Müzik seti, girişte, hemen solda durur. Yanında dizi dizi, artık kimsenin rağbet etmediği otuzüçlük plaklar, kırkbeşlikler. Sonra kasetler, CD'ler. Onlara dokunamam. Hele plaklara, hiç. Acımasızca geçmişi anımsatacaklardır; annelerimizi, babalarımızı, yitirdiklerimizi. Yüzlerini artık silik soluk hatırladığımız, seslerinin tınısını çoktan unuttuğumuz insanları. Gitgide çoğalan yalnızlığımızı. Kimsesizliğimizi. Edebiyatımıza ilk kitabı Yanlış Hikâyeler'le giren Kadri Öztopçu'ya göre başlı başına birer belleğe dönüşmüş nesnelerle anı parçaları arasında pek fark yoktur. Öykücü anlık olaylardan, ses ve görüntülerden olduğu kadar insan yaşamında yer etmiş nesnelerden de yola çıkabilir. Yanlış Hikâyeler, yaşadığımız kentleri, odaları, tanıdığımız kadınlarla erkekleri, görüp geçirdiğimiz mutlu saatlerle acıları son derece yalın ve kıvrak bir dille anlatıyor.
1954’te Samsun’da doğan Kadri Öztopçu, yazmaya şiirle başladı. İlk şiirleri 1973-1980 yılları arasında Yeni Adımlar, Güney, Türkiye Yazıları gibi dergilerde yayımlandı. Reklam yazarlığı yaptı. Halen İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Öztopçu’nun son yıllardaki şiirleri Şiiratı ve Adam Sanat, öyküleriyse Adam Öykü ve NotosÖykü (daha sonra Notos) dergilerinde yer aldı. Yanlış Hikâyeler (2006) adı altında topladığı öykülerinde, süzülmüş yaşam deneyimi ve olgun anlatım diliyle kısa sürede ilgi çekti. Çarpık kentleşmenin doğaya ve insana yaptıklarını destanlaştıran Saklıköy’ün Kuşçusu, yazarın ilk gençlik kitabı. Son öykülerini topladığı Kuş Oltası (2009) adlı kitabı, 2010’da öykü dalında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü kazandı.