И. А. Бунин (1870-1953) в совершенстве владел жанрами рассказа и повести. Его проза всегда о любви. О любви к России, природе, женщине. Подлинное чувство для Бунина - недостижимая вершина, к которой стремится человек, мечтая о понимании, единстве с другой личностью, с миром, но никогда не обретает его навсегда, до конца дней своих.
Ivan Alekseyevich Bunin (Russian: Иван Алексеевич Бунин) was the first Russian writer to win the Nobel Prize for Literature. He was noted for the strict artistry with which he carried on the classical Russian traditions in the writing of prose and poetry. The texture of his poems and stories, sometimes referred to as "Bunin brocade", is considered to be one of the richest in the language.
Best known for his short novels The Village (1910) and Dry Valley (1912), his autobiographical novel The Life of Arseniev (1933, 1939), the book of short stories Dark Avenues (1946) and his 1917–1918 diary ( Cursed Days, 1926), Bunin was a revered figure among anti-communist White emigres, European critics, and many of his fellow writers, who viewed him as a true heir to the tradition of realism in Russian literature established by Leo Tolstoy and Anton Chekhov.
Yazar Ivan Bunin’le bu sene Güneş Çarpması'nı okuyarak tanıştım. Öykülerin hemen hepsi Bunin’in ne kadar iyi bir yazar olduğunu gösterir nitelikteydi. Suhodol Köyü de benzer bir çizgide. Varlıklı bir ailenin evinin (topraklarının) olduğu Suhodol Köyü’nde olanlar, ailenin hizmetlisi Natalya’nın imkansız aşkını de kapsayacak şekilde anlatılıyor. Kırım Savaşı’ndan itibaren Çarlık Rusya’sının yaşadıkları ve yaklaşan değişimin ayak izleri de seziliyor böylece. Tabii bir kısa roman olduğu için birçok şey anlatılıyor ve geçiyor ancak buna rağmen yine de bıraktıkları izler sayesinde bir büyük resim canlanabiliyor aklımızda. Yazarla tanışmak için hala Güneş Çarpması’nın daha iyi olduğunu düşünsem de özellikle Rus edebiyatını sevenler için özellikle atmosfer açısından tatmin edici bir metin kesinlikle.
Adını daha önce hiç duymadığım İvan Bunin’in “Suhodol Köyü” isimli eseri taşraya özellikle de köy olgusuna farklı bir perspektiften baktığını en başından belli ediyor. Bir güzelleme veya küçümseme yapmaktansa başka bir yoldan gideceğini hissettiriyor.
Dadıları Natalya’nın aile köklerinden bugüne bir köprü olduğunun farkında olan iki kardeş onun anıları üzerinden geçmişlerine ve köylerine, fiziksel ve zihinsel bir yolculuğa çıkıyorlar. Köy ve çevresinin ormanların içinde kaybolan eski doğasının insan eli değmesiyle bozulduğu, ailenin hizmetçiler ve uzatmalı konuklarıyla kaldığı evin şaşalı günlerinin sona erdiği, büyüklerin yıllara direnemeyerek güçten düştüğü görülüyor.
Savaşlar, ekonomik ve sosyal değişimler, eskiyen ve demode kalan sınıf sistemi, gelmekte olan fırtınanın öncü esintileri romanın içerisine incelikle yerleşiyor. Dönüşen bir köy özelinde Rus devleti ve milletinin istikameti çiziliyor.
Очень поэтичное и пронзительное произведение. Как обычно Иван Алексеевич мастерски играет словами и смыслами, погружая нас в мир уездного дворянского рода, когда-то даже знаменитого, но в итоге измельчавшего и угасшего в однообразии и бессмысленности своего существования.
20. yy’ın başlarında, geçmişle aynı olmayan Rus köy/taşra hayatındaki değişimleri, Kruşçov ailesi üzerinden, ailenin yanında çalışan Natalya aracılığıyla aktaran çok başarılı bir eser. Güneş Çarpması’ndan sonra okuduğum ikinci Bunin kitabı olan Suhodol Köyü’nden de çok keyif aldım.