“Bu kitabı satın alıp, almamak arasında gidip geliyorsunuz. Kararınızı daha sağlıklı vermek umuduyla bir de kitabın arka kapağında yazanlara bakmak istediniz…
Bu kitabı satın alıp almamaya ilişkin birkaç saniye içerisinde vereceğiniz karar, hayatınızda bir dönüm noktası olacak.
Bu kitap bugüne kadar sizlerden saklanan tüm gerçekleri yüzünüze çarpacak.
Bugüne kadar nasıl da gözlerinizin içine baka baka yalanlar söylendiğini göreceksiniz. Bugüne kadar ömrünüzü nasıl da bir aldatmaca içinde yaşadığınızı anlayacaksınız. Bu kitabı okuduktan sonra daha güzel bir hayatınızın olacağı iddiasında değilim. Ancak tüm hayal kırıklıklarınızı anlamlandırabilecek ve yeni hayatınızı artık gerçeklerin üzerinde inşa edebileceksiniz.
Şimdiden uyarayım, gerçekler canınızı çok acıtacak. Tüm hayalleriniz ve umutlarınız yerle bir olacak ama sonra daha sağlam bir şekilde tekrar yeşerecekler. Eğer gerçeklerin acımasızlığı ile yüzleşmeye hazır değilseniz hemen yan tarafta duran birbirinin benzeri binlerce klasik gelişim kitaplarından birini alın lütfen.
Şimdi hazırsanız, emniyet kemerinizi bağlayın ve koltuklarınızı dik konuma getirin. Çünkü hayatınızda ilk kez gerçeklerin türbülansına gireceksiniz ve uçuşunuz ekonomi sınıfı.”
Doçent Osman olarak tanıdığımız yakın zamanda her türlü soruna rağmen Prof. Osman'a terfi eden Behçet Yalın Özkara'nın bir nevi içindekileri dökmesi olarak gördüğüm, kişisel gelişim kitapları ile dalga geçen, onların hatalarını düzelten ama kendisi de kişisel gelişim kitabı olan eseri.
YouTube'daki kanalıyla anlattıklarını biraz daha düzgün ve akademik bir dille anlattığı kitabı biraz belki abartı olacak ama liselerde okutulması gerekir diye düşünüyorum. Kapitalizmin ve topluma dayatılan illüzyonu ortadan kaldıran ve farklı düşündürten, bunları da çalışmalarla ortaya koyan, destekleyen farkındalık yaratan bir kitap. Zaten yazarın bir çok yerde söylediği şey de bu; farkındalık yaratarak bir yerden başlamak..
Okunması gereken ve daha çok gençlerin okuması gereken, akıp giden ve çok fazla uzatmadan derdini de gayet başarılı anlatan bir metin Kalk, Çalış, Başarısız Ol!
Umarım Babişko Asumanlar çok çok azalır ve yok olur..
Aynı duruma başlangıçta kahkalar ile başlayıp sonunda büyük üzüntü ile henüz kapattığım kitap. Zaten aşağı yukarı benzer fikirlere sahip olduğum elimden geldiğince sosyal medyada destek verdiğim ve anlattığı şeyleri deneyimlediğim bir yazardı. Destek vermek adına imzalı olarak kız arkadaşıma, kendime ve bir kaç arkadaşıma birden aldım. Samimiyetsiz ve yalan dolu ortamlarda şans eseri iyi paralar kazanmaya başlayan, sosyo-ekonomik durumunu değiştirme başarısı gösteren insanların; bunu tırnakları ile kazıdığına ve şans faktörünü tamamen unutup kendilerini buna inandırdıklarına, ülkedeki liyakatsizliğin içler acısı durumuna, network ve çıkar ilişkilerine değiniyor, daha da önemlisi kendi başarısızlıklarını samimiyetle anlatıyor. Öyle editörün falan baktığını da zannetmiyorum resmen bir blog yazısı gibi yazılmış. Fakat okurken herhangi bir rahatsızlık duymuyorsunuz çünkü yazılanları düşünmekten, hatalara odaklanmıyorsunuz. Kitaba henüz başladığımda kahkahalar atarak dinlediğim Hasan Gökçe, kitabın sonunda bir şekilde empati yaptırarak beni buruk bir ruh haline soktu. Bu gece Hasan Gökçe ve sıradan insanları anarak çakmağımı önümdeki sehpadan alıyorum.
Hepimiz toplumun başarı, mutluluk gibi tanımlamalarını kendimize hedef olarak belirliyoruz. Halbuki bu tanımlamalar birçok yanlış inanışı bize kanıksattıkları gibi bunlara ulaşamadığımızda (sahte) bir mutsuzluk yaratıyorlar.
Daha öncesinde insan davranışları ile ilgili kitapları karıştırmış olanlar anlatılanlara aşina olacaklardır. Benim bildiğim ve okuduğum: Daniel Kahneman, Dan Ariely gibi davranışsal iktisat alanında çalışanların yazdığı kitaplarda bu kavramları ve deneyleri kapsamlı bir şekilde bulabilirsiniz.
Behçet Hoca kendi deneyimlerini bize samimi bir şekilde anlatmış. Ülkede her kesimin bildiği ve şaşırtıcı şekilde sessizce kabul ettiğimiz torpiller anlatılmış. Onun akademide yaşadıklarını düşününce ben oldukça şanslıymışım.
