Jump to ratings and reviews
Rate this book

Ederlezi. Comédie pessimiste

Rate this book
Ederlezi retrace l'histoire, à travers le XXe siècle, d'un fameux orchestre tzigane composé de musiciens virtuoses, buveurs, conteurs invétérés, séducteurs et bagarreurs incorrigibles. Ils colportent leurs blagues paillardes, leurs aphorismes douteux et leurs chansons lacrymogènes de village en village. L'orchestre sombrera dans les grands remous de l'histoire : englouti en 1943 dans un des camps d'extermination où périrent des milliers d'autres Tziganes, il renaîtra pour être de nouveau broyé par la guerre d'ex-Yougoslavie en 1993. Chaque fois, le meneur de l'orchestre, Azlan, semble se réincarner. On le retrouve finalement dans la «Jungle» de Calais en 2009, parmi les sans-papiers et les traîne-misère qui cherchent un destin aux franges de la modernité.
Le roman de Velibor Čolić restitue merveilleusement la folie de la musique tzigane, nourrie de mélopées yiddish, de sevdah bosniaque, de fanfares serbes ou autrichiennes, une musique et une écriture pleines d'insolence, au charme sinueux et imprévisible. Les réincarnations successives d'Azlan font vivre avec bonheur la figure du Rom errant éternellement, porté par un vent de musique et d'alcool, chargé des douleurs et des joies d'un peuple comparable à nul autre.

224 pages, Hardcover

First published May 5, 2014

5 people are currently reading
92 people want to read

About the author

Velibor Čolić

23 books28 followers

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
23 (42%)
4 stars
19 (35%)
3 stars
11 (20%)
2 stars
1 (1%)
1 star
0 (0%)
Displaying 1 - 8 of 8 reviews
Profile Image for Banu Yıldıran Genç.
Author 2 books1,386 followers
August 19, 2022
nefis bir çingene masalı. okurken gözümün önünde sık sık “çingeneler zamanı”, bol bol da tony gatlif filmleri canlandı. sinemada o görselliği ve müziği kullanmak daha kolay olduğu için bu filmler daha popüler olup büyük kitlelere ulaşıyorlar.
edebiyatın (roman ve edebiyat türü olan roman karışacağı için çingene demeye devam edeceğim sorry) çingenelere dair böyle dezavantajlı bir durumu var. müzikleri duyamıyoruz. ki bu romanda tüm avrupa’nın, balkanların, hatta türkiye’nin ezgileri bazen isimleriyle sayılıyor. hayal edebiliriz, ediyoruz ama yedinci sanat bu konuda kabul edelim, avantajlı.
roman aslan çorelo, aslan bahtalo ve aslan çavaro bayramoviç adlarıyla bilinen reenkarne olmuş ve artık üçüncü bedeninde bu dünyaya veda eden bir çingene şarkıcının ölümüyle başlıyor. ve elbette biz bu üç aslan’ın hikayelerini öğreniyoruz.
bu bir balkan romanı olduğuna göre yaşanacak trajedilerin neler olduğunu biraz biliyoruz. strhaia adındaki dinsiz, milliyetsiz çingene köyü osmanlı rus savaşından, 1. dünya savaşından hasarsız çıksa da maalesef 2. dünya savaşı ve alman askerlerinin gadrinden kurtulamıyor.
sonra ise 90’lar yugoslav iç savaşı ve olayla alakasız oldukları bilindiği halde hırvat milisleri tarafından köycek taranıp öldürülen köy sakinleri.
2000’ler sonrasında küreselleşmiş dünya ve yükselen milliyetçilik, bitmeyen savaşlar ve mültecilik, mülteci kampları ve yerli halk nefreti derken üçüncü aslan’ın öldürülmesiyle romanımız da ömrünü tamamlıyor.
ama bu acının ve şiddetin dışında müthiş bir masal. gelenek görenekler, eğlenceler, müzikler, sınırsız içki, yemekler (bu arada kirpi yiyorlar durmadan, buna şaşırdım), özgür seks, hep beraber büyütülen çocuklar, mistizm, dövmeler, masallar, meseller, aşklar gırla.
ülkenin, dinlerin, isa’nın, çingenelerin, köprülerin tarihine değin anlatılanlar pek çok ülkenin masalından, yazarından, atasözlerinden ödünç alınmış. tanıdığımız mitler var ki velibor çoliç de sonda bunu eklemiş.
ama yazar bu mozaiği öyle ustalıkla yapmış ki romanın bütününde her anlatılan yerini buluyor. livera yayınevi’yle tanışma kitabım oldu ve çok sevdim. balkan edebiyatını çok severim, işin içine çingeneler de girince daha da güzel oldu. çeviri, dipnotlar da çok başarılı. herkesin eline sağlık.
romanın istanbul lokantası’nda yaşanan olayla bitmesi, ırkçılığın nasıl bir hastalık, göçmenliğin ne zor olduğunu yine anımsatıyor bize. anlamak isteyene tabii.
şunu eklemek isterim kitabıma epigraf olarak aldığım louise glück şiirinin hemen hemen aynısına bir çingenenin, sırp kerim’in sözünde rastladım: “şu an yaşadıklarımız hayatımızın bir, ama tek bir parçasıdır. vaktimizin geri kalanını hatıralar içinde geçiririz.”
Profile Image for Argos.
1,243 reviews480 followers
April 16, 2022
Eski Yugoslavya’nın sınırları içinde bulunan Strehaia adlı unutulmuş bir çingene köyündeki üç neslin, 1900’lü yılların başlarından 2000’li yılların başlarına kadar süregelen öyküsü anlatılıyor. Öykünün temel direği Bayramoviç, üç nesil süren bir isin. İki dünya savaşı, Tito Yugoslavyası ve bir de Avrupanın göbeğinde Bir iç savaşı içeriyor bu süre. Ama çingenelerin herşeyi demek olan müziği, müziğin olduğu yerde bitiveren çalgıcıları ve onların oluşturduğu irili ufaklı orkestraları yok edemiyor bu savaşlar.

