Yavaş Seyahat - Aheste Bir Ruhun Gözlemleri

by Gökhan Kutluer

“Bu kitap, umudunu ve merakını kendisine kalkan yaparak şartlar ne olursa olsun yoluna devam etme cesaretini göstermiş olan gezginler, dijital göçebeler ve içinden taşanı akıtmak için kendine bir ‘Paris’ bulamayanlara yazıldı.”

Gökhan Kutluer, okuyucuyu bir uçağın küçük penceresinden Alp Dağları’nı görmenin sevincine ortak ediyor, ellerinden tutup şehirlerde gezdiriyor ve yürümenin olağan güzelliğine eşlik eden olağan dışı karşılaşmalara, kendiliğinden kurulan bağlara davet ediyor.

“Yavaş Seyahat”, kentleri turist telaşı ile gezmenin değil, dünyayı eliyle koymuş gibi bulmak isteyenlerin öyküsü. Yalnız ama asla tek başına yürümeyenlerin serüveni.

Kitabı okumaya başlamadan önce kendinize bir soru sorun: Tek bir yerde kök salmak yerine her yerde çiçek açabilmek mümkün mü?

Ve Gökhan Kutluer’in verdiği “Evet!” cevabına inanın. — İlkay Yıldız

234 pages, Paperback

Published April 18, 2024

About the author

Gökhan Kutluer was born on January 25, 1986, in Istanbul, into a family that had once moved from northern Greece to Turkey during the population exchange between the two countries. His education took him from Özel Taş Elementary School to Cağaloğlu Anatolian High School, and later to Bahçeşehir University, where he studied Political Science and International Relations. He went on to study photography with Muammer Yanmaz and Joseph Michael Lopez, developing an approach that blends documentary observation with poetic storytelling.

What began as a hobby gradually became a way of life. His passion for cycling and travel led him to work as the senior editor of Cyclist Türkiye, the country’s first monthly cycling magazine. Around the same time, he wrote his first book, Bulut Fabrikası (The Cloud Factory).

Through an Erasmus exchange at the Università degli Studi di Siena, Kutluer lived for a period in Italy—a country that would become central to his creative life—and later moved permanently to Bergamo in 2016. There, he wrote Türkiye’den Gitmek (Leaving One’s Comfort Zone), a candid reflection on migration and belonging that was later adapted into a stage play titled Köksüz (Rootless) in Türkiye. Now in its third edition, the book continues to resonate with readers seeking the courage to begin anew.

After leaving his studies unfinished at the Università degli Studi di Bergamo, he relocated to Berlin for two years and began writing Yavaş Seyahat (Slow Travel). He eventually returned to Italy and now lives in Rome, where he works as a photographer and travel writer while pursuing wine expertise training and preparing his fourth book.

Across his work, Kutluer explores the slow rhythms of travel, the intimacy of observation, and the quiet search for meaning.

Reviews

[Özge · Rating 5 out of 5]

Tam da ismi bir gibi aheste aheste akan bir kitap. Sosyal medya aracılığıyla takip edip yaşamını merakla takip ettiğim Gökhan Kutluer'in seyahate, kentlere ve onları deneyimlemeye dair bakış açısı, kendi baktığım yerle çok fazla örtüşüyor. O sebeple özel bir merakla aldığım bu kitap, beni kendi yalnız seyahatlerime ve biriktirdiğim anılara götürdü, tebessümle okudum. Yolları yalnız başına deneyimlemeyi sevenler ve merak edenler muhakkak bir göz atsın.

[Menekse Tokyay · Rating 5 out of 5]

Yavaş Seyahat - Aheste Bir Ruhun Gözlemleri Gökhan Kutluer Gökhan Kutluer, her kitabında entelektüel derinliğini birkaç kat daha artırmış, bizlere seyahat tutkusu ve anlatım yetkinliğiyle mekanlar ve zamanlar ötesinden ulaşabilen bir modern çağ gezgini ve güçlü bir kalem. Bu ve bir önceki kitabını ilgi ve beğeniyle okudum; her sayfada mutlaka altını çizecek, kendime not düşecek ayrıntılarla karşılaştım. "Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?" sorusunun yanıtını muhteşem bir şekilde verip ardındaki mantığı da hem yaşanmışlıkları, hem felsefi sorgulamaları, hem de edebi kıyaslamalarıyla veren, "kalbinden taşan heyecanı yürüyüş ritmine yansıyan hevesli çocuklar gibi koşar adım" paylaşan Gökhan Kutluer, Türkiye'de çağdaş edebiyat çevresinde çok eksik olan gezginlik ruhunu bir gencin, hem de yılmaz bir gencin bakış açısından veriyor, Charles Baudelaire’in “şehir sokaklarının centilmen gezginleri”nden biri olduğunu gösteriyor. Bu kitabın ilk haftasında en büyük internet satış sitelerinde bir numaralı gezi kitabı haline gelmesi de aslında kitabın ve ardındaki güçlü kalemin etkisinin en doğal ve büyük göstergesi. Kutluer'in kitabında anımsattığı o İtalyanca deyiş gibi, “Magne che te passa!” deyişlerinin “Yiyince her şey yoluna girer”. Gezince, anlatınca, paylaşınca her şey yoluna girer. Kaleminize sağlık, okuru zaten çok bol, daha da bol olsun, yeni kitaplara patika olsun.