Kitabı çok beğendiğim. Kısa sürede merakla okudum. Benim kitaptan aldığım temel mesaj: "kendinizi değerlendirirken sonuçlara bakıp haksızlık etmeyin. Zaten adil bir yarış değildi".
This entire review has been hidden because of spoilers.
Behçet Yalın Özkara, ya da youtube dünyasında bilinen ismiyle "Prof. Osman" hiç bir kişisel gelişim kitabında anlatılmayacak gerçekleri anlatıyor bu kitapta.
"Olanakların, fırsatların ve hatta adaletin bile eşit dağıtılmadığı bu düzende, hepimiz için eşit olarak pay edilen tek şey başarının tanımı." diyor ve ekliyor: "Ama bu yarışa hiçbirimiz eşit şartlarda başlamadık. O zaman neden başarının tanımı hepimiz için aynı olsun ki?"
Kitap, kendi öyküsü de dahil pek çok öyküyü gözler önüne seriyor. "Başarılı" olanların değil, "başarılı olamayanların" öyküleri ağırlıklı olarak. Ama bunu yaparken "başarı" kavramını tartışıyor, "bize dayatılanlar çerçevesinde bir hayatı sürdürme"nin ne kadar yanlış ve saçma olduğunu sergiliyor. "Başarısız olacağınızı kabul edin ve bu kabulle birlikte özgürleşin. Gerçekten uğruna hayatınızı adamaya değer şeyi bulun, kişisel özelliklerinizle özgünleşin ve ardından öleceğiniz güne kadar 'o şey' için mücadele edin." çağrısında bulunuyor.
Bu kitap çok önemli ve değerli. Çünkü sınıfsal farklılıkların "başarı" diye bizi aldatan ve gerçekliği büken "sistem" için ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Zenginlerin risk alırken kaybedecek çok şeyi olduğunu, biz fakirlerin ise zaten kaybedecek bir şeyimiz olmadığını, halbuki risk alarak ilerleyebileceğimizi gösteriyor. Bir de umut etmekten vazgeçmeyin diyor.
Denilebilir ki bunlar çelişki değil mi? Muhtemelen evet çelişkili yanları var. En büyük çelişkisi de önerisinin "Sistemi toptan değiştimek değil, hala sistem içinde kalabilme çabasına yönelik" olması...
Akademi daha iyi anlatılmazdı. Eline emeğine yüreğine ve CESARETİNE AHLAKINA SAĞLIK BEHÇET HOCA'NIN. Kimi babasının milletvekili tanıdığıyla üniv.de kadroya girer, kimi prof. hocasının torpiliyle, kimi eşi sayesinde kimi de şartları zorlayarak kendi torpilini yalakalıkla elde eder... Ama bir şey diyeyim mi, ahirette iki elim hepinizin yakasında olacak. Aldığınız maaşların her bir kuruşu haram zıkkım olsun. Çoluğunuzla çocuğunuzla, sağlığınızla, ananızla babanızla, eşinizle, işinizle... En çok nereden canınız yanacaksa oradan sınanın! Hoca aşk ile söylemiş, ben de aşk ile söyleyeyim o zaman: ALLAH BELANIZI VERSİN BABİŞKO ASUMAN VE ONUN GİBİLER!!!
Kitabı okuduğumdan beri gün içerisinde kitaptaki bazı anektodlar aklıma gelip duruyor. Öyle etkiledi beni çünkü insan kendi düşüncelerine benzer düşünceler okuyunca da mutlu oluyor sanırım :) bu kitabı en çok okuması gereken kitlenin üniversite öğrencileri ve yeni mezunlar olduğunu düşünüyorum. Teşekkür ederiz Behçet hocam yeni kitaplar da bekliyoruz🥰🙏
Kitabın başı çok güldürüyor. İlerleyen bölümlerde çokça kişisel gelişim kitaplarıyla dalga geçtiği için bana ters düşse de, hocamıza olan sevgimiz ve onun tatlılığı için okumaya devam ettim. İyi ki de etmişim, çünkü tersten göstererek de olsa, kitabın sonunda, o da aslında, tüm kişisel gelişim kitaplarıyla aynı noktada buluşuyor. Başarılı olmaya kafayı takacağınıza başarısız olmayı kabullenin, böylece asıl olana odaklanabileceksiniz ve yolculuğun keyfini çıkaracaksınız diyor.
Yarısında bıraktım. Kitap varlıklı değilseniz bir şey başaramazsınız fikrini ilkokul çocuğu diliyle döndürüp döndürüp anlatıyor. Hayat beyaz yada siyah değil arada griler de var. Para ve zaman kaybı.
Bu kitabın yıllar öncesinde çıkması ve 18-22 yaşımdaki halimin bu gerçekleri fark etmesi gerekiyordu. Lise ve üniversite öğrencilerinin okumasını şiddetle tavsiye ediyorum. Karamsarlıktan çok bu ülkenin gerçekliğini gördüm ve Behçet hoca kendi yaşantısından da birçok acı örnekle bu gerçekliği bizlere sunmuş. Ayrıca her konuda mutlaka gerçekleştirilmiş bir deneyin olması da o başlığı gayet güçlendirmiş.
Her ne kadar kişisel gelişim kitabı olmadığını söylese de tam anlamıyla gerçekçi bir kişisel gelişim kitabı.
