Eskiden beri Uygurlar işkenceye maruz kaldılar ve yabancıların boyunduruğu altında yaşamaya mahkum edildiler. Her zaman zulüm ve ölümle yüz yüzeydik. Ben, bugün benim savaştığımdan çok daha uzun süre, özgürlüğü ve bağımsızlığı için savaşan bir bölgeden geldim. Ama bugüne kadar dünya Uygurlar hakkında çok az şey biliyordu. Ben, ekonomik, kültürel ve dini özerklikten mahrum bırakılmış, dünyadaki 20 milyon Uygur adına konuşuyorum ve onlar için savaşıyorum. Ben tüm Uygurların anası olmak istiyorum, onların dertlerine deva, gözyaşlarını silen bir mendil ve onları yağmurdan koruyan bir sığınak olmak istiyorum. Benim adım Rabia Kadir.
'Erdemli, akıllı, güzel, güçlü, cesur ve korkusuz. Özellikle korkusuz... Onun bu etkileyici hayatı şimdi Uygur halkının bir efsanesi olmuştur.'
-The New York Times-
'Uygurlar için sesini yükseltiyor: Ateşi alıyor içine... Bu kitabın yüreği Çin istismarının acımasız tekrarı ve Çin'in Uygur halkı ile ilgili sorunlu tarihi hakkında Çin'in resmi anlatımına doğrudan bir itirazdır... Kitap Bayan Kadir'in hikayesinin gücünü taşıyor; çocuk mültecilerden fakir ev hanımlarına, zengin işadamlarından ve yüksek memurlardan politik tusaklara ve sürgündekilere kadar.'
-The Economist-
'Kesinlikle okunmalı... Kadir Tibet'in Dalai Lama'sı gibi. Etkileyici bir otobiyografi. Çelik kadın Çin'e karşı savaşıyor.'
-The Australian-
'Tarihin dönüm noktalarında cesur ve dürüst bir adam veya kadın dünyanın gözü önünde tüm bir halkın temsilcisi olarak yükselir. Uygur halkı için bu Rabia Kadir'dir.'
-ABD Meclis Üyesi, Chris Smith-
'Bayan Kadir, tüm dürüstlüğüyle enerjik bir lider olduğu kadar alçakgönüllüdür de. Uygur halkı için yürüttüğü mücadelede her türlü saygıyı hak etmektedir.'
Dünya üzerinde, yıllara meydan okuyan, sevgi ve yardımlaşma üzerine kurulu gelenekleriyle islamı özümseyerek, dinlerini bir Arap'tan ziyade tam bir #Türk gibi yaşayan 20 milyon #Uygur bulunmaktadır. 1949 yılından beri Çin esaretinde bulunan #DoğuTürkistan Bölgesinde yaşayan Uygurlar, etnik temizlik programı ile günden güne azınlık haline getirilmiş ve bölgede bulunan dünyanın 2. büyük petrol rezervleri Çin'in kontrolüne geçmiştir. Vatan toprakları işgal edilen Uygurlara karşı yapılan müdahale, bugün sansürlenerek dünyadan gizlenmektedir. Ancak bu kitabı okuduktan sonra emin oldum ki katil Çin Hükümetinin o topraklarda yaptıkları apaçık bir #soykırım dır. Bu kitap, 27 yaşında ve 6 çocuk annesiyken eşinden boşanan Rabia Kadir'i, fakir bir çamaşırcıyken gösterdiği azim ve kararlılık sayesinde Çin'in en zengin kadını haline gelişini, kendisi gibi varlığını davasına adamış #SıdıkRouzi'ye olan aşkını, evliliklerini, birbirlerine olan desteklerini, Çin Halk Cumhuriyetinin çeşitli asimilasyon politikaları altında yaşam mücadelesi veren Uygurları anlatıyor. Paranın her kapıyı açtığını farkettikten sonra, dişiyle tırnağıyla kazarak, her türlü çifte standart, negatif ayrımcılık ve rüşvet uygulamalarına göğüs geren ve girişimci ruhu sayesinde finansal bir imparatorluk kuran Rabia Kadir, servetini ve gücünü daima Uygur halklarını korumak, ezilen, hor görülen, "Cehalet itaati sağlar" mantığıyla eğitimsiz bırakılan gençlere destek olmak için kullanır. Yetimler için okul, kadınlar için pazarlar kurar, onları kendi ayakları üzerinde durmaya teşvik eder. Uluslararası ilişkileri olan nüfuslu bir işkadını olduktan sonra, basından ve tüm dünyadan gizlenen 1997 #Gulcakatliamı'na ait belgeleri toplayarak, dünya insan hakları savunucularına sunmak isterken yakalanır ve ajan olduğu gerekçesiyle tutuklanır. Çin hapishanelerinde 8 yıl politik suçlu olarak yatmasına karar verilir. Bu mahkumiyetinin 2 senesini hücre hapsinde, fiziksel ve ruhsal işkencelere maruz kalarak geçirir. Çeşitli #insanhakları örgütlerinden ödül alır ve uluslararası baskı sayesinde 6 yılın sonunda çıkarılarak Amerika'ya sürgün edilir.
“16 Ekim 1964 tarihinde, Çin hükümeti Taklamakan'ın doğusunda bulunan Uygur bölgesi Lop Nur'a ilk deneme atom bombasını attı. En yakın yerleşim yeri 50 km uzaklıktaydı ve malesef görevliler bu bölgeyi boşaltmadılar. Söylenenlere göre bu test bölgesi yıllarca kirlenmiş olarak kalacaktı ve gelecek yıllarda da radyoaktif elementlerle çevrili olacaktı. Çinliler bu yüzden bombayı kendi bölgelerine değilde bizim bölgemize atmışlardı. Yıllar sonra kendi gözlerimle bu olayın nasıl bir felakete ön ayak olduğunu gördüm."
“Köyde sürgün sözleri kol geziyordu. Bu arada on aile daha kaybolmuştu. Gitmeyi reddedenler de on beş yıl hapse mahkum oluyordu. Bazılarını Chang Kan adında bir dağa gönderiyolardı. Burada onları öldürüyolardı. Chang, Çince'de kan demekti Çinliler de bu dağı kana bulamışlardı. "Ölüler çok değerlidir, çünkü toprağı besler," demişti #Mao bir konuşmasında.”
"...Bir defasında çakıl taşı çölünün ortasında duraksadık. Rüzgar başörtümü gevşetti ve yere düşürdü, sonra da adeta bir hayaletmiş gibi bir taştan diğerine uçurdu. Sıdık kısaca bu olayı izledi ve o da peşinden gitti. Yarım saatten fazla bir süre bekledikten sonra sarı boşlukta bir siyahlık belirdi. Sıdık yaklaştıkça yüzünün ve kıyafetlerinin toz toprak olduğunu gördüm. Tek bir söz etmeden bana eşarbımı verdi. "Neden böyle bir şey yaptın?" "Kimsenin senden bir şey almasına izin vermeyeceğim." ... Nasıl ki her başarılı erkeğin arkasında bir kadın varsa, #doğutürkistan'ın özgürlük savaşçısı kadın lideri #rabiakadir'in arkasında da gücüne güç katan, düşünceli ve kibar bir eş varmış.