[Seranay İduğ · Rating 5 out of 5]

“Evet, tam da tahmin ettiğiniz gibi günün sonunda bizi yerimize sabitleyen birer köke dönüşen tüm
bu karşılaşmalar; biz yer değiştirmeye hevesli olmadığımız müddetçe önemsiz birer rutine
dönüşme ihtimali taşıyor.”

Sadece bir seyahat kitabı değil. Adım attığımız her yerde kişinin kendine özüne, köküne doğru yaptığı yavaş ve aheste bir yürüyüş yolculuğu bulmasını sağlıyor. Günlük notları bölümünde sizde yazarla birlikte geziyor, aynı masaya oturuyorsunuz. Belki de hiç görmediğiniz o yerlerde kendi içinizde unuttuğunuz bir anı hatırlıyorsunuz.

[Merve · Rating 5 out of 5]

Gitmek isteyip de gidemedigim, olmak isteyip de orada olamadığım yerlerin, iklimlerin, kentlerin, denizlerin hüznü ve kederi çöktü içime.

[IremB. · Rating 5 out of 5]

Sevgili Gökhan Kutluer'in yeni kitabını hevesle bekleyenlerdendim, elime ulaştığında hafta sonuma sıcak bir ritim ve sevinç kattı.

'Yavaş seyahat' derken hızlı tüketim dayatmasına kapılmış nevrozlu topluluklara bir karşı tepki olarak gelişmiş, hemencecik de moda akımı haline gelmiş yavaş yaşamın eşleştirildiği yavaş seyahati algılamıyorum. Daha ziyade, beden, zihin ve duyunun yalın bütünlüğü içinde ve ölçüsünde bir seyahati düşünüyorum.

Aheste Bir Ruhun Gözlemleri’nin satırlarında, geçirdiği günü daha anlamlı bulan, durakladığı veya hareket ettiği yerle daha barışık ve dingin bir dengede duran bir Gökhan var bu kez.

Bütün bunları yazdıktan sonra kitabı bir oturuşta elbette bitirmedim, hâlâ, yavaş yavaş ve sindire sindire okuyorum. Günlükler kısmı yine en beğendiğim bölümler. Pek çok okurun da en ilginç bulacağı, sevimli ve samimi ayrıntılarla, iç döküşlerle dolu. 30 Haziran 2021 tarihli notlarına baktım. Gökhan'ın 2. kitabının yurtdışı İngilizce baskısı çıkalı 2 ay olmuş, şöyle kaydetmiş defterine:

“Yol boyunca sümbül kokularının arasından göğüs kafesimi şişirerek geçerken Bergamo'da özlediğim her şeye birer birer yakından bakarak özlem giderdim. Şimdi ise 12. yüzyıldan kalma, yaşanmışlıkların her köşeden sarktığı bir yapıda, sivrisineklerden korunmam için yatağın üzerine gelişigüzel asılmış tül perdenin odaya dolan esintiyle dansını izliyorum."

Ne kadar güzel ifade edilmiş...

[Elvan B · Rating 5 out of 5]

Oldukça akıcı ve keyifle okunan bir kitap. Sevdiğim yerlerde açık hava kitap kahve keyfimde bana bir hafta boyunca eşlik etti.

Gökhan gibi ben de 'üç günde beş şehir' kavramına oldukça karşı olduğum için Gökhan'ın gezdiği yerleri yavaş yavaş, onunla birlikte gezmek, defterine aldığı notlarda zihnine ve kalbine misafir olmak, baktığı manzaraları, yaşadığı duyguları onunla birlikte yaşamak, farklı yerlerin farklı zamanlarda ona hissettirdiği çeşit çeşit duyguyu gözlemlemek keyifliydi. Bazı noktalarda benzer bakış açılarına sahip olduğumuzu fark etmek de keyifliydi, altını çizerek, kendimden de bir şeyler bularak okuduğum bir kitaptı.

