Cakircali Memed Efe, on bes yildan fazla bir zaman boyunca eskiya olarak Osmanliya bas kaldirmis, binden fazla insani oldurmus, ote yandan fakir fukaranin koruyucusu olmustur. Yasar Kemal, Cakircali'yi olduren mufrezenin kumandani Albay Rustu Kobas'in verdigi bilgiler isiginda eskiyanin hayat hikayesini, taniklarinin yorumlarina da yer vererek anlatir. "Yasar Kemal insanoglunun cektiklerini hirs dolu bir beceriyle anlatan yurekli bir yazardir. O isyan ve ofkesini, insanlara karsi Bati yazarlarinda az gorulen bir guvenle desteklemesini bilmistir." -New Statesman, (Ingiltere)-"Bir epik kulturunun bu olcude derinliklerine inmis birini daha bulmak cok guc." -Norrtelje Tidning, (Isvec)-"Yasar Kemal cagdas edebiyatin esine az rastlanir devlerinden biridir." -Le Figaro, (Fransa)-Ince Sayfa 192Baski 2016 Sayfa 154Baski 2007 Yapi Kredi Yayinlari
Yaşar Kemal, asıl adı Kemal Sadık Gökçeli. Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan ailesinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç süreci sonunda yerleştiği Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926’da doğdu. Doğum yılı bazı biyografilerde 1923 olarak geçer.
Ortaokulu son sınıf öğrencisiyken terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. 1940’lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino ve Arif Dino gibi sol eğilimli sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu; 17 yaşındayken siyasi nedenlerle ilk tutukluluk deneyimini yaşadı. 1943’te bir folklor derlemesi olan ilk kitabı Ağıtlar’ı yayımladı. Askerliğini yaptıktan sonra 1946’da gittiği İstanbul’da Fransızlara ait Havagazı Şirketi’nde gaz kontrol memuru olarak çalıştı. 1948’de Kadirli’ye döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük, daha sonra arzuhalcilik yaptı. 1950’de Komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandı, Kozan cezaevinde yattı. 1951’de salıverildikten sonra İstanbul’a gitti, 1951-63 arasında Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal imzası ile fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Bu arada 1952’de ilk öykü kitabı Sarı Sıcak’ı, 1955’te ise bugüne dek kırktan fazla dile çevrilen romanı İnce Memed’i yayımladı. 1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde genel yönetim kurulu üyeliği, merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. 1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasında yer aldı. 1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. 1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk başkanı oldu. 1995’te Der Spiegel’deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiyse de cezası ertelendi.
Şaşırtıcı imgelemi, insan ruhunun derinliklerini kavrayışı, anlatımının şiirselliğiyle yalnızca Türk romanının değil dünya edebiyatının da önde gelen isimlerinden biri olan Yaşar Kemal’in yapıtları kırkı aşkın dile çevrilmiştir. Yaşar Kemal, Türkiye’de aldığı çok sayıda ödülün yanı sıra yurtdışında aralarında Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d’Honneur nişanı Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d’Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü’nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurtdışında beşi Türkiye’de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi aldı. 28 Şubat 2015 tarihinde vefat etti.
Yaşar Kemal was born as Kemal Sadık Gökçeli in 1926 in the Hemite village of Kadirli, Osmaniye, where his family, originally from the village of Ernis (present-day Ünseli) near Lake Van, had settled after a long period of immigration caused by the Russian occupation during World War I. With his amazing imagination, grasp of the inner depths of the human soul, and lyrical narrative, Yaşar Kemal became one of the leading name not only of Turkish literature, but of world literature as well. Translated into more than forty languages, Yaşar Kemal is the recipient of many awards in Turkey and more than twenty international awards including Prix mondial Cino del Duca, Commandeur de la Légion d'Honneur de France, Commandeur des Arts et des Lettres of the French Ministry of Culture, Grand Officier de la Légion d'Honneur de France, Premi Internacional Cataluña, Peace Prize of the German Book Trade, as well as seven honorary doctorates—five in Turkey and two abroad. The last award Kemal received was the Bjørnson Prize given by the Norwegian Academy of Literature and Freedom of Expression (Bjørnson Academy) on November 9, 2. Yaşar Kemal died in İstanbul on February 28, 2015.
