From the famous siege of Constantinople in 1453 through the numerous other campaigns that securely established the Ottoman Empire, the events in the life of the emperor Mehmed II are the subject of this classic biography. One of the most important figures in Ottoman history, Mehmed was the architect of victories that inspired fear throughout Europe and contributed to an image of the Turk prevalent in Western art and literature for many years. "Fascinating. . . . From the Western viewpoint, Mehmed was seen as the man who gave the death blow to Byzantium, destroying the last vestige of the Eastern Roman Empire. Not surprisingly, the Turks regard him as the greatest of all sultans, a figure unparalleled in the history of the world for military prowess, statecraft, patronage of the arts and sciences."--Robert Kirsch, The Los Angeles Times Book Review "The definitive scholarly biography of the Ottoman emperor who in 1453 conquered Constantinople. . . . Mehmed's career is a study of battle, murder, and sudden death, of brutality, perfidy, and spite, with no moral superiority awardable to either Christians or Muslims."--The New Yorker
Bu kitabı ne kadar övsem azdır. Sadece Fatih Sultan Mehmet’i ve dönemiyle ilgili değil, genel olarak Osmanlı yönetim felsefesi hakkında da çarpıcı bilgiler veriliyor. Hatta bugünkü iktidarın çözümlemesine bile ışık tutabilir. Gerçek bir okuma şöleni…
Osmanlı İmparatorluğu II. Murad zamanında genişlemeye devam etmektedir. Venedikliler buna karşın tedirginlerdir. II. Murad'ın Selanik'i almasıyla bu korku dahada artacaktır. 30 Mart 1432'de Mehmed dünyaya gelir. Annesi bilinmemektedir. Ama Hristiyan bir köle olduğu kesindir. Ama bu gizem hala çözülmüş değildir. Balkanlarda Hünyadi Yanoş Osmanlı'ya karşı zaferler kazanmaya başlar, Osmanlı geri çekilecektir. Aynı esnada Macarlarda saldırmaya hazırlanırlar. II. Murad beklemeye devam edecektir. Hristiyan dünyası II. Murad'a karşı birleşmiş durumdadır ve II. Murad ile yapılabilecek bir barış anlaşması üstünde çalışırlar.
1944 yılında Mehmed Çelebi 12 yaşına gelmiştir. II. Murad'ın Anadoluda olmasını fırsat bilen Hristiyanlar Varna Haçlı seferlerini başlatırlar. Macar Kralı Ladislas II. Murad ile barış anlaşması yapmıştır ancak anlaşmaya rağmen saldırıya geçecektir. Gidip gelen savaşta Osmanlı galip gelecektir. Ladislas öldürülecek ve böylece son haçlı seferi başarısız olacaktır.
II. Murad sürpriz bir kararla tahtı 13 yaşındaki oğlu Mehmed'e bırakır. Ancak daha sonra Sadrazam Halil Çandarlı'nın da etkisi ile Mehmed tahttan indirilip Manisa'ya geri gönderilecektir. II. Murad tekrar tahta çıkar. Yanoş Hünyadi OsmanlI'ya savaş açar ve 2. Kosova savaşını kaybeder.
Babası Mehmed'i Anadoludan soylu Türkmen ailelerinden Sitti Hatun ile evlendirir ama mutsuz bir evlilik olacaktır, çocukları olmaz. 1449'da Mehmed'İn annesi Hüma Hatun ölecektir. Sırp ya da İtalyan olduğu düşünülmektedir.
Adil, dürüst Sultan Murad 1451 yılında ölecektir ve II. Mehmed tahta çıkar. Babası Murad'a göre daha atik, cesur ve savaşçıdır. Anadolu'da hızlıca barışı tesis ettikten sonra gözünü zor durumda olan Konstantinopolis'a (İstanbul) dikecektir. Rumeli hisarını inşa edip savaş hazırlıklarına başlar. Ve uzun mücadelelerin sonucunda şehir düşecektir.