Hocamı düzene isyana başlamadan uzun zamandır takip ediyordum, pazarlama alanından nasıl babişkoya döndüm ne oldu ben de anlamadım ama her yolun sonu aynı yere çıkıyor kat kat kat liyakat. Kendi payıma Acar Baltaş’ın ‘hayalini yorganına göre uzat’ kitabını çok önce okuduğum için farklı bir şey çıkaramadım ama eğlendim sıkıcı değildi. Farklı olmayı tavsiye eden farklı kitaplardan. Ayrıca yaşasın artık işsizimi de tamamlayıcı farklı bir kitap olarak okuyun derim :D
Sayfa 46’da okumama son verdim. Açıkçası hayatta “başarısızlık” yaşayacağım durumların olacağını bilmek veya kabul etmek için 170 sayfa okumama gerek yok kendi adıma. Ya da herkesin eşit olmadığını veya hikayesi yazılanlardan biri olmayacağım vb gibi durumlar için de okumama gerek yok. Kendi farkındalığımı kazandığım kanaatindeyim bu konularla ilgili. Elbette öğrenmek, keşfetmek bitmeyen bir yolculuk ve okuduğum 46 sayfada dikkatimi çeken veriler de oldu. Bunun için teşekkür ederim yazara. Yalnız bendeki ikinci baskı olmasına rağmen göze çarpan yazım hataları vb kısımlar vardı. Yayınevi bir sonraki baskıdan önce tekrar baksa iyi olur.
Kitabın dili ortalama , edebi açıdan iyi bir editörlükten geçmemiş. Konuşma diliyle doğal bir üslupla yazılmış. Sosyal psikolojiye azıcık merak gösterenlerin bildiği temel çalışmalar konulara yedirilmiş (Marshmellow testi, asch deneyi, para-mutluluk ilişkisi, seçim paradoksu vb...)
Ancak kitabın acaip özgün bir yönü var : Statükoyu bu kadar açıktan, dürüst ve samimi bir şekilde kendi yaşadıkları ve çevresinde gözlemledikleri üzerinden ifşa etmesi. Bunu yaparken ağlamaklı bir tona bürünmüyor, "bir zamanlar fakir ama onurlu bir genç vardı" edebiyatı tuzağına da düşmüyor. Son derece gerçekçi ve yalın anlatmış , bu yönüyle son derece cesur...
Son dönemde profesyonel kariyerinin sonuna yaklaşan kişilerin danışmanlık ve eğitim tarafına kapak atmak için kendince ilham veren ama tamamiyle network desteğiyle hayata geçen bomboş kitaplarını görüyoruz. Behçet hocanın bu kitabı maskeleri düşürmek ve kafalarına çalmak için umarım güzel bir başlangıç olur. Bu tarz anlatımların tutarlı bir tavırla ve farklı cephelerden gelmesi dileğiyle... (Belki bir gün ben de yazarım.)
Herkesin duyması gereken gerçekleri içeren bir kitap. Böylece başarısızlıkların altından kalkma gücünü kendimizde bulabileceğimize inanıyorum. En azından bendeki etkisi öyle oldu. Emeği geçenlere teşekkürler. :)
Okuduğum ilk ve tek kişisel gelişim kitabı. Çünkü bu kitabı farklı sanmıştım. Ancak bu kitap, aksini iddia etse de en çok satan kişisel gelişim kitaplarından bile iddialı ifadeler içeren bir kişisel gelişim kitabı.
Açıkçası, kitabın başlarında siyah arka plan üstüne yazılan, ilk sayfada "Gerçekleri duymaya hazır mısın? Sayfayı çevirdikten sonra hayatın eskisi gibi olmayacak.", sonraki sayfada ise "Gerçekliğe hoş geldin. Günaydın!" ifadeleri bir kitabı elimden bırakmak için fazlasıyla yeterliydi, ancak Youtube kanalından izlediğim kadarıyla hocanın dürüst biri olduğunu düşünmüştüm, hâlâ da düşünüyorum, sırf bu yüzden ne diyeceğini merak edip okudum. Hem ara ara hiç desteklemediğin görüşleri de okuyup ne dediğini anlayarak itiraz etmek önemli. Kitap da zaten çok kolay bir kitap olduğu için çok hızlı okunuyor.
Öncelikle, sosyolojik ve psikolojik deneylerde replikasyon sıkıntısı var. Hocanın da bir videosunda bahsettiği üzere, seneler önce birkaç profesör, en önemli yüzlerce deneyi ele alıp tekrarlıyor ve sadece küçük bir kısmı (%30-40 arası sanıyorum) aynı sonucu veriyor. Hoca ise bunu bilmesine rağmen tüm kitabı böyle deneyler üstüne kurgulamış. Yani neredeyse "Evime gelen 3 misafire yarısı dolu su bardağı götürdüm, ikisi 'Bu bardaklarda su yok' dedi, işte görüyorsunuz insanlar karamsar" diyecekti. Hatta kitabın bir kısmında hocanın kendisi de "Söylediklerimin tersini gösteren veriler de bulabilirsiniz ama ben olsam bana inanırdım :)" diyor. Madem senin üstüne kitap yazdığın verilerin tersi veriler de var, nasıl çıkıp da yanlışlayan verilere değinmeden, sadece sana yarayanlara değinerek "Bakın veriler böyle, demek ki hayat böyle işliyor." diyebiliyorsun? Bana oldukça saçma gelen bir kısım.
