Avrupa Bilimler Akademisi'nin ve Amerikan Bilimler Akademisi'nin ilk Türk üyesi, Rus Bilimler Akademisi'ne Fuat Köprülü'den sonra seçilen ikinci Türk, Türkiye Bilimler Akademisi'nin en genç kurucu üyesi, TÜBİTAK Bilim Ödülü kazanan en genç bilim adamı...
İki şeref doktorası, Paris'te Collège de France'da profesörlük, ulusal ve uluslararası otuz bir adet şeref payesi ve ödül. Tüm bu nitelikleri şahsında toplayan Prof. Dr. A. M. Celâl Şengör halen İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü ile Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü'nde görevini sürdürmektedir. Dünyanın en saygın jeolog, bilim adamı ve üniversite hocalarından biri olmasının yanı sıra Prof. Şengör'ün en önemli özelliği hayata bir bütün olarak bilim çerçevesinden bakmasıdır. Bu anlamda kelimenin tam anlamıyla bir "akademisyen"dir.
Prof. Şengör'ün yirmi yılı aşkın süreyle çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanan yazıları ve farklı platformlarda yaptığı konuşmalarının metinleri elinizdeki kitapta bir araya getirilmiştir. Prof. Şengör bilimsel birikimini elbette yine başta bilim olmak üzere eğitim, tarih, arkeoloji, coğrafya, edebiyat, toplum ve kültür gibi pek çok alanda okurlarla paylaşıyor.
Türk jeolog ve profesör. 24 Mart 1955'te İstanbul'da doğdu. 1973 yılında Robert Kolej'i bitirdi. 1978'de State University of New York at Albany'den jeolog olarak mezun oldu ve aynı üniversiteden 1979'da yüksek lisansını bitirdi. 1981'de İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi, Genel Jeoloji kürsüsünde asistan olarak görev yapmaya başladı. 1982'de de State University of New York at Albany'den doktora aldı. 1984 yılında Londra Jeoloji Cemiyeti'nin Başkanlık Ödülü'nü, 1986'da TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü aldı. Aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalında doçent oldu. 1988'de Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesi'nden şeref bilim doktoru (Docteur ès sciences honoris causa) pâyesi aldı. Academia Europaea'ya 1990 yılında kabul edildi ve cemiyetin ilk Türk üyesi oldu. Aynı yıl Avusturya Jeoloji Servisi muhabir üyesi, 1991 yılında ise Avusturya Jeoloji Derneği şeref üyesi oldu. Yine 1991 yılında Kültür Bakanlığı'nın Bilgi Çağı Ödülünü kazandı. 1992 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalı'nda profesörlüğe yükseltildi. 1993 yılında Türkiye Bilimler Akademisi en genç kurucu üyesi oldu ve Akademi konseyine seçildi. Aynı yıl TÜBİTAK Bilim Kurulu üyesi oldu. 1994 yılında Rusya Doğa Bilimleri Akademisi üyeliğine, Fransız ve Amerikan jeoloji dernekleri şeref üyeliğine seçildi. Ayrıca kendisine Fransız Fizik Cemiyeti ve École Normale Supérieure Vakfı tarafından Rammal Madalyası verildi. Şengör 1997 yılında, Fransız Bilimler Akademisi tarafından yerbilimleri dalında büyük ödül (Lutaud Ödülü) ile taltif edildi. 1998 Mayıs ayı içerisinde Şengör, Collège de France'da misafir profesör olarak bir kürsü işgal etti. Burada "XIX. Yüzyılda Tektoniğin Gelişmesine Fransız Jeologlarının Katkısı" konulu bir ders verdi ve 28 Mayıs 1998'de Collège de France'ın madalyasını aldı. 1999'da Londra Jeoloji Cemiyeti kendisine Bigsby Madalyasını tevcih etti. 2000 yılının Nisan ayında Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Bilimler Akademisi yabancı üyeliğine seçilen ilk Türk oldu. Rus Bilimler Akademisi'ne Fuad Köprülü'den sonra seçilen ikinci Türktür.