"Hevybanu..." dedim iç çekerek. "Gurbetlerden dönüşlerim olsana benim..." Ne diyorsun, dercesine başını sallayınca yüzümdeki gülümseme genişledi. Başımı geri atıp, karanlık gökyüzüne diktim gözlerimi. Benim göğümde parlayan tek yıldız Hevybanu'ydu,inkar edemezdim. Başımı tekrar düz bir konuma getirip, acımın kahvesi olan gözlerine odaklandım. "Evlensen ya benimle?" Şaşkınlığını gizleyemediği bir tonda "Ne?" dedi. Oysaki yeni bir şey söylemiyordum. Ardından "Evliyiz ya biz?" diye tüm şaşkınlığıyla kekeleyerek devam etti. "Değil miyiz?" "Öyle değil," diyerek, dilenircesine boyun büktüm. "Tamamen. Yani tüm yarım kalanlara rağmen, yarınları tam etsen benimle?"
"Alp Aslan" deyince, elimde bavulla duraksadım ama yüzümü kendisine dönmedim. "Ben, seninle her yerde yaşarım..." Bir çocuk sevinciyle kendisine dönme isteğim olsa da başladığı cümlesini etkim altında kalmadan bitirsin istedim. "Ama sen beni sensiz bırakıyorsun..." İçimdeki çocuk boşa sevinmişti. Ona uyup sevinçle dönerek küçük düşmediğim içinse mutlu oldum. "Bana sensiz yaşamak için yollar aramaktan başka çare de bırakmıyorsun..."
*****
"Şimdi ne olacak?"
Alp Aslan tok bir kahkaha atarken, dayanamayıp kendisine bir sigara yaktı. "Emir eriyim, kızım ben," dedi duygusuz bir şekilde. "Emirleri ben vermiyorum. Sürerler, giderim. Yetki mercisi ben değilim." Başını iki yana sallarken, içine çektiği sigara dumanıyla yanakları içe doğru çöktü. "Vereceğiz baban kaydı, o da 'Ooo damat, belasıyla geldi ama ben adam kayırmam,' deyip varımı yoğumu s*kecek. ir bir daha iki! Ha," dedi ve kaşlarını hiddetle havalandırdı. "Ha, gelmek istersen, istediğin yere gelirsin. Gelemem, çekemem dersen de..." Dudaklarını öne doğru büküldü. "Senin bileceğin iş. Çünkü ben..." Ağırca yutkunurken, çenesi kasıldı. "Senin inciteceğim korkusuyla gece uykumda bile kırk takla atıyorum, sağımdan soluma dönemiyorum, Hevybanu ama sen bazen kendinin ne kadar kırıcı olabildiğini atlıyorsun..."
Sanırım okuyabildiğim tek askeri kurgu Mevzi serisi diyebilirim. Kurgunun içine çekmesi karakterleri olayları derken epey keyifli vakit geçiriyor. İki karakterimizi de aşk hikayelerinde bekleyen türlü zorluklar var fakat herkese, her şeye rağmen ikilinin bir araya gelmek için verdiği bir savaş da var. Beni inciten Jülide'nin kimsesizliği mesela, Alpaslan biraz daha farkında olsa kırmasa incitmese dediğim nice sahneler var, evet zor bir karaktere sahip bir bey de bir ne yapıyorum da diyebilsin ama demi?
İkinci kitabının bitişinde görevden dönen karakterimizi bir sürpriz bekler, sevdiceği bıraktığı yerde yoktur şehri terk etmiştir. Sevdiceğinin peşine düşen kahramanımız da ona bir sürpriz yapar, kızımız tam da yurdu terk etme planları yaparken beyimizin onu bırakmadığına vakıf olur. Alparslan’ın soluğu Jülide'nin olduğu şehirde almıştır.
Kararlıdır bizim kız, gidicem terk edicem der de kalbinde taşıdığı sevdasına boyun eğer. Gerisin geri beraberce Urfa’ya dönerler ama bundan önce bir şart koşar bizim ki, der ki bir daha hiç ayrılmayacağız yoksa gidiyorum bak, eleman da okey der, sıkıyorsa demesin nasıl dalıyorum kitaba!
Hazır Goodreads'e ekletmişken ilk yorumunu da hayırlısıyla ben yapayım dedim dslfsldsklşf 4,5/5 Her satırından ve her kelimesinden öyle büyük zevk alarak okudum ki, bence serinin en iyi kitabıdır benim için. Dramı dozundaydı, romantik sahneleri dozundaydı, aksiyonu bence biraz azdı ama o da yeterlidir. Alp Aslan'a o kadar alıştım ki okurken böyle AY BENİM KINALI KUZUM diye diye kendimi savurup durdum sağa sola. Jülide'nin artık yersiz fevrilikler yapmadan, bir şeyin onun için zararlı olduğu söylendiğinde 'ben yaparım, ben dağların kızıyım, aman bırakın beni ben sınıra koşucam' demeden o söylenenleri dinlemesi ama bir yandan da kendi isteklerini artık ön plana koyuşu ÇOK güzeldi. Her şey yerli yerindeydi yani benim açımdan. Ben üç kitap olacağını sanırken son sayfada gördüm dördüncü kitap diye. O da hızlıca gelebilir mi acaba, meraktan ölen var da...