“Geceydi, karanlıktı ve ben ölmüştüm.” “Bahçedeki ışıkların, sık ağaçlardan dolayı loş bir ortam yarattığı garajın köşesindeki ahşap, üstü açık çardakta oturuyordu. Cebinden çıkarttığı çakmağıyla yaktığı sigarasından ciğerlerine derin bir nefes çektiğinde, üçüncü kattaki odamın siyah tülünün arkasından onu izliyordum. Sırtı bana dönük olduğu hâlde, yüzünün aldığı şekli gözümün önüne getirebildiğime yemin edebilirdim. Son gecemdi… İki yüz kırk beş gün süreceğini sandığım bu esaret, iyi hâlden olsa gerek, iki yüz birinci gününde bitiyordu. Cehennemden önceki son durağımdı burası. Kendimi buna ben mahkûm etmiştim. Önümde kocaman bir hiçlik vardı; cehennem bu muydu? Sigarasından son nefesini aldıktan sonra, kül tablasının içinde söndürmek için yedi saniye uğraştı. Ardından ayağa kalkıp gözlerini benim penceremle buluşturdu. Nefesimin kesileceğini hissettim. Biliyordu. Beni göremese bile, bu tülün arkasından kendisini izlediğimi çok iyi biliyordu. Ben onu izliyordum; o da göremediği -ama pekâlâ hayal edebildiği- beni… Ne yazık ki son gecemizdi. Ve onun bundan haberi bile yoktu.”
BORAA?!??? ciddi misin oyun mu yapıyorsun?? oyun olduğunu düşünmek istiyorum çünkü kitapta her romantik hareketinin ve sahnenin altını itina ile çizdim ve hatta ve HATTA içimden dedim ki allahım KEŞKE erkek arkadaşım da şu Bora gibi olsa?!?!? ben bunu demişken hiiç YAKIŞMADI beni de üzdün çünkü
Bu tür serileri yorumlarken hep stres oluyorum. Çünkü spoiler sevmeyenler kulübündenim. Bu yüzden kara kara düşünüyorum size nasıl anlatmalıyım bu kitabı?
İkinci kitaptan hatırlarsak Bora ve Nazlı'nın gerginlikleri bizlere geçmişti. Malum rivayetlere göre 89. bölüm gibi bir gerçek tam olarak bu kitapta karşımıza çıkıyor. -kendine not: Aslı spoiler verme, tut o dilini!- 89. bölümü silip biz direkt 90. bölümden devam edebilir miyiz? Nazlı'yı Bora'nın elinden söküp almak istediğim anlardan biridir. Her şey oyun mu? Son 100 sayfaya tüm bombaları patlatan sevgili yazarım neden mutlu son olmasın? Seri devam ediyor ve hayatta hiçbir şeye kolay sahip olunmuyor. Bunu çok iyi biliyoruz. Fakat Nazlı'ya üzülmeden tek bir anım bile yoktu. Biliyorduk ki Nazlı iki yüz kırk beş gün süren bir sürgün yaşayacaktı. Peki ya sonra?
Nedenler çok var kafamın içinde yer eden. Dördüncü kitaba başlamak zorunda hissediyorum kendimi. Serinin orta yerinden size anlatamam. Sadece sezon finalinde yaşadığımız o yüz ifadesiyle kitabı kapadım. Tahminlerimi çürüten sevgili @dilarapamuk sen bize resmen dizi izletiyorsun. Umarım bunun bilincindesindir. Dördüncü kitap beni beklerken siz de bu seriyi fazla bekletmeden okuyun. Eğer kalbiniz kaldırabiliyorsa elbette...
İki yüz kırk beş gün sürecek bir esarete hazır olarak başlamıştı bu hikayeye Nazlı. Sevdiği adamı kurtarmak için bile bile lades deyip seçtiği bu yolda Cehennemi yaşacağını düşünürken cennete adım attığını düşünmeye başladı. Aşık oldu, yenildi, taviz verdi ve kapıldı Bora Karabey’e hatta Kara’ya…
İkinci kitapta iplerin gerildiği anlar yaşamıştık. Bora ve Nazlı ayrı düşmüştü. Ama kalplerine düştüğünü gördüğümüz sevdanın onları bir araya getireceğinden emindik tüm okurlar. Nitekim öyle de oldu. Katı kalpli Bora elini üstünden çekmesede Nazlı’nın heran uzaktan da olsa koruyup kollasada ilk adım yine ondan gelmedi. Nazlı düştü peşine sevdasının. Çekip aldığını sandı tabi. Girdi Kara’nın aklına oturttu nikah masasına.