Hoca bence çalıştığı Nöropazarlama alanı yüzünden ufkunu çok sınırlamış ve o çerçevenin dışında bakamıyor hayata. Deneyimlerinin ve mizacının da etkisiyle hayatın hep o yazdığı ve anlattığı şekilde olduğuna kendisini inandırmış ve ısrarla böyle görmek istiyor.
Evet, tabii ki zenginler hayata bayağı bir önde başlıyor, bunun aksini iddia etmek mümkün mü? Okuma yazma bilmeyen biri bile bunun böyle olduğunu görür, anlar. Ancak birkaç on kişi ile yapılmış, sadece tek bir kültürden insanlarla yapılmış ve sadece bir kere yapılmış deneylerden hayat üzerine çok büyük felsefi çıkarımlar yapmanın çok hatalı olduğunu düşünüyorum (hele de hocanın bizzat kitapta itiraf ettiği üzere "Ben buraya işime gelen deneyleri yazdım, savunduğum tezi yanlışlayan verileri kitaba almadım." gibi bir durum söz konusuysa).
Mesela bir deneyde hocanın savını destekleyen kesim %60 çıkıyor ve hoca bu çok büyük oran diyor (diğer taraf %40 gibi çok küçük bir kesim olmamasına rağmen). Hemen birkaç sayfa sonra hoca bu sefer de savını destekleyen %41'lik kesimin çok büyük bir oran olduğunu, bu yüzden hayata karamsar bakmamız gerektiğini iddia ediyor (halbuki karşı tarafta %59 var). Bu tam bir saçmalık, okuyucuyu da salak yerine koymaktır.
Mesela bir yerde "Piyangoyu da kazansan mutluluk seviyen genlerin tarafından belirlenmiştir. 1 sene sonra yine şu anki mutluluk seviyesinde olacaksın. Yani fakir para kazansa da mutlu olamıyor, ancak zenginler kazandığı her dolarla mutluluklarına mutluluk katıyor." Yahu böyle bir şey olabilir mi? Marjinal fayda diye bir şey yok mu? Hesabında 10 milyon dolar'ı, 100 milyon dolar'ı bulunan bir insan, 100 dolar, 1000 dolar daha kazandı diye niye havalara uçsun? İnanılmaz karamsar bir insandan, inanılmaz saçma ve dayanaksız laflar -ki zaten ben de Youtube kanalını, her videoda "fakirsin, fakirsin, fakirsin" dediği için izlemeyi bıraktım.
Bir yerde de "İnsanlar kendilerini diğerlerinden hep daha yetenekli, daha iyi kişiler olarak görür." diyor. E bunun her yerde bahsedilen ve tersi örnek veren deneyler mevcut. Kişilerin kendi yüz güzelliklerini puanlamaları isteniyor, sonra da başkaları bu kişileri puanlıyor, sonuç olarak kişilerin kendilerine hep daha düşük puanlar verdiği görülüyor.
Hoca çalıştığı alanın dışından bakamayan ve inanılmaz karamsar bir insan, hem de verileri çarpıttığını bizzat itiraf eden bir insan. Bu yüzden bir yıldız veriyorum ama şu dedikleri doğru: 1) Çok konuşan ve özgüvenli gözüken insanların kendileri aslında çoğunlukla bomboş insanlar. 2) İnsanın ekonomik durumu ne olursa olsun boş durmak ona işkence geliyor. Sadece anlamlı bir faaliyet yürüterek mutluluğa ulaşabilir. Eğer mümkünse aşabileceğiniz hedefleri kendinize koymalısınız ve eğer mümkünse başkalarına iyiliği dokunan bir şeyler yapmalısınız.
Daha güzel bir eleştiri yazısı yazılabilir ancak yıllarımı bu kitabı eleştirmeye harcayamayacağım için incelememi burada sonlandırıyorum. Umarım hoca hayata daha farklı bir perspektiften bakabilir ancak Nöropazarlama çalışmalarını bırakmadığı sürece bunun olabileceğini sanmıyorum.
Kitap başarı gerçeği konusunda İsa mesih gibi bir şey.
"Başarısızlıklardan Ders Alınır mı?
Başka bir çalışmada ise katılımcılara iki cevap seçeneği olan sorular bulunuyor. Cevaplardan biri doğru, diğeri ise yanlış. Katılımcılar, sorulara ilişkin iki farklı tura katılıyorlar. Turlardan birinde hayvanlara ilişkin sorular, ikincisinde yeryüzüne ilişkin sorular bulunmakta. Hayvanlara ilişkin sorulara verdikleri cevaplara dair hiçbir geri bildirim yapılmıyor. Dolayısıyla hangi soruya yanlış, hangi soruya doğru cevap verdiklerine ilişkin hiçbir fikirleri olmuyor. Yeryüzüne ilişkin turda ise verdikleri cevapların en sonunda bir geri bildirim alıyorlar. Ancak bu geri bildirim tamamen olumsuz bir geri bildirim. Geri bildirimde aynen şöyle yazıyor: "Testimize katıldığınız için teşekkürler. Programımız skorunuzu hesapladı. Ne yazık ki skorunuz 0." Yani bu turda katılımcılara hiçbir soruya doğru cevap veremedikleri bildiriliyor. Büyük bir başarısızlık! Ama aynı zamanda buradan çıkarılacak çok ders var, artık yeryüzüne ilişkin tüm soruların doğru cevabını biliyor olmalılar.