İstanbul'un fethinin Batı Hristiyan dünyasında etkisi büyük olacaktır. Papalık ve tüm Avrupa!da büyük korku hakim olur. Mehmet artık Fatih Sultan Mehmet olarak anılmaktadır. Fatih İstanbul'da Galata'da Cenevizlilere dokunmayacaktır. Bazı Bizans soylularını öldürür bazılarını saraya alacaktır. Halil Paşa'dan da intikamını alır ve onuda öldürtür. İstanbuL'dan kaçan bazı bilim adamları ve soylular İtalya'ya sığınacaktır. Fatih'de alimlerden ve çevresinden İtalya'yı araştırmaktadır. Bu araştırma ömür boyu sürecektir, onun bir emeli şeklinde. Avrupa'da Fatih'e karşı Papa önderliğinde birleşme planları yapılır ama başarılı olamaz.
Sonrasında Fatih donanmayı güçlendirmeye başlayacaktır. Macaristan'a savaş açar ve Belgrad kalesi kuşatılır. Burada büyük bir yenilgi alıp geri dönecektir. Arnavutların lideri Iskender Bey güçlenmiş ve birkaç küçük savaşta Osmanlı askerlerini yenmiştir. Mora yarımadası ve Atina Osmanlı'ya teslim olmuşlardır. Sırbistan'da iç çatışmaları ile meşguldür önemli şehirleri Semendirek'le birlikte tüm Sırbistan kolayca teslim olacaklardır. Aynı yıl Mehmed'in 3. oğlu Cem dünyaya gelecektir. Papa yine Haçlı seferleri için Hristiyan dünyasını birleştirmek ister ama yine başarılı olamaz. Venedik Osmanlı ile iyi geçinmektedir. Ticari ortak çıkarlarını üstte tutmaya çalışır. 1461 yılında Fatih Trabzon'u feth eder, beraberinde Amasra ve Sinop limanlarını alır ve sonrasında Bosna'ya sefere çıkar.
Venedikle 15 yıl sürecek savaşlar başlayacaktır, Haçlı seferi projesi yine başarısız olur. Ve Fatih Venedikliler için önemli olan Eğriboz'u alacaktır. "Fatih'in en büyük müttefikleri, her zamanki gibi, Hristiyan alemindeki zayıflık, çaresizlik, dağılmışlık ve karşılıklı kıskançlıklardır."
Diğer taraftan Doğuda Akkoyunluların kralı Uzun Hasan ile savaş başlar. Fatih sefer için büyük bir ordu kuracaktır. Karamanlar ve Akkoyunlular ortak düşmanlı için Batı ülkeleri ve Papa ile de iş birliğine girerler. Bu zaman zarfında Fatih'in en güvendiği oğlu Mustafa ölecektir.
Sadrazam Veli Mahmud Paşa bu süreçte çok önemli başarılar kazanmıştır ama Fatih onuda sonunda öldürüp yanlış bir karara imza atacaktır. 1475 yılında, 43 yaşında, Fatih'in Gut hastalığı ilerlemeye başlar, zaman zaman uzun dinlenmelere çekilecektir. Uzun süren görüşmelerin ardından Venedik ile barış imzalanır. 1481 yılında kısa bir süreliğine de olsa İtalya'nın güney kasabası Otronto işgal edilecektir. Bu aslında hep Fatih'in emeli olmuştur. Sonrasında Fatih ölür, aslında çok hastadır ama zehirlenme ihtimali de vardır. Öncesinden birçok kere zehirlenmeye çalışılmıştır.
Böylelikle İstanbul'un Fatih'in dönemi son bulur, yerine anlaşamadığı Sofu Oğlu Beyazıt Cem'i ekarte ederek geçecektir.