Cehennemin aslında içten içe yaktığını daha sonraları öğreneceğinden habersiz evcilik oyunu oynamaya devam etti Nazlı ve Bora. Ama ne varki gün geldi ve Nazlı ansızın kalbinin ortasına yedi darbeyi. Aslında adım attığı cehennem kor gibi yanmaya alevlenmeye başladı bir anda. Şimdi içinde olduğu kocaman bir hiçlikte kendi kendini mahkum ettiğini anladı. Peki sona yaklaşırken bu sonu Nazlı’nın getireceğini nerden bilebilirdik ki…
Maçakızı8 serisinin bu üçüncü kitabı tamamen bir yıkım oldu benim için. Yaşadığım şaşkınlık ve darbe sanki kalbimi orta yerinden ayırdı. Günlerdir üstümden atamıyorum bu sonu. Evet bişiler olacağını tahmin ediyordum. Evet bir gizem kovalıyordu bizi farkındaydım. Ama bu kadarda olmazdı be ölüme bile hazırlanmışken bu darbe çok büyük oldu. Öyle bir noktaya geldik ki hikayede karanlığı dibine kadar hissediyoruz bu kitapta. Ve ben kalbim yaralı dördüncü kitabı iple çekiyorum😥
Aydini ve sergioyu cok seviyorum. Beyzayi ve leoyu ogrendiklerinde nolucak hic bilmiyorum bi tik korkuyorum daha finalini olumadum ama buyuk ihtimalle finalde ogreniceler.isin icine ajanlik felanda girdi ya baya iyi oldu kitap daha eglenceli artik . Artik borayi da seviyorum ama nazliyi anlayamiyprum ben olsam borayla barisirdim tamam bora nazliyi kandirmis onu seviyorum diye ama nazlida biradan ablasini sakliyo oldu diye kandiriyo ki beyza oldu diye bora girdi bu islere neyse. O mehmet sahindagdan da nefret ediyorum o.se artik ya hamile nisanlisina siddet uygulamis piskopat ama en cok aydina uzuluyorum babasini aradigi cocuk aslinda kendi cocugu hemde oldugunu sandigi asik oldugu kadindan cocugu offff. Gokhanida seviyorum nazli olsam onuda affederdim herlade affeti oda. Beyzayida cok seviyorum cok iyi bir insan ve cok iyi bir anne nazliya cok iyi davraniyo. Leonun , sergionun ve nazlinin kardesligo de cok tatli. Sergoiya da cok uzuluyorum yana yakila ardaigi kardesi umut aslinda dibindeki gokhanmis keske soyleseler ona. Genel olarak baya sevdim bu kitabi sadeve nazliya gicik oluyorum bazen
This entire review has been hidden because of spoilers.
5 dakika önce finali okudum… boşluğa düşmedim desem yalan olur. Tekrar hiçbir kitap ve çift benim için bu kadar özel olmayacak onu biliyorum. İyi ki varlar❤️
Yorumumu ne zaman paylaşırım bilmiyorum ama şuan kitabı bitireli 2 saat oldu ve ağlayarak bunları yazıyorum.. Hislerimi tazeyken yazmak istedim. Kitap arkasında enkaz bıraktı gibi hissediyorum. 89 sayısını artık görmek bile istemiyorum. Diğer iki kitapta ilişki olarak hep inişli çıkışlı ilerliyordu ama bu kitapta, 89. Bölüme kadar, her şey mükemmeldi, her şey.. O kadar keyifle okudum ki o 575 sayfayı.. Ama son 100 sayfa öyle tokat gibi çarptı ki ve ben son 100 sayfayı, 676 sayfalık kitabı okumuşum gibi hissediyorum. Sanki o her şeyin mükemmel olduğu 575 sayfa hiç yokmuş gibi.. Hislerim bu yönde kitaba dair, doğru anlatabilmişimdir umarım..
Güzel olan ve yükseldiğim yerlerden bahsetmek istemiyorum, içimden gelmiyor şuan.. Sanki hiç biri yaşanmamış gibi geliyor çünkü..💔
Malum bölümde yaşanacakları tahmin etmeye çalıştım hep ve bir tahminim doğru çıktı ama tabi ki asla bu kadar yoğun olacağını beklemiyordum, her sayfada acı çektiğimi hissettim, üzerime inanılmaz bir ağırlık çöktü ve sürekli durup durup nefes alma ihtiyacı hissettim. Özellikle başlarda midem bulandı, gerçekten kusmak istedim. İğrenç bir şey yaşandığından ziyade hislerimin yoğunluğundan.. Gerçekten boğuluyormuşum gibi bir histi.. İçimde bir boşluk açıldı.. Sanki biri elini göğsüme soktu ve kalbimi sıktı.. Tam olarak böyle hissediyorum ve bu hislerim asla soyut bir his değil..
Devamında olacakları merak ediyorum ama sıradaki kitapta daha fazla acı çekermişiz gibi de hissediyorum💔 Gerçekten şuan, serinin son kitabının son satırlarını okumak ve mutlu son hissiyatıyla seriye veda etmek istiyorum. Hemen sonlansın çünkü acı çektiriyorlar..
Ay çok üzgünüm ya şuan, gözyaşları içinde yazıyorum ve kendime kızgınım bunları hissettiğim için, of..
Normalde yaşanan olay, puan kırma sebebi olabilir ama kırmayacağım.. Çünkü gerçeklerin öyle olmadığını biliyorum, eminim buna yani yoksa devam edemem.. Her duyguyu hissettiğim için 10/10 aslında.. Ama daha fazlasıymış gibi.. O yüzden puan vermedim♠️ İlk kez bu şekilde yoğun duygular hissettim ve unutmayacağım..💔
Ayrıca kimse bana, bu kitabın kurgu olduğuna inandıramaz.. Onlar gerçek..💔😔♠️💚
Serinin yeri yerinden oynatan kitabı. Şayet bu kitaba kadar yarım bırakmadan okuduysanız, evrenin en iyi kurgularından birine hoş geldiniz demektir. Ters köşelerle dolu hikaye asıl bu kitapta başlıyor. Sakin olun ve Bora'ya güvenin.
This entire review has been hidden because of spoilers.