Artık deneyin ikinci aşamasına geçebiliriz. Bu aşamada katılımcılara, biraz sonra gelecek olan öğrencilerin kendisinden az önce çözmüş olduğu testteki konulardan biri hakkında bilgi almak istedikleri söyleniyor. Ve katılımcımıza, gelecek olan öğrencilere hangi konuda bilgi vermek istediği soruluyor. Katılımcıların yüzde 70'i, verdikleri cevabın doğruluğu ya da yanlışlığına ilişkin hiçbir fikirleri olmadığı hayvanlar seti üzerinden konuşmak istediklerini belirtiyorlar. Oysa yeryüzü soruları hakkında konuşsalar, artık bütün doğru cevapları biliyorlardı (en azından hatırladıklarını diyelim). Ancak yeryüzü seti, aynı zamanda onların 0 doğru ile tamamen başarısız oldukları soru setiydi. Katılımcılar farkında bile olmadan bundan kaçınıyorlardı, üstelik asıl bilgi verebilecekleri ve asıl bilgi sahibi oldukları soru seti yeryüzü olmasına rağmen."
Paul Piff'in monopoly etkisi çok güzel bir şekilde anlatılmış. Ali Sabancı'nın kendi başarı hikayesi olarak gördüğü yalanı ve kendini nasıl rasyonalize ettiğini çok güzel bir açıklıyor. Gerçek rasyonalize edilemez. Keşke Cumhuriyet, zamanında bedava krediyi bunun gibilere verip bunları zengin edeceğine, daha fazla risk alan diğer yapılara verseymiş. Şu an Türkiye sağlam bir iş kurma cenneti olurdu.
Bir çalışmada katılımcıların doğru soruları hatırlama yüzdesi %80, hatalı soruları %8 oranında hatırlıyorlarmış. Boşanmalarda 2 tarafında neden haklı olup çiftler yuvalarını güzelce yıktılarını iyi bir şekilde anlatıyor.
Birde aklıma bir şey geldi bir arkadaş almanyadan gelip şirket kurup fakir bir aileye rağmen nasıl başarılı olduğunu anlatıp kendini rasyonelleştirmeye çalışıyordu. Ama arkadaş kendi anne babasının aslında almanya devleti kendisi olduğunu bilmiyordu. Bu arada bahsettiğim kişi ERLİK burdan ona selam olsun.
Kaybetmek vazgeçmektir. başarısızlık deneyim kazanmaktır. Başarı başarısızlık yolundan gelir.
Sumo halkı neden dünya rekoru kıramadı kısmıda çok güzel. Zenginler villalarında oksijen antremani yapıyor. Sen sadece üstün DNA'na güveniyorsun ama yinede yetmiyor maalesef.
Marshmallow deneyindeki yetersiz değişkenlerde çok güzel bahsedilmiş. Bu bize meta-analiz'in öneminden bahsediyor.
Vakıf ümiversitesinden mezun olanların işsiz kalanlarının büyük çoğunluğunun bursu olanlar olması çok mantıklı gerçekten.
Zenginler ile takılan fakirlerin %20 fazla kazanması çok manidar.
Aynı gün başlanıp bitirilebilecek (ben öyle yaptım) gayet akıcı ve diğerlerinden farklı olduğunu iddia eden bir kişisel gelişim kitabı. Bu türde okuma yapmadığımdan farklı mı bilemiyorum ama olağandışı bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Kitap o kadar içimi kararttı, beni o kadar umutsuzluğa sürükledi ki ben bile şaşırdım. Zaten yazar da kitabın ilk yarısının oldukça sarsıcı olacağını, kitabı bırakmamak için gerekirse çikolata yiyerek dopamin takviyesi yapılabileceğini fakat son kısımda bütün sorunların çözülüp umut dolacağımızı söylüyor. Ama yok öyle bir şey. Aynı can sıkıcılıkta başlayıp bitti. Umut falan kaplamadı içimi. Geleceğe dair planlarım üzerinde gerçekten düşünmeme, “vaz mı geçsem?” dememe neden oldu. Hala tam toparlanabilmiş değilim.
Kitapta hoşuma gitmeyen nokta ise yazarın başarı = para ön kabulü ile konuşması. Toplum böyle görüyor falan diye zemin hazırlıyor ama, yazar da öyle görüyor çok bariz. Ben kitapta başarı kelimesi geçtiğinde entelektüel seviyeden, bilim insanı olmaktan falan bahsediliyor gibi hayallere dalmışken her seferinde zengin-fakir bir şeyler söyleyip beni hülyalarımdan geri döndürdü. Hepimiz bu kadar takıntılı değiliz hocam paraya. Hayatımızı idare ettirecek kadar kazandıktan sonra tik atıp geçiyoruz para konusunu. Kitapta kaç kez “fakir” kelimesi geçiyor bilmiyorum ama bir yerden sonra gerçekten yorduğunu söyleyebilirim.
