Faust, Dan Quijote, Don Juan, Robinson Crusoe Özgün hikâyelere bakıldığında, Faust, Don Quijote ve Don Juan karakterlerinin nihai kaderleri, kendi dönemlerinin bireycilik karşıtlığını yansıtmaktadır: Faust ve Don Juan, cehennem ateşinde kavrulmakla cezalandırılırken, Don Quijote elaleme maskara olacaktır. Bu üçü, bireyciliğin ilerici dürtüsünü temsil etmektedir; ki bu dürtü, toplumun onaylamayışı yüzünden, bireyciliği baskı altına sokmuştu. Aradan geçen yüzyılın ardından bu kez de Defoe’nun Robinson Crusoe’su bireyi daha çok öne çıkartacaktı; gerçi o da Crusoe’nun yalnızlığının, aslında babasına karşı geldiği için bir ceza olduğunu söylüyordu.
Ian Watt bu kitapta, çağdaş dünyanın dört mitini irdeliyor; bu mitlerin hepsi XVI. ila XVIII. yüzyılda yaratılmıştır, yani tarihsel bakımdan yeni olan bir toplumun seçkin eserleridir. Watt, Faust (1587), Don Quijote (1605) ve Don Juan’ın (yaklaşık 1620) özgün hikâyelerinin, bu üç karakteri hiç pohpohlamadığını söylerken, bir yandan da, iki yüzyıl sonra ortaya çıkan Romantik dönemde, bu karakterlerin takdire şayan kişiler, hatta kahraman olarak nasıl yeniden yaratıldığını gösteriyor. Robinson Crusoe (1719) ise dinî, ekonomik ve toplumsal yeni tutumların temsilcisi olarak görülüyor.
Söz konusu bu dört mit de, çoğunlukla büyük yazarlar (Rousseau, Goethe, Byron, Dostoyevski) tarafından dönüştürülmüş ve bu yazarların bireyciliği öne çıkarmasıyla birlikte tüm dünyada daha çok talep görmeye başlamış; böylece bu ibret masalları, halk arasında rağbet gören seküler mitlere dönüşmüştü. Bu değişikliğin sebebi kısmen bireyciliğin kültürel ve siyasi ürün haline gelmesidir, fakat mitin kendisinin bir kavrama dönüşüp, insanları yönlendirme becerisine kavuşması da aynı derecede önemli bir sebeptir. Günümüzde bu dört mit şahsiyeti itibarlarını korumakta; ancak kitlesel eğlence endüstrisi (radyo, televizyon, filmler) zaman ve etki bakımından bunlara epey rakip doğurduğu için güçleri de azalmaktadır.
Bu dört şahsiyet, modern dönemin bireycilik sorunlarını göz önüne sermektedir: yalnızlık, narsisizm, benlik ile toplum çatışması. Bunlardan hiçbiri ne evlidir ne de kadınlarla uzun süreli ilişkiler yaşar; en yakın arkadaşlarıysa erkek uşaklarıdır. Mefistofeles, Sancho Panza, Catalinon ve Cuma, kendi ikincil rollerine sonuna kadar sadık kalıp bu durumdan hiç yakınmaz, yani kusursuz bir uşak gibi davranırlar. Bu da bize o dört şahsiyetin benmerkezci olduğunu gösteriyor. Her biri, kim olması gerektiğine dair kendi görüşünün peşinden giderken, aklımıza bir kahraman olarak kendi kişiliğine ve ideallerini yansıttığı topluma dair ciddi sorular ortaya koymaktalar.
Ian Watt was an English literary critic, literary historian and professor of English at Stanford University. His The Rise of the Novel: Studies in Defoe, Richardson and Fielding is an important work in the history of the genre.
Ian Watt'ın yazdığı "Modern Bireyciliğin Mitleri" kitabının kapsamı arka kapak yazısında çok başarılı bir şekilde özetlenmiş. Kısaca anlatacak olursam; Faust, Don Quijote, Don Juan, Robinson Crusoe hikayelerinden yola çıkan yazar - ki kendisi bunlara modern mit gözüyle bakıyor - bireyciliğin 16. yüzyıldan itibaren gelişimini dini, psikolojik, sosyolojik ve siyasal çözümlemeler eşliğinde anlatıyor. Kapsam seçilen hikayelerden anlaşılacağı üzere Batı uygarlığı.