Ayrıca 'hayatında boşluk yaratma' kavramını da bana tekrar hatırlattığı için Gökhan'a teşekkür etmek istiyorum. Zamanında ve yerinde bir hatırlatmaydı benim için.

Özellikle seyahat sırasında 'Yavaş Seyahat' keyifli bir yol arkadaşı olacaktır.

[Serkan Sılacı · Rating 5 out of 5]

Yazarın üçüncü kitabı öncekilerden biraz farklı olarak bu kez özyaşam öyküsüne yeni insanları katıyor. Her bir yeri anlatırken orada yaşadığı anılar bu kez ikili sohbetlerle canlanıyor. Farklı kültürlerde bir nesnenin ya da bir duygunun ne çağrıştırdığını görüyoruz. Kitabın sayfalarında ilerlerken Pavese bize göz kırpıyor sanki. İtalya’ya seyahat ve bu güzel ülkenin şehirlerini lokantalarıyla keşfetmek isteyenlere özellikle öneririm. Tabi yazarın ilk iki kitabını okuyup bu son kitabını okumak sözünü ettiğim lezzetin doruklarına sizi götürecektir.

[Onur Kurt · Rating 5 out of 5]

Oldum olası seyahat kitaplarını çok sevmişimdir. Bu kitap diğer seyahat kitapları gibi "şurada şu yenir" tarzında değil. Tamamen duygulara hitap eden seyahatin insanın ruhuna dokunan noktalarına değiniyor. Okurken kendinizi iyi hissediyor o duyguya giriyorsunuz. O yüzden alın okuyun. Sonra teşekkür edersiniz. :)

[Meral · Rating 5 out of 5]

“Yavaş Seyahat”, tatilde, uçakta aheste okumak için harika bir kitap. Günlük kısmını okurken anlattığı yerleri gözümle de görmek istedim. Pinterest’ten bakmak içime sinmedi, Gökhan Bey’in hesabına girip çektiği fotoğraflara baktım. Analog fotoğraf makinesi kullanıyor olması gülümsetti.

Gökhan Kutluer’in seyahat günlüğünün içinde yavaş bir seyahate çıkmadan önce, giriş bölümünde okurken “İşte bunu demek istiyordum!” dediğim satırları alıntılıyorum:

“Birinin sosyal medya hesabında gördüğünüz o popüler kahveciye gitmek, sizi aslında zevklerinize daha çok hitap eden yerler görmekten alıkoyacaksa, oraya gitmeyin. .... İhtiyacınız olan, biraz merak biraz da hayal gücü. Bu yavaşlamaya endeksli özgürlüğün; bir ruh haline, hayatınızın seyahat haricindeki kısımlarına da etki eden bir varoluş biçimine evrildiğini gözlemlediğinizde, kişisel dönüşümünüzün başladığını göreceksiniz. Yaşamı daha fazla özümseyecek, çevrenize daha yakın olacak ve sizi heyecanlandıran şeylerden daha fazla ilham alacaksınız. Seyahat halindeyken karşılaştıklarınızı içselleştirebilmek; kafanızdaki sesleri susturma, olayları gerçekte oldukları gibi görme, ön yargıdan, yargılamadan, egodan bağımsız olma yeteneklerinizi bir adım ileriye taşıyacak.”

Ve flanörlükle ilgili Baudelaire’den alıntıladığı şu satırlar beni flanör yazarları tekrar tekrar okumaya heveslendirdi:
“Mükemmel bir flanör ve tutkulu bir izleyici için, kalabalığın kalbinde, hareketin gelgitinin ortasında ev kurmak muazzam bir keyiftir. Evden uzakta olmak ama yine de kendini her yerde evinde hissetmek; dünyayı görmek, dünyanın merkezinde olmak ama yine de dünyadan saklı kalmak. Yaşamı seven tüm dünyayı ailesi yapar.”

[Metin · Rating 5 out of 5]

Akıcı ve samimi bir dille yazılmış. Okurken yazarla yürüyormuş etrafı beraber izliyormuşuz gibiydim. Modern yaşamın hızından kaçmak isteyenler için bir rehber. Hap bilgi arayan, on maddede bir şeylerin sırrını çözmek isteyenler için doğru kitap değil. Seyahatname okumayı gezi kitabı okumayı sevenler için yazılmış. Yazar yavaş seyahatin felsefesini ele alarak okuyucuyu daha bilinçli ve huzurlu gezmeye davet ediyor. Yürürken anı yaşamayı, yerel kültürleri daha yakından tanımayı ve doğayla daha derin bir bağ kurmayı aşılıyor. Bence bu kitap sadece seyahat tutkunlarına değil, aynı zamanda günlük hayatın temposunu yavaşlatmak isteyen herkese hitap ediyor. Günümüz dünyasının karmaşasında kaybolmadan daha anlamlı ve doyurucu bir yaşam sürdürmek için ilham verici bir kaynak.