“Baban bu dağların kartalıydı. Müfrezeler bir günlük yoldan onun haberini alsalar, yüz geri edip gerisingeri dönerlerdi. Osmanlı tir tir titrerdi karşısında. Ya Memedim, ya yavrum… Baban Arap atın üstünde… Savatlı gümüştendi atının eyeri. Gün altında, baban yoldan gelirken bir top parıltı gelirdi. Ovanın yüzünde, nerde bir top parıltı görürse köylü gelir bana haber verirdi. Hatçe, Efe geliyor! Ödemiş ovası ışığa keserdi o gelirken. Baban dağdan eve indiğinde köy düğün bayram ederdi. Efe geldi deyin. Fıkara kızların çeyizini düzer, delikanlıların başlığını verirdi. Hastalara ilaç, yoksullara ekmek olurdu. Baban işte böyle bir efeydi, Memedim. Efem, derdim. Osmanlıya güvenme. O herkese güvenirdi. Yüreği temizdi. Osmanlı kahpelik etti sonunda. Kahpe Osmanlı.”(s.14)
Kitaba ve Yaşar Kemal’e yorum yapmak istiyorum ancak her seferinde nasıl ifade edeceğimi bir türlü kestiremiyorum.
Hangi kelime kendi deyimiyle bu epope’nin harikuladeliğini övmeye yeterli kalır?
Çakırcalı iyilerden mi kötülerden mi? Köylünün, garibanın derdine derman olup onu ezen ağalardan aldığı paralarla köylüyü kollayan biri mi yoksa kanunu yok sayan bir eşkıya mı?
Çakırcalı bir efsane. Hepsi gibi o da kendini ve etrafını korumaya bir şekilde çalışmış, daha yaban zamanlarda “güven olmaz” dediği Osmanlı’ya boyun eğmemiş bir Efe.
Suyun akışı, dağların kıvrımları, insanların çelişkileriyle adeta olayların içerisinde görünmez bir karakter gibi gezdiriyor sizi. Harikulade, iyi ki varsın Yaşar Kemal.
Çakırcalı Memed Efe'nin hayatının anlattığı süper bir eser olmuş. "Epik bir eser okuyacaksan, Yaşar Kemal'den okuyacaksın" sözünü bir kez daha kanıtlar nitelikte...
Okuduğum en akıcı kitaplardan birisi oldu ve konu olarak da acayip hoşuma gittiğini söyleyebilirim. Normalde uzun uzun yazmak istiyorum eser hakkında ama ne kadar yazsam da duygularımı anlatamam, çok beğendim ve kesinlikle tavsiye ederim.
Çakırcalı Efe ve kızanlarına hayran kaldığımdan daha çok(ki gerçekten dostluklarına ve dayranışalarına hayran kaldım) ilk karısı Iraz'a hayran kaldığımı da söylemezsem içim rahat etmez. Bir efenin karısı işte böyle olmalı dedirtiyor kendisine...
"Çakırcalının hayatını öğrendikten sonra, içimden bir ses, "Bırak Çakırcalıyı git", diyordu. "Kıyılmaz bu adama."
Bir Efe olsun ki, peşinde koşarken hayatını ortaya koyan bir komutana bunu düşündürsün.
Bir Efe olsun ki Osmanlının cesedini asarak teşhir etmesi karşısında, onu vuranlar "Gördün mü yaptığımız işi? Çakırcalı gibi bir yiğit buna layık mıydı? Keşki o bizi vuraydı." desinler.
Ah Efe'm, insan yazgısını değiştiremiyor demek ki. Yoksa sen bahçende fidanlarınla beraber çocuklarını büyütmek istemez miydin? Seni her dağa çıkmaya zorladıklarında ben de isyan ettim seninle. Neden bırakmazsınız adamı, neden azcık soluk aldırmazsınız diye yedim kendimi. Posluoğlu'yla İsmail Efe'ye ettiklerin çok ağrıma gitti ama şartlar seni bu hale getirmese sen bunları yapar mıydın? Sen ki merhametinle nam salmadın mı? Elinden geldiğince fakire fukaraya yardım etmedin mi? Son çarpışmanda bile düşmanına canını bağışlamadın mı? Kara Ali son nefesinde "Efe neden geç kaldı acep?" dedi, bil istedim. O da biliyordu sen bırakmazsın arkadaşını, sen satmazsın gönül verdiğin, yoldaşlık ettiğin birini. Çakırcalı'yı Çakırcalı yapan, gücü kuvvetinden çok cömertliği, adaleti, vefası değil miydi? Doğrusun Efe, insanoğlu azcık bir iyiliği unutmuyor. Halk seni bunca sevmese Çakırcalı Efe namı bizlere kadar gelir miydi?