[2] Ayrıca 2013 yılında Leopoldina Doğa Araştırıcıları Akademisi üyeliğine seçilmiştir.[3] Şengör, jeolojide bilhassa yapısal yerbilim ve tektonik dallarındaki çalışmaları ile ün yapmıştır. Şerit kıtaların dağ kuşaklarının yapısına etkisini ortaya koymuş ve Kimmer Kıtası adını verdiği bir şerit kıta keşfetmiştir. Orta Asya’nın jeolojik yapısını ortaya çıkarmış, Kıta-kıta çarpışmasının ön ülkeleri nasıl etkilediği meselesini çözmüştür. Yücel Yılmaz ile birlikte, Levha tektoniği içinde Türkiye'nin yerini değerlendiren ve atıf klasiği haline gelen bir makale yazmıştır.[4] Jeoloji ve tektonik konularında 6 kitap, 175 bilimsel makale, 137 tebliğ özeti, pek çok popüler bilim makalesi, tarih ve felsefe ile ilgili de iki kitap ve 300’e yakın deneme yazısı yayınlamıştır. 86 ülkenin Bilimler Akademisine üye olan Şengör'ün yayınlanmış 1826 makalesi vardır ve bu makalelere 12658 atıf yapılmıştır. Bunların 1997-1998 yılları arasında Cumhuriyet Bilim Teknik dergisindeki "Zümrütten Akisler" köşesinde çıkmış olanları Yapı Kredi Yayınları tarafından 1999'da "Zümrütnâme" başlığı altında kitaplaştırılmıştır. Fransa, İngiltere, Avustarya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde misafir öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunan Şengör, Collège de France dışında İngiltere'de Oxford (Royal Society Araştırıcı bursuyla), ABD'de California Institute of Technology (Moore Distinguished Scholar olarak) ve Avusturya'da Salzburg Lodron-Paris Üniversitesi'nde misafir profesörlük yapmıştır. Şengör ayrıca pek çok uluslararası dergide editör, yardımcı editör ve yayın kurulu üyeliği yapmıştır ve yapmaktadır.
Celâl Şengör çok sevdiğim bir bilim insanı. Sadece bilimsel uğraşıyla kendisini sınırlandırmayıp birçok alanda yetkinliğe sahip olması kendisini epey önemli kılıyor. Fildişi kulesinde inzivaya çekilmektense bilimi halka öğretmeye ve sevdirmeye çabalaması ise bir o kadar takdir edilesi.
Bu kitap ise Şengör’ün makalelerinden oluşuyor. Bilim tarihinden, popüler bilim yazılarına, eğitimle alakalı bölümlerden, anı niteliği taşıyan yazılara kadar her şey var. Özellikle bilim tarihi kısmındaki alıştığımız Şengör kesinliğini okumak pek zevkliydi. Kendisinin sıkı bir “eleştirel akılcı” olduğunu biliyoruz zaten ve her fırsatta bunu dile getiriyor, haklı da çünkü çok önemli bir fikir. Ama belli sebeplerden ötürü Feyerabend ve Habermas’ı akıl ve bilim düşmanı olarak göstermesi de üzdü doğrusu. Feyerabend’in yanında Kuhn veya Lakatos’un da bilim tarihine katkıları ne kadar görmezden gelinemese de, Şengör akılcılığı pek bir sevdiğinden dolayı, akılcı olmayanlara pek sert davranıyor. Feyerabend’in dediği gibi, akılcılık geleneklerin hakemi değildir, kendisi de bir çeşit gelenektir ve iyi veya kötü olmamasına karşın sadece vardır.
En son Arthur Holmes madalyası için verdiği dersi izlemiş ve bayağı gururlanmıştım. Bilimsel meziyetleri kadar karakteriyle de sevilmeyi bir o kadar hak eden birisi. Bizim ülkede ise ecnebi ülkesindekiler kadar seviliyor mu gerçekten merak ediyorum. Bizim insanımız neye önce bakacağını bilmediğinden dolayı, Şengör’ün ismini duyunca “militarist budala” diye yapıştırıyor. Doğrusu, kendisinin militarist olduğu görüşüne katılıyorum ama bunun sonrası o kişiyle dalga geçmek olmamalı, hele böyle insanlara budala demeden önce iki kere düşünmeli. Tabii bu tarz insanların kutsal olması gerektiğini savunmuyorum, eleştirilmeli ama doğru ve eğriyi iyi görmeli ve açıkça izah edebilmeli.
