlatıyor. İnsan soruyor, karakterlerin ihtilaflı düşünceleri ve zihnî buhranları bunca güzel ve ayrıntılı anlatılmışken, özellikle son bölümdeki felsefî konuşmalara gerek var mıydı? Romanın zaten yoğun bir düşünce ortamı var, bir de insan bu felsefî diyalogları okurken tabii bir şekilde yoruluyor. Kitabı 10 puan üzerinden değerlendirdiğimde 9.5 puan verdim ve yarım puanı buradan kırdım. Ancak burada 4 yıldız vermeye içim el vermedi.

Karakterlerle duygusal bir bağ kurmakta zorlanmadım. Nedense en çok bağlandığım karakter Nilüfer oldu. Bu haldeki sırrı ben de anlayamadım. Bağlandım. Sebepsiz.

Ferit’in düşünce inkılâbı çok güzel derecelendirilmişti. Onun bu gelişimini okumak bana çok keyif verdi. Yalnız Nilüfer’in de değişen ruhunu okumayı çok isterdim. Nilüfer’e dair içimde bir şeyler yarım kaldı.

Matmazel Noraliya... Kitaba ismini veren madam Nuriye. Kitabın son sayfalarında karşılıyor bizi. Ancak gayet etkileyici bir karşılama oldu bu. Matmazel Noraliya’yı zihnimde iki şekilde tahayyül ediyorum. Bir tanesi realiteden kopmamış, yani “ucu bucağı görünmeyen okyanusların karanlık dalgaları üzerinde âvâre yüzen bir çöp gibi yalnız...” Yalnız Nuriye. Hayalsiz Nuriye. Arzusuz Nuriye. Nurilya. Açıkçası, onu ifade-i hissiyattan acizim. İkincisi ise, realiteden kopmuş bir Noraliya. Yani, varlıktaki yokluğu, yokluktaki nûru bir çöp gibi yalnızlarla paylaşan Nuriye. Bu ikinci hal bana birini hatırlattı. Hem de kitabın esas karakterini. Ferit’i. Ferit, bana kalırsa Nuriye’nin Nuriye olarak yaşadığı bir dünyada benliğinden kaçıp O’nun, sadece O’nun ve nurunun aksi olabilmiş bir aydın. Hakikate yalnız aklıyla değil hissî bir arayışla kavuşan bir yalnız. Ama onun yalnızlığında, çöp yalnızlığı yok. Onun yalnızlığında başka şey var. Ruh var. O var. O’nun sonsuz ruhu var.

Sonsuz istiğfar ve inanç O’na...
Profile Image for Elif.
1,364 reviews38 followers
July 22, 2020
Ferit, Ferid, t, d... Baş karakter arayışta ve çırpınışta ama kimsenin kimseye faydası yok. maşık ve halisünasyonlarla dolu bir roman Matmazel Noraliya'nın Koltuğu. Baş karakteri sevimsiz ve kendini sevdirmek için uğraşmayacak kadar kendi sorunlarına boğulmuş bir adam. Yaşadığı evde birbirinden ayrı dünyaları olan insanlar ve gözlemlerle aktarılan hayatlar var. Arka kapakta yazıldığı gibi materyalizm ve mistisizm arasında dolanan bir roman. Yer yer psikolojik gerilimden korkuya kadar çıkarken yer yer romantizme, felsefeye ve tasavvufa bürünen bir kitap. Başlarda kitaba ısınmakta zorlandım ve kitaba olan beğenimin düşmesine neden oldu ancak ikinci bölümden itibaren kitap çok farklı bir yere geçti ve başlangıcın neden karmaşayla dolu olduğunu daha rahat anladım. Karmaşadan çözülmeye doğru ilerleyen bir roman ve her karakter özenle işlenmiş. Peyami Safa'nın detaycılığı kitapta kendisini gösteriyor. Matmazel Noraliya'nın anlatıldığı kısım çok etkileyiciydi. Peyami Safa'nın birçok kitabını okudum bu kitabı ortalarda bir yer edindi benim için zirve kitabı hala Yalnızız.
Displaying 1 - 30 of 95 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.