Bu coğrafyadaki etnik zenginliğin, Sırp, Boşnak, Hırvat, Arnavut, Roman, müslüman, hristiyan, yahudi, dinsiz farklı farklı insanların ortak yazgısı olan kahredici hüzünlü öyküsünü anlatmış yazar. Slav mitolojisinden, yüzyıllardır anlatılagelen söylencelerden, halk masallarından beslenen öyküler.

Yazarın kurgusu ve dili insanı yoran bir kargaşa içinde. Kitabın başında ne okuduğumu anlamakta zorlandım, isimler arasında boğuldum. Sabır gösterip okumaya devam ettim, böyle etkileyici bir öykünün çok daha güzel anlatabileceğini düşündüm. Velibor Çoliç benim yazarım değil.
Profile Image for emre.
420 reviews327 followers
June 30, 2023
başlangıçta odağımı vermekte zorlandığım için "sanırım hiçbir şey okumak istemediğim bir dönemdeyim" diye düşünsem de bu düşünceyi fazla ciddiye almayıp devam ettim, iyi ki de etmişim. velibor čolić reenkarne olan bir çingenenin yaşamları üzerinden balkanlarda ve avrupa'da savaşların ve faşizmin yarattığı yıkımı, kıyıcılığı anlatmış; bunu da o özel balkan sosuyla, yani tatlı-acı humorla bir güzel kaplamış ki tadı okuyanın damağında kalsın. çok çok sevdim. 'mandariinid' filminin sinemada yaptığını yapıyor, yani açık biçimde 'savaş kötüdür' ya da 'ırkçılık yanlıştır' demek ya da bu mesajları ajite biçimde iletecek pasajlar yazmak yerine (bu tabirden gına gelse de) "küçük insan"ın hayatında olup bitenler üzerinden aktarıyor. yugoslavya gibi herkesin bir şekilde birbirinin ötekisi olmayı deneyimlediği bir toplumda roman olarak herkesin ötekisi olan kişileri ana karakterler olarak belirlemek de çok iyi bir fikir. livera yayınevi harika kitaplar seçiyor; çeviri, kapak ve düzenleme de çok iyiydi.
Profile Image for Hulyacln.
981 reviews597 followers
November 17, 2023
‘…benim adım Aslan Çorelo, Aslan Bahtalo ve Aslan Çavoro Bayramoviç ve bu sabah öldüm. Daha dün insandım, Romandım, vaftiz babasıydım, kocaydım, amcaydım ve kardeştim- şimdi ise yalnızca uzun ve soğuk bir bedenim…‘
.
Bir bedene üç ömür sığar mı? Şöyle de sorulabilir üç ömür bir bedene yeter mi?
.
Arka kapak yazısında şöyle yazıyor ‘Hıdırellez uyumayı sevmeyen ve başkalarını da uyutmayan bir halkı anlatan karamsar bir komedi’. Tam da öyle! Ancak Roman bir müzisyenin ölüp ölüp dirilmesi ve belki de ölmek için dirilmesinin anlatmak istediği başka şeyler de var: kuşaklar boyunca acının sadece isim ve zaman değiştirmesi. O yüzden yazar Velibor Çoliç kurgusuyla yüz yılı anlatırken insanlık tarihi özeti de sunuyor. Aslan Çorelo aslında her ülkenin insanı, yurtsuz biraz, rüzgar gibi.. İdeolojilerin, sistemlerin, savaşların, ayrımcılığın ete kemiğe bürünmüş öznesi..
Çok etkilenerek okuduğum, gülümsediğim yerlerde bile acı hissettiğim bir eser oldu Hıdırellez.
Herkesin okumasını isterdim..
.
Suat Başar Çağlan’ın çok beğendiğim çevirisi, Umut Durmuşoğlu kapak tasarımıyla ~
Profile Image for Merve Büker.
201 reviews13 followers
September 11, 2024
“Şurası kesin: Benim adım Aslan Çorelo, Aslan Bahtalo ve Aslan Çavoro Bayramoviç ve bu sabah öldüm.
İşte benim hikâyem.”
Metni okudukça tanıyacağımız ana karakterin ölüm haberiyle başlıyor kitap. Ve dediği gibi bu onun hikayesi. Yirminci yüzyılda başlayan ve yirmi birinci yüzyıla taşan, bir değil üç hayat yaşayan Aslan Çavoro Bayramoviç’in masalsı yaşam öyküsü Hıdırellez.