Her atladığımız çağda, o çağın düşünce akımlarını, bilimini geride bırakıyoruz artık, dünyanın işleyişi bu hâli aldı. Newton mekaniği tanrısal boyuttayken şu an için çok da mühim bir şey değil bizler için, Marx döneminin en parlak zekâsıyken şu an kendimizi tamamen emanet edemeyiz onun görüşlerine, Anaksimenes’in fikirlerini bir lise talebesi bile yürütebilir şimdilerde. Ama Şengör’ün de ara ara değindiği gibi, tüm bu felsefi ve bilimsel önem taşıyan fikirlerin zincirin birer halkası olduğunu unutmamak. Bir teori ölüp yerine yenisi geldiğinde, ölen teori hiçbir zaman çöpe gitmeyip hayatını bir halka olarak sürdürmeye devam eder.
Bu kitabı, içindeki makaleleri pek sevdim. Elbette Şengör’le hemfikir olmadığım birçok yön var ama bunları konuşmanın yeri burası değil bence. Bir popüler bilim kitabı okumaya karar verdiğiniz zaman bence bu kitabı ön sıralara çekebilirsiniz, içerdiği şeyler birçok kitaptan daha da zengin.
Bu kitabı okurken de opera ve caz en iyi gidiyor bence. Olur da bir gün okursanız bu kitabı, aşağıdaki albüm aklınızda kalsın.
"Ben kendi adıma Sedat Bey (Alp) ve iki arkadaşından (Ekrem Akurgal ve İhsan Ketin) özellikle şunları öğrendim: 1) Bilim metres kabul etmez. Tüm yaşamın bilim olmayacaksa bilim yapmaya heveslenme. 2) Bilim yapmamak için bahane olamaz. Bilim yapmak için 'içinde bulunduğun vaziyeti ahval ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu ahval ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.' 3) 'Bize göre bilim' olmaz. Bilim, ancak uluslararası uygar standartlarda yapılıp, uluslararası bilgi düzeyine katkı sağlıyorsa bilimdir. Gerisi kendini aldatmadır. 4) Bilim yaparken her şeyi ama her şeyi sorgulamaya hazır ol. Yoksa hiç başlama. 5) Bilimi bilim için değil de ikbal için yapıyorsan, sonun hüsrandır. 6) Bilimi adam gibi yapıyorsan, o en kısa zamanda dünyanın malı olur. Bu, sonuçlarını en önemli bilimsel dergide yayınlasan da, mahalle gazetesinde yayınlasan da genellikle değişmez. (Bunun en güzel bir diğer örneği de Fuat Köprülü'dür). 'Biz çok iyi bilin yapıyoruz ama dünyaya ulaştıramıyoruz.' züğürt tesellisinden ibarettir. 7) Aptalla tartışma; dışarıdan bakan farkı anlamayabilir." (s. 682-683)
Celal Şengör'ün yazılarının bir derlemesi olan bu kitap bilim ve felsefe alanında harika tespitlerle dolu. Son zamanlarda talihsiz açıklamalarıyla gündeme gelen Celal Şengör'ün aslında ne kadar derin bir bilgi birikimine sahip olduğunu görüyorsunuz. Her ne kadar onun takipçileri için - genel olarak- bilindik şeyler olsa da okunmaya değer bir eser.
Kitabı okurken çok şey öğrendim. Anaksagoras'la, Popper'la tanıştım ve Atatürk'ün düşünce dünyasını daha iyi anlayabilmek için bana yol gösterdi. Aynı zamanda bir süreliğine Celal Şengör gibi bir aydının penceresinden dünyaya bakmak gibi bir fırsat yakalamış oldum. Bu kitap kalın gözükse de 7 tane küçük kitaptan oluşuyor, ve her biri size başka bi alanda yeni şeyler öğrenmek için kapılar açıyor, adeta ilk adımınızı atmanızı sağlıyor.