[akastanci · Rating 5 out of 5]

"Yavaş" okunacak ve hissedilecek bir kitap... Çok keyifli bir yolculuk. Var olmaya övgü, varolmanın ağırlığını değil hafifliğini hatırlatıyor okuyucuya, yaşamdaki küçük güzel ayrıntıları... Bir dostla sohbet etmek gibi, sıcak ve samimi bir anlatı, kitabın çoğunluğu zaten günlük tarzında yazılmış. Önceki kitaba nazaran -Türkiye'den Gitmek- bu kitabı daha aydınlık, pozitif ve yazım dilini daha da gelişmiş buldum, betimlemeler çok hoştu gerçekten. Bunu söylemek elbette okuyucuya düşmez ama anlatıcının yazarlığı gibi kişiliği de gelişmiş. Yazar takıntılarıyla barışmış, bir şeylerden şikayet etmeyi bırakmış, olgunlaşmış ve pişmiş, artık tamamen an'da...

[Aydan Yildizhan · Rating 5 out of 5]

İster geziye merakınız olsun, ister olmasın. Sevgili Gökhan Kutluer, gördüklerini, hissettiklerini, deneyimlediklerini ruhunun derinliklerinden çıkan kelimelerle en güzel şekilde bizlere aktarıp, oturduğumuz yerden ayrılıp başka bir gökyüzüne bakma isteğini arşa çıkarıyor. Üstelik bunu öyle bir güzel dille anlatıyor ki duygularını sıralarken yanı başında onunla bu yolculuğa eşlik ediyormuş gibi hissediyorsunuz.
Hiç sıkılmadan, bir kaç günde bitireceğiniz, sık sık not alacağınız bu kitap, kitaplığınızda mutlaka yerini almalı.

[Aydın Tezcan · Rating 2 out of 5]

Özellikle Berlin ve İtalya da yaşadığı şehirleri ve İtalya da "Tanrıların Yolu" isimli bir güzergahta yaptığı yolculuğu anlattığı bir kitap. Güzel yanları da var. Ama biraz pesimist bir insan olduğunu tahmin ediyorum.
Güzel anlarında bile genelde beğenmediği ya da rahatsız olduğu bir nokta oluyor. O da kendine ve okuyana o anın içine, suya düşen mürekkep damlası benzeri kekremsi bir tat bıraktırıyor gibi geldi bana.

[Emine Subaşı · Rating 5 out of 5]

Kitap kargosunu açarken kalbim hızlı hızlı çarpmıştı.Çünkü başıma geleceği biliyordum.Hala okumaya başlamadım.Yazlıkta yalnız kalmayı bekliyorum yazarla baş başa kalabilmek için.

[Aslihan · Rating 5 out of 5]

Aşırı akıcı anlatımı olan muhteşem bir kitap.
Yazarın çektiği fotoğraflar ile beraber bakarsanız gittiği yerlere daha da anlam kazandığını düşünüyorum
Bizler gibi herşeyi acele acele yapan insanlar için bir uyarı niteliğinde olduğunu düşünüyorum ve mesaj alındı diyorum.
Artık seyahatler de hayatımız da aheste yaşanacak

[Reader · Rating 5 out of 5]

Kitap muhteşem
Aşırı akıcı bir anlatım ve çektiği fotoğraflara da bakınca gökhan beyin birbirini müthiş tamamlıyor.
Duygularını bu şekilde samimi ifade eden yazarlara sanırım daha çok ihtiyacımız var.
Herkese iyi okumalar

[Burak Baltacı · Rating 5 out of 5]

Merak duygusu körelmiş, seyahat etme arzusunu ertelemiş kimseler için ufuk açıcı, samimi ve sürükleyici bir kitap… Kitapta kullanılan akıcı dil sayesinde kitap boyunca dikkatiniz ve merakınız diri kalıyor. Yazar da okuyucunun bu dikkatini ve merakını yaşadığı tecrübeler ve paylaştığı bilgilerle karşılıksız bırakmıyor. “Günlükler” kısmında yazarın yerine geçip, tüm yaşananları kendiniz yaşamış gibi hissedebilirsiniz. Yazarın bu kitabının özellikle gençler için seyahat, keşfetme, yeniliklere açık olma, zorluklarla mücadele etme gibi konularda ilham verici olduğunu düşünüyorum.