Yirminci yüzyılın başlarında Yugoslavya’da bulunan bir Roman köyünde açılıyor hikaye. Makedon ezgileri, enstrümanlar, aşklar, gelenekler, büyülü ve renkli Balkan atmosferi ile örülmüş Roman kültürünün temel alındığı renkli bir dünya anlatılıyor. Reenkarnasyonla üç ömür yaşayan, hepsi de farklı dönemlerde geçen üç farklı hikayenin tek başkarakteri Aslan Çavoro Bayramoviç. Ancak ona eşlik eden çokça insan ve o insanların iç içe geçen hikayesi ile harmanlanmış, okuması hem hüzünlü hem de absürt bir metin Hıdırellez.

Metin ilerledikçe arka planda İkinci Dünya Savaşı ile başlayan pek çok farklı siyasi görüş ve değişen düzen de anlatılıyor. Hem karakter hem de toplumsal arka plan ile birleştirilmiş okuması keyifli ve sürükleyici bir metin. Çok sevdim.
Profile Image for Tülay .
218 reviews14 followers
June 2, 2024
Neşe kalp içindir, hüzün ise çanta gibi sırtta taşınır. Hıdırellez Velibor Çoliç s. 134.
Reenkarnasyon denilince birbirinden farklı yaşamlar, birbirinden farklı tecrübeler aklıma gelir. Bu durumun olup olmadığı tartisilsa da, Velibor okuyucu alır ve sürekli Reenkarnasyon geçiren Aslan Corelo üzerinden bize 100 yıllık bir Balkan tarihi anlatır. Aslan Corelo ,Aslan Bahtalo, Aslan Cavoro Bayramovic olur. Ruhlar degisir , mekanlar degisir, acılar hep aynı kalır. Romanların müzikleri eşliğinde Yugoslavya'yi gezer Balkanların parçalanması sürecine tanık olur toplama kamplarındaki insan manzaralarıni okuruz . Yaşananlar acı olsa da, Velibor bu olayları mizahı dille anlatır. Çoğu yerde gülümserken, o gulumsenin altında buruk bir acının olduğunu sezersiniz. Kara mizah ben buradayım der okuyucuya. Katmanlı bir metin Hıdırellez. Dikkat isteyen, fantastik dili olan, edebi anlamda doyurucu. Kültürel mozaik, aidiyet, kimlik, göç bu konular kitabin altındaki temalar. Ben çok sevdim. Okumak isteyenlere iyi okumalar dilerim.📚🌸🌼
Profile Image for İpek Dadakçı.
307 reviews391 followers
August 12, 2023
Hıdırellez, yirminci yüzyıl tarihine eski Yugoslavya’da bir Roman’ın merceğinden bakarak, bu dönemde yaşanan savaşları ve insanlık trajedilerini Balkanlar’ın çok renkli kültürel dokusu, Roman halkının âdet ve gelenekleri ve Slav mitleriyle harmanlayıp adeta acıklı bir masal tadında anlatan çok güzel bir roman.