İlgi alanı geniş bir entellektüelin farklı konulara dokunduğu , bu alanlardan tadımlık bilgiler, anektodlar, hatıralar sunduğu kitabın ilk yarısı , bu tadımlıklar açısından daha zengin. İkinci bölüm konuşmalar ve başka yerlerde yayınlanmış yazılardan oluşunca , tekrarlar kaçınılmaz oluyor. Konuşlanmalarını da dinleyenler için , o sohbetlerin devamı gibi. Her halükarda bilim aşkına , meraka ve çalışmaya hayranlık uyandıran bir içeriğe sahip.
Kitap isminin karşılığını layıkıyla veriyor onu garanti edebilirim. Biraz bilim tarihi, biraz felsefe tarihi, biraz jeoloji... Bu birazlar bilimsel bir çizgiden uzaklaşmamak kaydıyla uzayıp gidiyor. Eleştirel ve sorgulayıcı bir bakış açısı yakalamak için Bilgiyle Sohbet bizler için doğru bir kitap diye düşünüyorum.
Çok üzgünüm. Böyle bir olay yaşandığı için. Öncelikle kendi bilgilerimi paylaşmak istiyorum. Saniye, Celal Şengör'ün deyimiyle bir "gürcü kızı". Yanlış hatırlamıyorsam önce biyoloji okuyor sonrasında omurgalı paleontolojisi çalışmak istiyor ancak jeoloji bilgisinin yetersiz olmasıyla soluğu itü'de alıyor. Bu dönemde çat diye yurt dışına dil öğrenmeye gittiği için teknik üniversite kaydını siliyor. Af ile itü'ye geri döndüğünde ise 1 yılda tez (veya makale şimdi hatırlayamadım) yazması gerekiyor. Celal Şengör'ün gözüne çarpıyor bu durum. Rektöre danıştığında rektör "aman hocam al başımızdan bu kızı" gibi bir şey söylüyor. Saniye artık 30 yaşındadır ve bu bir yılda eşiyle beraber Celal Şengör'ün evinde kalırlar. Sonunda ise Amerika'da kitap olarak basılan bir makale ortaya çıkıyor. Bildiğim kadarıyla şu an Afrika'da bir üniversitede çalışıyor.
Yorumumu katmadan bildiklerimi aktarmaya çalıştım. Ayrıca kimse bir insanın izni dışında ona dokunma, vurma, tokat atma hakkına sahip değildir. Sonuç olarak, Celal Şengör suçludur.
Affınıza sığınarak söylemeliyim ki Celal Şengör'ün bilim aşkına imrenmeden de duramıyorum. Bu kitap da onun gazatelerde ve dergilerde yayımlanan yazılarının toplamıdır. Okumanızı öneririm.
"Peki neden Türkiye'de yaşamaya devam ediyorsun diye soracaksınız. Çünkü benim hissi vatanım Türkiye. Türkiye'nin topoğrafyasını, insanlarını, yemeklerini velhasıl her şeyini her şeyden çok seviyorum. Bunun nedeni ise tamamen duygusal bir aidiyet hissi. Ben Türkiye'ye ait olduğum düşüncesi ile büyümüşüm. Mesela köfteci Hasan Ağabey'siz, Atatürk'süz, İstanbul'suz vs. bir yaşamı düşünmek bile mümkün gelmiyor adeta. Ama Türkçe düşünmem maalesef bu tür konuları pek aşamıyor. Türkçe dil olarak fakir veya güçsüz olduğundan değil. Türkçede benim ilgi alanımda okunacak eser ve konuşulacak insan kıtlığı olduğundan."(Jeoloji otlarını İngilizce almasına dair açıklaması)
Notlar: *Bacon duyularımızı, Kant aklımızı, Descartes tanrıların bizi dosdoğru bilgiye ulaştıracağını düşünüyordu. Michaelson-Morley deneyi ile hepsi yanıldı. Tek gerçek olasılıktı. *Popper der ki, bilim yanlışlanarak gider. Tümevarımın kesinliği için sonsuz gözlem gerekir ki bu imkansızdır. Bilim, "İfadeleri gözleme dayanılarak çürütülebilen tüm uğraşlardır." Bilim tanımı, Konrad Lorenz'in sandığı aksine sınırlanmalıdır. Gerçek ve zırvanın ayırdı için. Öncelikle evren bizi sınırlar ve bu sınırların varlığını fark etmek ancak bilimle olur. haliyle bilim tanımı da