[Emir · Rating 5 out of 5]

Kutluer'in ilk iki kitabını da okumuş biri olarak yazarın giderek daha iyi yazdığını söyleyebilirim. Kitabın ilk bölümü okurlara yavaş seyahat fenomenini ve flanör kavramını açıklıyor. Sonraki bölümlerde ise yazarın yavaş seyahat deneyimlerini, gördüklerini, konuştuğu insanlarla olan diyaloglarını ve bunların ona düşündürdüklerini okuyoruz. Özellikle Tanrıların Yolu bölümünü çok beğendim. Yazarın internet sitesine ve Instagram hesabına baktığınızda kitapla daha da bütünleşebiliyorsunuz.

[Ece · Rating 5 out of 5]

Yavaş Seyahat - Aheste Bir Ruhun Gözlemleri… Sanırım uzun zamandır okuduğum ve beni içine alan nadir kitaplardan. Neredeyse her sayfasında, her satırında kendimden bir parça buluyorum. Öyle ki bazı cümleleri sindire sindire tekrar tekrar okuyorum. Emeğine, kalemine sağlık sevgili Gökhan.

[Beril Heral · Rating 5 out of 5]

tam bir “seyahat” kitabı 🫶🏻
ister uçakta, ister trende, ister sahilde…
benim 6 saatlik rötarımda hayatımı kurtardı

[Acelya Erbaycu · Rating 5 out of 5]

Ciao ! ☺️Temmuz ayı için elime aldığım bu kitabın aslında ne kadar doğru zamanda okuduğumun kanıtı oldu, aylardır kütüphanemde okumayı bekliyordu. 📚 Kesinlikle okunacaklarınızın arasında olmalı hem de bu aylarda ☀️🌊

“Yavaş seyahat” kitabı kategorilerde “Gezi” olarak konumlandırılsa da aslında bana göre daha çok “Anlatı” olarak değerlendirilmeli.

Ne zaman bir tatile gidecek olsam varacağım yerden ziyade yoldaki geçen an benim için çok daha değerli ve heyecanlı oluyor. Kimi insan hemen varmak ister ama ben yolda geçen zamanı çok seviyorum, daha bir sindirerek yaşadığımı hissediyorum, beni inanılmaz mutlu ediyor ❤️

Bu kitabı okurken de hiç görmediğim İtalya’nın çok da popüler olmayan yerlerinde (Bergamo, Sorrento, Salerno, Palermo vb) yazarla beraber gidiyoruz. 🌺 caddelerde, sokaklarda flanör olup yerel insanları gözlemleri, sohbetleri, yedikleri, içtiklerini onunla beraber deneyimliyoruz.
Flanör demişken; Bizim kültürümüzde köy kahvelerinde oturan dedelerin yaptığı işin adı -21.yy tanımlaması- oturarak flanörlük 🤓 olsa gerek ☺️

Yazar, bazı yerlere aynı yere varsa da farklı sokaklardan geçilmesi konusunda ise hafızama yeni bir ufuk açıyor, bu da beni etkliyor.

“The trained eye- eğitimli göz” “Benzer şeyler arasında farkı görme veya birinin belirli bir beceriye sahip olduğunu fark etme yeteneği” ifadesinin farkındalığına varıyorum.

Kitabı okurken hem çiziyorum hem de bilmediklerimi internetten araştırarak okumaya devam ediyorum. Arada Berlin anektodlarını paylaşıyor ama İtalya beni daha çok etkliyor. Belki yaz, sıcak ve deniz olması bana daha cazip gelmesindendir 🌊☀️

La Via Degli Dei (Tanrıların Yolu) İtalya’da Bologna’dan Floransa’ya uzanan 130 km.lik doğa yürüyüş rotasını yazar yaşadıklarını anlatarak sizi tepelere çıkararak epey terletiyor 👍🏻

Beni etkileyen bir diğer an ise yazarın Toskana’da Ugo amca ile sohbeti esnasında asma dalları konusunda girdikleri sohbet idi 🍇 “umor che dalla vite cola” meraklandıysanız artık bir kitapçıdan bu kitabı almanız gerekiyor demektir 🤓👍🏻

Kitabı okurken yazar sayesinde keşfettiğim ressam Raoul Dufy- Nice’e açılan Pencere tablosunu da eklemeden geçemeyeceğim zira kitabın etkisini anlatabilecek en güzel görsel 🌊💙🩵

Kitabın sonlarına doğru pandemi zamanını penceresinden misafir olarak iç sesini deneyimliyoruz 🐦 Bu da aslında insanın insana yüz yüze temas etmek isteği bizim gibi Akdeniz ülkelerinin vazgeçilmez hissiyatı ❤️