Keşke Yaşar Kemal daha uzun uzun anlatabilseydi seni bize. Ama en çok da Iraz Hatun'u anlatabilseydi. Çakırcalı Efe gibi bir adamın sevda yolunda kendini yenemediği yerde bile Efe'sine kol kanat geren, sona gittiğini rüyalarında görüp gel gayri diyen Iraz Hatun'u. Ne çok isterdim Iraz Hatun seni daha yakından tanımayı. Efe'yle nasıl tanıştınız, Efen gönlüne yenildiğinde sen sevdanı neden terk etmedin, yıllarca bir adamın yolunu bekleyip, uğruna işkenceler görüp nasıl of demedin? Efe'nin ölümüne nasıl katlandın?
Toprağın bol olsun Çakırcalı, toprağın bol olsun Yaşar Kemal.
Çakırcalı Efe'nin hayat hikayesi zaten başlı başına bir efsane. Yaşar Kemal, Çakırcalı hakkında başta onu öldüren müfrezenin komutanından öğrendiklerini 1956 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayınlar ve sonra kitaplaştırır. Benim için bu romanı tüm Yaşar Kemal kitaplarından eksik kılan onun o muazzam detaylandıran hikaye anlatımıydı. İnce ince dokuduğu o karakterler, anlar, mekanlar olmadan geçen olaylar serisi, yine bir çırpıda okuttu kendini. Lakin yazarın tüm külliyatı içinde yerini bu sebepten bir tık aşağıya koyuyorum.
Büyük üstad Yaşar Kemal’in kaleminden gerçek bir efsane Çakırcalı Efe; “devletin” her dönem katil olduğunun veya katilliğe meylettirdiğinin belgesi niteliğinde bir eser. Işıklar içinde uysun Efe.
Η ζωή του λησταντάρτη (εφέ) Τσακιτζή, ενός τοπικού λαϊκού ήρωα μεταξύ των ζεϊμπέκων της Σμύρνης και του Αϊδινίου. Από τις τάξεις των τσετών αυτών πρεήλθαν οι τσέτες που κατέσφαξαν τους ελληνορθόδοξους πληθυσμούς της περιοχής. Ο Τσακιτζής ήταν ένα είδος ανατολίτη, κάπως πρωτόγονου Ρομπέν των Δασών, με ιδιότυπο, αυστηρό κώδικα τιμής και βαθύ μίσος για την εξουσία, τους ζανταρμάδες και το κράτος των Οσμανλίδων. Ενδιαφέρον το λαϊκό ύφος αφήγησης του Γιασσάρ Κεμάλ, ο οποίος πρέπει να είχε κάνει πολύ σοβαρό ερευνητικό έργο για να συγκεντρώσει μαρτυρίες, αφηγήσεις και λαϊκούς θρύλους γύρω από τον Τσακιτζή, τα οποία κατόπιν συνέθεσε σε ένα αρκετά πλήρες αλλά ανισομερές αφήγημα της ζωής του ήρωα.
Στα υπέρ του βιβλίου να σημειωθούν η εκτεταμένη εισαγωγή, το επίμετρο του Κοροβίνη, το αναλυτικό λεξιλόγιο τούρκικων λέξεων και η συγκέντρωση φωτογραφικού υλικού, εικόνων και σκίτσων που αφορούν τους ζεϊμπεκηδες και τους εφέδες (μεταξύ των οποίων και στοιχεία από την Ελλάδα, όπου φαίνεται να ήταν αρκετά δημοφιλής κάποια περίοδο).
Çakırcalı Memed Efe, on beş yıldan fazla bir zaman boyunca eşkıya olarak Osmanlıya baş kaldırmış, binden fazla insanı öldürmüş, öte yandan fakir fukaranın koruyucusu olmuştur. Yaşar Kemal, Çakırcalı'yı öldüren müfrezenin kumandanı Albay Rüştü Kobaş'ın verdiği bilgiler ışığında eşkıyanın hayat hikayesini, tanıklarının yorumlarına da yer vererek anlatır.
"Yaşar Kemal insanoğlunun çektiklerini hırs dolu bir beceriyle anlatan yürekli bir yazardır. O isyan ve öfkesini, insanlara karşı Batı yazarlarında az görülen bir güvenle desteklemesini bilmiştir." -New Statesman, (İngiltere)-
"Bir epik kültürünün bu ölçüde derinliklerine inmiş birini daha bulmak çok güç." -Norrtelje Tidning, (İsveç)-
"Yaşar Kemal çağdaş edebiyatın eşine az rastlanır devlerinden biridir." -Le Figaro, (Fransa)-
Yaşar Kemal2i okumaya hem doyamam hem de kıyamam kitaplarını okumaya :) Çakırcalı Efe'nin de benim için Yaşar Kemal kitapları içinde apayrı bir yeri oldu. Mertliğin, arkadaşlığın, yiğitliğin sembolu bir kitap bence, defalarca okunulası aynı zamanda..