evrenle uyum içinde olması için sınırlandırılmalıdır. Yoksa dua ile depremden mi korunalım Sayın Lorenz? "Yalnızca bilim tarihini(bilimsel problemlerin tarihsel gelişimi) anlamış biri bilimi anlayabilir. ve yalnızca bilimi(bilimsel problemleri) anlamış biri bilim tarihini anlayabilir." *Bilgi, herhangi bir nesne ve/veya sürecin gözlemcinin ilgisini çeken özellikleri arasında ulaşılabilir olanlardan kodlanabilenlerin tamamıdır. Werner Heisenberg (1901-1976)'in 1925 yılında yayımladığı belirsizlik ilkesine göre her bilgiye ulaşamayız. Alman astronom Johannes Kepler(1571-1630), Isaac Newton'ın bilgilerinin çoğuna sahip olduğu halde calculusu bilmediğinden kodlayamadı. *Toros, dağ demektir(eski arameik dilinde tûr) *Paradigma yunanca model demek. *"Tarih ve Fizik sonlu bilgilerden (tikel gözlem) yola çıkarak genel kurallara varmayı hedefler." *Bilimcinin tek amacı doğayı anlamaktır. Bilim kendisinden başka efendi tanımaz, fakat kimseye efendilik etmek iddiasında da değildir. *Katolik kilisesi vücudun evrimle, ruhun tanrının kudretiyle yaratıldığını kabul etmektedir. *Jeoloji'nin 3 sorunu: Su temini, enerji, çevre *Eğitim ve araştırma aynı anda var olmamıştır tarihte. Çünkü eğitim dedikleri ezber anlayış araştırmayı yok etmektedir. Bunun için eğitimin sorgulayıcı olması gerek. *Bilimsel yöntem: Problemin saptanması Problemin çözümü için varsayımlar uydurulması Varsayımın çıkarımlarının gözlemle denetlenmesi Gözlemle çelişiyorsa varsayımın terkedilmesi Genişlemiş gözlem temeliyle uyumlu yeni bir varsayımın uydurulması Yeni varsayımın çıkarımlarının gözlemle denetlenmesi *Demokrasilerde karar veren çoğunluk kendini geliştirmemişse karar verimli bir şekilde alınamaz(ilerici değildir güruhlar manipülasyona açıktır). Aynı zamanda acil durumlarda karar alımı güçleşir. veya amerikadaki gibi sağlık sektörlerinin düzeltilmesi zorlaşır. karar hakkına sahip birçok etmen bunu engeller(ilaç şirketleri, hastaneler, sigorta şirketleri, cahil halk)
Türk halkı, kendisini eğitip kendi zenginliğini kendisinin üretmesini tercih etmek yerine, borç alarak zenginleşmeyi tercih etmiştir. Onun için ona borç verenler, bu borç karşılığında bilgisizliğini de muhafaza etmesini kaçınılmaz kılıcak şartlarla borçları vermeye devam etmişlerdir… Türk halkı da konforu medeniyetle karıştırarak, artan konforunu, arttığını sandığı medeniyet seviyesinin bir sonucu zannetmiştir… Eleştiriden korkmak, korkanın esas arzusunun gerçeğe ulaşmak değil, etrafındakilere hükmetmek olduğunu gösterir. Eleştiriden korkanın tek ilgisi etkileyebildiği veya etkiliyebileceğini düşündüğü insan topluluğudur… En sağlam bilgi kaynağı annedir. Çok özel haller dışında anne çocuğunu aldatmaz… İslamda bilimi öldüren cahil yobazlar değil, tam tersine son derece iyi yetişmiş ve fevkalade zeki felsefecilerdir… Descartes tanrıyı bir saatçiye benzetiyordu. Mükemmel bir saati yapıp kurduktan sonra artık saatçiye saatle ilgilenmeye ihtiyaç duymazdı. İnsanın görevi tanrıya inancı sürdürürken, bu kainatın yasalarını öğrenip ona göre yaşamaktı… Karl Popper’a göre bilim; İfadeleri gözleme dayanılarak çürütülebilen tüm uğraşlardır… Dinler ne yapar? İnsana öteki tarafta sonsuz yaşam ve bitmeyen mutluluk vaat eder. Peki bunlar, hele ölümsüzlük, Tanrı’nın