Son olarak ; hayat mottom da diyebiliriz; “Magne che te passa” - “Yiyince geçer” ☺️
Hayatta; etrafımızın farkında olarak ve gözlemleyerek anın keyfini çıkararak yol almanızı dilerim✨🥂

İzlediğimiz olağanüstü güzellikteki her gün batımının, ömrümüze bir gün daha eklemesi şerefine 🥂

[Leyla Aydın · Rating 4 out of 5]

Yavaş Seyahat, Gökhan Kutluer’in sade bir dille yavaş yaşamı ve seyahati öne çıkardığı bir kitap. İtalya’yı okudukça kendi İtalya seyahatim gözümde canlandı. O zamanlar her şeyi bir an önce görme telaşıyla koşuşturmuşum gibi geliyor şimdi. Roma’nın sokaklarını, meydanlarını gezerken daha fazla durup etrafıma baksaydım, o anların tadını daha çok çıkarsaydım diye düşündüm. Bazen insan, "Keşke şimdiki aklımla orada olsaydım" demekten kendini alamıyor. Ama elbette o yollardan geçmeden bu farkındalığa ulaşmak da zor olurdu. Yine de Roma’da birkaç yeri görmesem de olurmuş diye geçiriyorum içimden. Kutluer’in kitabı tam da bu noktada beni yakaladı; her şeyi daha sindirerek, tadını çıkararak yaşamak gerektiğini hatırlattı. İtalya sonrası gezilerim de bu farkındalıkla şekillendi zaten. Sanki her şey, kitaptaki o sakin akış gibi, daha çok hissederek, zevk alarak yaşandı. Hiç unutulmayacak bir şekilde.
Her ne kadar yavaşlamak, daha çok hissetmek ve anın tadını çıkarmak fikri kulağa hoş gelse de, kitapta bazı noktalar fazla basit kalmış gibi. Yolculuğa dair çıkarılan genel sonuçlar, sanki her seyahatin aynı motivasyonla yapıldığı izlenimi veriyor, oysa herkesin beklentileri ve tercihlerinin farklı olduğunu unutmamak gerekiyor.
Kutluer, gezgin ve turist kavramlarını net çizgilerle ayırıyor; evet, bu iki yaklaşım arasında bir fark var, ama sanki sadece bu iki seçenek varmış gibi bir genelleme yapması bana biraz indirgemeci geldi. İnsanlar sadece gezgin ya da turist olarak sınıflandırılamaz; bir yolculukta her iki rolde de olabilirler ya da tamamen farklı bir bakış açısıyla hareket edebilirler. Kitabın bazı kısımlarında bu ayrımların fazla basitleştirildiği hissi var.
Kitabın ana fikri olan yolda olmanın güzelliğinin, "yolu bilmemekte" gizli olduğu düşüncesi ise hoşuma gitti. Bu, bana da her seyahatin bir keşif olduğunu hatırlattı. Ancak her yolculuğun bir hedefi vardır ve o hedefe ulaşmak isteyenler için yolda olmak tek başına yeterli olmayabilir. Hepimiz farklı sebeplerle seyahate çıkıyoruz. Yine de kitabın genelinde yavaş seyahati savunması ve anın tadını çıkarma fikri, benim de hayatımda daha çok uygulamak istediğim bir yaklaşım. Fakat bu tür kavramları daha derin bir sorgulama ve daha az genelleme ile ele alsaydı, belki de bana daha fazla hitap ederdi.
Yola çıkmak, her zaman bir şeyleri bulma ya da kaybetme çabası değil; bazen de sadece insanın kendi hızını bulma arayışı. Kutluer’in kitabı, bu hızın nasıl bulunacağına dair bazı ipuçları veriyor, ancak bu ipuçlarının herkese hitap etmeyeceği de bir gerçek.

[Hazal Bal · Rating 5 out of 5]