Benim açımdan yine oldukça öğretici bir okuma oldu. Öncelikle bu dört modern mit hakkında ne kadar az bilgiye sahip olduğumu gördüm. Dört mitin orijinal çıkış yeri, modern uyarlamalarına kaynaklık eden metinler, yazıldıkları dönemdeki tarihi/dini/sosyal bağlam, yazarların hayatlarının ve kişisel görüşlerinin metinlere yansıması gibi hususlar ayrıntılı şekilde yer alıyor kitapta. Bu metinler açısından Hristiyanlık dini büyük bir önem teşkil ediyor. Yazar bu açıdan metinlerle bağlantılı şekilde bilgilendirici açıklamalarda bulunmuş. Dinler tarihi konusunda ne kadar eksik olduğumu anladım.
Modern mit konusu 20. yüzyıla da bağlanmış fakat bu bölüm oldukça kısaydı. Yazarın modern çağ insanı ile ilgili dikkat çekici tespitleri var. Keşke daha geniş yazılsaydı. Yayıncının notundan anladığım kadarıyla Ian Watt hastalığı sebebiyle kitabın tamamlanması için acele etmek zorunda kalmış.
Edebiyat çalışmaları okumayı seven herkese tavsiye edebileceğim bir kitap. Ian Watt'ın yine çokça atıf yapılan kitabı Romanın Yükselişi de okuma listemde. Öne çekip bir an önce ele almak istiyorum.
Alıntı;
Pek çok kültür, üstelik sadece ilkel kültürler değil, başarılı yalancıları ve hilecileri yüceltmiştir; Odysseus Yunan kültüründen ünlü bir örnektir. İnsana, sadece ailesi veya kabilesi içinde adil davranmayı dayatan kabile kavramının aksine, doğruluğu evrensel bir yükümlülük haline getiren şeyin, Hıristiyan ve özellikle de Protestan gelenek olduğu görülüyor.
Sem exagero, fiquei alguns anos lendo esse livro. A cada obra estudada pelo autor - Fausto, Dom Quixote, Dom Juan e Robinson Crusoé - voltava ao livro e lia o capítulo referente a cada personagem. Obviamente, ele poderia ter escolhido alguns outros - talvez Hamlet seja a ausência mais sentida - mas os 4 personagens escritos surgiram entre fins do século XVI - Fausto (1587), passando pelo início do século seguinte - Dom Quixote (1605) e Dom Juan (1620) - até chegar ao início do século XVIII - Robinson Crusoé (1710). É um espetáculo de erudição ao encontrar personagens que significam a busca de um caminho próprio que não seja aquele determinado por outros. Claro que cada um deles paga o preço da liberdade e enfrentam as questões típicas do homem moderno: solidão, narcisismo, conflitos com a sociedade. E são mitos por que expressam, mesmo que isso tenha sido algo inconsciente para seus autores, a simbologia de uma mudança no mundo e, mais ainda, os valores que uma sociedade tem em determinado momento. Enfim, altamente informativo, inteligente, bem articulado.
“Faust, Don Quijote ve Don Juan'ın ayırt edici özellikleri, içlerinde Rönesans'ın ilerici ve bireyci dürtülerini taşımalarıdır; üçü de başkalarına aldırmaksızın kendi yolundan gitmek istemektedir. Fakat kendilerini Karşı Reform güçleriyle hem ideolojik hem de siyasi olarak ters düşmüş bulur ve bu suçtan ötürü cezalandırılırlar. Elbette, günahkarlar her zaman azizlerden daha ilginçtir. Robinson Crusoe 'yu ise Karşı-Reform döneminin ar dından ortaya çıkan yeni iktisadi, dini ve toplumsal tu tumları diline dolamış hünerli bir hatip gibi görebiliriz; ayrıca bireyciliğin gelişmesi bağlamında, daha geç bir ta rihte -1719'da- yazılmış olması, kitabın genel savını güçlendiriyor.“ Çok ilgi çekici ve aydınlatıcıydı. Edebiyatla ilgiliyseniz çok seveceksiniz.
Watt is making an argument by juxtaposition, but I think it works in this case. My only issues are that I wish he had looked at change over time more historically and that I wish he had included more works that depict the "new myth" in the eighteenth century outside of Robinson Crusoe.
Chiaro, utile, puntuale e molto abile sul piano del confronto intertestuale. E poi è breve!!!! Avrebbe potuto essere un mattone ultra retorico, riesce a essere abbastanza schematico e fa pochi zoom intelligenti sui passi fondamentali. Essenziale ed efficace