Zalimin zulmüne boyun eğmeyen Mehmet Efe'nin hayat hikayesini bir film izlermiş gibi okuyorsunuz. Gerçekten şahane. Yaşar Kemal Anadolu'nun en iyi yazarı desek haksızlık etmeyiz.
Very interesting book. Yaşar Kemal (born Kemal Sadık Gökçeli, 1923-2015), a leading Kurdish writer and human rights activist from Turkiye. He received 38 awards during his lifetime and had been a candidate for the Nobel Prize in Literature on the strength of his 1955 novel "Memed, My Hawk."
In this book author writes about Çakırcalı Mehmet Efe (1872–1911), a Zeybek, who was active as an outlaw in the region enclosing İzmir and Antalya in modern western Turkiye, from 1893 to 1911. While the political standing of Çakırcalı is controversial, he is generally recognized as a legendary efe, who was protective of common people, fought against authority, and established justice in regions of his control. In other words, he was like a Turkish "Robin Hood." He also called by the Ottoman Empire "kirserdar" in other words commander-in-chief (of an army) a military rank in Ottoman Empire. The story goes from Çakırcalı childhood to his death. In 1911, he was killed by Ottoman security forces during a fight and decapitated by his own men in order to prevent the identification of the body. In the last part of the book Yaşar Kemal quoting the memoir of Rüştü Kobaş, Ottoman soldier who caught the famous brigand. The memoir is very informative.
این رمان هم مثل جلد اول رمان اینجه ممد یک داستان کاملا بدون ساختار و شلخته دارد. چیزی شبیه داستان امیر ارسلان نامدار است که شرح پهلوانی های یک "افه" یعنی یاغی به نام "چاخیرجالی" یا "چاکرجالی" را پشت سر هم میخوانیم تا این که در آخرین درگیری اش با نظامیان حکومتی کشته میشود سومین رمانی است که از یاشار کمال نویسنده کردتبار ترکیه میخوانم و باز هم درباره یاغی گری. چرا؟ چون در جهانی که انسانهای ضعیف روستایی توسط استبدادگران خرد مثل خوانین پامال میشوند و از طرف دیگر حکومت فاسد عثمانی توانایی و قصد مبارزه با این ظلم را ندارد یاغی ها تنها ملجا مردم برای برقراری عدالت و انتقام کشی از ظالمان هستند. چون دو رمان قبلی را با کلیدر دولت آبادی مقایسه کردم اینجا هم باید بگویم (اگر ترجمه ضعیف را کنار بگذاریم) کلیدر در داستان پردازی، شخصیت پردازی، فضاسازی و خلاصه از هر لحاظ یک سر و گردن از این رمان بالاتر است
Çakırcalı Efe halk dostu efsane bir eşkiyanın hikayesini ele alır. Yaşar Kemal'in önsözde belirttiği gibi zaten bilinen bir efsanenin kendi diliyle önce tefrika olarak gazetede basılması sonra da kitap haline getirilmesinden ibaretttir. Çakırcalı eski derebeyi atıklarından, ağalardan zülm gören halkın imdadına yetişen, onlardan aldığı altınları Robinhood gibi halka dağıtan, bekarları evlendiren, fakirlere sahip çıkan bir yiğit efedir. Efe, halk ile kurduğu güçlü bağ sayesinde Osmanlıya karşı 15 yıl boyunca dağlarda yaşabilmiştir. Bu süre zarfında herkesin başvurduğu efe, devlet içinde devlet gibi hareket eder. Bu da haliyle Osmanlıyı rahatsız eder ve onu yakalamak için sürekli yeni isimlerle peşine adam takar. Roman boyunca Çakırcalı Efenin diğer efelerle ve Osmanlı ile mücadelesinini Yaşar Kemal'in kendi uslübu ve betimlemeleri okuruz.