Fatih cesur, biraz deli biraz hırçın, depot bir savaştıytı. Kendine gençliğinden beri büyük dünya liderleri Sezar ve İskenderi'i örnek almıştır. Bu belki gençliğinde onun eğitiminde yer alan İtalyanlar sebebiyle olabilir. Avrupa coğrafyası ile hep ilgilenmiş, Hristiyanlıklada oldukça ilgilenmiştir. Fatih dindar biri de değildi, çağına göre çok açık görüşlüydü. Görünüşe göre tüm dinlere ve mezheplere benzer mesafede olmaya çalışıyordu. , Bu anlamda sonraki padişah oğlu Beyazıd ile zıtlardı.
Belkide İtalya'ya ulaşma emeli ile Arnavutluk, Yunanistan, Venedikliler ile Adriyatikte birçok savaş yaptı. Görünüşe göre Anadolu ile çok ilgilenmemiş. Tüm dünya zevklerini tadarmış, buna o zamanlar normal olan içoğlanlarda dahil. Son yıllarında çok hastaydı, muhtemelen zehirlendi ama öyle olmasaydı da 3-4 yıl yaşardı belkide. Gençliğinden beri Batıyı takip etmiştir. Onlarla birlikte olmuş, eğitimler almıştır. İtalyan, Rum, Yunan ve Sırp.
Son 3-4 yılda gücü azalmış gibiydi, bunu kendiside farketmiş muhtemelen kendini düşünceye, sanata vermişti. Bu zamanda kendi resmini ve daha birçok dinen yasak resmi yapması için İtalyan ressam Bellini'yi saraya çağırmıştır.
Savaş alanında zeki ve keskin olduğu doğrudur, ancak En başarılı Sadrazamı Mahmud paşayı öldürmesi hata gibi duruyor. Ayrıca kendinden sonraki padişah içinde herhangi bir ön çalışma yapmamıştır. Beyazıtı zaten görüşlerinden dolayı beğenmiyordu. Cem'de annesi tarafından Hristiyandı. Muhtemlen onun içinde kafası net değildi. Birde ani beklenmedik ölümü olunca bu konuda bir plan yapmamış olarak ölmüş oldu. Halbuki babası II. Murad onu ilk 12 yaşında tahta çıkararak oraların ortamını ona hissettirmişti.
Ölümü tabi ki de Avrupa çok büyük sevinç gösterileri ile ayinlerle kutlanmıştır.
There are some parts of the book that are not ideal, but overall the book is a treasure of knowledge on the era of Mehmed. Parts of it are of course outdated, and some of the personal thoughts of the author are mostly believed to be false by now. You can also perhaps hear some bias in the writing as well, but overall it's by far the best book on the subject i've come across.
Unless you know the geography, you'll need a map of the Ottoman Empire alongside you when reading this book. My mind kept grasping for an orientation on the campaigns. Thankfully, Babinger provided modern names for cities so I contemporary map will work.
Although Babinger’s work is one of the earliest biographies of Mehmed the Conqueror written in Europe, the fact that it is still regarded as a reference today owes much not only to the author’s command of Western sources but also to his fluent and engaging narrative style. However, we cannot dismiss the criticisms raised by prominent Ottoman historians such as Halil İnalcık and Cemal Kafadar. Despite Babinger’s extensive research in European archives of the period, his reliance—especially when recounting events within the imperial court—on Western observers often gives parts of the book the feel of a collection of court gossip rather than serious historical narration. This contributes to the depiction of a negative and one-sided portrait of Mehmed, and forces readers to consult additional sources in order to gain a fuller understanding of the events described. Still, for those curious about how city-states in Renaissance Italy envisioned Mehmed, the book offers a compelling perspective even today—readers who approach it with this expectation are unlikely to be disappointed.
Sultan II. Mehmed ve dönemi hakkında çok kapsamlı bilgiler içeriyor, okuması çok keyifli. Bu noktada, çevirmen Dost Körpe'ye de tebrik ve teşekkür etmek gerekiyor, nefis bir çeviri yapılmış.