Birçoğumuz için seyahat hayatın karmaşasından kaçışı, kısa süreli zamanımıza kapasitemizden çok daha fazla yerleri sığdırmayı ifade eder. Fakat Gökhan'ın satırları gözümüzü, zihnimizi terbiye ederek aslında görülecek birçok detayın, insanın, şehrin ve anın sihriyle karşılaşabileceğimizi fark ettiriyor. Hayatı böylesi hızlı yaşamaya alışmış bizler için tam da sakin bir mola vurgusu gibi.
Seyahat konusunda birbirinden nadide örneklerle insanı bulunduğu yerden sokakları yeniden keşfetmeye davet eden Gökhan, ilerleyen satırlarda birbirinden güzel şehirlerde yaptığı geziler ile sizi bambaşka diyarlara götürüyor. Bir bakmışsınız Toskana'nın eşsiz servi ağaçlarını izliyorsunuz, bir bakmışsınız La Maddalena'de içkilerini almış iki insanın keyifli sohbetine şahitlik ediyorsunuz.
Kitabı okurken hiç görmediğim yerlerde aheste aheste dolaştım, o güzel şehirlerde hiç tanımadığım insanların kısacık da olsa yaşamdaki anlarına şahit oldum. Yaşadığını hissetmek bunları da içermez mi?
"Yavaş Seyahat" benim gibi seyahatle ilgili kendini henüz ehlileştirmemiş ama buna merak duyan, motivasyon arayan birçok insan için eşsiz bir kaynak. Gerisi Gökhan'ın ustalıkla inşa ettiği satırlarına kendinizi bırakmaya kalıyor.

Keyifli okumalar :)

[Seda KARATABANOGLU · Rating 5 out of 5]

“Didaktik üslup taşımadan okuyucuların zihninde yeni bir pencere aralamaya niyet etmiş, bizi günlüklerine ve elbette zihninin kıvrımlarına davet eden bir gezi kitabı.” Bu cümle kitabı okurken aldığım ilk notlardan. İlk notlardan diyorum çünkü kitap her sayfada altını çizecek bir bilgi veriyor ya da kendiniz için not almanızı sağlayacak zihninizde yeni bir pencere açıyor. Alışılmışın dışındaki bu gezi kitabında üç günde beş ülke gezmeye dair öneriler yok. Aksine ziyaret ettiğimiz bir şehrin ruhuna usulca nasıl karışılır, gündemsiz uyandığımız sabahlar nasıl çoğaltılır buna dair bir yol tarifi var.

Gökhan Kutluer'in öykü ve biyografinin ardından gezi türünde yazmış olması onun türler arasında gezinen esnek ve güçlü kaleminin habercisi. “Yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini anlat” sözüyle zıtlaşan Kutluer, yeni tanıştığı insanlarla bir araya geldiği bir akşam yemeğini ya da tek başına yediği bir öğle yemeğini incelikle aktarsa da içinde bulunduğu atmosferi hissetmeyi hayal gücümüze bırakıyor.

“Yavaş Seyahat Aheste Bir Ruhun Gözlemleri”ni sadece bir seyahat kitabı olarak görmek azımsanmayacak bir haksızlık olur. Kitapta yaşama ve düşünme biçimine dair çizilmiş bir kroki var.

[Erinc Atilla · Rating 4 out of 5]

Gokhan'in bu kitabini okumak icin bir seyahatte olmak, yorumlamak icinse baska bir seyahati beklemeyi kararlastirmistim, her ne kadar gunluk hayat beklentileri sebebi ile onerdigi flanorluge yaklasamayan programlarim olsa da...

Sicak bir yaz mevsiminde, Akdeniz'in ortasindaki Mallorca'da bu kitabi okurken ve bende yarattigi duygulari tekrar animsamaya calistigim sakin bir Como ogledensonrasinda sunu diyebilirim ki, Gokhan aslinda bu cagin en onemli sorunlarindan biri olan "tuketim" kavraminin seyahat etme ve bundan zevk alma uzerine olan etkilerine deginen bir ogreti yanitmis okurlarina...

Kendi seyahat deneyimlerindeki acelesizligi, sadeligi, kullandigi yalin bir dille bize anlatirken, icinde bulundugu cevreyi betimleme gucunden hicbir sey kaybetmemis ve aksine bizi daha cok dusunmeye itmis...Onunla beraber yaptigi yuruyusleri canlandirirken, sehirler arasindaki yolculuklarini okurken, farkli bir hayatin da mumkun olabilecegini cok net anliyorsunuz, ki bence Gokhan'in onceki kitaplariyla da butunlesen bir tema...

Seyahat kavramina farkli bir bakis acisi isteyenlerin, bunu ogrenirken farkli cografyalarla ilgili deneyimleri merak edenlerin mutlaka okumasi gereken bir kitap...