özellikleri değil midir? İnsan insanlığından korktuğu için aslında kendini Tanrılaştırmaya özenmektedir, icat ettiği dinler marifetiyle. Nietzsche bu yalana katlanamaz ve Tanrı’nın ölümünü ilan eder… Doğada bizler nelerin doğru olduğundan ziyade hangi fikirlerin yanlış olduğunu bilebiliriz… Henri Bergson, bilimsel mantığın tek başına dünyayı anlamaya yetmiyeceğini, bunun yanında sezginin de önemli olduğunu vurguluyor, bilimin tespit ettiği ölçülebilen zamanın parçalı ve süresiz olduğunu, yaşanan ve süren zamanın ise ancak insan aklı tarafından sezgiyle kavranabileceğini iddia ediyordu… Herkesin küçük küçük köşelerini dönerek, koca bir çıkmaza saplandığı umarsızlık düzeninin temelindeki kurnazlığın özü olan ahmaklık, takdir-i ilahi değildir…
Okuduktan sonra gelen zihinsel yorgunluktan dolayı rahatlamak için beni Harry Potter serisine başlatan bilimsel kitap. Zaman zaman bazı konularda, benim de hoşuma gitmeyen yanlış fikirlere sahip olsa da; şu an ülkemizde yaşayan en kaliteli bilim insanlarından birisidir Celal Şengör. Diğer kaliteli bilim insanı İlber Ortaylı ile de yakın arkadaştır zaten.
Celal Şengör'ün bu kitabı aslında özellikle yazılmış bir kitap değil. Dergi, gazete ve diğer bilim yayımlarındaki makale ve kısa yazılarının birleştirilip tek kitap haline getirilmiş hali. Bundan dolayı tek konuya sıkışıp kalınmamış kitapta. Evrimden teknolojiye, depremlerden bilim tarihine, siyasetten dine kadar her konuyla ilgili makaleler var.
Bu bahsettiğim makaleler arasında hoşunuza gidenler olacak, gitmeyenler olacak ama yine de kapsadığı konu yelpazesi ve size öğreteceği şeyler için bilim merakı olan herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
celal şengör'ün teke tek programında olduğu bölümleri çoğunu izledim. Kitapta bazı sayfalarında çoğunda söylediği bilgiler yazıyordu bazı bilgilere aşinaydım.Yoğun bir bilgi içeren kitap bence her insanın okuması gerek.Yorumların çoğunda da dendiği gibi bazı sayfalar ve bilgiler tekrara düşüyor ama onun dışında kusuru olduğunu düşünmüyorum .Yoğun bir bilgi içerdiği için sindire sindire okunmalı. Bahsettiği her konudaki bilgiyi ve kişileri araştırıp bakarsanız çok bilgi alacağınızı ve belirli sayfalarda kullandığı kaynakları araştırıp bakabilirsiniz . 1 kez okunup geçilmemesi gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Daha önce Celal Şengör okuduysanız tekrara düşebilirsiniz. Kitap Celal Şengör'ün farklı zamanlarda yazdığı gazete/dergi yazılarından oluştuğu için kendi içinde de tekrara düştüğü oluyor. Bazı yazıları ise (özellikle jeoloji konusunda) çok spesifik bilgiler içerdiği için şahsen atlamak zorunda kaldım.
Son zamanlardaki popülerliğine rağmen hala kendisiyle bir tanışıklığınız olmadıysa Celal Şengör ile ilk tanışmanızı bu kitap ile yapabilirsiniz.
Özellikle bilim tarihi ve ülkemizdeki bilim eğitimi gibi konularda okuma yapanların ilgisini çekebilecek bir eser. Celal hocanın çeşitli dergilerde yayınlanan yazıları yedi başlık altında sınıflandırılmış ve okuyucuya sunulmuş. Sınıflandırma yapılırken yazılar olduğu gibi aktarıldığı ve üzerinde güncelleme yapılmadığı için zaman zaman kitabın tekrara düştüğü kısımlar olabiliyor. Ancak bu durum için konuların daha iyi anlaşılmasını sağlıyor diyebilirim.