İkinci nokta ise başarısızlık normaldir, başarısızlık muhtemel sonuçtur falan diyen kişi 40 yaşında bir profesör olunca insan biraz “sen ne anlarsın” demek istiyor. Yani hayallerin gerçekleşmiş, çok genç yaşta bu unvanı almış, hem ünlü hem zengin olmuşsun sen başarısız falan değilsin hocam. Sahi bu kadar başarısız mülakat hikayesi ile nasıl bu yaşta profesör olmuş yazar?? :)
Özetle; çok keyif alarak bir çırpıda okudum ama bana bir faydası oldu mu bilmiyorum. Dünden daha umutsuz, daha kaygılıyım. Gençler okusun falan diyemiyorum o yüzden.
Not: Bir de 48.sayfada poker bahsinde “full flush” diye bir elden bahsedip dipnotta fakirler bilmez diyerek açıklamış ama, full flush ne yahu? Full house ile flush’ı birleştirmeye çalışıyorum kafamda olmuyor :) umarım ben bilmiyorumdur. Hoca olmayan bir terim uydurup “fakirler bilmez” diye dalga geçmişse bayağı rezillik :))
1️⃣ KALK – Harekete Geçmeden Fırsat Gelmez Oturduğun yerden hiçbir şey değişmez. Başlamak, mükemmel planlardan daha önemlidir. Korksan da, hazır hissetmesen de dene. Kendi yolunu çiz; başkalarının ne dediğini fazla düşünme. “Kalkmayanın şansı olmaz.” 2️⃣ ÇALIŞ – Emek Vermeden Kalıcı Sonuç Olmaz Sadece çok değil, doğru yöne çalış. Kendini sürekli geliştir, öğrenmeyi bırakma. Küçük ama düzenli adımlar büyük sıçramalardan değerlidir. Her gün aynı tempoyu koru; istikrar motivasyondan güçlüdür. Çalışmak bireysel bir şey değildir; doğru insanlarla temas kurmak, fikir paylaşmak da çalışmaktır. 3️⃣ NETWORK KUR – Başarı Bağlantılardan Geçer Sadece çalışkan olmak yetmez; görünür ol, çevre edin. İnsan ilişkileri fırsat kapılarını açar. Kimse sana fırsat vermez, ama seni tanıyan biri kapıyı aralayabilir. Yardım istemekten ve destek vermekten çekinme. “Network bir menfaat ağı değil, birlikte büyüme ağıdır.” 4️⃣ BAŞARISIZ OL – Çünkü Öğrenmenin Bedeli Denemedir Başarısızlıktan korkma; en sağlam karakter denemekten çekinmeyende oluşur. Her düşüş, bir sonraki denemede neyi düzeltmen gerektiğini gösterir. Başarısız olduğunda bırakmak yerine neden olmadığını analiz et. Utanma, öğren. “Hiç başarısız olmamış insan, hiçbir şey denememiş insandır.” 5️⃣ GERÇEKLERİ KABUL ET – Hayat Adil Değil, Ama İlerlemek Senin Elinde Hayat adil değildir ama bu seni durdurmamalı. Şikâyet etmek kolay, ilerlemek sabır ister. “Benim elimde değil” dediğin an kontrolü kaybedersin. Koşullarına göre strateji geliştir; oyunun kurallarını öğren, sonra kendi kuralını koy. 6️⃣ KENDİNİ TANI – Kendi Başarı Tanımını Sen Yap Herkesin başarı ölçüsü farklıdır; seninkini başkaları belirlemesin. “Toplumun başarılı dediği” seni mutsuz ediyorsa, o başarı senin değildir. Ne istediğini bilmeden çalışmak boşa kürek çekmektir. Hedefini sadeleştir: neye “evet”, neye “hayır” dediğini bil.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Bu kitap bana hem iyi hem de kötü hissettirdi i. Neden mi?
- Kendi üstümde “başarılı olma” baskısı kuruyordum. Hayatımla ilgili bazı meseleleri kurma konusunda geç kaldığımı, elimden geldiği halde yapmadığımı düşünüyordum. Ama kitabı okuduktan sonra aslında yalnız olmadığımı ve çabalasam da istediğim sonuca ulaşmanın çok zor olduğunu gördüm. Çünkü zengin bir aileden gelmiyordum :’) yine de imkanlarım doğrultusunda bir şeyler “başardım”. Behçet hocamızın da dediği gibi, başarı tanımı tek tip olsa da herkesin başarısı kendi koşulları içerisinde değerlendirilmelidir.
- Gerçekleri yüzüme vurması açısından kitabı başarılı buldum. Ancak bunu gerçekleştirirken insanı karamsarlığa itebiliyor dikkatli olmak lazım. Karamsar ( daha doğrusu gerçekleri anlatan) kısımları geçtiğinizde insan olduğunuz için biraz da iyi şeyler duymak istiyorsunuz. Evet amaç zaten iyi şeyler duymak değildi, ancak umuda ilişkin söylemlerinde hayatta kalmak için bir amacımızın olması gerektiğini bize söyledi. Ama bunu bulma konusunda daha açıklayıcı olmasını isterdim, zira bunu bulmak kolay bir şey değil. O kadar iç karartmaya bu “ödülü” hak ettik bence :’)
- Kitaptaki çoğu yerin kendi youtube kanalındaki videolarında yer alması olumsuz bir eleştiri. Hocamız aynı konuyla ilgili bir sürü örnek verip aynı çıkarımda bulunabileceği tecrübeye ve donanıma sahipken videolardaki örnekleri kullanmasını yerinde bulmadım.