[İrem Sipahi · Rating 5 out of 5]

İlk olarak "Türkiye'den Gitmek" kitabı ile tanıdığım Gökhan'ı daha sonra bu kitabının tiyatro oyununa uyarlanması ile bizzat tanıma fırsatını yakaladım. Yeni kitabının çıkacağını duyduğumda tarifsiz bir mutluluk yaşasam da bir sonraki kim bilir ne zaman çıkar diye düşünmekten Yavaş Seyahat'in son 10 sayfasını okumayı bir hafta erteledim. Yavaş Seyahat hız çağında nefes almak, hayatı daha anlamlı kılmak isteyen herkes için eşsiz bir rehber. Türkiye'den Gitmek ile kendimde bulduğum cesareti, bu kitabında yer alan iki cümle sayesinde bir kez daha hatırlayıp somut adımlar atmayı sonunda başardım; "Doğru hayatın yanlış yerlerde yaşanamayacağına bir kez daha şahit olduğum..." ve "... olmadığım anları, bulunmadığım yerleri düşlüyordum."
Bir sonraki kitabı çıkana kadar seyahatlerini ve her biri ayrı hikayeye sahip olan fotoğraflarını takip etmeye devam edeceğim.

[aners · Rating 4 out of 5]

+
Turistik bir liste çıkarıp sadece her yeri görmek isteyen ama oranın tarihini ve kültürünü sorgulamayan gezme biçimine karşı bilinçli, sorgulayan, insanlara açık ve anın tadını fazlasıyla çıkaran bir alternatifi bize çok güzel şekilde sunuyor. Kitabın, seyahat günlüklerinden önceki kısımları keşke daha uzun olsaydı dedim. Gökhan Kutluer, son okuduğum Türkiye'den Gitmek kitabından sonra kalemini ciddi anlamda iyileştirmiş ve hayran kalmamak elde değil. Yakın bir arkadaşla hayat sorgulama sohbetleri gibi okuduğum satırların altını çize çize keyifle okudum. Ve kendisi çok iyi bir hikaye anlatıcısı.

-
Seyahat günlükleri birbirinden kopuk geldi ve bazen hikayenin içine girmekte zorlandım. Özellikle son kısımdaki düşüncelerini paragraf paragraf yazıp bırakması çok kısa geldi. Yazarın zaman zaman ilişkilerle ve hayatla ilgili girdiği ıssız adam tripleri de bazen beni bıktırdı.

[Gökhan Toros · Rating 5 out of 5]

Seyahat forumlarında, Facebook gruplarında "3 günde 5 şehir gezdim" diyenleri, 1300 yıllık bir şehirle ilgili "oraya 2 gün bile fazla, çok sıkılırsınız" diye yorum yazanları gördükçe işimi gücümü bırakıp insanlara neler kaçırdıklarını anlatmaya çalışıyordum. Artık onlara önerebileceğim bir kitap var.

Yavaş Seyahat'i okurken Gökhan'la birlikte koşturmadan, aheste aheste şehirleri gezmek, yerel lezzetleri tatmak, halkla etkileşimde bulunmak, bazen bütün gün yürümek, bazen gün batana kadar kıpırdamadan oturabilmek, oldukça keyifliydi.

Siz de benim gibi, Gökhan gibi yavaş seyahati seviyorsanız, kitap size sıcak ve samimi gelecek, bir çırpıda bitirmek isteyeceksiniz. Eğer üç günde beş şehir gezenlerdenseniz, bir sonraki seyahatiniz için size yeni bir bakış açısı kazandıracağına eminim.

[Gökhan · Rating 5 out of 5]

Bazı insanlar vardır, tıpkı kitapta yazılanlar gibi hareket eder ama biraz yabanidir, insanlarla iletişim kurmaktan imtina eder, dokunamaz onların sohbetlerine ruhlarına ne kadar istese de. Bu kitap bir sürelik bir seyahatimin öncüsü oldu adeta. Sokaklarında ilk kez bir takım şirketlerin haritalarına bakmadan kaybola kaybola, sora sora en önemlisi de görerek, hissederek yürümenin zihinsel algılarımı genişlettirdiğini hissederek bana bir yoldaş oldu. Tanışmadan ruha dokunabilen, duygu dostu bir kimseyi tanımamıştım bu zamana kadar. Bana insan olmanın ve başka kültürlerle iletişebilmenin önemi hissettirebildiği için, tıpkı hikayelerindeki en sıcak masa muhabbetlerine şahitlik etmiş bir dostuymuş kadar sevgimi paylaşıyorum kendisiyle.

[Leda Li Pira · Rating 5 out of 5]

Slow Travel is written in an exceptionally elegant and fluid style that keeps you engaged from the very first page. More than a reflection on travel, it presents an art of living: walking slowly, observing deeply, staying curious, and allowing the world to transform you as you savor each moment in the present. Places and landscapes are described in a detailed yet poetic style, allowing the reader to fully experience the atmosphere and inspiring an immediate desire to travel and explore them.

A thoughtful, beautifully crafted book that lingers long after you close it.
I wholeheartedly recommend it.