Celal Şengör'ün makalelerinden oluşan bu eseri okumak bir yola çıkmak gibiydi. Yolda Anaksimandros , Car Jung, Popper, Mustafa Kemal Atatürk, Fuad Köprülü ve nice tarihe iz bırakmış büyük düşünür ve bilim insanları ile karşılaştım. Okuması keyifli ve her sayfasında yeni şeyler öğrenmiş olduğum bir kitaptı.
Başarılı bir bilim adamının bilime olan ilgisi ve merakını yansıttığı her makalesinde ve kurduğu her cümlede görmek gerçekten de çok önemli ve bu kitapta birçok makalesi birlikte bir sıra içinde okuma fırsatı elde ediyorsunuz.
Uzun bir kitap olmasına rağmen akıcı bir şekilde hızlıca okunabilecek ve bilim ile ilgilenmek isteyenlerin gözünü açabilecek bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Celal hocamızı yakından takip eden biriyim,kitabı büyük hevesle almıştım ama açıkçası kitap çok zor okunuyor.Yarıda bırakmak zorunda kaldım.Sıkıldığım için.Birleştirilmiş makalelerden oluşmakta,bilim kültürüyle çok yakından ilgisi olmayanların okumasını önermem.
Açıkçası büyük hayal kırıklığı. 792 sayfa Celal Bey'in başka bilim insanlarına cevaplarını okumak çok sıkıcıydı, ilim irfan adına bana hiçbir şey katmadı.
This was a quick and a great read. At first the number of pages was intimidating but it is written like a conversation style, went quick. Çok keyifli bir okumaydi.
Bazı yerlerde ilgimi çekmeyen konulardan kaynaklı sıkılsam da genel çoğunlukla çok akıcı ilerleyen ve ufkumu genişleten bir kitap. Gerek bilimin felsefi yanı ile ilgili gerek tarih ile ilgili bölümleri çok büyük zevkle okudum. Her türlü kaynağın da verilmiş olması ayrıca önemli.
Şengör hocamızın bilime verdiği önemi hepimizin tarafından bilinmektedir. Bu kitapta hocamızın birkaç makalelerden oluşup bize akılcı eleştirel düşüncenin insanlara ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Thales ile Anaksimandros, bu iki isimle sık sık karşılaşacaksınız sıra bunlara hayran olan Celal hocamız, doğa bilimlerinin önderleri olarak kabul ediyordur, özellikle Sokrates gibi birtakım metafizikçilerin getirmiş olduğu inanç sisteminden sonra doğa bilimlerin düşünmeyi ve gerçeği bulmak yerine bazı gurunun arkasına gelmeyi tercih eden bazı insanların stigmatize edildiğini sıkça bahsetmektedir. Kitabın bir tek 'olumsuz' bir yani -belki ben jeolog olmadığımdan kaynaklanıyor- yer bilimlerine değindiği zaman eserin akıcılığından kopmamdı. Diğer taraftan Türkiye'nin bu yana yaşanan birtakım dalgalanmaların yüzünden insanların bilimden uzaklaştığını anlatmaktadır ve ne yazık ki sene 2024 oldu ve bazı makalelerin tarihi 1998 gibi seneler gösterse de bu sıkıntıların devam ettiğini görmekteyiz. Gelenek, din ve kör ideolojilerin olumsuz etkisine değen Celal hocamız, kendi kalemiyle iç dünyasından bizlere sızlayan, gerçeğe aç olan bir insan olarak yapmış olduğu bütün çabaları anlatmaktadır; bu konuda özellikle sizlere 'Defter Tutma Önemi' bölümdeki hocamızın cana yakın ve o mahrem merakını dikkatlice okumanızı tavsiye ediyorum... sürekli araştıran, en ince detaya inen ve dünyayı her anlamda çözmeyi çalışan bir insan görebileceksiniz. Celal hocamızın anlaşılmayan bir hazine olduğu daha iyi anladım ama, maalesef kör körüne geleneğe ve hurafelere bağlı olan bu millete fazla gelir.
Hem kitabın fizibilitesi hem maliyet açısından uygunlugu hem de içeriği gayet doyurucu. İçerisinde Celal Sengor'ün Türk eğitim sisteminden Troia kazılarina, evrimden jeofiziğe pek çok bilimsel yazısının derlemesini görüyoruz. Bilim okur yazarlığı açısından onur verici bir eser.