اگه کتابو زندگی نامه چاکرجالی بدونیم کتاب خوبیه اما اگه این کتاب، داستانی با الهام از شخصیت چاکرجالی باشه، نه بهش سه امتیاز میدم چون کتاب نقطه اوج نداشت و همین موضوع منو خسته کرد
Yaşar Kemal, İnce Memed sonrası başka bir kahramanıyla karşımızda.. Osmanlı'nın halka ettiği zulümler... Vergiler.. Ağalar ve eşkıyalar arasında ezilen halk... Ve hepsinin karşısında baş kaldıran Çakırcalı Mehmet Efe...
Efeliği dizilerden değil de kitaptan öğrenmek isteseniz okuyabileceğiniz en güzel kitaplardan biridir. Yaşar Kemal'in akıcı anlatışıyla iyi bir kovalamaca hikayesi içinde kayboluyorsunuz.
Efsanevi bir kişiliğin olabildiğince basit ve sade bir anlatım ile Yaşar Kemal'in dilinden düz yazıya aktarılması. Hal böyle olunca tabiatı ile son derece sürükleyici bir kitap çıkıyor karşımıza. Etkilenmediğimi ve sonunda da üzülmediğimi söylemek yanlış olur. Kitabı bitirdikten sonra bile halen etkisinde kaldım ve Çakırcalı Efe'yi düşünmeyi sürdürüyorum. Çakırcalı Efe her ne kadar efsanevi bir kişilik de olsa tabii ki anlatım Yaşar Kemal'in kaleminden olunca karakter ile uyumu ve okuyucuya aktarımı da bir o kadar net ve keskin oluyor; adeta tüm olaylar güzünüzde canlanıveriyor. Bu da büyük yazar yaşar Kemal e özdeş bir zanaat.
Büyuk usta Ege'nin ünlü Efesi Çakıcı'yı tanıtıyor bize. Kendisini tanıyan insanlarla ve Albay Rüştü ile yaptığı görüşmeler sonrasında hazırlanan kitap bir kaynak niteliğinde. Babasının intikamı için efe olan Çakırkalı' nın dönemin toplumsal yapısı, ağalık düzeni gibi nedenlerle her düze inişte tekrar dağa çıkması, önceleri zenginden alıp fakire dağıtan, yardımsever kimliğinin, adaletinin, anlayışının zamanla nasıl değiştiğini adım adım okuyorsunuz. Mertliği ve cesareti ise örnek alınacak cinsten. Akıcı, doğal, yalın anlatımı ile usta Çakıcı' yı bizden, içimizden biri yapmayı başarıyor.
الكتاب جميل لكن تقريباً تمل بعد ذلك من المطاردات المتكررة في الرواية التي تحتل أغلبها لكنها في الحقيقة تؤرخ لفترة مهمة من تاريخ تركيا وتؤرخ لفئة الفتوات والمطاريد والخارجين عن القانون في تركيا وعموماً ربما أجمل مافي الرواية هي النهاية وهي طريقة مقتل الفتوة .... لكنني حقيقة وجدت أن الترجمة قتلت جزء كبير من متعة القرأة لهذه الرواية ولا أدري هل الركاكة في الترجمة ام في صعوبة ايجاد المصطلحات المشابهة على الرغم من التشابهه الى حد التطابق بين كثير من المفردات التركية مع العامية الشامية التي استخدمها المترجم
Efelik kültürünü öğreneceğiniz ilk eser olabilir. Hem dönemin şartları hem de -o dönemin- hükümetin o dönem efeler ile mücadelesini ya da mücadelesizliğini anlayabileceğiniz, halkın yukarıdan değil kendinden olanı "yönetici" saymasının nedenlerini, efelerin neden efe olduğunu, neden dağı tercih ettiğini anlayabilecek, üzerine -belki de- efelere saygı duymanıza neden olabilecek bir şaheser.
Bir Efe'nin hikayesini anlatiyor Yasar Kemal. Zenginden alip yoksula veren, halkin adaletini saglayan, ne zaman adalet istense, ne zaman halkın başı sıkışsa çağırdığı bir efe bu: Cakircali Efe.
Halkin kendi icinde ayri bir devlet olusumu olarak efelik kulturunu cok guzel anlatmis Yasar Kemal.
عرفت يشار كمال من خبر وفاته ، عام 2014 كان ذلك في مقالة صادفتني في موقع ثقافات هذه الرواية من نوعية الروايات التاريخية ، وممتعة إلى أبعد حد خاصة لعشاق المغامرة والجريمة والمطارادات عشاق آغاثا كريستي هذه الرواية ستعجبكم فإن لم تجدوا أغاثا كريستي في هذه القصة ، أضمن لكم أن تجدوا آثار أقدامها.