“Öylesine tektipleşmiş ve kırılganlaşmıştık ki en ufak bir değişikliğe dahi direnç gösteremeyecek hale gelmiştik. Duygularımız körelmiş, algılarımız zayıflamıştı. Korkumuz, sevincimiz, hiçbir şeyimiz kalmamıştı. Tüm insanlık, doğumundan ölümüne kadar her gün yapay antidepresanlarla yaşıyordu.”
Satürn’ün beyaz uydusu Enceladus’tan bir uzay gemisi kalkıyor. Bir politikacı, bir psikolog ve mutant bir kediden oluşan yolcular, olağanüstü bir maceraya sürüklendiklerinin farkında değiller.
İnsanların artık tek gezegende yaşadıkları zamanların gerilerde kaldığı uzak bir gelecekte, yirmi beşinci yüzyılın sonlarında geçiyor Enceladus Kıyameti. Tehlike, şiddet ve kötülük kavramlarından uzak şekilde evrimleşmiş Dünyadışı bir türün insanlığı anlama ve kendince iyileştirme çabasını anlatan, heyecan dozu hayli yüksek ve şaşırtıcı bir uzay macerası…
Öyle hızlı ve heyacanlı akıyor ki elimden bırakamadım. Karakterleri öyle güzel işlemiş ki, her biri gözümde canlanıyor zor vedalaştım kitap bitince. Özellikle Enceladuslunun yeri kalbimde ayrı. Yazarın yeni kitaplarını sabırsızlıkla bekliyorum.
Suçun Altın Devri ve İstanbul Tanrıları: Laplace’ın Son Şeytanı romanları okurla buluşan, sonuncusu Nefes Rivayetleri olmak üzere pek çok öykü derlemesinde yer alan, TBD 2022 Bilimkurgu Öykü Yarışması Birincisi Gökcan Şahin’den, merak unsuru ve heyecan duygusu bir an olsun azalmayan, renkli ve çarpıcı bir uzay operası.
“Anlamsız ve tektip yaşam bana göre değildi, kimse için böyle devam edemezdi. Harekete geçmeye karar verdim. Önce kendi çocuklarımın genlerinin bir kısmını bizzat kendim yazdım. Yüzlerce yıl önceki insani kusurları ve rastgelelikleri ekleyerek... Sizin bakış açınıza göre ortaya vahşi canavarlar çıktı. Doğru. Zaten ben de bu canavarları salmak istedim aranıza. Eğer dünyamıza bu virüsü aşılamasaydım, ona karşı antikor üretemeyecek ve ileride daha kötüsü başımıza geldiğinde hazırlıksız olacaktık.”
Bilim kurgu romanları sevenler için tavsiye ediyorum. Yine bambaşka perspektiflerden ufkumu genişleten bir zamanın içinde buldum kendimi. Çok spoiler vermek istemiyorum ama konseptte şu perspektifler var: Gezegenlerde bir yaşam kurgulanabilir mi, gezegenlerde insan dışında bir canlı olsaydı daha çok neye benzerdi? Burada doğan insanlar nasıl bir hayata adapte olurlar? Bilgelik insanı ne yönde değiştirir, kişisel hırslarımızdan arınmamız mümkün mü?
Bir Türk yazar tarafından yazılmış ve okuduğum İlk Bilim-Kurgu kitabımdır
Olay örgüsü ve anlatımı ilgi çekici. Heyecanı neredeyse kitap sonuna kadar sürükleyici biçimde devam ettirmiş başarılı bir kitap : 1. günde bitirdim tavsiye ederim
Türk bilimkurgu edebiyatının üretken isimlerinden Gökcan Şahin, romanları ve kısa öykülerinden fark edileceği üzere, türün zenginliğinden faydalanmayı ihmal etmeyen başarılı bir yazar. İlk romanı Suçun Altın Devri’nde yapay zekâyı, ikinci romanı İstanbul Tanrıları: Laplace’ın Son Şeytanı’nda kütleçekim, zaman, bilinç, genetik gibi birçok konuyu sıra dışı bir kurguyla aktaran yazar, üçüncü romanı Enceladus Kıyameti’nde türün yine popüler temalarından biri olan uzay kolonizasyonunu çarpıcı bir öyküyle işliyor. Yaşamı Dünya dışına taşırken mekân olarak Güneş Sistemi’ndeki çeşitli gezegenleri, daha çok Satürn’ün uydularını tercih eden roman, kolonileşmenin hem sosyo-politik ve hatta psikolojik sorunlarına hem de yerçekimi, ulaşım, robotların davranışları, yaşam destek sistemleri, toplumsal izolasyon gibi zorluklarına değiniyor.