Kitabı genel olarak sevdim, eğer kanala aboneyseniz bu cümlelerin çoğunu ve hocamızın tarzını biliyorsunuzdur. Kanalı çok takip etmeyen yakınlarıma ve özellikle de başarı konusunda yaklaşımlarının doğru olmadığını düşündüğüm aileme kitabı hediye edeceğim :’) Kitabı okurken yanınıza çikolata almayı unutmayın çünkü gerçekler canınızı sıkacak :’)
Herkese iyi okumalar dilerim.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Hayatımız boyunca bize anlatılan başarı hikayelerinin çoğundan almamız gereken asıl ders, ortadaki başarının tamamen bu kişilere ait olmadığıdır. Kişinin sahip olduğu şans faktörünün de başarıda büyük bir rol oynadığı ve bizim, bu kişilerle aynı şartlara sahip olmadığımız için aynı başarıyı istesek bile elde edemeyeceğimiz gerçeği, soğukkanlı bir şekilde yüzümüze vuruluyor. Kitap, ilerleyen sayfalarda bahsedilecek konuları okudukça yaşayabileceğimiz olası hayal ve umut kırıklıkları için bizi uyarıyor ve serotonin salgılamamız için çikolata yemeyi öneriyor.
Yazar, kitabın başlangıcında kendi hikayesinden bahsederek bize anlatılan başarı övgüsünün nasıl bir balon olduğunu ortaya koyuyor. Bu kitap, bana anlatılan başarı hikayelerinden etkilenmek yerine kendi şartlarımı düşünerek, gerçeklerle harmanlanmış bir değerlendirme yapmamı sağladı. Ayrıca, anlatılan haksızlıklar nedeniyle Behçet Hoca'ya sıkça üzülmeme neden oldu. Umarım bundan sonra kendisi daha fazla haksızlıkla karşılaşmaz. Gerçekleri okumaya hazırsanız, kitaba başlayabilirsiniz.
Behçet Hocam, ESOGÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde görev yapmakta olan güzide hocalarımızdan. Sosyal medyada yansıttığı, şakayla karışık hitabını burada da görüyoruz. Bu hitaptan kaynaklı olarak “fakirler, bizim gibi fakirler” ifadelerini sıkça göreceksiniz. (Bir üniversite öğrencisi olarak profesörlerin fakir olduğuna inanmıyorum hocam; beni inandıramazsınız. :) ) Bu kitap, daha akıcı ve muhabbet havasında geçmesini sağlamış.
Verilmek istenen düşünce şu: Bu dünyada hiç kimse eşit şartlarda hayata başlamıyor. Başarısızlık da hayattan bir parça ve bunu kabullenmemiz gerekiyor. Realist bir biçimde kendimize bir amaç, ideal belirlemek ve bu amaç uğruna kendimizi adamak önemli. Elbette, bunlar kitabın sonuç bölümünde yer alıyor. O kısma gelene kadar motivasyonunuz yerlerde. Aslında hepimizin bildiği ama kabul edemediğimiz gerçekleri, Behçet Hocam’ın tecrübeleriyle harmanlanmış biçimde, gerçekleri bir bir çarpa çarpa okuyorsunuz. Sindirmesi biraz zor. Herkese keyifli okumalar dilerim (tabi bu mümkünse).
Kişisel gelişim kitaplarına karşı çok büyük bir ön yargıya sahibim çünkü hep aynı şeyi ısıtıp ısıtıp önümüze koyup bize doğru olmayan bir şeyler anlattıklarına inanıyorum ve öyle olduğunu bugün bile düşünüyorum ama bu kitabı okumadan önce, YouTube sayfasını bildiğim için zaten okuyacağım şeylerin gerçekler, hayal kırıkları ve bize anlatılmayan her şey olduğunu biliyordum. Kitabın amacı bize süslü cümlelerle hayata hazırlamak değildi. Bize, bize gösterilmeyen her şeyi anlatmaktı. Burada ders almak yoktu. Burada ne kadar çalışsan da başarısız olacaksın vardı. Çünkü sen şanslı değilsin, çünkü senin baba paran yok, çünkü senin networklerin (torpillerin) yok. Kısacası fakirsin ve bir gün seviye atlamak için ne kadar uğraşsan da istediğin olmayacaktı. Çünkü kısacası sen, ben Hasan'ız ve bize başarıya sunmayacak bu hayatta başarılar deniliyordu. Sonuç zaten belliydi en başından itibaren. :)
Yaldızlı ve gaza getiren hikayeler yerine taş gibi gerçekleri önümüze seren samimiyet abidesi bir kitap. Behçet Hoca, YouTube kanalında "Kimsenin anlatmadığı gerçekleri" bu kitabında daha derli toplu şekilde yer veriyor. Önümüze konan kokuşmuş başarı kavramını, idealleştirilen ahlaksız başarı fenomenlerini ve daha birçok yalan dolanı acımasızca ve muzip biçimde eleştirerek bizlere asıl olarak neye odaklanmamız gerektiğine dair rahatsız edici gerçekleri sunuyor.
"Yapmamız gereken, başarısızlıkla yüzleşeceğiniz gerçeğini kabullenmek. Başarısızlığın ön kabulü ile gerçekten hayatınızı anlam katacak şeyi bulmak ve bu uğurda hayatınıza adamak. Tüm bunları yaparken kendi başarısızlarınızı belirlemek, farklılaşarak risk almak ve çaresizliğine güvenerek yolda yürümek."