Ölüm döşeğinde bir adamın sayıklamarıyla açılıyor metin ve devamında da bu karakterin reenkarnasyonla yeniden ve yeniden başlayan üç hayat hikayesini okuyoruz. Eski Yugoslavya’da, ağırlıklı olarak Arnavut, Sırp ve Makedon halkının yaşadığı bir bölgede yer alan bir Roman köyünün insanlarının da hikayesi aslında bu. Bu hikaye ekseninde İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşananlar ve toplama kamplarına, Yugoslavya İç Savaşı ve katliamlara, yeni yüzyılın eşiğinde de göç meselesine ama bu kez pek aşina olmadığımız bir cepheden, Romanlar’ın yaşadıkları üzerinden tanıklık ediyoruz.

Konusunun ağırlığının aksine kitap oldukça eğlenceli. Kitabın orijinal alt başlığı ‘kötümser komedi’ (comédie pessimiste) tam olarak kitabın ruhunu özetliyor aslında. Velibor Çoliç, tüm bu trajedileri mitler, gelenekler ve bölgenin renkli ve çok sesli kültürüyle öyle güzel işliyor ki hikaye boyunca zihninizde Roman müziği çalıyor, Emir Kusturica filmlerinden kareler gözünüzün önünden geçiyor. Bunca acılar yaşamış halkın yine de hayattan keyif alma ve eğlence anlayışı da aslında bir yandan metni keyifli hale getirirken bir yandan daha da duygulandırıyor insanı. İster Romanlar’ın kendilerine biçilmiş ‘kadere’ izahı ya da tesellisi olarak okuyun ister hikayelere ilgisine yorun, Roman efsanelerini okumak oldukça ilginç ve farklı bir deneyimdi benim için.

Farklı inançlardan pek çok farklı milletin hep bir arada yaşadığı, zengin kültürel dokusu, eğlenceleri, mitleriyle adeta rengarenk bir mozaik gibi ama hep kaynayan bir kazan olan Balkanlar ve yazarın ‘her milletin gayri meşru çocuğuydum’ cümlesi kadar güzel anlatılamayacak, bu mozaiğe ve aslında hiçbir yere ait olamamış, hep ‘öteki’ kalmış Romanlar’ı çok iyi anlatmış bence Velibor Çoliç. Çok keyif aldım.
Profile Image for nermin.
59 reviews1 follower
October 17, 2024
Beyaz dünyanın pek de içine almadığı hep kıyıda, şehrin dışında, kendi alanlarının sınırı içinde tuttuğu ama bir yandan da tüm dünyaya yayılmalarına engel olamadığı Çingenelerin, Balkanlardaki tarihini üç kuşak üstünden anlatan bir roman. Dil çok iyi. Çok fazla isim ve dolayısıyla her ismin bir hikayesi var kısa kısa da olsa. Buna takılmazsa okuyan; okuması keyifli ama bir o kadar da acılarla dolu bir tarihin izini sürebilir.
"....her milletin gayrimeşru çocuğuydum. Bıyıklı, sakallı ve yalınayak; yoksulların azizi ve toprağın tuzuydum. Kuştum, tüm vurmalı ve yaylı çalgılar bendim. Katip ve meddah, şair ve şarkıcıydım. Kemanı omzunda taşıyandım; düşlerinizi mümkün kılandım. Seyyahtım, kralın soytarısı, topraksız köylü ve havariydim, tanık ve haindim. Bin kere seviştim, bir kere savaşmadım."
Displaying 1 - 8 of 8 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.