1970’li yılların Ankara’sında başlayan, araya giren sürgün yıllarıyla pekişen, gücü asla eksilmeyen bir dostluk: Zülfü Livaneli’yle Erdal Öz’ün dostluğu. Edebiyat tutkusunu paylaşan iki gençten biri dünya çapında bir müzisyene evrilirken, diğeri Türkiye’nin en önemli yayıncılarından biri haline geliyor; badireler atlatıyorlar, yalnız kalıyorlar ama asla yılmıyorlar. Yıllar içinde de eşine az rastlanır bir dayanışmanın mimarları oluyorlar.
Sazın Teli Koptu, Livaneli-Öz dostluğunun anılarla, mektuplarla, söyleşilerle, yazılarla kurulmuş hikâyesi olduğu kadar, Türkiye ve Avrupa için bir dönem panoraması da sunuyor.
Tam adı Ömer Zülfü Livaneli’dir. 1946 yılında Konya-Ilgın’da doğan Livaneli, yazarlık kimliğinin yanında saygın bir müzisyendir. Müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül almış ve eserleri John Baez, Maria Farandouri gibi sanatçılar tarafından yorumlanmıştır. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300’e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.
Bugüne kadar üç uzun metrajlı film yönetti; "Yer Demir Gök Bakır", "Sis" ve "Şahmeran". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "Altın Antigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre, ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi bir çok televizyon şirketine satıldı.
Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk - Kul Forumu'nda yer aldı.
Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.
1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, orjinali ilk kez 1978’de çıkan "Nazım Türküsü"adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.
Sabah Gazetesi'nde köşe yazarlığına yaptı. Bir dönem CHP'den Milletvekili olarak aktif siyaset hayatına da katıldı.
yaralısın, odalarda, kanayan ve gülünün solduğu akşam gibi kitaplarını kısa zaman önce okuyup, çok sevdiğim,etkilendiğim yazar erdal öz ve livaneli'nin mektuplarından oluşan kitap, türkiye'nin yakın geçmişindeki karanlık bir döneme de ışık tutuyor. gurbette yaşamanın zorluklarını kalpten hissettiğimiz mektuplarda dönemin siyasi olaylarına da tanık oluyoruz. öz'ün livaneliye yazdığı mektupların büyük çoğunluğu bulunamadığından dolayı, ikilinin dostluğuna yalnızca livaneli'nin kaleminden şahitlik edebiliyoruz. memleketin geleceğini düşünen aydınların günlük dertlerine, insan ilişkilerine ve sanata/edebiyata bakışlarına dair fikir sahibi olabileceğimiz güzel bir kitap olmuş sazın teli koptu. bu dostluğa fonda eşlik eden yaşar babaya da bin kez selam olsun.
Her ne kadar bir dostluğun hikayesi olsa da, aslında 1970ler ve öncesindeki öncesi sosyal ve siyasi damarı çok güzel ortaya koyan hatta bence bununla öne çıkan bir kitap. Örneğin, sazına cura almak için Hamamönü'nde bir mağazaya giren yazar, kendini Ömer diye tanıtınca alevi esnaf tarafından kovulur. Türkiye'de Z.Livaneli olduğu için tutuklanan yazar İsveç'te iltica başvurusu esnasında belge sağlayamayınca bu sefer de Livaneli olmadığı için tutuklanır. E. Özkök'ün yönetimindeki gazete, Livaneli'nin Yunanistan'da bayrak yaktığı gibi iftira ve karalamalarla onu ülkeye dönemez hale getirmeye çalışırken, Livaneli'nin kardeşi ODTÜ'de öğrencilerin onun şarkılarını hep bir ağızdan söyledikleri haberini getirir. yazar sürgünde, ancak Türkiye'deki dostlukları baki. onlarla haberleşiyor, buluşuyor, üretiyor. Yazdıkları ve besteledikleri hakkında yazışıyorlar. Ayrıca uluslararası basın da kendisinin farkında ve Türkiye'de onu hain gibi gösteren yazıların aksine uluslararası başlıklar onu ve sanatını övüyor. Bunları okurken aklıma Memet Ali Alabora geldi. 10 seneyi aşkındır İngiltere'de ve dostlukları sürüyor. Belki o da bir yaşadıklarını ve zorunlu sürgününü yazar...
Her şeyden önce, Zülfü Livaneli ve Erdal öz’ün sımsıcak dostluğunun kitabı. Aynı zamanda mektuplar üzerinden Türkiye’nin darbelerden itibaren son 50 yılının iki entellektüelin yaşamlarına yansımalarını okuyorsunuz. Zülfü Livaneli’nin, gurbette yaşadıkları, sıla hasreti, geçim sıkıntısı, ama daima müzik ve edebiyat dolu günleri. Mektuplar aracılığıyla hem Livaneli’nin, hem Öz’ün özel hayatları ile ilgili anılarını okurken, arka planda dönemin Türkiye’sini, İsviçre ve Avrupa’nın durumunu okuyorsunuz.
Bütün geçim sıkıntılarına , sıla hasretine, yaşanan daha bir çok acıya rağmen sanattan, entelektüel meraktan, üretmekten asla vazgeçmeyen, daima müziğini geliştirmeye, yenilemeye çalışan Livaneli başlı başına ilham nedeni bence. Sırf bunun için bile bu kitap okunmaya değer. Zaten su gibi akıp giden bir kitap. Sımsıcak bir dostluğa tanık olmak ta cabası.
Erdal Öz'den Livaneli'ye pek mektup olmadığı için dostluğun o tarafını pek bilemiyoruz. Fakat Livaneli tarafından yazılanlara bakılınca da gayet derin bir dostluklarının olduğu anlaşılıyor. Her ikisini de çok severim. Kitapla ilgili tek sevmediğim nokta daktilo fontu tercih edilmesi. Benim açımdan çok yorucu ve okuma enerjimi düşüren bir tercih olmuş.
Bir sürgün ve dostluk hikayesi… ‘Sazın Teli Koptu’ Livaneli-Öz dostluğunun anılarla, mektuplarla, söyleşilerle, yazılarla kurulmuş hikayesi… Bir dönemin Türkiye ve Avrupa’sına da tanıklık ediyorsunuz…
Daktilo ile yazılan mektupları okumak zordu. Erdal Öz’ün mektuplarındaki Türkçe yanlışları umarım editör kaynaklıdır. Zülfü Livaneli’nin daha önce yayınlanan kitaplarını okuyanlar için bu kitap tekrarlardan ibaretti. Hep aynı hikâyeleri okuyoruz. Bu kitapta yeni olarak sadece birkaç ismin Zülfü Bey’e ve Erdaş Bey’e ne kadar büyük kötülükler yaptıklarını öğrendik. Timur Selçuk’un kralcılığını da unutmayalım.
Bu kadar önemli iki insanın birbirlerine yazdıkları mektupları okumak çok keyifli, keyifli olduğu kadar da öğreticiydi. Üslubuna hayranlık duyduğum Livaneli’nin mektuplarında yine bu üslubun tadını çıkarabilmek çok büyük bir şans oldu benim için.
Zulfu Livaneli ve Erdal Oz'un yazismalarindan olusan bir kitapti. Akiciydi, bir donemin ozeti gibiydi. Ancak cok da harika oldugunu soyleyemem. Biraz zorlama gibiydi.