Hayatımız yalanlarla dolu ve bunu geç de olsa tecrübe ederek öğrendim, Prof. Osman hocamızın kitabında da bunu bilimsel kanıtlarla okumuş oldum. Kişisel gelişim kitaplarını, yapabilirsincileri oldum olası sevmez, okumaz, inanmazdım ama küçüklüğünden beri “oku, çalış, kendi ayaklarının üzerinde dur” formunda yetiştirildiğim için emeklerimin karşılığını alabileceğime inanır, sarılırdım ama bu kapitalist sistemde kimse sizi görmeyecek. Hele ki böyle bir ekonomide asla. Artık geçinmek bile çok zor. Kitabın sonuysa oldukça vurucu bitiyor. Sistem bozuk ve yanlış. Değiştirecek gücümüzse var mı bilemiyorum , bence yok.
Birkaç günde okuyarak bitirdiğim, okurken kahkahalar attığım ve hocamızın o gülüşünün ara ara gözümde canlandığı kitap. Okuduktan sonra keşke erken bitmeseydi dedim biraz. Başta otobiyografi gibi gözüküp, ilerleyen safhalarda mevcut sistemin herkese dayattığı "başarı" kavramını ele alıyor ve kimsenin sormadığı "kime göre?" sorusunu soruyor. Çeşitli deneyler ve onların sonuçlarıyla ahlakımızı, mutluluğumuzu, çevremizi, bağlantılarımızı, özgüvenimizi bize tekrar sorgulatıyor.
Teşekkür ediyorum buradan kendisine, selam olsun :).
Hani bir karikatür vardı: iki resim. Sağdaki yalanları anlatan sinema filminin gişesi, önünde upuzun kuyruk. Sol resimde hayatın gerçekleri, önünde birkaç kişilik kuyruk. İşte Behçet Hoca soldaki resmi anlatan, bilimsel araştırmalarla desteklenen bir kitap yazmış. Çok uzun yıllardır pazarlama akademisyenliği nedeniyle takip ettiğim Hocanın bu tarz bir kitap yazması kaçınılmazdı. Birilerinin çıkıp gerçekleri suratınıza çarpması gerekiyordu; o kişi Behçet Hocadan başkası olamazdı. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovacaklar elbette…
Kitap olaylara bambaşka açıdan bakıyor; Aslında tek olaya herkesin bir araya gelip baktığı taraftan değil de nasıl desem duvar düşünün onun diğer tarafından olaylara bakıyor. Kitabın eleşireceğim en önemli yönü belki okuru bu üslupla fazlaca kurban psikolojisine sokabilir, ama genel olarak belli olgunluğa gelmiş okurlar Behçet hocanın aslında tam olarak ne demek istediğini anlayacaklardır. Tabi okunan kitaptan kimin ne anladığı doğrudan yazarın sorunu değil bir az da okuyan kişinin geçmişi yaşadığı şeyler de yaklaşımına etki edecektir. Ben çok beğendim, acizane tavsiye ederim...
Vadettiği mesajları, zamanın kitap yayıncılığı trendlerine de uygun şekilde yalın dille ve sıkmadan veren tam bir “fiyat/performans” ürünü. Kitaba emek veren ekip, yarı akademik üslubu eğlenceli anlatımla uyumlu bir tempoda tutturabilmiş.
Muhtemelen okuyanlarda samimiyet hissettirmek için göz yumulmuş gibi duran yazım yanlışları vb. redaksiyonlar, kitabın yeni baskısı için iyi bir son okuma gerektiriyor. Lise seviyesinde okurlarını daha mutlu edebilir.
Bir arkadaşım hediye etti, öyle okudum. Başka bir arkadaşımın tanımladığı üzere: Lise seviyesinde herkese okutulması gereken bir kitap. 20'lerinin sonunda olan ve yazarı YouTube'dan takip etmeyen birisi olarak da sıkılmadan okudum, yazar yaşanmışlıklarını ve dertlerini güzel örneklendirmeler ve kendine has konuşma dili ile yazıya dökmüş. Kitabın içeriğini bir cümle ile anlatmak gerekirse de "çağdaş ve temel bir 'motivasyon ekonomisi' eleştirisi" diyebilirim. İyi okumalar
Beklentilerimi karşılayan bir kitaptı. Aslında yaşı daha küçük olan genç arkadaşlarımın okumasının çok daha faydalı ve gelecekleri açısından etkili olacağını düşünüyorum. Hocamın geçtiği yolların benzerinden ben de geçtim. Hocama göre az biraz daha şanslıymışım(30 kere elenmeden iş bulabildim). Gerçeklerle yüzleşmekten korkmayan tüm gençlerin okumasını tavsiye ederim.
This entire review has been hidden because of spoilers.
Her ne kadar kitap satış platformlarında "Kişisel Gelişim" kategorisi altında satılsa bile "Kişisel Gelişim" kitapları ile uzaktan yakından alakası yok. Hocamız kişisel gelişim kitaplarını tiye alarak duruşunu ortaya koyuyor.
Behçet hocam kendine has esprili dili ve kendi deneyimleri ile birlikte güzel bir kitap çıkarmış.